YAZARLAR

Herkesin başörtüsü kendine de Fikri Sağlar'ın derdi ne?

Üç yüz yıl önce kadınların, parlamento kürsüsünde yer edinme hakkı olduğunu söylediği için giyotin sehpasında kendisine yer gösterilerek idam edilen Olympe de Gouges’dan bu yana değişen pek fazla bir şey yok. Kadınların aklı yargılanıyor. Sünni ortodoksi yorumlarla İslam dünyasında da yargılanıyor. Kendisini sosyal demokrat olarak tanıtan bir politikacı da erkek adaletin tüm yanlılıklarını bir anda görünmez kılarak başörtülü hakimlerle sınırlandırmış gibi yaparak kadınların aklını yargılıyor.

Adaletsizlikler memleketin boyunu aşmışken, yargısal sorunların her boyası tamamdı da bir fıstıkî yeşili eksikti, onu da Fikri Sağlar buldu, tamam oldu: Başörtülü hakim. Yüz yıl önce kadın hakim olmaz denirdi. Benzer argümanlarla bugün başörtülü kadın hakim olmaz, ön yargısını seslendirmek şerefini üstlenen Fikri Sağlar, üşenmemiş bir de kırılgan erkeklik pozu kesiyor. Neymiş efendim, linç yemiş! Sevsinler!

Kendisi ayrımcılık yaptığı için özür dileyeceğine bir sayfalık açıklamasında, başörtülü hâkimlere tek kelime yer vermemiş ama itirazları linç olarak değerlendirmeyi de ihmal etmemiş. Basit bir özrü dahi içermeyen bu açıklama metninin eksikliklerine rağmen anlattığı şey çok açık. Ona göre başörtülü kadınlar hakları, inançları, tercihleri, onurları olan insanlar değil salt birer nesne ve istediği gibi üzerlerinde tepinilebilir. Bir sayfalık açıklamasından akan zihniyeti, başörtülü kadınları nesneleştirmek üzerine, hastalıklı bir bakış açısı.

Ataerki tek millet…

İdeolojisi, dini, dili, milliyeti, kültürü, siyaseti tek…

Ve tek bildiği kadınların aklını yargılamak…

Cinsiyet eşitliği ilkesini kabul etmiş varsayılanların tek farkı da kadın düşmanlığını başörtüsü kılıfına sararak kadınların aklını yargılamak.

Üç yüz yıl önce kadınların, parlamento kürsüsünde yer edinme hakkı olduğunu söylediği için giyotin sehpasında kendisine yer gösterilerek idam edilen Olympe de Gouges’dan bu yana değişen pek fazla bir şey yok. Kadınların aklı yargılanıyor. Sünni ortodoksi yorumlarla İslam dünyasında da yargılanıyor. Kendisini sosyal demokrat olarak tanıtan bir politikacı da erkek adaletin tüm yanlılıklarını bir anda görünmez kılarak başörtülü hâkimlerle sınırlandırmış gibi yaparak kadınların aklını yargılıyor. Bağımsız, tarafsız, adil yargının tek ölçütü başörtüsü bu hesapça… Ataerkil zihniyette değişen bir şey yok. Değişim ataerkinin, kadını ikincilleştirirken kullandığı argümanlarda sadece.

Mahkeme kürsüsünde “başörtülü hakimin ideolojisinden, inancından dolayı bağımsız karar veremeyeceği” iddiası, “kadın duygusal olduğu için tarafsız yargıda bulunamaz” iddiasıyla kadın hakimlerin varlığına itiraz edilişinden farksız. Bayım elinizde ideoloji ölçer mi var? Erkek yargıçların ideolojisini, inancını ölçebiliyor musunuz? Veya başörtülü olmayan kadın yargıçların ideolojisini? Başörtüsü sembol diyorsunuz ya peki söyler misiniz, mahkeme kürsüsüne layık görmediğiniz başörtülü kadın, sanık sandalyesindeyken başındaki örtüye/taşıdığı sembole göre aleyhine hüküm verilmeyeceğini ölçecek bir aygıtınız var mı? Yok. Hiçbirisi yok.

Ve Fikri Sağlar’ın bunlara ihtiyacı da yok. İhtiyaç duyduğu tek şey başörtülü hakim itirazıyla elde edeceğini umduğu basit ve küçücük bir siyasi rant. Orada başörtülü kadın düşmanlığıyla sembolize edilebilecek bir maden var ve onu kazıyor. Başörtülü kadınları AKP’yi iktidara taşıyanlar olarak peşinen suçlu görüyor. Ancak AKP’nin iktidara yürümesinde, önceki hükümetlerin, başörtülü kadın düşmanlığı politikaları olduğunu idrak edemiyor. Bakanlık yapmış birisi olarak, başörtülü kadınlara yönelik düşmanca hükümet politikalarında kendi payını hesap etmesi, özeleştiri vermesi, söz konusu değil. Kendisi bakanlık koltuğunda oturduğu yıllarda hükümet politikalarıyla kusurlu ilan edilen başörtülü kadınlar yine kusurlu ona göre.

18 yıllık AKP iktidarının tüm kusurlarını başörtülü kadınların sorumluluğu olarak gören ideolojik körlük, kendisine partisi içinde yeni bir konum sağlayacak elverişli bir araç olsun mu istiyor bilmem ama iktidarın bunu istediğine şüphe yok. CHP tabanında, o ideolojik körlükle başörtülü düşmanlığının varlığını iktidar da görüyor, biliyor ve genellikle oraya oynuyor. 28 Şubat'ta hakları gasp edilen kadınlara AKP yönetimi altında bu devlet resmi özrü bile esirgedi. 28 Şubat'ta hayatları çalınan kadınlardan devlet, resmi özür dilemedi. Kayıplarını tazmin etmedi. Sadece olası CHP iktidarıyla aynı ayrımcılığın tekrar resmi politika olabileceği ihtimaliyle korkutarak kendisine bağlı tutmayı seçti. Başörtülü kadın düşmanlığını da içeren ve tüm ayrımcılıklarla mücadeleyi kolaylaştıracak bir nefret suçu anlayışını, biraz da bu nedenle yasalaştırmadı. Bu nedenle toplumsal kutuplaşmada elverişli araç işlevi olarak başörtülü kadınlar kolaylıkla nesneleştirilebiliyor hala. Fikri Sağlar ve başkalarının herhangi bir somut kriterden yoksun türban-başörtüsü ayrımıyla kadın düşmanlığını perdelemeye çalışması, mümkün ve iş görür bir aygıt olabiliyor hala.

Nitekim AKP dışındaki partilerde özellikle de CHP’de yer alan başörtülü kadınlar vitrin süsü sıfatıyla iktidar tarafından nesneleştirilmeye devam ediyor. Kadınların aklı yargılanıyor bu yolla da. Başörtülü kadınların inancı dışında bir politik duruşu olmayacağı iddiasıyla kadınların aklını yargılayan iktidar ve başörtülü kadın hakimlerin adil, tarafsız, yansız olamayacağını iddia eden Fikri Sağlar ve benzerleri arasında hiç fark yok.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.