Hekimler, Tıp Bayramı Haftası’nda 2 gün iş bırakacak

Pazartesi ve salı günü greve çıkacak sağlık emekçileri Büyük Beyaz Yürüyüş öncesinde bir araya gelerek hükümetin sağlık politikalarına tepki gösterdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sağlık emekçileri, 14 Mart Tıp Bayramı Haftası’nda “Gelecek Ellerimizde” ve “Emek Bizim Söz Bizim” programı kapsamında Türk Tabipleri Birliği’nin çağrısıyla 14-15 Mart’ta bu kez ‘Büyük G(ö)rev’e çıkıyor.

Emeklerinin karşılığını alamadığını, tüketen çalışma koşullarına ve sağlık alanında yaşanan şiddete tek bir gün bile tahammüllerinin kalmadığını belirten sağlık emekçileri, “Vazgeçmiyoruz, hakkımız olanı alacağız ve sağlıkta şiddeti durduracağız” diyerek Kadıköy’de bir araya geldi. Hekimler, ‘Beyaz Yürüyüş’ün devamı olan, ‘Büyük Beyaz Yürüyüş’ sloganıyla İstanbul’da 2 gün ‘G(ö)rev’ yapacak.

Bugün ‘Büyük Beyaz Yürüyüş’ eylemini başlatan hekimler, pazartesi ve salı günleri ise ‘Beyaz G(ö)rev’de olacak.

‘Büyük Beyaz Yürüyüş’ öncesi bugün saat 13.00’de sağlık emek meslek örgütlerinin de katılımıyla Haydarpaşa Numune Eğitim Araştırma Hastanesi önünde ‘Büyük Beyaz Buluşma’yla bir araya gelen sağlık emekçileri ve hekimler, beyaz önlükleriyle Kadıköy İskele Meydanına yürüdü.

14 Mart Pazartesi günü sabah erken saatlerde hastanelerde yapılacak eylemlerin ardından merkezî etkinlik ve basın açıklaması saat 12.30’da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Havuzlu Bahçe’de, 15 Mart Salı günü ise Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi önünde yapılacak.

‘SAĞLIK BAKANI BİZLERE MEKTUP GÖNDERMİŞ, NASIL BAYRAM METKUBUYSA ARTIK’

Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 14 Mart Tıp Bayramı Haftası için sağlık emekçilerine gönderdiği mektubuna değindi. “Aylardır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Aylardır yürüyüşlerle, forumlarla, nöbetlerle, görevden göreve koşarak taleplerimizi haykırıyoruz. Haklarımız için sürdürdüğümüz mücadelede, 14 Mart Tıp bayramının, Büyük Beyaz Görevimizin arifesinde, Büyük Beyaz Buluşmamızı karanlığa inat beyaza kesmiş bir İstanbul’da gerçekleştiriyoruz bugün” diyen Fincancı, şunları söyledi:
“Sağlık Bakanı bizlere bayram mektubu göndermiş, bilmem size de geldi mi? Nasıl bayram mektubuysa artık; “haklarımız, taleplerimiz konusunda geliştireceğimiz dilin, tutumdaki üslubun mesleğin doğasıyla örtüşmesi gerekir.”, demiş. Haklarımızı nasıl talep etmemiz gerektiğini söyleyivermiş kendince. Hastalarımızı ihmal ettiğimizi ima etmiş, sesimizi duyurma üslubumuzu belli ki beğenmemiş.”

‘NEDEN BU ZAMANA KADAR TEK BİR ADIM ATMADINIZ’

Fincancı, Nazım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ şiirini okudu:

“Aylardır dirençle sürdürdüğümüz mücadelemizin bu büyük buluşmasında Nazım Hikmet’in dediklerine kulak vermeli. Mücadelenin sebebinden başlayıp, isyanımıza uzanan bu yolu anlatmak için onun şiirlerinden; Memleketimden İnsan Manzaralarının üçüncü kitabında Doktor Faik Bey'in anlattıklarından başlayalım:
“Beni hiç sevmiyor.
Bana düşman.
Ve ümitsiz.
Ben, bu büyük yapıdaki efendiyim.
Sarı bir hap verecek yerde
Ona inadına kötülük eden insan
...Elinden geleni yaptı kendisi
Karısı ölürse kabahat benim
Ben,
Ben, bu büyük yapının efendisi.
Beni sevmiyor
Bana düşman.”

Hangimiz bu günlerde böyle hissetmiyor ki! Düşmanlaştırılmış, yalnız bırakılmış, üstelik o büyük yapıların içine hapsedilmiş, artık efendisi falan değil kölesi kılınmış. “Giderlerse gitsinler” denip kapı gösterilmiş... Yoksulluk sınırının altına mahkûm ettikleri hekimleri, açlık sınırının altında ücretlerle yaşamak zorunda bıraktıkları emeklileri, kölelik koşullarında çalışmaya zorladıkları gencecik meslektaşlarımızı dilindeki şiddetle ananlar bizleri her gün şiddetle karşı karşıya bıraktılar. Sonra bize mektup yazıp; “Sorunların, aşılması zor değil, aşılması kolay sorunlar olduğuna, gerekli emeğin sarf edildiğine inanmanızı istiyorum.” , diyenlere soralım o zaman: Zor değilse neden bu zamana kadar tek bir adım atmadınız?”

‘14 MART İSYANI İŞARET EDER’

Nazım Hikmet şiirleri okumayı sürdüren Fincancı şöyle devam etti: “Tıp Bayramının ilk kutlandığı günü analım bugün. Tıbbiyeli öğrencilerin işgale karşı başlattığı isyanı... Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı ile devam edelim:
“Ateşi ve ihaneti gördük
Ve yanan gözlerimizle durduk
Bu dünyanın üzerinde...
...yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
Düştüler can kaygusuna
Ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
Karanlığa karışarak basıp gittiler.
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
En azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
Dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
İki kat soyulmamak için”

Evet, 14 Mart isyana işaret eder, biz de direncimizi, birlikte yürüdüğümüz yol arkadaşlarımızı alıp yanımıza, bu bayramı isyanımıza boyayacağız. Karanlığa karşı önlüğümüzün beyazına sahip çıktığımız Beyaz Yürüyüşümüzden Forumumuza, Beyaz GöREVlerimizden, Beyaz Nöbetlere yan yana durduğumuz her yerde; şiddete, bizi değersizleştirmeye çalışanlara inat değerimizi bilerek, düşmanlaştıranlara inat hep birlikte, bölenlere inat sağlığın üretiminden gelen gücümüzün dayanışmasıyla el ele! Köle olmayı reddediyoruz, hekimlik değerlerimize sahip çıkıyor, “Buradaydık, Buradayız, Burada Kalacağız” diyerek 14-15 Mart’ta Büyük G(ö)REV’e gidiyoruz.

Melih Cevdet Anday’ın umuduyla seslenelim o zaman...
“Yetsin demir çağının beyliği
Yeni bir gün başlıyor demek
Yeryüzünde korkusuz yaşamak”

Haklarımız için isyanımız kutlu olsun, 14 Martların boyun eğmez isyanıyla her birinizi dayanışmayla selamlıyorum.”

‘PİYASACI SAĞLIK SİSTEMİ İFLAS ETMİŞTİR’

İstanbul Tabip Odası, İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, Ses İstanbul Şubeleri, Genel Sağlık-İş, Dev Sağlık-İş, Birlik Dayanışma Sendikası, İSTAHED ve İSAHED’in ortak basın açıklamasını İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Osman Küçükosmanoğlu okudu.

Koronavirüs salgınının toplumun sağlığını riske attığına dikkat çeken Küçükosmanoğlu, şöyle konuştu:

“Koruyucu hekimliği önceleyen, birinci basamağı güçlendirilmiş, sevk zinciri ile çalışan kamucu bir sağlık sistemi yerine “daha çok hasta bak, daha çok para kazan” mantığı ve performansa bağlı ödeme sistemi ticari işletmeye dönüştürülmüş kamu sağlık kurumları bu yükü kaldıramıyor. Randevu süreleri 5 dakikaya düşürülmesine rağmen vatandaşlar MHRS üzerinden randevu bulamıyor. Malzeme eksikliği nedeniyle ameliyatlar erteleniyor. Halkın sağlığını tehlikeye atan bu sağlık sisteminin yürütücüleri, özel sağlık işletmeleri ve sermaye sahiplerini korumaya yönelik politikalara gelince hiçbir sınır tanımıyor. Salgın dönemi bu ülkede hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının ne kadar değersizleştirildiğini de ortaya çıkarmıştır. Vaat edilen özlük hakkı iyileştirmeleri yapılmamış, ortalama hekim maaşları yoksulluk sınırı altına düşmüştür. Sağlıkta şiddet azalmak bir yana her gün, her an yaşanan rutin olaylar haline gelmiştir."

‘HEPSİ GİTTİ BİZ KALDIK’

Erdoğan’ın hekimlere yönelik ‘giderlerse gitsinler’ sözlerine tepki gösteren Küçükosmanoğlu sözlerine şöyle devam etti:

“Bugün gelinen aşamada hekimler “Artık bu şartlarda çalışamıyoruz” diyerek istifa ederken; emekli olurken ya da genç hekimlerimiz yurtdışına göç ederken bize söylenen “Özel sektör çok veriyormuş, oraya gidiyorlar. Açık konuşuyorum, varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteyi yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz. Biz asistan doktorlarımız ile buralarda devam ederiz.” olmuştur.
Bu başarısızlığın bedelini ödemesi gereken, 20 yıldır bu ülkeyi yöneten, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından söylenen bu sözler hekimler arasında büyük bir kırgınlığa, öfkeye neden olmuştur. Yanıtımız açıktır; Tıbbın tarihi yazılmaya başladığından bu yana burada, bu topraklardaydık. Bugün de buradayız.
Biz, topluma adanmış bir mesleğin onurlu üyeleri olarak emeğimizle, bilgimizle, uzun yıllar süren eğitim ve mesleki deneyimlerimize dayanan birikimimizle insanlara hizmet için çalışıyoruz.
Biz, yıllar içinde,
“Doktorları ağaca bağlayın da kaçmasınlar” diyen devlet başkanlarını da,
“Doktorların gözü doymaz” diyen kasaba siyasetçilerini de,
“Paracı doktorlar gürültü yapıyor” diyen sağlık yöneticilerini de gördük/görüyoruz.
Hepsi gitti, biz kaldık; mesleğimiz ve meslek onurumuz kaldı.
Bugün de hiçbir yere çekip gitmiyoruz.
Güçsüzlerin gücü, çaresizlerin çaresi olmak, ölümle ve hastalıklarla mücadele etmek, sağlık ve şifa dağıtmak için,
Dün, bugün olduğu gibi yarın da burada, bu topraklarda kalacağız.
Ne ülkemizden ne mesleğimizden ne hakkımız olanı istemekten vazgeçeceğiz.
Emeğimizi, mesleğimizi, geleceğimizi karartmaya çalışanlara karşı 14-15 Mart’ta bütün illerde, bütün sağlık kurumlarında G(Ö)REVde olacağız. Artık söz bizdedir. Taleplerimizden vazgeçmiyoruz!
Hakkımız olanı alacağız.”