YAZARLAR

‘Her şey’i silip süpürecek mi?

Bir asrı doldurmasına beş kala, Oscar dünyanın en popüler sinema organizasyonu olma özelliğini koruyor. Gece boyunca ve haftanın ilk birkaç gününde sonuçlar ne olursa olsun acımasızca eleştiriler olacak, törenin sönüklüğüne, ödüllerin hak edilmediğine vurgu yapılacak, “Aman Oscar’ın da tadı kaçtı artık izlemem” denilecek. Ama bir yıl sonra her şey başa saracak. Tıpkı bu satırların yazarının “Yeter kaç senedir Oscar yazıyorum seneye daha yok” deyip yeniden bilgisayar başına oturması gibi!

Oscar ya da namı diğer Akademi Ödülleri bu akşam düzenlenecek törenle 95'inci kez sahiplerini bulacak. Görünen o ki, "En İyi Film" kategorisinde bu yıl bir genel kanı oluşmuş. Uzun zaman sonra Yapımcılar Birliği, Senaristler Birliği, Yönetmenler Birliği ve Oyuncular Birliği ödüllerini kazanan ilk yapım olan "Everything Everywhere All at Once" (Her Şey Her Yerde Aynı Anda) bu yılın en iyi filmi olarak heykelciğe uzanacak gibi görünüyor. Kadın yönetmenlerin neredeyse görmezden gelindiği bir yılda bir kadın hikâyesine ödülü vermek bir parça günahlarından arındırabilir belki Akademi üyelerini! 

Oscar bir sektör artık neredeyse. Oscar kulisleri de bu sektörün önemli bir parçası. Bunun için onlarca sosyal medya hesabı, internet sitesi var. İşte bu kulis merkezlerine göre en iyi film kategorisinde bir sürpriz olacaksa bu filmin, "Uluslararası Film" kategorisinde de yer alan “All Quiet on the Western Front” (Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok) olur deniyor. Yani görünen o ki, bu kategoride ödül ‘şeyli bir şeylere’ gidecek! Aday on film içerisinde ille de birine ‘en iyi ödülü’ vereceksem. Benim tercihim "The Banshees of Inisherin" olurdu kuşkusuz ancak Akademi üyeleri pek oralı görünmüyor anladığımız kadarıyla.  

Sonucu merakla beklenen kategorilerden yönetmen ödülü için de iki favori öne çıkıyor. Steven Spielberg, sinemaya olan aşkını bir kez daha ilan ettiği "The Fabelmans"la hızlı bir giriş yapmıştı yarışa. Ama belli ki Hollywood bu yıl ‘sinema aşkına ve güzellemelerine’ pek yüz vermiyor. "Babil"in düştüğü hallere baksanıza. Belli ki "Everything Everywhere All at Once" hayli heyecan yaratmış. Bende o kadar heyecan yarattığı söylenemez. Ama Daniel Kwan - Daniel Scheinert ikilisinin teknik olarak da zor bir işin altından kalktığını belirtelim. Zaten sezon boyunca bütün ödülleri de topladılar. Spielberg’in vitrininde epey Oscar heykeli var zaten. 

Bendenizin gönlü tabii ki "The Banshees of Inisherin"in yönetmeni Martin McDonagh’tan yana ama sanki sahneye 'özgün senaryo ödülü' için çıkacakmış gibi hissediyorum nedense. Tabii ki diğer olağan şüpheliler Daniel Kwan ve Daniel Scheinert. İkilinin en azından bu kategoride eli boş dönmesi için evrene mesaj gönderiyoruz buradan. Zira "Everything Everywhere All at Once"ın aksadığı şeylerden birisi senaryosuydu.

Uyarlama senaryoda ise maalesef romanın hissini öldüren "All Quiet on the Western Front" alır diyor bilenler. Cephenin savaş meydanından çok önce okullarda, evlerde yani sivil dünyada inşa edildiğini gösteren canım romanı alıp, sadece cepheye sıkıştıran bu şiddet şovunun PR’ı hayli iyi yapılmış belli ki. Hayırlı olsun ne diyelim!

Kadın oyuncu kategorilerine da bakalım hızlıca. Hem kadın hem yardımcı kadın da ‘her şey’i “Everything Everywhere All at Once” kazanacak gibi görünüyor. Kadın oyuncuda adaylara ve filmlere bakıldığında Michelle Yeoh’ın alması adil olur. Cate Blanchett “Tar”deki performansıyla sürpriz olarak gösterilse de, daha önce her iki kadın oyuncu kategorisinde de ödül aldığı düşünüldüğünde akademi üyeleri pek yüz vermeyecektir. Yardımcı kadın oyuncu adaylığında da ‘her şey’li filmden Jamie Lee Curtis deniliyor. Oysa Kerry Condon “The Banshees of Inisherin”de filmin en kilit noktasında duruyor, erkekler için birer turnusol kağıdı oluyor ve bu ödülü fazlasıyla hak ediyor. ‘Oscar Amca’nın bir adaleti varsa ödül onun olmalı. 

Erkek oyuncu kategorilerinde de öyle. Erkekte Colin Farrell, yardımcıda Barry Keoghan ya da Brendan Gleeson “The Banshees of Inisherin” ile çoktan ödüllerine alıp evlerine dönmüş olmalıydılar. Ama Oscar biraz da atmosfer işi. Hava ‘her şey’iyle değişince bu ödüller de zora girmiş görünüyor. Buna bir de akademinin biyografi filmlerini, bedenini değiştiren oyuncuları sevdiği eklenince öne çıkanlar başkaları diyor kulisler. “Elvis” ile Austin Butler biyografi, “The Whale” ile Brendan Fraser beden değiştirme kontenjanından adaylar. Brendan Fraser daha yakın kanımca, bir süredir gözden düşmüş oyuncunun yeniden doğuşu da çok Amerikanvari çünkü. Yardımcı erkekte Barry Keoghan ya da Brendan Gleeson yerine her şeye aday olan filmden “Ke Huy Quan” adının öne çıktığını görünce “daha neler” diyesi geliyor insanın ama “Burası Hollywood, burada işler başka yürür”.  

Son olarak uluslararası film kategorisine bakalım. Biraz önce roman katletmekle itham ettiğim film, bu ödülü de murdar edecek belli ki. “All Quiet on the Western Front”tan bahsediyorum. Filmin adında ille de ‘quiet’ geçecekse tercihimizin “The Quiet Girl” (Sessiz Kız) filminden yana olduğunu belirtmeden bitirmeyelim o zaman. 

Bir asrı doldurmasına beş kala, Oscar dünyanın en popüler sinema organizasyonu olma özelliğini koruyor. Gece boyunca ve haftanın ilk birkaç gününde sonuçlar ne olursa olsun acımasızca eleştiriler olacak, törenin sönüklüğüne, ödüllerin hak edilmediğine vurgu yapılacak, “Aman Oscar’ın da tadı kaçtı artık izlemem” denilecek. Ama bir yıl sonra her şey başa saracak. Tıpkı bu satırların yazarının “Yeter kaç senedir Oscar yazıyorum seneye daha yok” deyip yeniden bilgisayar başına oturması gibi!