İnsan Hakları Eylem Planı

Açıklanan paketler, strateji belgeleri ve daha bilmem neler yoluyla ifade özgürlüğüne ilişkin mevzuatta yapılan değişikliklerle, bireylerin hak ve özgürlük alanları açısından gelinen nokta ortada.

Google Haberlere Abone ol

Zafer Kıraç* [email protected]

Bugün önemli bir gün.

Yıllardır yerlerde sürünen insan hakları, ayağa kalkacak bir hamle ile karşı karşıya. Uzun yıllardır beklenen reformların bugün açıklanması ve bir plan dahilinde gerçekleşmesi yoluyla, hukuk ve adalet konusunda zirveyi göreceğiz. Kutlu olsun.

İnsan Hakları Eylem Planı'nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanmasıyla önemli bir adım gerçekleşmiş olacak.  Aynı zamanda ‘Yargı Reformu Strateji Belgesi'ndeki bir hedefe daha ulaşılacak. Harika.

11 ilke, 49 hedef ile 374 faaliyetten oluştuğu söylenen İnsan Hakları Eylem Planı'nın kamuoyuyla paylaşılmasının ardından yasal ve idari düzenlemeler için çalışmalara başlanacak. Müthiş.

Bu kapsamda Meclis'e Yargı Reformu Strateji Belgesi çerçevesinde sunulacak yeni yargı paketleriyle plandaki amaç ve faaliyetler yasalaşacak, yeni uygulamalar devreye girecek. Daha ne olsun.

Eylem planında, devletin bireylerin hak ve hürriyetlerini koruma görevine vurgu yapılıyormuş.  Hak ve özgürlükleri koruma altına alacak yasal düzenlemeler yer alıyormuş. Mutmain olmak istiyorum.

Polemik yapmak istiyorum. Evrensel değerlere inancımla gerçeklerin tartışılıp ortaya çıkartılması ve bir yarar oluşturmaya yönelik bir polemik.

Daha önce açıklanan paketler, strateji belgeleri ve daha bilmem neler yoluyla ifade özgürlüğüne ilişkin mevzuatta yapılan değişikliklerle, bireylerin hak ve özgürlük alanları açısından gelinen nokta ortada.  “Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” hükmü getirilmişti ama “Sevgili Selahattin Demirtaş” demek ya da “Osman Kavala’ya özgürlük” demek bile soruşturma konusu. Hele “Gezi’de ben de vardım” demek çok büyük kabahat.

İfade ve toplanma özgürlüğünü ilgilendiren davalarda uzun tutukluluk halinin ortadan kaldırılması amacıyla soruşturma aşaması için ayrı bir azami tutukluluk süresi belirlenmişti ama hapishaneler uzun tutukluluk kurbanı mahpuslarla dolu.

Yeni doğum yapan ve toplam 3 yıl veya daha az süreli hapis cezası alan kadın mahpuslara, cezalarını konutunda infaz edilebilme imkanı getirilmişti ve hamile kadınların cezasının 1,5 yıl ertelenebileceği hükme bağlanmıştı ama tutuklu ve hükümlü, hamile ve bebekli kadınlarda rekor seviyeye ulaştık.

Çocuk hükümlülere verilebilecek ödül imkanının kapsamı genişletilmişti, ama çocuklar bir yıldır kazanılmış bütün haklarından mahrumlar, üstelik pandemi bahane edilerek anne ve babalarıyla açık görüş dahi yaptırılmıyor.

Kadına yönelik şiddet konusunda çok özel önlemler alındı diye günlerce reklam yapıldı. "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması" konulu genelge yayımlanarak birçok yeni uygulamaya geçildiği söylendi. Elbette hemen ve tamamen bitmesi beklenmemeli, ancak gelinen noktada kadınlara yönelik şiddet ve cinayetlerde korkunç bir artış var. 

NE YAPMALI?

İnsan hakları eylem planına, kendimce birkaç eleştirim ve önerim var, umarım bir suç unsuru aranmaz ve bir suçlamayla karşılaşmam bu katkım için. Ya da İnsan Hakları Derneği’nin başına geldiği gibi ‘canı çıkasıca’ diye bir beddua edilmez bana. Umarım.

Ve yine tabii iktidar ortakları tarafından bu milletin bir ferdi ve yurttaşı olsam bile beni, illet, zillet ve tabii terörist, işbirlikçi ve hatta vatan haini falan diye damgalamayıp, sadece 10 dakikacık sabırla bu yurttaşınızın (ben kendimi öyle görüyorum da) sözlerini dinleseniz. Evet bu sözüm iktidar güçlerine, sabırla okursanız bu yazımı memnun olurum. Açıklanacak planı daha iyi anlamamıza yardımcı unsurlar barındırdığı için memlekete yararlı bir şey yapmış oluruz.

Daha baştan söyleyeyim, önerilerimin vicdanlarınızda kabul görmesi en büyük arzum. Uluslararası hukuka ve evrensel değerlere uygun bu taleplerim umarım sizlerin yönetimlerine nasip olur. Konu o kadar önemli ki: ‘İnsan Hakları Eylem Planı’... bütün önyargılarımı bırakıverdim. Ne güzel olur. Pek hayırlı olur. Uçarım mutluluktan, Ay’a gitmek bile bu kadar mutlu etmez beni.

Bir gün insan hakları en muazzam haliyle hüküm sürecektir bu topraklarda, umudum var elbette ama niye şimdi olmasın. Niye siz yapmayasınız ki diyorum işte. Umut bu ya...

Haydi hayırlısı diyerek eylem planına eklenmesini istediğim, en azından aklımızda bulunsa dediğim konulardan birazını paylaşayım.

İnsanlar oy verip belediye başkanı seçtikleri zaman, sandık ve demokrasi gereği, en çok oyu alan seçiliyor -siz de bilirsiniz. Bunu sindiremeyip seçimleri yeniletmeye kalkışamasın kimse. Yani zengin bir ülke değiliz sonuçta, IBAN ile para topladık korona ile baş etmek için. Fakir fukara milletin verdiği oya güvenmeyip, yeniden onca masrafla seçim yaptırmasın kimse. Bir şey olmadığı ortadayken üstelik yine de bir şey olmuştur fantezisiyle, yazık günahtır harcanan paralara.

Çocuk hapishaneleri kapatılsın mesela, bu konuda çalışma yapan sivil toplum örgütleri, aktivistler diyorlar ki; çocuk hapishaneleri mafyaya eleman yetiştiren yerlere dönüştü. Bir kez hapishaneyle tanışan çocuk defalarca hapishanenin yolunu tutuyor. Yani ortadaki başarısızlık çok açık. Kapatın bu hapishaneleri. Çocukları hapsetmeyelim. İlla hapsetmemiz gerekirse de rehabilitasyon merkezleri açalım, çocuğun yüksek yararı ilkesini bilen ve önemseyen insanlardan gereken ilgiyi görsünler.

Hapishaneler konusu açılmışken, bu CİK (Ceza İnfaz Kurumu) kampüs hapishaneler örnek aldığımız ülkelerde bile artık kullanılmamaya çalışılıyor, yenileri yapılmıyor. Çünkü rehabilitasyonda tam bir başarısızlık. Bizse her ay bir CİK açıyoruz. Biz çok mu başarılıyız da devam ediyoruz?  Kim iddia edebilir? Mahpus sayısında nüfusuna oranla dünyada yedinci, Avrupa’da birinci sıradayız.  Tekrar şehir hapishanelerine dönülsün. Duvarlar kalınlaşmasın, incelsin ki, mahpusların aramıza dönmeleri kolay ve döndüklerinde hayatla başa çıkmakta başarılı olmaları mümkün olsun. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri, insan hakları çalışanları hapishanelerde rahatça izleme yapsın. Raporlasın. Tartışılsın, en iyi çözümler bulunsun. 

Dünyada en az hapishane ve mahpus nüfusuna sahip olsak fena mı olur, ne güzel olur. Çok mu romantik? Olsun, çok insanca değil mi? Emek verir ve istersek başarabiliriz.

Pandemi sürecinde birazcık temiz hava almak için piknik yapan, parkta oturan, rıhtımda denizi seyredenlere ceza kesilirken, lebaleb, yani ağzına değin dolmuş dolu salonlarda miting yapılmasın mesela. Hem eşitliğe aykırı hem de vicdani değil. Olmaz ki böyle. Ayrıca anlamadım gitti, bu partili gençlere virüs bulaşmıyor mu? Ortada bir mucize varsa bilelim. Ya da bir ilacı varsa hani, dünyaya satalım zengin olalım. Ay’a gitmek için kullanabiliriz bu paraları, ya da inadına yapacağımız ‘Kanal İstanbul projesi’ için.

Bugün sığınmacıların durumunun tartışıldığı bir toplantıya katıldım. Anladığım şu, geçen yıl bu tarihlerde Avrupa’yı tehdit ettik, insanları sınıra gönderdik kapıların açılmayacağını bile bile. Şehirlerden ve geri gönderme merkezlerinden otobüsler ile alınıp Pazarkule'ye bırakılmıştı insanlar.  Daha sonra geri gönderme merkezlerinden ve ikamet ettikleri şehirlerinden izinsiz ayrıldılar diye sınır dışı kararı alınıyor aynı insanlar için. Ne bu şimdi, tuzak mı kuruldu sığınmacı insanlara? Perişan haldeler. Kim hesap verecek şimdi?

Bu yazdıklarımla sınırlı değil kuşkusuz yapılması gerekenler. Ama hemen aklıma gelenler bunlar. Ama unutmamam gerekenler, mutlaka söylemem gerekenler var.

Mesela öldürülen bir çocuk vardı. Adı Berkin Elvan, 14 yaşındaydı. Daha çocuğunu mezara koyalı üç gün olmuşken acılı annesi miting meydanında yuhalatılmıştı. Siyaset böyle yapılmamalı mesela, çocuktu ölen ve yuhalatılan o çocuğun annesiydi. Hakikat bu. Böyle şeyler olmamalı, buna izin vermemeli yeni İnsan Hakları Eylem Planı.

Gezi direnişi sırasında Eskişehir’de dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz, polis ve eli sopalı sivillerin hedefi olmasaydı ve bugün düşlerini gerçekleştiriyor olsaydı. Evet ölmemeli çocuklar, gençler Suruç’ta, Roboski’de.  Evet, bu mutlaka olmalı İnsan Hakları Eylem Planı’nda. Kimi eğiteceksek artık, askeri, polisi, bekçiyi...eğitelim daha fazla can yanmadan.

Soma’da 305 madencinin ölümüne neden olanlar gereken cezaları alırlar mı veya Çorlu’da katliam gibi tren kazasında ölenler için adalet gelir mi mesela İnsan Hakları Eylem Planı’yla birlikte. 

Siyasiler canı sıkılınca ona buna terörist deyip durmamalı, bu suç olmalı. Hele hele kafalarına estikçe, ya da sıkışınca oy toplamak için ‘idamı getirelim’ diyememeli. Hele hele urgan ipler sallamamalı miting meydanlarında, Meclis kürsülerinde. Çocuklar var yapmayın, siyaset böyle yapılır sanarak büyüyecekler.

Bütün TV kanallarında haber ve program sunucularına insan hakları eğitimi zorunlu olmalı. Sevgili Tahir Elçi’ye yapıldığı gibi hedef göstermeler yapılamamalı. Haberlerde üniversiteli gençlerin yaptıkları protesto gösterilerini ‘izinsiz gösterilere polis müdahalesi’ diyerek sunamamalılar. Yasal bir hak olduğunu, izin almak gerekmediğini bilecek kadar okumuş olmalılar ya da dilleri sürçüp söyledilerse onlara gönderilen mesajları dikkate alıp utanmalılar ve düzeltme yapmalılar. 

İnsan hakları eylem planının açıklanacak olmasından heyecanlanıp, bazı insanlardan görüşler aldım onları da yazımın konusu açısından önemli buluyorum ve yer vermek istiyorum:

‘İstanbul Sözleşmesi'nin eksiksiz uygulanması mutlaka eylem planında öncelikli olarak yer almalıdır.’

‘Halkın seçtiği birinin, halkı küçümsemesini aşağılamasını, ayrıştırmaya çalışmasını, hele hele parmak sallamasına tahammül edemiyorum.  Bir de kongreler lebaleb doluyken, sanat icra eden kurumları veya kişileri faaliyetlerinden mahrum bırakarak ekonomik sıkıntılara sokmak olacak şey değil. Kendinden farklı düşünen her bireyi terörist ilan eden bir hükümet istemiyorum.’

‘Halkın tamamının ayrıştırılmadan sözünün dinlenmesini istiyorum. Bu ülkede adaletin her insan için şüpheye yer bırakmaksızın yüzde yüz uygulanmasını istiyorum. İnsan hakları, kadın hakları, hayvan hakları ve benzeri tüm konularda verilen soru önergelerinin yurttaşların vicdanını rahatlatacak ölçüde incelenmesini istiyorum.’

‘Hayatımla ilgili seçimler yapmak, kararlar almak, düşüncelerimi ifade etmek, bu nedenlerle ayrımcılığa uğramamak, ötekileştirilmemek, yani özgürce ve eşit haklara sahip olarak yaşamak istiyorum.’

‘Kolluk güçlerinin, yaşama karşı tehdit ve baskı oluşturmaması, bağımsız ve tarafsız yargının oluşmasını istiyorum.’

‘Sivil toplum örgütlerinin güçlenmesini istiyorum.’

‘Yeter artık, sağlık ve eğitim tamamen ücretsiz olsun.’

‘Dezavantajlı grupların güçlendirilmesi ve kötü muamelenin kalkması gerekiyor.’

‘Sağlıklı bir çevrede yaşamak temel insan hakkımızdır. Bir anneyim ben çocuğumun sağlıklı yaşam hakkını savunmak durumundayım. ‘doğal ortam’, veya en azından ‘park’ diyebileceğimiz alanlar neredeyse hiç yok.’

‘Tarım ve çiftlik standartları konusunda epeyce zayıf ve geride kalmış durumdayız. Avrupa'da artık düşük gelirli aileler bile çocuklarını organik gıdalarda besleyebilirken, Türkiye'de bu hâlâ bir lüks, hak değil. ‘

‘Devlet ve hükümete karşı siyasi eleştirme hakkının yaygın halde ihlal edilmesi, gerçekten dehşet verici bir durum. İnsanlar fikirlerini söylemek, eylemlere ve sivil çalışmalara katılmaktan ciddi bir şekilde korkmaktalar.’ 

Evet, bu yazı Erdoğan açıklama yapmadan önce yazıldı.  Umarım insan hakları açısından tatmin edici bir eylem planı açıklar. Tabii ki plan yetmiyor, uygulamayı görmek gerekiyor. 

Takipçisi olacağız.

*İnsan Hakları Çalışanı