Hidrobiyolog Levent Artüz: Denizdeki salyalar cesedin çürümesidir

Marmara Denizi'nde ortaya çıkan salyaları değerlendiren Hidrobiyolog Levent Artüz, "salyalar cesedin çürümesidir" değerlendirmesini yaptı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Marmara Denizi'nde mart ayından beri görülen deniz salyaları diğer adıyla "müsilaj" merak konusu oldu. Deniz salyalarının büyüyerek devam ettiğine ilişkin birçok görüntü de sosyal medyada paylaşılmaya devam ediliyor. Peki bu salyalar neden Marmara Denizi'nde ortaya çıktı? Hidrobiyolog Levent Artüz bunun durup dururken olmadığını söylüyor. Artüz, salyaların bu kadar çoğalmasının nedenini Marmara Denizi'ndeki kirliliğe bağlıyor.

'MARMARA DENİZİ 1989'DA ÖLDÜ'

Artüz, bir+bir'den Siren İdemen ve Anıl Olcan'a konuyu şöyle anlattı: "Bu münferit bir olay değil, bir zincir, bir sonuç. Bundan sonra da böyle anomaliler göreceğiz. Marmara Denizi 1989 yılında öldü. Gördüğümüz, bir cesedin çürümesidir. Müsilajı kavrayabilmek için bu olgunun tarihine bakmalıyız. Marmara Denizi tarihinde ilk defa 2007’nin Eylül ayında müsilaj agregat görülüyor. Marmara Denizi’nin tür çeşitliliği vahim bir darbe yedi, içi boşaldı, dolayısıyla türler arasındaki rekabet ortadan kalktı. Esas sorun Marmara’da kirlenmeden ötürü tür çeşitliliğinin azalması ve kirliliğe dayanabilen türlerin fert adetlerindeki patlamalar şeklindeki artıştır. Bugün müsilaj agregatı yapan bir fitoplankton oldu, ama başka bir şey de olabilirdi. Ortamı orada yaşayanlar bakımından boşalttığınızda veya yaşayan türleri seyrelttiğinizde, rekabet şartları da değişir. Yeni ortama dayanabilen canlı, en avantajlı duruma geçer ve büyük miktarlarda ürer, çoğalır."

Bir diğer tartışma konusu da bu durumun canlıları nasıl etkilediği... Çok yapışkan ve bulaşkan yapıya sahip olan müsilat, en çok da deniz canlılarını etkiliyor. Artüz bunu da şöyle açıklıyor: "Balık yumurtalarının büyük çoğunluğu denizin yüzeyindedir. Yumurtanın içinde yağ damlacığı vardır ve yüzerler. Yüzeydeki yumurtalar müsilajın içinde hapsoluyor ve yaşama şansları kalmıyor. Larvalar için de aynı şey söz konusu. Müsilaj ortamdaki hayvansal besini, yani zooplanktonu içine hapseder. Müsilaj zamanla, hareket edemeyen (sesil) midye, istiridye, tunikatlar gibi canlıların üzerine de çöker. Deniz çayırlarını örter ve ışıkla temaslarını keser. Bu canlıların beslenmesini ve solunumlarını etkiler. Böylece tür çeşitliliği daha da azalır."

Peki bu durumun hasarı ne zaman ortaya çıkar? Artüz bu soruya da şu yanıtı veriyor: "2007’deki müsilaj oluşumu da çok büyük boyutlardaydı. Adalar’dan Çanakkale Boğazı’na kadar bir alanda ciddi etki etmişti. 2007’de salyaya neden olan plankton farklı bir tür, ancak bugünkünün akrabasıydı. Bugün ortaya çıkan müsilajın hacminin tam olarak hesaplanabilmesi için biraz zaman geçmesi gerekli. Ama 2007’dekinden daha yaygın olduğu görülüyor. Ocak ayından bu yana çalışmalarımız devam ediyor. Müsilajın bıraktığı hasarla ilgili kesin sonuçlara tahminim ağustos ayı gibi varabiliriz."

Artüz son olarak da bu durumun yeni sorunlara yol açmaması için de şöyle diyor: "Yüzleşmek, yüzleşmek, yüzleşmek… Hem Marmara Denizi’nde hem de başka bölgelerde bilime aykırı işler yapmanın bizi getirdiği noktayı görmemiz gerekiyor."

Söyleşinin tamamı