YAZARLAR

Hymenoplasti tartışması ışığında 'şeriata hayır' sloganı

Kızlık zarı meselesi Türkiye dindarlığının tabu konularından adeta ama Mısır’da serbest tartışma konularından ve onarma operasyonuna izin veren yeni bir fetva ile tekrar gündeme geldi.

Taliban’a Afganistan’ın yeniden ve bu defa gümüş tepsi içinde sunulmasından itibaren dünyada ve ülkemizde ‘Şeriata Hayır’ sloganlarının yükselmesi üzerine yazmıştım daha önce. Şimdi 11 Eylül saldırılarının 20’nci yıl dönümü vesilesiyle hayatını kaybeden üç binden fazla insanın anısına saygıyla tekrar aynı konuya dönmek istiyorum. Şeriat kavramının hem inanç esaslarını da içine alacak kadar geniş kapsamlı oluşuna hem de çeşitlilik içerdiğine değinerek toptancı yaklaşımla tek bir şeriat varmış gibi düşünerek hayır demenin İslamofobik tavır anlamına geldiğini söylemiştim. Toptancı, İslam karşıtlığı ve bütün Müslümanlara yönelik kolektif suçlamaya karşılık gelen bu slogandan niçin uzak durmak gerektiğine dair bir örnek vermek istiyorum.

Örnek Mısır’dan gelen bir haberle ve tam da 31 Ağustos tarihinde yeniden başlayan bir tartışmayla ilgili. Uzun yıllardır bilinen ve uygulanan, ülkemizde yasal olan bir operasyon ama Türkiye dindarlarının hiç kamuya açık tartışmadığı bir konu bu. Hymenoplasti, kızlık zarı yenileme operasyonu Mısır’da fetva makamı olan alimlerin farklı tarihlerde gündeme taşımasıyla açık açık tartışılıyor. Ulusal kanallarda yayınlanan televizyon programlarında rahatlıkla konu edilmesi, karşıt görüşlerin dile getirilmesi bize hayli yapancı. Kızlık zarı meselesi Türkiye dindarlığının tabu konularından adeta ama örneğimizde görüleceği üzere Mısır’da serbest tartışma konularından ve onarma operasyonuna izin veren yeni bir fetva ile tekrar gündeme geldi.

6 Eylül tarihli Al Monitor haberinden tercüme ile Serbestiyet isimli haber sitesinin ülkemiz gündemine taşıdığı fetva, Müslüman bir toplumda kadın cinselliği hakkında zihinsel dönüşüm anlamına gelmiyor ama bir dönüşümün kaçınılmazlığını açıkça ortaya koyması bakımından önemli. Habere göre Mısır için de yasa dışı olmayan kızlık zarı yenileme operasyonu yapan bir jinekolog, işlemin dini hükmünü sorduğu için verilen fetva/cevap şöyle: “Şeriat Araştırma Bölümü başkanı ve Dârû’l-ifta’daki fetva müessesesinin genel sekreteri Ahmed Memduh, Dârû’l-ifta’nın resmi Facebook sayfasındaki canlı yayınında (31 Ağustos), kızlık zarı onarımına 'bir kızın tecavüze uğradığı ya da [evlilik dışı ilişkiye girmesi için] kandırıldığı ve tövbe etmek veya yeni bir sayfa açmak istediği bazı durumlarda izin verilebileceğini' savundu.”

Aile içi baskı, müstakbel kocanın tutumu veya toplumsal dışlanma nedeniyle şiddet görme, öldürülme gibi tehlike yaşama ihtimali olanlara bu operasyonu caiz gören Ahmet Memduh’un fetvası tabii ki tartışmaların yeniden başlamasına yol açmış. Karşı çıkanlar genç kızları evlilik dışı sekse özendireceği, teşvik edeceği endişesini dile getiriyor. Destekleyenler de var. Özellikle günahların gizlenmesi prensibine dikkat çeken, kadınların ifşa edilerek çaresizliğe sürüklenmesinin toplum için daha zararlı olduğunu belirten El-Ezher profesörü olduğu gibi bu işlemi müstakbel kocaya bildirmek gerektiğini düşünenler veya bildirmek gerekmediği yönünde görüş açıklayanlar da bulunuyor. Hatta desteklemekten öteye geçerek kızlık zarı operasyonu bir yana evlilik öncesi cinsellikte kadın erkek eşitliğini savunan Gündi gibi alimler de görülüyor Mısır’da. Vaiz Halid El Gündi’nin farklı tarihlerdeki televizyon programlarında söyledikleri bu açıdan son derece ümit verici dini yaklaşımların mevcut olduğunu gösteriyor. Habere göre: “Vaiz Halil El Gündi, saflık ve ahlak ile bozulmamış kızlık zarı arasında bir ilişki olmadığını savundu, “Sağlam bir kızlık zarı bekâret alâmeti falan değildir. Allah kadınlara onların erdemli ve temiz olduklarını belirtmek için damga vurur mu? Sağlam bir kızlık zarı saflık işareti olmadığı gibi, yırtık bir kızlık zarı da pislik veya ahlaksızlık işareti değildir.” Ve daha açık bir şekildeki şu sözleri program sunucusunun bile karşı çıkmasına yol açıyor: "2020 programında ise Gündi, 'Kadınlar kocalarının evlenmeden önce seks yapmamış olmasını şart koşar mı' diye sordu ve 'aynı ilke erkekler için de geçerli olmalıdır' diye devam etti. Yorumları, TV talk-show sunucusu Amr El Leithy’yi o kadar şaşırttı ki 'Bu aynı şey değil; kadın başka erkek başka' diye araya girdi.”

Mısır’da bir uçtan öbür uca kadar salınan farklı görüşlerin hepsi şeriata dahil. Tıpkı bu görüşlerin hiçbirisinin tartışma konusu bile olamadığı İran, Suudi ve Taliban hükümlerinin de şeriata dahil olduğu gibi. Şeriata hayır demeyi sevenlerin hangisine ve niçin karşı olduğunu bir kere daha düşünmesi umulur.

Şüphesiz bu tartışmanın Türkiye dindarlığındaki yansımalarına değinmek de yerinde olur. Bu konu hakkındaki görüşlerin ülkemiz dindarları içinde –tabi ki kapalı ortamlarda- iki farklı eksende tartışıldığını söylemek mümkün. Birisi evrimsel yaklaşım olarak isimlendirdiğim olumlu bulma ve birer birer kadınların kurtuluşu açısından fetvayı değerli gören yaklaşım. Gerçek dönüşümün küçük adımlarla mümkün olduğu yönünde ve küresel feminist ilkelerle değil İslam’ın içinden yorumlanarak yaşanmasını tavsiye eden fikirler. Diğer bir görüş ise daha devrimci adımlar atılarak evrensel ilkelerle hareket edilmesi gerektiği yönünde. Böyle bir fetva ile kadınlara hayatta kalmak ve haklarını yaşamak yönünde manevra alanı kazandırılırken aynı zamanda tekrar tekrar kanayarak keskin bir şekilde kazanılmış hakların kaybedileceği savunuluyor. Fakat bugünlük kendi adıma hymenoplasti fetvası ile kadınlara ek yük bindirmek ve mevcut eşitsizlikleri sürdürülebilir kılmak yerine Halil el Gündi gibi cinsellik yönünden de cinsiyet eşitliği prensibiyle dini yorumlamak gerektiğini söylemekle yetineyim. Laik hukuk düzeninin iktidar eliyle tehlikeye sürüklendiği, yeni anayasa üzerine yapay tartışmalar bile olsa, Cumhur İttifakı'ndaki uzlaşma arayışının laiklik ilkesini içerip içermediği merak edilirken kimsenin aklına Diyanet'e veya televizyon fetvacılarına bu soruyu yöneltmek düşmesin lütfen.

Serbestiyet çeviri haberi.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.