YAZARLAR

İdealizm arayışında ideal olmayan insanlar

‘Conclave’, hikâyesinin merkezine ‘iktidar hırsını’ koysa da vicdan ve inanç gibi konulara da eğiliyor. Özellikle başta Cardinal Lawrance’ın bazı diğer meslektaşlarıyla yaptığı konuşmalar kendi inançlarını ve Vatikan’ın sarsılmaz değerini sorgular nitelikte gibi duruyor.

Papa’nın beklenmeyen, ani vefatından sonra Vatikan’nın Sistin Kilisesinde bir matem havasından çok bir ‘hazırlık’ havası esmeye başlar. Çünkü çok zaman kaybetmeden Sistin kilisesi bir süreliğine dış dünyaya tamamen kapatılacak ve yeni Papanın seçilmesi için bir konsey kurulacaktır. Bu amaçla dünyanın dört bir yanından gelen Kardinaller oy kullanmak için Sistin kilisesine gelirler. Bu oy verme ve davetlileri ağırlama sürecinden sorumlu olan Kardinal Lawrence bir süre sonra bu seçimin çok daha pazarlıklı, çıkar üstüne dayalı ve Vatikan’ın geleceğini belirleyecek derecede önemli olduğunu farkına varır.

"Conclave", aslında ilk bakışta çok şaşırtıcı bir yolda ilerlemiyor. Çünkü birçok sistemde olduğu gibi doğal olarak Vatikan bünyesinde de bir hiyerarşi var ve tabii ki buraya bağlı bütün Kardinaller ve başrahipler, böyle bir kayıp ve oluşan ‘boşluktan’ sonra kariyerlerinde yükselmek hatta mümkünse yeni Papa olmak istiyorlar. Bu kadar ‘dokunulmaz’ görünen bir yerde bir iktidar savaşının olacağını tahmin etmek güç değil!

İdealizm arayışında ideal olmayan insanlar - Resim : 1

Yönetmen Edward Berger, Robert Harris’in ‘best-seller’ olmuş romanını beyaz perdeye taşıyarak bir tür ‘thriiler’ yaratıyor. Ancak bunu yaparken hikâyenin günümüzde yaşanan sosyal ve politik olaylarla bağlantısını unutmuyor ve Vatikan içinde yaşanan gerilimi, (estetik açıdan oluşan) bir hayran olma ile ‘tiksinme’ duyguları arasında gidip gelen adeta bir ‘masa tenisi topu’ gibi kullanarak sürekli seyirciyi diken üstünde tutan, daha çok ‘konuş(a)mayanlarla daha da boğucu bir hale gelen bir atmosfer yaratmayı başarıyor.

ÖNE ÇIKAN KARDİNALLER…

"Conclave", hikâyesinin merkezine ‘iktidar hırsını’ koysa da vicdan ve inanç gibi konulara da eğiliyor. Özellikle başta Cardinal Lawrance’ın bazı diğer meslektaşlarıyla yaptığı konuşmalar kendi inançlarını ve Vatikan’ın sarsılmaz değerini sorgular nitelikte gibi duruyor. Birçok sekansta, ruhani ortamdaki önemli olan statülerini bir kenara koyup, daha çok ‘düzenin’ insani hatta politik sonuçları üzerine konuşmayı seçiyorlar.

Papanın ölümünden sonra adeta ‘aç piranalar’ gibi onun tahtına geçmeyi isteyen kardinaller arasında kamplaşmalar, taraf tutmalar ve rakibinin ayağını kaydırma taktikleri eksik olmuyor.

Lawrence ise bu rekabette bir anlamda en saf karakter gibi duruyor. Kendisi kolay bir şekilde bu yarışa aday olarak katılabilecek ve belli bir miktarda taraftar bulabilecekken böyle bir yolu seçmiyor.

İdealizm arayışında ideal olmayan insanlar - Resim : 2

İçinde Papanın yerine geçme gibi bir hırs kesinlikle yok, hatta hikâyenin devamında Papanın ani ölümü olmasa ondan izin isteyip, Vatikan’dan ayrılıp emekli hayatı sürmeyi istediğini itiraf ediyor. Ama yine de bir anlamda eski Papanın vasiyetine sahip çıkmak adına, ayrılmadan önce iktidarı emin ellere teslim etme gibi bir sorumluluk da hissediyor. Bu konsey sürecinde geçici olarak da olsa ‘ev sahibi’ görevi üstlenen bu karakter belki hırslı değil ama pasif de kesinlikle değil!

Filmin bazı noktalarında ise inanç konusu ön plana çıkıyor. Örneğin bir sahnede Lawrence arkadaşlarıyla muhtemel adaylar ve onların Papa olma konusundaki liyakatlerinden konuşurken aralarından birinin 'İdealizm amacıyla karar vermek istiyoruz ama ideal kişiler değiliz!’ sözleri aslında kendilerinin de gerektiğinde ne kadar inanç tanımlamalarını esnetebileceklerine ve adalet için dine uygun değil ‘işleyişe’ uygun olandan yana taraf tutacaklarına işaret ediyor.

Burada şöyle küçük bir soru işareti de var: Lawrence, yeni Papa olma yarışında önde olan Kardinal Adayemi, Tremplay veya (en tehlikeli gördükleri) Tedesco isimlerini değil daha geri planda kalan ama kendine en uygun isim olarak gördüğü arkadaşı Kardinal Bellini’yi destekliyor ama seçim sürecine o kadar müdahale ediyor ki ki bir ara Bellini bile ona ‘aslında senin içinde de yeni Papa olma isteği yatıyor!’ ithamında bulunuyor. Seyirci olarak, biz de bir ‘acaba mı?’ şüphesine kapılsak da olayların gidişatı bunu yalanlar bir şekilde akıyor.

İdealizm arayışında ideal olmayan insanlar - Resim : 3

PAPANIN VASİYETİ…

"Conclave"in bir güçlü tarafı da bizce filmin thriller tarzının altını çizen, ölen Papanın ardında bıraktığı ‘soru işaretleri’ ve gizem oluyor. Hikâye ilerledikçe eski Papanın aslında başlamış olduğu bazı işleri bitiremediğini, bazı atamaları, terfileri ve işten uzaklaştırmaları yapamadığını ve Vatikan sisteminde adeta ‘'bomba’ etkisi yaratacak soruşturmaları nihayete erdiremediğini anlıyoruz. Bu ‘açıklanmayan’ sırlar ortaya çıktıkça, doğal olarak güçlü adaylar teker teker eleniyor, ardından birbirinin kuyusunu kazma taktikleri gün yüzüne çıkıyor ve Vatikan’ın (her iktidarda olan muktedir) yozlaşmış yüzü kendini gösteriyor.

Yönetmen yavaş yavaş katmanlarını öğrendiğimiz bu gizemi, büyülenme ve tiksinme gibi iki tezat ruh hali arasına konumlandırarak bir çerçeveye oturtuyor. Muhteşem güzellikteki Sistin kilisesinin mimarisi, görkemli mermer dekorasyonu, törenlerde Kardinallerin giydiği ihtişamlı kıyafetler ve bizi uhrevi bir havaya sokan ışık hüzmeleri karşısında büyüleniyoruz ama bütün bu görkemin altında ne kadar çürümüş karakterler ve entrikalar olduğunu fark edince içimizi biraz tiksinme hissiyatı kaplıyor ve bu ‘mermerden kule’ yıkılıyor.

Son olarak şunu da ekleyelim: filmdeki Vatikan’ın konsey sırasında tamamen dış dünyadan kopmuş, kapanmış bir şekilde olması ister istemez ortama bir ‘savunmasızlık hatta acizlik duygusu da katıyor. Ara sıra şehirde yaşanan bazı bombalı saldırılar, isyanlar hem filmin politik yanını gösteriyor hem de bazı kardinallerin bu olaylar karşısında yanlış yorumlamalar yaparak ne kadar çarpık yargılamalara kayabileceğini , aşırı uç fikirlere savrulabileceğini gösteriyor.

İdealizm arayışında ideal olmayan insanlar - Resim : 4

KÖTÜYÜ OYNAMAK…

Oyunculuklardan bahsedecek olursak: Bizce uzun zaman sonra en iyi rollerinden birini bulan Ralph Fiennes, Cardinal Lawrence rolünde filmin ve hikâyenin adeta ‘lokomotifi’ görevini üstleniyor ve bizce böylesine önemli bir görevin altından ‘alnının akıyla’ çıkıyor.

Çizdiği Kardinal karakteri, vicdan, ahlak ve kurallar arasında gidip gelen, görevini hatta ait olduğu dinin değerlerini zaman zaman sorgulayan derinlikli bir kişi. Arkadaşı ve meslektaşı Cardinal Bellini’ye hayat veren usta oyuncu Stanley Tucci de aynı şekilde üst düzey bir performans sergiliyor. Ancak bizce filmde oyunculuk açısından parlayan isimler, ‘karşı taraf’ diyebileceğimiz, hırslı, yozlaşmış ve entrikacı Kardinalleri canlandıran John Lithgow ve Sergio Castellitto oluyor.

Özellikle Castellito’nun hayat verdiği Kardinal Tedesco filmdeki gerilim ve tehdit duygusunu tırmandıran ve idealist Lawrence karakterine karşı çok iyi bir karşı denge noktası oluşturan bir karakter. Burada sadece ‘kötü adamı’ oynamaktan öte bir şey var. Kısa da olsa, dozunda bir
oyunculukla İsabella Rossellini’yle tekrar buluşmamız da keyif verici…

Kısaca "Conclave" bizce senenin en iyi yapımlarından birisi. Oscar ödül töreninde ne kadar ‘altın heykelcikle’ döner tabii ki bilemeyiz ama bizce Vatikan’da dönen bu katmanlı, içerik açısından derin ve olay örgüsü açısından sağlam ‘Konseyi’ kaçırmamakta yarar var!


Kerem Bumin Kimdir?

1976 yılında Paris'te doğdu. 1994 yılında İzmir Özel Saint-Joseph Lisesinden mezun oldu. 1996-2000 yılları arasında Strasbourg Sosyal Bilimler Fakültesinde (USHS) Tarih ve Edebiyat bölümlerinde okudu. Ardından 2000 yılında İstanbul'a geri dönüp 2004 yılında Bilgi Üniversitesi Sinema/ Televizyon bölümünden mezun oldu. 2004 yılından itibaren çeşitli uzun ve kısa metrajlı sinema filmlerinde ve Belgesel filmlerde yardımcı yönetmen olarak görev aldı. Semih Kaplanoglu'nun 'Süt' adındaki sinema filminin ekibinde yer aldı. Son birkaç yıldır Yunan yönetmen Angelos Abazoğlu ile birlikte, Arte kanalı için Belgesel filmler üzerinde çalışmaya devam ediyor . Gazete Duvar'da sinema filmleri üzerine eleştiriler yazıyor .