İngiltere basınında geçen hafta: 'Kürtler anayasal haklarına kavuşacak'

İngiltere basını geçen hafta, Suriye'deki gelişmelere, Kürtlerle HTŞ arasında imzalanan anlaşmanın detaylarına geniş yer ayırdı.

İngiltere basınında geçen hafta: 'Kürtler anayasal haklarına kavuşacak'
Fotoğraf: AA
Google Haberlere Abone ol

İngiltere basınında geçen hafta gündemin öne çıkan başlığı, Suriye’deki geçici hükümet ile Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında imzalanan anlaşma idi. The Economist dergisinde söz konusu anlaşmanın duyurulmasından önce Suriye’nin fiili lideri Colani hakkında oldukça eleştirel bir analiz yayınlandı. Financial Times gazetesi ise Türkiye’nin, NATO’nun dağılması halinde yeni Avrupa güvenlik sistemine dahil olmak istediğini ve ayrıca NATO’nun AB ile Türkiye’ye aralarındaki ilişkileri derinleştirmeleri çağrısı yaptığını yazdı.

Kürtler anayasal haklarına kavuşacak

The Independent gazetesi ise Lazkiye şehri çevresinde sivillere yönelik katliamların, Beşar Esad’ın Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) örgütüne bağlı milislerce devrilmesinden bu yana yaşanan en büyük iç karışıklık olduğunu ve iç savaşın yaralarını yeniden açtığını belirtiyor. Gazete günler süren çatışmaların ve sivillerin hedef alınarak öldürülmesinin ardından gelen bu “çığır açıcı anlaşmanın, Ahmed El Şara rejiminin ülkenin büyük bölümünü kontrol altına” almasını sağlayacağını yazıyor.

Haberde ayrıca bu anlaşma ile Kürtlerin, Esad yönetiminde sahip olamadığı “anayasal haklara” kavuşacağı ve iç savaş sırasında yerlerinden edilen Kürtlerin evlerine dönebileceği ve Suriye vatandaşı olabileceği ifade ediliyor.

The Guardian gazetesi de Suriye’nin yeni lideri Ahmed el Şara’nın, ülkede ateşkes sağlanması için, Beşar Esad idaresi altında kimlikleri tanınmayan ve dilleri yasaklanan Kürtlerle anlaştığını ve Kürtlerin uzun süredir mahrum oldukları bu haklarının artık tanınacağını yazdı.

Gazete ayrıca anlaşma kapsamında -petrol sahaları ve havaalanları da dahil olmak üzere- Suriye'nin kuzeydoğusundaki tüm kamu varlıklarının Suriye hükümetinin kontrolü altına gireceğini belirtti.

Batı’nın endişeleri azaldı

Financial Times gazetesi Suriye’nin fiili lideri Colani (Ahmed el Şara) ile SDG lideri Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşmanın “parçalanmış durumdaki Suriye üzerinde kontrolünü artırmak isteyen geçici hükümet açısından kayda değer bir ilerleme” olduğunu yazdı.

Haberde, Esad yönetiminin devrilmesinin ardından Suriye’de “en etkili dış aktör” haline gelen Türkiye’nin, SDG’nin lağvedilmesi ve Suriyeli olmayan savaşçılarının ülkeyi terk etmesini talep ettiği, aksi halde askeri saldırı tehdidinde bulunduğu hatırlatılıyor. Bu bağlamda, anlaşmanın işlerlik kazanması halinde, yeni çatışmaların önüne geçilebileceği ve Türkiye ile ABD arasındaki gerilimin azalabileceği ifade ediliyor. Gazete ayrıca IŞİD militanlarının bulunduğu hapishanelerin ve kampların kontrolünün SDG’nin elinde olduğunu belirterek, Kürtlerin çatışmaya girmeyecek olmasının, Batı’nın IŞİD’in yeniden canlanabileceğine dair endişelerini yatıştırdığını vurguluyor.

Anlaşmanın duyurulması öne çekildi

BBC’nin konuyla ilgili (internet sayfasında yer alan) haberinde, geçici hükümete bağlı güçlerin “Esad yanlılarıyla” arasında çıkan çatışmalarda, ülkenin batısındaki kıyı şeridinde Alevi sivillerin kitlesel olarak öldürüldüğü ve bunun da Suriye'nin bölünmesine yönelik çağrıları artırdığı ifade ediliyor. BBC, ülkede istikrarın bu şekilde tehlikeye girdiği bir dönemde imzalanan anlaşmanın, pek çok kişinin kaygılarını hafiflettiğini ve sokaklarda kutlamalar yapıldığını yazıyor.

BBC Radio4’un PM isimli haber-yorum programındaysa, Chatham House Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı'ndan araştırmacı Dr. Lina Khatib’in bahse konu anlaşma ile ilgili görüşlerine yer verildi. Khatib SDG’nin, Suriye silahlı güçlerine entegre olmasının öngörüldüğü sözkonusu anlaşmayı Kürtler açısından çok olumlu bulduğunu söyledi. Khatib Kürtlerin askeri ve politik olarak Suriye hükümetine dahil olmasının ülkedeki bütün azınlıklar için güven tesis edici, somut bir adım olduğunu vurguladı. Söz konusu anlaşmanın “öyle apar topar bir gecede” ortaya çıkmadığını söyleyen Khatib, anlaşmanın duyurulmasının Batı sahil bölgesindeki korkunç katliamın ardından geldiğine dikkat çekti ve şöyle dedi: “Meydana gelen korkunç olayların, anlaşmanın duyurulmasını öne çektiği kanaatindeyim. Ancak elbette uluslararası arabulucuların da yer aldığı müzakereler bir süredir devam ediyordu.”

Lina Khatib, Kürtlerin müzakere sürecinde -Suriye hükümetini destekleyen bölgedeki siyasal aktörler tarafından kabul görmeyeceği belirtilerek- federe bir yönetim sistemine dair taleplerinden vazgeçmeye ikna edildiğini söyledi. Khatib gelinen noktada Kürtlerin taviz vermesiyle, sahada birbirleriyle çatışan (örneğin Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu ile Kürtlerin öncülüğündeki SDG gibi) gruplar arasında bundan birkaç sene önce mümkün görülemeyecek bir uzlaşma sağlandığını belirtti.

Bukalemun Şara Suriye’yi nasıl aldı?

The Economist dergisinde Suriye’nin filli lideri Ahmed el Şara’nın ilk gençlik yıllarından bu yana hayatındaki dönüm noktalarının ve katıldığı örgütlerin anlatıldığı oldukça uzun bir profil analizi yayınlandı. Yazı Suriye’nin geçici hükümetiyle Kürtlerin öncülüğündeki SDG arasında entegrasyon ve ateşkes konusunda bir anlaşmaya varıldığının duyurulmasından daha önce, 5 Mart tarihinde yayınlanmıştı.

Yazıda Şara’nın gerçekte kim olduğunu anlamak için geçmişine bakıldığında, daha fazla soru işaretinin ortaya çıktığı belirtiliyor. Şara'nın muhatap olduğu herkesi onların tarafında olduğuna ikna edebildiği ifade edilen yazıda Şara bu özelliğiyle bukalemuna benzetiliyor. Pek çok kez isim ve kimlik değiştiren Şara’nın hem istihbarat örgütlerinin hem de cihatçı liderlerin gözünü boyadığı belirtilen analizde 2021 yılında Şara ile Halid el Ahmed arasındaki gizli bir görüşmeye dikkat çekiliyor. 2018 yılına kadar Beşar Esad'ın danışmanlığını yapan Halid Ahmed bir Alevi ve aynı zamanda Şara’nın (görüşmenin olduğu zaman kullandığı isimle Colani’nin) çocukluk arkadaşı. Profili kaleme alan Nicolas Pelham, Esad yönetiminin önde gelen üyelerinden birisiyle Şara arasındaki bu gizli arkadaşlığın, Şara'nın son derce pragmatik ya da son derece güvenilmez olduğunu ortaya koyan çelişkilerin önemli bir örneği sayılabileceğini belirtiyor.

Yazıda Şara’nın Usame bin Ladin hayranı olarak önce selefiliği benimsediği, ABD’nin Irak’ı işgalinden sonraki dönemde (2004 yılında) Irak'taki El Kaide'nin lideri Ebu Musab El Zerkavi’nin yardımcısı olduğu; daha sonra Suriye'de Nusra Cephesi kurulması için IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi ile irtibata geçtiği ve Suriye’de patlayan çok sayıda bombanın onun elinden çıktığı detaylı olarak anlatılıyor. Devamında 2016 yılında El Cezire'ye gönderdiği bir video ile Nusra Cephesi'nin artık El Kaide'nin bir parçası olmadığını duyuran Şara’nın birkaç ay sonra da örgütüne Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) isminin verileceğini ilan ettiği aktarılıyor.

İdlib’te geçirdiği dönemde -ABD’nin arananlar listesinde başına 10 milyon dolar ödül konmuş olmasına karşın- Şara’nın Batılı güçlerle “çok verimli ilişkiler” içerisinde olduğunun belirtildiği yazıda ayrıca Şara’nın yabancı istihbarat örgütleriyle işbirliği yaptığını her fırsatta inkar ettiği belirtiliyor. Yazar bu bağlamda Esad’ın devrilmesinden sonra dönemin Türkiye istihbarat şefinin HTŞ ile irtibatta olduklarını kabul ettiğini hatırlatıyor.

Yazıda görüşlerine yer verilen Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nden Aaron Zelin, Şara için “Belirli bir ideolojiye sahip olduğunu sanmıyorum. Onun kıblesi güçtür. İdeolojisi olmadığı için hayatta kalmayı başardı.” diyor.

Yazı Esad’ın devrilmesinin ardından Şara ile görüşmek üzere pek çok defa Şam’a giden Halid el Ahmed’in görüşleriyle son buluyor. Halid Ahmed, Şara’nın hala el Kaide zihniyetini muhafaza ettiğini belirtiyor ve şöyle diyor: “Bir diktatörün elbirliğiyle devrilişini, Sünnilerin Alevilere karşı kazandığı bir zafere dönüştürmek istiyor. Sünnilerin üstün sayıldığı bir devlet arzuluyor.” 

Eski MİT Başkanı Türkiye’nin geleceğini şekillendiriyor

Financial Times (FT) gazetesinde geçtiğimiz hafta Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yapılan bir mülakat yayınlandı. Yazıda Fidan’ın bazı kesimler tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halefi olarak görüldüğü belirtiliyor. Gazete 2010-2023 yılları arasında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) başında olan Fidan’ın “yalnızca Suriye’de değil, Orta Doğu genelinde de Türkiye’nin stratejisini belirleyen isimlerden biri” olduğuna işaret ediyor. FT Hakan Fidan’ın aynı zamanda NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan “Türkiye’nin Batı ittifakı içindeki dengesini de yöneten isim” olduğunu söylüyor.

FT, Fidan’ın HTŞ’nin Esad’ı deviren saldırısından önceden haberdar olduklarını kabul etmemesine karşın, bu saldırının Türkiye’nin rızası olmadan gerçekleşemeyeceğine dair görüşlere işaret ediyor. Gazete ayrıca Fidan’ın MİT Başkanı olduğu 2017 senesinde Colani’ye (Ahmed el Şara) IŞİD ve El Kaide dahil olmak üzere “köktenci tüm örgütlerle” ilişkisini kesmesini tavsiye ettiğini belirtiyor.

Yazıda ayrıca Fidan’ın, NATO’nun dağılması durumunda Türkiye’nin yeni Avrupa güvenlik sistemine dahil olmak istediğini söylediği vurgulanıyor.

Fidan’ın söz konusu mülakatından yaklaşık beş gün sonra Financial Times gazetesinde yer alan bir başka haberde ise NATO’nun, Türkiye ile Avrupa Birliği’ne ilişkilerini güçlendirme çağrısı yaptığı belirtiliyor. Haberde NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin, Avrupa liderlerine, güvenlik alanında iş birliğini güçlendirebilmek için, Türkiye ile olan anlaşmazlıkları bir kenara bırakmalarını söylediği aktarılıyor.