İktidarın 'zayıf halkası' yargı

Yargı kararlarının hukuki değil siyasi olduğu tartışmasının, seçim sürecinde Erdoğan'ın siyasi rakiplerini değil bizzat iktidarı zora sokacağı ileri sürüldü.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Seçimlerin erkene alınmasına ilişkin açıklamalar, dikkatleri partilerin ve iktidarın seçim kazanma hamlelerine çekti. Erdoğan'ın EYT ve asgari ücret çıkışlarının yanı sıra İmamoğlu'na ve HDP'ye yönelik yargı kararları da bir seçim yatırımı olarak tartışmaya açıldı. 

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, Erdoğan'ın seçimlere giderken güçlü ve zayıf yanlarını değerlendirdiği yazısında, ilk hedefin Başörtüsü yasasının referanduma gerek kalmadan Meclisten çıkması olduğunu yazdı. Erdoğan'ın paranın gücüne yaslanacağını, yıllardır zengin ettiği kesimlerden seçim kampanyalarına çok miktarda kaynak aktaracağını yazdı. Medyayı kontrolünde tutan Erdoğan'ın icraatlarını önce çıkaracağı bir seçim dönemi olacağını belirten Zeyrek, Kuzey Irak operasyonlarının ve dış politikadaki dengeci yaklaşımın da Erdoğan'ın yaslanacağı halkalar olduğunu belirtti.

Zeyrek'e göre Erdoğan'ın zayıf halkası ise güvenlik ve yargı. Zeyrek bu konuda şunları yazdı: 

"Cumhuriyet yılları boyunca İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı siyaseten en önemli bakanlıklardı. Erdoğan da böyle düşünüyor olacak ki bu makamları güçlü isimlere emanet etmeyi tercih ediyor. Abdulhamit Gül'ün demokrasi, özgürlükler, insan hakları ve yargı bağımsızlığı konularındaki direnci iktidarın yargı üzerinden yapmak istediklerine engel oluyordu. Özgürlük mü güvenlik mi tartışmasıyla sık sık İçişleri Bakanı'yla karşı karşıya geliyordu. Erdoğan, güvenlik halkasını sıkı tutmak istediğinden Gül'den kolayca vazgeçti ve yerine daha uyumlu çalışacağı Bekir Bozdağ'ı getirdi.

İki bakan da Erdoğan'ın CHP başta olmak üzere muhalefete karşı en önemli kozu haline geldi. Muhalefete karşı siyasi davalar, soruşturmalar, ağır suçlamalar iktidarın en önemli propaganda silahları haline geldi.

Erdoğan, ilk dört halkayı da sonuna kadar kullanacak ama en büyük umudunu 'güçlülerin en güçlüsü' olarak gördüğü 'güvenlik ve yargı' halkasına bağlamıştı.

Ancak, evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor.

Artık 'hukuki' değil 'siyasi' olduğu herkes tarafından kabul edilen Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu davaları gibi davalar iktidar açısından ters tepmeye başladı.

İçişleri Bakanı'nın 'agresif' tavırları, 'kavgacı' üslubu, altını dolduramadığı suçlayıcı iddiaları, 'çifte standart' izlenimi yaratan uygulamaları, İngilizlerin deyişiyle 'counterproductive -amaca zarar veren-' olmaya başladı.

İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırı, Sinan Ateş cinayeti, ülkemizdeki yabancı mafya hesaplaşmaları, uyuşturucu tartışmaları, artan şiddet olayları da 'güvenlik' algısını tersine çevirmeye başladı.

Anlayacağınız, iktidarın seçim stratejisindeki en güçlü halka en zayıf halkaya dönüşmüş vaziyette.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dönemde bu durumdan duyduğu rahatsızlığı yakın çevresine ilettiği söyleniyor."