'İnsan Haklarına Saygı Yürüyüşü'ne slogan ve alkış yasağı: 'Nefes almamız da yasak mı?'

İHD'nin düzenlediği İnsan Haklarına Saygı Yürüyüşü’nde slogan atılması polis tarafından engellendi. Yürüyüşün alkışlarla devam etmesi üzerine İHD üyelerinin önünü kesen polisler alkışı da yasakladı.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası’nın son gününde "İnsan Haklarına Saygı Yürüyüşü" düzenledi.

Konak Eski Sümerbank önünde toplanan dernek üyeleri, "Yaşam için barış" ve "İnsan haklarıyla insandır" yazılı pankartlar ile kordonda bulunan İl Kültür Müdürlüğü önüne doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşte "Barış hemen şimdi", "Eşit yurttaşlık istiyoruz", "Anadilde eğitim istiyoruz" ve "Laiklik" yazılı dövizler taşıyan dernek üyeleri, sık sık "Tedavi haktır engellenemez", "Biji aşiti, yaşasın barış" ve "Çocuk çocuktur istismar suçtur" sloganları attı.

Çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri de katıldığı yürüyüşte kitlenin önü bir süre sonra polis tarafından kesildi. Slogan atıldığı sürece yürüyüşe izin verilmeyeceğini belirten polis ile yapılan görüşmeler sonucu yürüyüşe devam edildi.

Yürüyüşe alkışlarla devam edilmesi üzerine ise kitlenin önü yeniden kesilerek alkışsız bir biçimde yürüyüşe devam edilmesi gerektiği söylendi. Dernek üyeleri yaşanan duruma "Nefes almamız da yasak mı?" diyerek tepki gösterdi.

‘TÜRKİYE OHAL REJİMİ İLE YÖNETİLİYOR'

Yürüyüşün ardından açıklama yapan İHD İzmir Şube Başkanı Zafer İncin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul ve ilanının 74'üncü yıl dönümü olduğunu belirtti.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtildiği gibi barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve insan onurunun korunmasını ve bu hakların korunması ve güvence altına alınması amacıyla hak, hukuk mücadelesine devam ettiklerini vurgulayan İncin, "Devletlerin demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına yol açmıştır" dedi.

"Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile hak ihlalleri yaşanmaktadır" diyen İncin, "Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir" ifadelerini kullandı.

'YÖNETENLER HAYATIN HER ALANINDA İNSANLARIN YAŞAMLARINI ÇEKİLMEZ HALE GETİRDİ'

"Türkiye’yi yönetenlerin hayatın tüm alanlarında özgürlükçü uygulamalardan kaçışı, insan hak ve özgürlüklerinin uygulanamaz ve kullanılamaz hale getirilerek hayatın her alanında insanların yaşamlarını çekilmez hale getirdiğini" söyleyen İncin, şöyle devam etti:

"Siyasal iktidar ülkenin tüm meselelerini güvenlik ve 'beka' sorunu olarak göstererek toplumu kutuplaştırmış, çatışma ve savaşı tek yöntem olarak benimsediğinden 2022 yılında da ülkede yüksek sayılarda yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Çok faklı toplumsal kesimlerden insanlar ya doğrudan kolluk güçlerinin şiddeti ya da devletin önleme ve koruma yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu, üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen şiddet neticesinde yaşamlarını yitirmişlerdir. Evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu, 2022 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olmuştur. Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut ve yoğunluk kazanmıştır."

'2022 YILI DA KISITLAMA VE İHLALLERİN KURAL OLDUĞU BİR YIL OLDU'

2022 yılında da bir önceki yıl gibi toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural, özgürlüklerin kullanımının ise istisna olduğu bir yıl olduğunu belirten İncin, insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütleri ile siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisinin gözaltına alındığını, tutuklandığını, haklarında açılan davalar ile üzerlerinde baskı oluşturulmaya çalışıldığını dile getirdi.

Kürt sorununun her zaman demokratik, barışçıl ve adil çözümünü savunduklarını dile getiren İncin, çatışmaların hemen durması gerektiğini ifade etti. 2022’de de ırkçı ve nefret içerikli şiddet maruz kalan sığınmacı ve mültecilerin yaşamlarını yitirdiğini söyleyen İncin, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine de dikkat çekti.

'İŞ CİNAYETLERİ ÖNLENMELİ'

Türkiye'de son 40 yılın en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşadığının altını çizen İncin, "Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manipüle edilmemeli, kıdem tazminatı hakkına dokunulmamalı ve iş cinayetleri önlenmelidir. İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı, sendikalaşma, grev ve toplu eylem hakkı güvenceye alınmalıdır" dedi.

'İNSAN HAKLARINA SAYGIYI YÜKSELTMEYE DEVAM EDECEĞİZ'

Son olarak insan hakları mücadelesine devam edeceklerini vurgulayan İncin, "Varoluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

Açıklamadan sonra insan hakları savunuculuğu yaparken yaşamını yitirenler anısına denize karanfiller bırakıldı.