İnfodemi araştırması: En güvenilir bilgi kaynağı ailem

İstanbul Bilgi Üniversitesi, yanlış bilgi salgını olarak tanımlanan infodeminin etkilerini ortaya koyan bir araştırma gerçekleştirdi. 1629 kişinin katıldığı ve 10 binden fazla tweet'in incelendiği araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 68’i “Covid-19’la ilgili en güvenilir bilgi kaynağınız kim?” sorusunu “ailem” diye yanıtlıyor. Yüzde 57.3 ile ikinci sırada “arkadaşlarım” yanıtı geliyor. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları ise yüzde 50.3 ile üçüncü sırada.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Komplo teorileri ve yanlış bilgiler bir virüs gibi yayılarak bir başka salgına, infodemiye yol açıyor. Peki yanlış bilgi salgını olarak tanımlanan infodemi korona virüsüyle mücadeleyi nasıl etkiliyor? Bu soruya yanıt arayan İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, infodeminin etkilerine dair kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdi. “İnfodemi ile Etkin Mücadele İçin Bireylerin Yanlış Bilgi Karşısındaki Tutumlarının ve Bu Tutumların Belirleyicilerinin Araştırılması: COVID-19 Örneği” başlıklı araştırma, bireylerin bilgi arama süreçlerini ve yanlış bilgi karşısındaki davranışlarını anlamayı amaçlıyor.

Araştırmaya göre infodemiye yol açan faktörlerin başında, insanların gelecekleri hakkında kaygılanmaları ve paniğe yol açan pandemi psikolojisi geliyor. Ayrıca, bilgi kaynaklarının siyasi taraflara göre tasnif edildiği siyasal kutuplaşma ortamları ve salgını bir dış politika aracı olarak kullanan devletlerin neden olduğu bilgi kirliliği de infodemiye yol açıyor.

BİLİMSEL BİLGİ AZALDIKÇA KOMPLO TEORİLERİNİN ETKİSİ ARTIYOR

Kasım-Aralık 2020 tarihleri arasında, Türkiye 18 yaş üstü nüfusunu temsil eden bin 629 kişiyle, 29 ilin kentsel ve kırsal bölgelerinde yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilen araştırmaya göre bilimsel bilgi azaldıkça komplo teorilerinin etkisi artıyor. Araştırmada en fazla rastlanan yanlış bilgi türünün ülkeye ve bölgeye özgü iddialar olduğuna dikkat çekiliyor.

Kişiler, “sevdiklerini bir tehlikeden koruma” motivasyonuyla bilgi paylaşımı yapıyor. Ancak bu paylaşımların çoğu, bilgiyi doğrulamadan yapılıyor. Araştırma kapsamında yapılan derinlemesine görüşmelere katılan bir kişi, “Tamamen insani duygular, benim bildiğim bilgilerin diğer kişiler tarafından bilinmesi... Bir tehlikenin varlığının da bilmelerini haberdar olmaları düşüncesiyle paylaşırım” diyor.

Dr. Gizem Türkarslan’a göre çok sayıda kişi doğru ya da yanlış bilgi ayrımı yapamıyor. Bunun en önemli nedeninin bilgi kaynaklarına karşı güvensizlik olduğunu belirten Türkaslan, şöyle devam ediyor: “Kişiler bilgi ekosistemine dair yoğun bir güvensizlik duyuyor. Bu güvensizlik hükümet, siyasetçiler, üst düzey bürokratlar; DSÖ gibi uluslararası ve Bilim Kurulu, Sağlık Bakanlığı, yerel yönetimler gibi ulusal kurumların yanı sıra çeşitli medya araçlarına karşı da yoğun bir şekilde öne çıkıyor.”

Öte yandan araştırmaya katılanların büyük bir bölümü doğrulama kuruluşlarından haberdar değil. Gençler, yüksek eğitimliler ve interneti bilgi kaynağı olarak kullananlar doğrulama kuruluşları hakkında daha fazla bilgi sahibi. Evrim Ağacı, Teyit.org ve Doğruluk Payı gibi bilgi kaynaklarını duyanların oranı ise oldukça düşük. Katılımcıların en çok duyduğu bilgi kaynağı, yüzde 69.8 ile Sağlık Bakanlığı.

KATILIMCILARIN YÜZDE 77’Sİ: BİLMEDİĞİMİZ ÇOK ÖNEMLİ ŞEYLER OLUYOR

Araştırmaya göre Türkiye’de komplo teorilerine olan inanç yüksek. Eğitim seviyesi ortaöğretim olanlar, emekliler ve işsizler; diğer kişilere göre komplo teorilerine daha fazla inanıyor. En çok inanılan komplo teorisi ise virüsün ABD ya da Çin gibi büyük güçlerin geliştirdiği bir biyolojik silah olduğu. Katılımcıların yüzde 55’i bu önermeye inanıyor. Virüsün, yaşlı nüfustan kurtulabilmek için çıkarıldığı ya da Covid-19’un ucuz bir tedavisi olduğu ancak bu tedavinin gizlendiği, inanılan diğer komplo teorileri arasında. Katılımcıların yüzde 77’si dünyada halkın hiç haberdar olmadığı çok önemli şeyler olduğuna inanıyor, yüzde 62’si ise siyasetçiler kararlarının ardındaki gerçek nedenleri bize söylemiyor diye düşünüyor. Bununla beraber katılımcıların yüzde 51’i birbiriyle ilişkisiz gözüken olayların çoğunlukla gizli eylemlerin sonucu olduğuna, yüzde 45’i ise hükümetlerin bütün vatandaşları yakından gözetlediğine inanıyor.

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdoğan; yanlış bilgilere inanma eğiliminin kurumlara ne kadar güvenildiğiyle ilişkili olduğunu belirtiyor ve “Siyasal kurumlara daha az güvenen insanlar, yanlış bilgi yaymaya daha fazla eğilimli oluyorlar” diyor. Araştırmaya göre kişiler en çok üniversitelere güveniyor. Sağlık Bakanlığı en çok güvenilen kurumlar arasında ikinci sırayı alırken basın kuruluşlarına olan güven ise yüzde 27’de kalıyor.

İNFODEMİ İKİNCİ DALGADA YAVAŞLADI

10 Mart-5 Haziran arasındaki haber ve köşe yazıları incelendiğinde yanlış bilgi ile karşılaşma oranı yüzde 5,7 iken bu oran Ağustos’ta yüzde 2,7, Eylül’de yüzde 3,2, Ekim’de yüzde 3,3’e geriledi. Kasım ayında yaşanan ikinci dalganın etkisiyle ise yeniden yükselerek yüzde 4,9 oldu. Araştırma ekibinden Cankut Kuzlukluoğlu, “Bu verilerden hareketle bilimsel bilgi birikiminin ve Dünya Sağlık Örgütü’nün de dahil olduğu birçok aktörün etkisiyle infodeminin yavaşladığını söyleyebiliriz” diyor.

‘ÇİN VE RUSYA’DAN GELEN AŞIYI YAPTIRMAM’

Komplo teorileri ve kurumlara güvensizlik aşı karşıtlığını da artırıyor. Özellikle aşının geldiği ülkeye ya da ülkelere dair dolaşımda olan yanlış bilgiler infodeminin tırmanmasına yol açıyor. Araştırmanın sonuçları da bu durumun bir tezahürü. Almanya’nın geliştirdiği aşıyı yaptırma eğilimi çok yüksekken katılımcılar, Çin ve Rusya’dan gelen aşıları tercih etmeyeceklerini belirtiyor. Prof. Dr. Emre Erdoğan, devlet kurumlarına ve bilim kurumlarına güven arttıkça hangi ülkeden olursa olsun aşı yaptırma eğiliminin arttığını belirtiyor.

KELLE PAÇA VE SIVI GÜMÜŞÜN VİRÜSTEN KORUYACAĞINA İNANILIYOR

Araştırmada pandeminin başından bu yana dolaşımda olan yanlış bilgiler şöyle aktarılıyor. Katılımcıların yüzde 49,5’i “İşkembe kelle paça çorbası gibi besinler bağışıklık sistemini güçlendirir korona virüsüne yakalanmamızı engeller” diye düşünüyor. Salgının başladığı mart ayında sıkça duyduğumuz “Korona virüsü büyük bir ihtimalle yarasa çorbası yiyenlerden insanlara bulaştı” önermesi ise hâlâ geçerliliğini koruyor. Bilimsel bir temeli olmayan bu önermeye inananların oranı yüzde 29.2. Öte yandan sıvı gümüş içerek virüsten korunabileceği düşünenlerin oranı ise yüzde 8.2.

Katılımcıların yüzde 68’i Covid-19’la ilgili en güvenilir bilgi kaynağı kim sorusuna “ailem” diye yanıt veriyor. Yüzde 57.3 ile ikinci sırada “arkadaşlarım” yanıtı geliyor. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları ise yüzde 50.3 ile üçüncü sırada.

PAYLAŞMADAN ÖNCE DOĞRULA

Yanlış bilginin yayılmasını engellemek için bir bilgiyi paylaşmadan önce doğrulamak infodemiyle mücadelede etkin bir araç olarak öne çıkıyor. Üzerinde durulan bir başka dinamik ise; doğrulama kurumlarının daha çok tanınması için çalışmalar yapılması.