İmamoğlu’nun diploması
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının diplomasını kaybetmesi ancak hile yaptığının kanıtlanması veya yokluk durumunda mümkün. İmamoğlu’nun siyasi iddiası için gereken yasal koşullar bu süreçte etkili.
Bu aralar herkes “Kıbrıs”, diploma” ve “yatay geçiş” uzmanı oldu. Yandaş medya hararetle diplomanın, daha doğrusu İstanbul Üniversitesi'nde öğrencilik sürecini başlatan kaydın usulsüz olduğunu ileri sürüyor. Onlara göre diploma geri alınmalı. İmamoğlu çevresi ise ortada hukuki bir sorun olmadığını, her zamanki gibi İmamoğlu’nun önünü kesmek için bir kumpas/komplo tertiplendiğini ileri sürmekte. Her iki teze de belli bir mesafeyle yaklaşarak konuyu irdeleyelim. Çünkü ortada tam bir siyah/beyaz ikiliği yok. Türkiye’nin pek çok meselesinde olduğu üzere bu olayda da baskın renk gri.
Danıştay’ın kazanılmış haklarla ilgili yerleşik içtihadına göre bir kazanılmış hakkın geri alınması ancak 60 günlük dava açma süreci içinde mümkün. Bu genel kuralın iki önemli istisnası var: Kişinin hilesi veya idare hukukundaki yokluk hali. İmamoğlu’nun yatay geçiş işleminin üzerinden yaklaşık 35 yıl geçti. Demek ki 60 günlük dava açma süreci çoktan aşıldı. Bu kuralı İmamoğlu örneğine uyarlarsak CHP’nin müstakbel Cumhurbaşkanı adayının diplomasını kaybetmesi ancak hile yaptığının kanıtlanması veya yokluk durumunda mümkün. Önce ikinci olasılığı analiz edelim:
İdare hukukunda yokluk idari işlemin kurucu veya esaslı koşullarında noksanlık veya açık hukuka aykırılık gibi bir anlama gelir. Mesela bir üniversitede öğrenci olarak kaydınız var. Okul 4 yıllık ve mezun olmak için bu 4 yılda 20 ders almanız gerekiyor. Ama siz 4 yılın sonunda 19 ders almışsınız. Sizin hatanız veya idarenin ihmalkarlığı nedeniyle geçmeniz gereken bir ders unutulmuş. Üniversite durumu fark etmeden sizi mezun edip diploma vermiş. Bu örnek olay tipik bir yokluk durumu. Mezuniyet için gerekli şartı sağlamadan mezun olduğunuzda idare durumu fark eder veya bir şekilde mesele yargıya taşınırsa yokluk kararı verilir. Diploma geri alınır. Ayrıca yoklukta zaman aşımı yoktur. Yoklukla sakatlanan işlem her zaman geri alınabilir.
Peki, İmamoğlu'nun diploma meselesi yokluk çerçevesinde değerlendirilebilir mi? Bildiğimiz kadarıyla İmamoğlu önce Doğu Akdeniz’de bir bölüme, ardından da Girne Amerikan Üniversitesi'ne kayıt yaptırıyor. 1990 yılı eylül ayında ise Girne Amerikan’dan İstanbul Üniversitesi'ne geçiyor. Bu birbirini takip eden üniversite geçiş süreçlerinin yokluk kapsamında ele alınabilmesi için iki olasılıktan birinin gerçekleşmiş olması gerek: Ya YÖK denklikle ilgili olumsuz bir karar vermeli ya da yatay geçiş yönetmeliğindeki eşdeğer bölüm/program koşulu ihlal edilmiş olmalı. İlk olasılığın olmadığına eminiz. İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi'ne kayıt yaptırdığı 1990 yılında YÖK’ün Girne Amerikan Üniversitesi/yle ilgili olumsuz bir kararı yok. 1991 yılında, yani İmamoğlu İstanbul Üniversitesi/ne geçtikten 1 yıl sonra YÖK, Girne Amerikan Üniversitesi'nin Türkiye’deki üniversitelere denk olmadığına karar veriyor. Bu karar 2 yıl kadar yürürlükte kalacak. YÖK’ün kararı daha eski olsaydı, yani İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi'ne kayıt yaptırdığı tarihte YÖK kararına rağmen işlem gerçekleştirilseydi kesinlikle yatay geçiş işlemi yok hükmünde olacaktı. Bu durumda diploma geri alınabilir.
Bu arada genişçe bir parantez açarak YÖK’ün mevzuat yaratmadaki yetersizliği ve o dönemki eğitim ahlakıyla ilgili bir hatırlatmada da bulunmak lazım. Kıbrıs’ta şu an eğitim kaliteleri çok yüksek çok sayıda üniversite var. Kıbrıs üniversiteleri öğretim üyesi çeşitliliği ve fiziki alt yapıları açısından yeterli durumdalar. Ancak 1980’lerde durum hiç de öyle değildi. İmamoğlu’nun kayıt yaptırdığı üniversite dahil olmak üzere pek çok eğitim kurumu apartman üniversitesi konumundaydı. Türkiye’de üniversite sınavını kazanamayan öğrenciler lise diplomalarıyla bu üniversitelere kayıt yaptırıyor, ardından da başta İstanbul olmak üzere Türkiye’deki üniversitelere yatay geçiş yapıyordu. İmamoğlu dahil olmak üzere çok sayıda öğrencinin başardığı şey aslında Türkiye’deki yarışma sisteminin üzerinden atlayarak üniversite sınavını kazanmadan üniversite okumaktan ibarettir. O dönemin YÖK’ü ise denklikle ilgili kararlarda geç adım atarak eğitimde adaletsizliğe yol açan bu sürecin bir süre devam etmesine olanak tanıdı. Eleştiriye açık benzer bir davranış İstanbul Üniversitesi için de geçerli. O dönemki İstanbul Üniversitesi yönetimi, Türkiye’nin en eski üniversitesi olmasına ve pek çok bölümü yüksek puanla öğrenci almasına rağmen Kıbrıs’taki üniversitelerden öğrenci geçişine izin verdi.
Gelelim yoklukla ilgili ikinci olasılığa. Girne Amerikan’dan İstanbul Üniversitesi'ne geçiş 1990 Eylül ayı itibariyle YÖK’ün aksi yönde bir kararı olmadığı için yasal. Ancak o yıllarda YÖK’ün hazırladığı bir “yatay geçiş yönetmeliği” var. İlgili yönetmeliğe göre geçiş eşdeğer bölümler arasında olabilir ancak. Medya organlarında yoğun bir şekilde konuşulduğu üzere Girne Amerikan’daki bölümle İstanbul Üniversitesi'ndeki bölümün birbirine eş değerde olmadığı iddiası dile getirilmekte. İmamoğlu’nun kaydının olduğu Girne Amerikan Üniversitesi'ndeki ilgili bölümün 2 yıllık olduğunu iddia edenler bile var. Bu iddia kanıtlanmaya muhtaç. İmamoğlu’nun avukatları kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını söylemekte. Ez cümle, İmamoğlu’nun diplomasını yokluk nedeniyle geri almanın ikinci yolu geçiş yapılan bölümler arasında uyumsuzluk. İstanbul Üniversitesi kendi kararını açıkladığında hepimiz gerçeği öğrenmiş olacağız.
Son olarak hileye değinmek gerek. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı YÖK raporunu da kanıt olarak göstererek evrakta sahtekarlık gibi bir gerekçeyle İmamoğlu hakkında soruşturma yürütüyor. Buradaki iddia İmamoğlu’nun geçişte kullandığı belge ve beyanlarla idareyi yanılttığı yönünde. Tabii adli süreçle idari süreç birbirine paralel gitmek zorunda değil. Savcılık soruşturması iddianameye veya davaya dönüşebilir. Aksi durum, yani takipsizlik de her zaman mümkün. İstanbul Üniversitesi ise bu süreçten bağımsız olarak kendi kararını kendisi verecek. Yine de iki noktanın altı çizilebilir bu noktada: YÖK’ün raporunda Girne Amerikan’dan İstanbul Üniversitesi'ne geçişte yasal mevzuatın ihlal edildiğine dair bir ifade var. Dahası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İstanbul Üniversitesi'ne yazı göndererek YÖK kararı doğrultusunda “gereğinin yapılmasını” istedi. Ne olur ne biter bilemeyiz. Ayrıca niyet okumak da yanlış. Ama görünen o ki İstanbul Üniversitesi'nin diplomayı geri alması bir ihtimal olarak önümüzde durmakta.
Peki, 35 yıl önce gerçekleşen hukuki bir işlemle ilgili kopan bu gürültünün, bitmeyen siyasi tartışmanın asıl sebebi ne? Şüphesiz ki İmamoğlu’nun siyasi iddiası ve iddianın hayata geçmesi için gereken yasal koşullar süreçte etkili. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yükseköğrenim diploması anayasal bir zorunluluk. İmamoğlu’nun diploması yatay geçiş usulsüz oldu diye geri alınırsa İmamoğlu’nun adaylığı imkansız hale gelecek. Bu nedenle İstanbul Üniversitesi'nin İmamoğlu’yla ilgili beklenen kararı Türk siyasetinde tüm taşları yerinden oynatacak nitelikte.
* Prof. Dr. Ankara Hacı Bayram Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü.