İnsan Hakları İzleme Örgütü: Türkiye, Suriye'deki kolera salgınını kötüleştirdi

HRW Orta Doğu Direktör Yardımcısı Adam Coogle, "Türkiye, Suriye'deki su krizini kötüleştirmeye son verebilecek durumda olup buna derhal son vermelidir" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Türkiye'deki yetkililerin su tedarikini engellemesi nedeniyle Suriye'nin kuzeydoğusundaki ölümcül kolera salgınının kötüleştiğini bildirdi. "Çatışmanın tüm tarafları Suriye'deki herkes için temiz su ve sağlık hakkını güvence altına almalıdır" denilen açıklamada, 'Türkiyeli yetkililerin su tedarikini, Suriye hükümetinin ise yardımları engellediği' aktarıldı. 

'TÜRKİYE, BUNA DERHAL SON VERMELİDİR'

Açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: "Fırat Nehri, kuzeydoğu Suriye ve ülkenin diğer bölgeleri için en önemli su ve elektrik kaynağıdır. Şubat 2021'den bu yana, Türkiye makamları, Türkiye ile Suriye arasındaki nehrin Suriye'nin elinde bulunan kısmına su akışını kısıtladı."

"Türkiye, Suriye'deki su krizini kötüleştirmeye son verebilecek durumda olup buna derhal son vermelidir" diyen İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu Direktör Yardımcısı Adam Coogle ise şöyle konuştu: “Ülkenin özellikle kuzeydoğusundaki şiddetli su sorunları derhal çözülmezse, bu yıkıcı kolera salgını Suriyelileri etkileyen son su kaynaklı hastalık olmayacak."

'ULUSLARASI İLKELERİN UYGULANMASI ENGELLENİYOR'

 İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün açıklaması şöyle:

"Geçtiğimiz yıl içinde, gıda ve su ihtiyaçları ve sanayilerinin büyük bir kısmı için Fırat nehrine bağlı olan Suriye ve Irak, su seviyelerinin artırılması için Türkiye makamlarına baskı yaptı. Irak da aynı zamanda ağır bir su krizi ve kolera salgınıyla mücadele ediyor. Ülkeler ikili mutabakatlar imzalarken, Türkiye, Suriye ve Irak arasında su paylaşımı konusunda kapsamlı veya uzun vadeli bir anlaşma bulunmamaktadır. Suriye ve Irak uzun zamandır Türkiye'yi nehir üzerindeki kontrolünü siyasi bir araç olarak kullanmakla suçlarken, Türkiye de zaman zaman hem Suriye hem de Irak'ın aslında Türkiye'ye ait bir kaynaktan bedava yararlandığını ima ediyor.

Paylaşılan suların kullanımı çeşitli evrensel ilkelerle düzenlenmektedir. Bu ilkeler arasında su kaynaklarının adil ve makul paylaşımı, kıyıdaş devletlere önemli zarar vermeme yükümlülüğü ve ilgili herhangi bir ekonomik faaliyet planlanırken kıyıdaş devletlere bildirimde bulunma ve onlara danışma genel ödevi yer almaktadır. Türkiye'nin 1997 tarihli BM Su Yolları Sözleşmesi'ni reddetmesi, bu uluslararası ilkelerin uygulanmasını engellemektedir.

Türkiye, Kuzeydoğu Suriye'nin bazı bölgelerinde işgalci bir güçtür. 2019 müdahalesi sırasında Türkiye ve desteklediği kuvvetler, Ras al-Ain (Serekaniye) kasabası yakınlarındaki Allouk su istasyonunun kontrolünü ele geçirdi. Haseke ilindeki 460.000'den fazla kişiye hizmet veren su istasyonu, BM tarafından Haseke şehri ve çevresindeki bölgeler için tek uygun su kaynağı olarak tanımlanıyor.

İlk olarak 2019'da Suriye'nin kuzeyine yapılan askeri operasyon sırasında hasar gören istasyondaki su arzı büyük ölçüde azaldı ve defalarca kesintiye uğradı. Bu da Haseke'de yaşayan insanları pahalı ve güvenilir olmayan özel su tankerlerine bağımlı hale getirdi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Mart 2020'de, COVID-19 salgınının ortasında, Türkiye'nin Allouk istasyonundan Kuzeydoğu Suriye'de Kürtlerin kontrolündeki bölgelere yeterli su tedarikini sağlamadığını belgelemişti. O sırada Suriyeli 49 ayrı grup, Türkiye'nin istasyondan 'suyu kasıtlı olarak kestiğini' açıklayarak durumu kınadılar."

81 ÖLÜM, 24 BİNDEN FAZLA VAKA

Suriye Sağlık Bakanlığı, 10 Eylül 2022 tarihinde kolera salgını olduğunu ilan etmiş, Birleşmiş Milletler'in eski insani yardım koordinatörü Imran Riza da salgını, 'Suriye halkı ve tüm Orta Doğu bölgesi için ciddi bir tehdit' olarak nitelendirmişti. 1 Kasım itibariyle, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Suriye'de koleradan 81 ölüm ve 24 binden fazla şüpheli vaka kaydetmişti. Kolera, ilgili tarihten bu yana birçok krize maruz kalan Lübnan'a da yayıldı. (DIŞ HABERLER)