İFM teklifi Meclis’te: Betona yapılan yatırım karşılık bulmaz

İktidarın Meclis’e getirdiği İstanbul Finans Merkezi’ne dair kanun teklifinin görüşmeleri başlıyor. Teklifi 'müteahhitlik kontratına' benzeten muhalefete göre teşvikler 'sermaye çekmek' için yetersiz.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA- AK Parti tarafından Meclis’e sunulan ‘İstanbul Finans Merkezi (İFM) Kanun Teklifi’nin görüşmeleri Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda başlıyor. İstanbul Ataşehir’de inşaatı süren, New York, Londra ve Dubai’deki finans merkezleri gibi olması hedeflenerek inşa edilen merkeze dair hazırlanan kanun teklifinde, İFM’de yer alacak şirketlere çok sayıda imtiyaz öngörüldü. 

Muhalefet milletvekilleri ise İFM’yi tercih eden şirketlere vergi istisnaları getiren kanun teklifine itiraz etti. Muhalefete göre “betona” yapılan yatırım karşılık bulmayacak ve hukuk, demokrasi gibi alanlarda iyileşme olmadıkça yabancı sermaye Türkiye’ye gelmeyecek.

İFM’Yİ TERCİH EDENLERE KURUMLAR VERGİSİNDE YÜZDE 100 İNDİRİM

İFM’de gösterilecek faaliyetlerin, “Türkiye’nin finansal hizmet ihracatına ve ülke ekonomisine önemli ölçüde katkı yapacağının öngörüldüğü” savunulan kanun teklifine göre burada yer alacak işletmelere 10 yıl süreyle kurumlar vergisinden yüzde 100’lük indirim sağlanacak. Teklif yasalaştığı takdirde katılımcı belgesi olan finansal kuruluşların İFM’de bulunan merkez ve şubelerinden alınması gereken finansal faaliyet harçları da 5 yıl süreyle alınmayacak. İFM’yi tercih eden şirketlerin hesap ve defterlerini Türkçe tutma mecburiyeti de aranmazken, İFM’deki taşınmazların kiralanmasına dair işlemler her türlü harçtan ve bu işlemlere ilişkin düzenlenen kağıtlar damga vergisinden istisna tutulacak.

‘GÜVENLİK VE HUKUK SAĞLANMADAN FİNANS MERKEZİ OLUŞTURAMAZSINIZ’

İktidarın Meclis’e getirdiği kanun teklifini değerlendiren CHP Ankara Milletvekili, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Bülent Kuşoğlu İstanbul’un “finans merkezi” olmasına karşı olmadıklarını fakat gerçekçi olunması gerektiğini söyledi. Bina yapmakla ya da kanun çıkarmakla finans merkezi olunmadığını söyleyen Kuşoğlu’na göre dünyadaki finans merkezlerinin bir hikayesi, tarihi ve finans merkezi olma sebepleri bulunuyor. Bir kentin finans merkezi olması için başat rollerde “güvenlik ve hukuk”un geldiğini vurgulayan Kuşoğlu “Bunları sağlamadan bir kanun çıkarıp, binalar yapıp finans merkezi oluşturamazsınız” dedi. 

Dünyadaki finans sisteminin IMF’den, Dünya Bankası’ndan ve Dünya Ticaret Örgütü’nden başladığını, iktidar kanadının ise sık sık IMF ve dünya finans sistemine karşı olduğuna dönük açıklamalar yaptığını hatırlatan Kuşoğlu, “Bu büyük bir çelişki ve ne kadar yaman bir çelişki içerisinde olduklarının farkında değiller.  Dünyadaki finans sistemine karşıysanız bunu yapmamanız lazım. IMF’den, Dünya Bankası’ndan uzak durduğunuzu söyleyeceksiniz, sonra da gideceksiniz arka kapı açıp ‘buradan girin’ diyeceksiniz. Bu çelişkidir” diye konuştu. 

‘FAKİRDEN ALINIP ZENGİNE VERİLMESİ ANLAŞILIR DEĞİL’

İktidarın krizin yoğunlaştığı dönemde sermayeye destek olduğunu, yabancı parası ve serveti olanın vergi teşvikleriyle desteklendiği bir döneme girildiğini vurgulayan CHP’li Kuşoğlu’na göre “Fakirden alıp zengine verilmesi” anlaşılır değil. Teklifle, İstanbul Finans Merkezi bahane edilerek finans sektörüne bir yığın teşvik verildiğini söyleyen Kuşoğlu, “Maliye Bakanı’nın da söylediği gibi yapılan politikalarla dar gelirli bu kadar perişan edildiyse, 15 milyon eksik beslenen varsa, dar gelirli nüfus 70 milyona yaklaşmışsa bu politikalar ne kadar doğru olur? Bunları sorgulamadan bu teklifi getirmeleri bizi üzüyor ve itirazlarda bulunacağız” dedi.  

Kanun teklifinin geçtiği taktirde teşviklerle bazı şirketlerin İFM’de yer alabileceğini fakat yurtdışından şirketlerin gelmeyeceğini belirten Kuşoğlu, “BDDK ve SPK’ya bağlı kuruluşları, kamu kuruluşlarını buraya talimatla yığarlar ama dışarıdaki firmalar buraya gelmez. Türkiye’de olmayıp da sırf finans merkezi açıldı diye kimse bu şartlar altında burayı tercih etmez” ifadelerini kullandı.  

‘SERMAYE KAÇARKEN BÖYLE BİR FİNANS MERKEZİNİN MERKEZ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL’

Türkiye’nin yakın bir zamana kadar yabancı sermaye çeken bir ülke olduğunu, “Demokratik bir ülke olacak, AB üyesi olacak” söylemleriyle bir hikayeye sahip olduğunu belirten HDP Diyarbakır Milletvekili Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Garo Paylan’a göre de son dönemde Türkiye’nin hikayesi yok oldukça yabancı sermaye ülkeden kaçmaya başladı. Sermaye ülkeden gittikçe iktidarın, “Gel sana arsa vereyim, senden vergi almayayım, sana istisnalar vereyim” diyerek tavizler vermeye başladığını söyleyen Paylan, Türkiye’den sermaye kaçarken böyle bir finans merkezinin merkez olmasının da söz konusu olmadığını vurguladı.

İFM inşa edilirken milyonlarca lira kaynağın buraya, “betona” aktarıldığını belirten Paylan, kanun teklifine şöyle itiraz etti: “Şimdi o ofisleri doldurmaya çalışıyorlar ve kimse o ofislere girmiyor. O ofisleri alanlara ‘vergi istisnası, teşvikleri vereceğiz’ diyorlar. Böylece batık yatırımı yabancı şirketlere istisnalarla satmaya çalışıyorlar. Oysa Türkiye’nin hikayesi olsa, zaten şirketler gelir ve yatırım yapar. Böyle bir istisnaya da gerek kalmazdı."

‘KİMSE BURAYA GELMEZ’

Sermayenin teşviğe değil büyüme hikayesine ve istikrara baktığını, Türkiye’de büyüme hikayesi olmadığını ve sermayenin kendini güvende hissetmediğini belirten HDP’li Paylan, “Sermaye batma riskiyle karşı karşıya olduğunu gördüğü için yatırım yapmıyor. Yatırım yapılması karşılığında da böyle taviz yasaları geliyor. Aslında taviz verilen de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vergileri. Nitelikli bir sermaye Türkiye’ye gelse, vergisini verse 84 milyon yararlanır. Ama siz ‘vergi almayacağım’ dediğiniz zaman yurttaşlarınıza alamadığınız vergiler nedeniyle iyi hizmet de veremezsiniz” dedi. 

Kanun teklifi yasalaştığı takdirde yabancı sermayenin İFM’yi tercih edeceğini düşünmediğini belirten Garo Paylan, “Kimse buraya gelmez. Çünkü burası güven vermeyen, demokrasisi ve ekonomisi batmakta olan bir ülke. Ne zamanki Türkiye’yi demokrasisi yükselen, kurumları kurulları işleyen hukuk devleti yaparsak, böyle teşvik yasalarına gerek kalmadan yabancı şirketler daha fazla yatırım yapmaya başlarlar” diye konuştu.

‘MÜTEAHHİTLİK KONTRATI OKUR GİBİ HİSSETTİM’

İYİ Parti Erzurum Milletvekili Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Muhammet Naci Cinisli’ye göre ise Türkiye’de uluslararası finans merkezi olmasını “herkes ister” fakat bunun için hukuki alt yapı başta olmak üzere pek çok adım atılması gerekiyor. Kanun teklifine bakıldığında “bol bol inşaatlardan” söz edildiğini belirten Cinisli, “Sanki bir gayrimenkul projesi gibi aktarıldı. Bazı maddelere bakınca müteahhitlik kontratı okur gibi hissettim” dedi. 

Son yirmi yılda, özellikle de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinin ardından Türkiye’nin hukuki açıdan geldiği durumu “facia” olarak niteleyen İYİ Partili Cinisli, “Adalet mekanizmasının işlemediği, iç ve dış piyasada güven kaybedildiği ortamda idarenin böyle bir atılım yapması enteresan. Çok doğru ve gerekli bir girişim için hukuki alt yapısını tam anlamıyla gerçekleştirdikten sonra İstanbul Finans Merkezi de olur her şey de olur. Kaldı ki bugün yatırımcı Türkiye’den çıkmış durumda. Borsaya baktığınızda hisse senetlerinde yabancı yatırımcının oranı yüzde 30’lara düştü. ‘İstanbul Finans Merkezi kuruyoruz hadi gelin’ demekle olmuyor. Keşke olsa” diye konuştu. 

‘FİNANS MERKEZİNİN FERİŞTAHINI KURSANIZ YABANCI SERMAYE GELMEZ’

Türkiye’nin CDS risk puanının 700 seviyesinde olduğunu, bu rakamın yüz puanın altına indirilmesi gerektiğini belirten İYİ Partili Cinisli, “Risk puanının 714 olduğu bir ortamda finans merkezinin feriştahını kursanız yabancı sermayeyi getiremezsiniz. Bu riski bizim 100 puanın altına indirmemiz lazım. Bu güven veren bir hükümet, güven veren bir ekonomi programıyla olur. Bunlar şu anda yok” dedi. 

İFM’nin faaliyete geçişiyle birlikte Ankara’dan İstanbul’a çok ciddi bir göçn olacağını, bu kente göçen 100 binin üzerinde kişinin barınma başta olmak üzere çok sayıda sorunla karşı karşıya kalacağını belirten İYİ Partili Cinisli, “Bu insanlar nerede yaşayacaklar? İstanbul’daki gayri menkul fiyatlarının nereye gideceği belli değil. Ankara’da memur maaşıyla yaşayan Merkez Bankası çalışanları ve diğer kurumların çalışanlarını İstanbul gibi Türkiye’nin en pahalı kentine götürdüğünüzde onlara ne olacak? Bütün bunlar soru işareti” ifadelerini kullandı.