YAZARLAR

Hesap bakiyeniz virüsle mücadelede kalkanınız

Pandeminin başlarında “virüs zengin, yoksul tanımıyor” gibi değeri kendinden menkul ve hiçbir gerçekliği olmayan sözler söyleyenler elbette yanılıyor. Dünya Bankası’nın son öngörüsüne göre bu yıl, günlük geliri 1.9 doların altında olanların sayısının 70-100 milyon arasında artması bekleniyor.

Covid-19 dünya ekonomisinde ciddi bir daralmaya neden oldu. The Economist dergisine konuşan büyük bankalar kredi dengesi ve ekonominin toparlanması için 2021-2022’yi tarih olarak gösteriyor. Üstelik büyük kuruluşlar öngörülerinde küresel büyümeden ziyade ekonominin Covid-19 öncesi duruma gelmesinden bahsediyor. Tıpkı virüsün vücutta gösterdiği ani hasarların yanında zamanla virüsle ilintili başka hasarların tespit edilmesi gibi korona virüsü ekonomide de benzer bir etki yaratıyor.

Dünya ekonomisinin Covid-19 ile imtihanında durum ne? Virüsün son üç aylık seyri neden otoriteleri ürkütüyor? Eşitsizlik üzerine kurulu küresel ekonomik düzen son 9 ayda nasıl bir karneye sahip? ILO neden yılın son üç ayı için “dikkat” dedi? Dünya genelinde yoksulluk verileri ne söylüyor? Bu hafta bu sorular ışığında dünyanın ekonomisine bakacağız.

ADIM ADIM DARALAMA VE DAĞ OLAN İŞSİZLİK

Havacılık, ulaştırma, küresel tedarik ve ticaret, turizm gibi sektörler virüsün küresel bir salgın halini alması ertesinde hızla küçülmeye başladı. Söz konusu durum küresel enerji talebinde düşüşe neden oldu. Ancak bazı sektörlerin hızla pandemiye uyum sağlaması beraberinde yeni bir küçülme adımı da getirdi. Bunlardan biri de bankacılık. Almanya’nın önde gelen bankalarından Deutsche Bank, Almanya genelinde 50 banka şubesini kapatacağını duyurdu. Almanya’da 450 şubesi olan bankanın böyle bir adım atmasında Covid-19 ile beraber, artan dijitalleşme ve internet bankacılığı etkili oldu.

AB başta olmak üzere bazı bölge ve ülkeler, ekonomide çarkların dönmesi için destek paketleri duyurdu. Son olarak Mayıs 2020’de öngörüsünü paylaşan OECD, ekonomide hatırı sayılır toparlanmanın sağlanabilmesi için hükümetlerin 2021’de de vergi ertelemelerinin yanında destekleyici adımlar atması gerektiğinin altını çiziyor.

Bankalarda küçülme, turizmde çakılma, ticarette sarsıntının en fazla kaygılandıran kısmı istihdam cephesi. Her küçülme aynı zamanda birilerinin işten çıkarılması demek. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’ne göre 2020’nin ilk 9 ayında çalışanların geliri bir önceki yılın aynı döneminde göre 3.5 trilyon dolar yani yüzde 10.7 azaldı. En fazla iş kaybının yaşandığı iki bölgeyse Latin Amerika ve Güney Asya. Örgüt 2020’nin son 3 ayı konusunda “dikkat daha kötüleşebilir” uyarısı yapıyor.

ILO’nun uyarısında virüs kaynaklı ölümlerin hızla 1 milyonun üzerine çıkması, vakalardaki artışın ivmeli biçimde sürmesi ve yayılma hızının virüsün ilk 6 aylık seyrine kıyasla sürat kazanmış olması etkili. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre haziran ayına kadar 500 bin ölüm vakası yaşanırken, yani 6 ayda sayı 500 bin düzeyindeyken 25 Haziran- 27 Eylül arasındaki üç ayda virüs 500 bin insanın daha ölümüne yol açtı. Benzer bir hız vaka sayısında da mevcut. 

YOKSULLAR, GÖÇMENLER VE DERSE GİREMEYEN ÖĞRENCİ

Küresel kapitalist sistemin üzerinde yükseldiği zeminin eşitsizlik ve sömürü olduğu biliniyor. Kapitalist ekonominin temel mantığı zaten bu adaletsizlik ve sömürü ilişkisine dayanıyor. Dünyanın yüzde 1’lik varlıklı kesiminin neredeyse 7 milyar insanın gelirinin iki katı servete sahip olduğu geçen yılki raporlarda teyit edildi. Tıpkı Donald Trump gibi pek çok varlıklı ismin vergi konusunda da, türlü yollarla, ödemeleri gerekenin çok çok altında vergi ödediği de. Örneğin ortalamaya vurulduğunda neredeyse her varlıklı kişi, servetinin bilinen yüzde 30’unu vergiden kaçırıyor. Bilinen diyoruz çünkü offshore hesaplar, servet kaçırma pratikleri yıllık varlıklı kişi listesini yayınlayan Forbes dergisini bile şaşkına çevirmiş durumda. Yani Elon Musklar, Jeff Bezoslar paralarına para katmaya devam etti. Ediyor.

Pandeminin başlarında “virüs zengin, yoksul tanımıyor” gibi değeri kendinden menkul ve hiçbir gerçekliği olmayan sözler söyleyenler elbette yanılıyor. Dünya Bankası’nın son öngörüsüne göre bu yıl, günlük geliri 1.9 doların altında olanların sayısının 70-100 milyon arasında artması bekleniyor. Dünya Bankası yalnızca geliri temel alırken BM; temiz su, elektrik, ısınma için tesisat, yeterli gıda ve çocuklar için okul gibi kriterleri de ölçeğine ekliyor. Oxford Üniversitesi'ne göre ölçek genişletildiğinde tablo iyice kararıyor. Yani Türkiye’de öğretmenine mesaj atıp “Öğretmenin, annemin interneti bitmek üzere. Diğer derse katılmayı çok istiyorum, ama internetimiz yok.” diyen çocuğun ailesi de bu gruba eklendiğinde 2020’de 70 ülkeden 490 milyon kişinin yoksullar grubuna ekleneceği ifade ediliyor. Örneğin pek çok Afrika ülkesi gelişmiş ülkelerden aldıkları borçların ertelenmesi için çağrıda bulundu.

BİR AYRILIK BİR YOKSULLUK BİR DE ÖLÜM: BORÇLAR, EVSİZLER, GÖÇMENLER

En büyük meziyeti borç vermek olan IMF ve Dünya Bankası pandemide borç musluklarına asılmış durumda. Zaten yoksul olan ülkelerin borç batağına sürüklenmesi bir yana pek çok ülkede özellikle gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde, alınan borçlar, yardımlar maalesef adreslerine, yoksullara ulaşmıyor. Yine zenginlerin vergi borçları siliniyor. Yine vergi yükü yoksulların sırtına yükleniyor ve şaşırtıcı olmayacak şekilde pek çok ülkenin yoz yönetimleri ortalık virüsten kırılırken petrol şirketi, maden şirketi, havayolu şirketi kurtarmaya çalışıyor ve virüs testlerini ücretli yapıyor.

Öte yandan Körfez ülkeleri, Hindistan gibi yerlerde çalışan göçmen işçiler, yalnızca virüsle değil, işsizlik ve sokakta kalmayla yüz yüze. İşverenleri çoğunu işten çıkarmış, ancak ülkelerine dönmelerii için de adım atmıyor. Üstelik Hindistan’da bu durum kırsaldan kente iş umuduyla gelenler için de geçerli. Narendra Modi Hükümeti, kırsaldan gelenleri yürüyerek ya da fotoğraflarda gördüğümüz o kalabalık trenlere binmeye zorlayarak köylerine dönmeye zorluyor.

Güney Afrika’da işsiz kaldıkları için kiralarını ödeyemeyen yoksul mahallerinde insanlar evlerinden atılıyor. Ancak hükümet virüsle mücadele için sokağa çıkma yasağı ilan etmiş durumda. Evsiz kalmış insanlara barınacakları bir adres gösterilmediğini de söylemek lazım. Yani hem işsizsiniz hem eviniz yok hem de sokakta kaldığınız için ceza alıyorsunuz. İşte virüsün sınıfsal karakteri. Üstelik Afrika kıtasındaki bazı ülkelerde şimdiden virüs kaynaklı kıtlığın başladığını söylemek gerekiyor. The Economist dergisine göre Covid-19 salgınının ilk 9 ayında zengin ülkeler virüsle mücadele için kişi başı 65 dolar harcama yaparken bu miktar yoksul ülkelerde 2-4 dolar arasında değişiyor.

Özetlemek gerekirse, dünya zaten adaletsiz bir ekonomik düzen üzerine kuruluydu. Bu adaletsizlik salgınla beraber vicdansızlık boyutuna ulaştı. Yoksul ülkeler, tarihi bir sömürgecilik mirasının eseri olarak yoksullaştı. Yoz yönetimler, yolsuzluklar buna tuz biber eker cinsten, ancak ana sebep hiç olmadı. Öte yandan dünyanın diğer kısmı “hastalık var haklısınız, biz de o kadar vicdansız değiliz, borçlarınızı Aralık’a kadar erteledik” diyor, ancak borç silecek kadar cömert ya da vicdanlı olmak zorunda hissetmedikleri de açık.

Her yerin ötekisi göçmenler, mülteciler salgından da nasibini aldı. Pandemi dünyaya açıkça bir şey söylüyor. Virüs belki bulaşacağı kişinin sadece insan oluşuna bakıyor, ancak sistem maske, beslenme, sağlık hizmeti, barınma, eğitim hakkı, iş bulma, insanca yaşama, en basiti test yaptırma konusunda sadece insan olmamıza bakmıyor. Hesap bakiyeniz virüsle mücadelede kalkanınız oluyor. Adil bir dünya için gariplerin en naifi Neşet Ertaş’ın Dertli Yoldaş türküsünde söylediği belki de pandemi bize “insanlık varlıkla olur sananlar”a karşı bir durum raporu sunuyor.

 


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzadığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.