İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Ercan Yılmaz: 16 yılda 200’den fazla hapishane yapıldı

İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Ercan Yılmaz, yeni cezaevleri için büyük bütçelerin ayrıldığını belirterek, hak ihlallerini anlattı.

Google Haberlere Abone ol

 

Semra Yansit

DİYARBAKIR - Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün 01/06/2022 tarihinde açıkladığı verilere göre 247 adet yeni, 37 adette mevcut bulunan hapishanelere ek bina şeklinde olmak üzere 284 hapishane binası inşa edildi. Adalet Bakanlığı’na cezaevi yapımı için toplam 1 milyar 988 milyon 64 bin TL kaynak ayrıldı. Bu para, 36 cezaevi yapımı için harcanacak. Öte yandan, yüksek bütçelerle yapılan hapishaneler, sık sık hak ihlalleriyle gündeme geliyor.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Avukat Ercan Yılmaz, hapishanelerde birçok hak ihlallerinin yaşandığını söyledi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Avukat Ercan Yılmaz

 

ERCAN YILMAZ: 651 AĞIR HASTA MAHPUS VAR

Türkiye hapishaneleri hakkında konuştuğumuz Yılmaz, öncelikle hasta mahpusların durumuna dikkat çekti. Cezaevlerinde halen 651’i ağır olmak üzere toplam 1517 hasta mahpus bulunduğunu belirten Yılmaz, “Bu sayı sadece derneğimizin eldeki imkânlar dahilinde ulaşabildiği sayılardır. Dolayısıyla gerçek sayının çok daha yüksek olduğunu özellikle belirtmek isteriz” dedi.

Türkiye hapishanelerinde çok ciddi anlamda yaşam hakkı ihlallerinin yaşandığına dikkat çeken Yılmaz, “Bu ihlallerin bir kısmı hasta mahpuslarla ilgilidir. Bir kısmı şüpheli ölümler, bir kısmı da intihar vakaları şeklinde meydana gelmektedir. Örneğin sadece 2021 yılında tespit edebildiğimiz kadarıyla 52 mahpus hapishanede yaşamını yitirmiştir” diye konuştu.

Yılmaz, mahpusların sağlığa erişim haklarının tesis edilmesi, hasta mahpusların tahliye edilmesi, hapishanelerdeki tecrit ve izolasyona son verilmesi ve fail kamu görevlilerin etkili bir soruşturmaya tabi tutulması halinde bu ölümlerin her birinin önlenebilir olduğunu düşündüklerini vurguladı.

‘S TİPİ HAPİSHANELER TECRİT VE İZOLASYONA TABİ TUTULMAK İÇİN OLUŞTURULMUŞTUR’

Türkiye hapishanelerinde değişik tip ve statülerde hapishaneler bulunuyor. S Tipi hapishaneler ise 2020 yılından bu yana yapılmaya başlandı. Yılmaz, Alanya, Manavgat, Bodrum, Samsun ve Iğdır’da 5 adet S Tipi hapishanenin bulunduğunu söyledi. Yılmaz, S Tipi hapishanelerin özelliğini “yüksek güvenlikli” ve “F Tipi hapishanelerde olduğu gibi mahpusları tecrit ve izolasyona tabi tutmaya müsait yapılar" olarak tarif etti.

Yılmaz, “Özelikle Iğdır hapishanesi ile ilgili derneğimize mahpusların yapmış oldukları başvurularda mahpusların yargılanmış oldukları suç isnatlarına bakılmaksızın tek başlarına tutuldukları, diğer mahpuslarla iletişim kurma, ortak alana çıkma, sosyal faaliyetlere katılma haklarının kullandırılmadığı konusunda şikayetlerde bulunmuşlardır” dedi.

Mahpusların infaz kanununa aykırı bir şekilde S Tipi hapishanelerde tek başlarına tutularak tecrit ve izolasyona tabi olduklarını belirten Yılmaz, “Bu da S Tipi hapishanelerin kuruluş amacının mahpusları ikinci defa cezalandırmaya tabi tutmak istendiğini göstermektedir” ifadesini kullandı.

‘2016 YILINDAN İTİBAREN İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE ORANI ARTTI’

Türkiye hapishanelerinde hak ihlallerinin birçok kategoride gerçekleştiğini ve uzun yıllardır devam eden ihlallerin kronik sorunlara dönüştüğünü ifade eden Yılmaz, “Ancak özelikle 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana Türkiye hapishanelerinde işkence ve kötü muameleye tabi tutulma, aile ve özel hayata saygı hakkının ihlal edilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullanamama, haberleşme hakkının ihlal edilmesi gibi konularda çok yoğun ihlallerin yaşandığı derneğimize mahpus ve mahpus yakınları tarafından yapılan başvurular sonucunda hazırlanan raporlar ile tespit edilmiştir” dedi.

‘KÜRTÇE GAZETELERDEN MAHPUSTAN ÇEVİRİ ÖDENEĞİ İSTENİYOR’

Yılmaz, mahpuslara yönelik başlıca hak ihlalleri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Hapishane idareleri tarafından oluşturulan yemek menülerinde vegan ve vejeteryan mahpusların ihtiyaçları göz aradı edilmekte ve bu mahpuslar kendi bütçeleri ile kantinden alışveriş yapmak zorunda bırakılmaktadırlar.

Çıplak arama; özelikle hapishaneye ilk giriş sırasında neredeyse tüm mahpusların maruz bırakıldığı bir ihlal türü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ağız içi arama; birçok hapishanede mahpusların hastane sevkleri sırasında kendilerine dayatılan bir işkence ve kötü muamele yöntemi olarak tanımlıyoruz. Mahpuslar bu uygulamayı kabul etmediklerinde hastaneye sevk işlemleri yapılmamakta ve bu da ek olarak sağlığa erişim hakkının ihlalini oluşturmaktadır.

Bilgiliye ulaşma hakkı; mahpuslar yasaklama kararı bulunmamasına rağmen Yeni Yaşam, Evrensel, Birgün gibi gazetelerle sakıncalı görülen kitaplara ulaşma konusunda engellemelerle karşılaşmaktadırlar. Yine hapishane idareleri tarafından Kürtçe yazılan kitap, dergi ve gazetelerde ya tercüme ücretinin ödenmesi koşulu ile verilmek istenmektedir ya da kurumda Kürtçe tercüme yapacak kimse yok denilerek verilmemektedir.”

‘CEZASIZLIK POLİTİKASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR

Söz konusu işkence ve kötü muamelenin faili kamu görevlileri olunca cezasızlık politikasının uygulandığını belirten Yılmaz, şunları söyledi: “Hapishanelerde yaşanan ihlalleri meydana getiren infaz koruma memurları ile kurum personellerinin etkili bir ceza ve disiplin soruşturmasına tabi tutulmaması nedeniyle uzun yıllardır aynı konularda kronik hak ihlalleri yaşanmaya devam etmektedir. İhlal faili kamu görevlileri işlemiş oldukları suçların soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulmadığını gördükçe ihalelerin dozunu artırmaktadır. Bu nedenle yaşanan ihalelerin sona erebilmesi için ihlal faili kamu görevlilerinin etkili ceza ve disiplin soruşturmalarına tabi tutulmaları ve cezasızlık politikasından vazgeçilmesi gerekmektedir.”

’16 YILDA 200’DEN FAZLA HAPİSHANE YAPILDI’

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilere göre son 16 yılda 200’den fazla yeni hapishanenin yapıldığını hatırlatan Yılmaz, bu rakamın inşaata ne kadar ciddi bütçelerin aktarıldığını gösterdiğini söyledi.

Yılmaz, “Birçok hapishanenin kışın ısınma konusunda eksikleri bulunmasına, mahpuslara verilen yiyeceklerin yeterli ve sağlıklı beslenme hakkına ulaşma konusunda yetersiz olmasına ve bu eksiklerin giderilmesi için gerekli bütçelerin oluşturulmamasına rağmen yeni hapishanelerin yapımı için bütçe oluşturulmasının mevcut iktidarın hakların kullanıma bakış açısını göstermektedir” diye konuştu.

Türkiye’de son yıllarda artan otoriterleşmeye bağlı olarak her alanda görülen baskı ve aşırı güvenlikçi politikaların en sık ve yoğun görüldüğü yerlerin hapishaneler olduğunu belirten Yılmaz, şunları söyledi: “Bu nedenle Türkiye’de bulunan hapishane koşullarının insani koşullar ile uluslararası standartlardan çok uzakta olduğunu belirtmek isteriz. Örnek vermek gerekirse ölüm sınırına gelen hasta mahpusların politik saiklerle hapishanede tutulmaya devam edilmesi, mahpusların ailelerinden binlerce kilometre ötede bulunan hapishanelerde tutulması, hapishane idareleri tarafından mahpusların iyi hal değerlendirmesinin soyut ve gayri hukuki gerekçelerle yapılarak hapishanede geçirecekleri sürelerin uzatılması, demokrasiyi içselleştirmiş, insan haklarına saygı duyan ve imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere bağlı olarak üstlenmiş olduğu sorumlulukları yerine getirmesi gereken hiçbir dünya ülkesinde görülen uygulamalar değildir” ifadesini kullandı.