HDP’nin 11 yılı: Zaferler, katliamlar, tutuklamalar, kayyımlar…

‘Kürt siyaseti’nin en uzun ömürlü partisi HDP, çalışmalarını askıya alıyor. Geride, sadece HDP için değil tüm Türkiye için hafızalara kazınan 11 yıl bırakarak.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Halkların Demokratik Partisi (HDP), bugün (27 Ağustos Pazar) gerçekleşecek kongresiyle çalışmalarını Yeşil Sol Parti’ye devredecek. Parti bu kez Kürt siyasi hareketinin geçmişinde sıkça deneyimlediği gibi devlet eliyle kapatılmayacak. Anayasa Mahkemesi’nde devam eden davanın yarattığı kapatılma riskine karşı parti yöneticilerinin kararıyla “atıl” duruma getirilecek. HDP’nin siyaseti, muhalefeti, fikri başka bir isimle devam ettirilecek.

Kapatmalara, isim değişikliklerine, yedek parti bulundurmaya, hızla parti kurmaya alışık bir siyasi geleneğin temsilcisi olan HDP, milyonlarca insanın oyunu almış bir parti olarak son seçimlere katılabilmek için çeşitli yöntemler üretmek zorunda kaldı. Üstelik tüm bunlar son derece sıradanmışçasına uygulandı, tüm adımlar büyük bir sakinlikle atıldı. Geçmişten gelen deneyimlerin partinin yöneticilerinin reflekslerini, yaratıcılıklarını geliştirmiş olması, bu gibi risklere karşı her daim hazırlıklı olunması Türkiye gibi bir ülkede bir yere kadar anlaşılabilirdi. Ancak HDP’nin seçmeni de tüm bu risklere, değişikliklere karşı hazır olduğunu gösterdi ve yeni partiyi hızla sahiplendi.

MHP’LİLERİN BİLE OY VERDİĞİNİ SÖYLEDİĞİ HDP NE OLDU DA NEFRET OBJESİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ?

HDP ve seçmeni arasındaki bu özel bağın oluşmasında öncülü olan siyasi partilerin emeği yadsınamaz. Buradan bakınca 11 yaşındaki HDP’yi “Kürt siyasi hareketinin en uzun ömürlü partisi” olarak tanımlamak yanlış olmaz. Ama HDP’yi “Kürt partisi” olarak tanımlamak da doğru olmaz. İşte bu yazının konusu herkesin farklı duygularla, farklı sözcüklerle tarif ettiği ve bugün “uyku moduna” alınacak HDP ve 11 yılı olacak.

HDP’yi öncülü siyasi partilerden farklı kılan özellikleri nelerdi? Bir dönem sadece Kürt seçmenler için değil tüm Türkiyeli seçmenler için bir seçeneğe dönüşen “HDP’nin alamet-i farikası” neydi? 7 Haziran’da MHP seçmeninin bile oy verdiğini söylediği, AK Parti’nin yıllar süren tek parti iktidarını kısa süre de olsa sarsan gücü nereden geliyordu? Bir dönem Türkiye’nin önemli bir çoğunluğu için umut yaratan HDP, ne oldu da bugün Türkiye’nin bir kısmı için “nefret” objesine dönüştü, dönüştürüldü? Ne oldu da tüm Türkiye’nin sempati duyduğu, konuşmalarını sosyal medyada paylaştığı, ana akım TV kanallarının her gün ekranlarına taşıdığı HDP’li siyasetçiler bugün cezaevlerine ya da “sürgüne” mahkum oldu?

HDP’nin 11 yıllık tarihi tüm bu soruların cevaplarını içerdiği gibi Türkiye’nin büyük bir dönüşüm yaşadığı yıllara da denk geliyor. 15 Temmuz darbe girişiminin, Türkiye’yi her yönüyle etkileyen Suriye savaşının, büyük umutlarla başlayan çözüm sürecinin ve daha fazlasının yaşandığı yıllar...

KÜRTLERİN ÇOĞUNLUKTA OLDUĞU BİR TÜRKİYE PARTİSİ

HDP, 15 Ekim’de 12 yaşına girecek. HDP’nin “Kürt siyasi hareketinin partisi” olarak ifade edilmesi aslında bir geleneğin devamı olmasından kaynaklı. Zira HDP, hiçbir zaman kendisini bir “Kürt partisi” olarak tanımlamadı. Ortaya koyduğu “Türkiyelileşme” hedefi de HDP’yi çok daha farklı bir noktaya taşıdı. Öyle ki HDP, “Kürt siyasetinin” yüzde 10 barajını aşan ilk partisi oldu; 2015’te yüzde 13’ü aşan bir oy aldı.

ÖCALAN’LA GÖRÜŞMELER, ‘TÜRKİYELİLEŞME’ ÇAĞRISI

HDP’nin kuruluşu çözüm sürecinin başladığı yıllara denk geldi. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın o dönem siyaset sahnesinde olan Barış ve Demokrasi Partisi’ne “Türkiyelileşme” çağrısı yapması, o zaman başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorununun çözümü için Öcalan’la görüşmelere başlandığını açıklaması ve HDP’nin kuruluşu yaklaşık 1 yıllık bir süre içinde gerçekleşti.

Bu bir yıllık süreç öncesinde Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Türkiyelileşme adına önemli çalışmalar yürütüyordu. Kürt halkının ve siyasetinin temsilcileri, sosyalist hareketler ve siyasi partiler, kadın örgütleri, azınlık temsilcileri, işçi sendikaları, LGBTİQ+’lar, ekoloji hareketleri HDK çatısı altında birlikte mücadelenin temellerini atmak için uğraş veriyordu. Yürütülen yoğun tartışmalar sonucunda HDK’nin içinden doğacak bir siyasi partinin kurulması kararı alındı ve Halkların Demokratik Partisi kuruldu. Türkiye siyasetinin alışık olmadığı alternatif bir siyasi yapılanma modeli HDP’de inşa edilmiş oldu.

TÜM PARTİLERİN EŞİT OLDUĞU VE KENDİLERİNİ LAĞVETMEDİĞİ BİR YAPI

Bu yeni anlayış, Kürt siyasi hareketini temsil eden Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Türkiye solu ve sosyalistlerinin siyasi partilerini, kurumlarını, örgütlerini aynı çatı altında buluşturdu. Çatının altındaki BDP dahil tüm partiler “HDP’nin bileşenleri” olarak eşit düzlemde tarif edildi, her partiden temsilciler HDP’nin Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu’nda görev aldı, bir eşbaşkan mutlaka Türkiye solunu temsil eden bileşen partilerden seçildi. HDP’de var olan hiçbir kurum, parti, kuruluş kendisini lağvetmedi, özgün siyasetine ve çalışmalarına devam etti.

‘HDP DEMOKRATİK HALK İKTİDARINA YÜRÜYENLERİN PARTİSİDİR’

HDP, birlikte mücadele ve Türkiyelileşme hedefini parti programına ve tüzüğüne de işledi. Parti programında “Partimiz, her ulustan, her dilden, kültürden ve inançtan Türkiye işçi sınıfının, emekçilerin, üretici köylülerin, küçük esnafın, emeklilerin, kadınların, gençlerin, aydınların, sanatçıların, LGBT bireylerin, engellilerin, ezilen ve sömürülen tüm halk güçlerinin arzuladığı amaca varmak üzere güçlerini birleştirdikleri ve demokratik halk iktidarına/yönetimine yürüyenlerin partisidir” ifadeleri yer aldı.

HDP’NİN FIRTINALI 10 YILI

HDP’nin ilk eş başkanları Fatma Gök ve Yavuz Önen olurken 27 Ekim 2013’te gerçekleştirilen olağanüstü kongrede eş genel başkanlık görevlerine şu anda biri cezaevinde diğeri “sürgünde” olan iki isim; Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü seçildi. 2013 sonrasında HDP, kimi zaman bayram havasında; zaferler ve kutlamalarla, çoğu zaman büyük yıkımlar, saldırılar ve kayıplar eşliğinde fırtınalı bir 10 yıl geçirdi. Bu 10 yılın sadece ilk 3 yılında pek çok ülkede bir asırda bile yaşanamayacak olaylar yaşandı.  Çözüm süreci başladı, ivme kazandı, PKK silah bırakmaya çok yaklaştı. Kürt sorununun çözümüne dair kısmi yasal düzenlemeler yapıldı, Gezi direnişi gerçekleşti, Kobanê protestolarında onlarca kişi hayatını kaybetti, 7 Haziran seçimlerinde HDP büyük bir başarı elde etti, özyönetim ilanlarında sayısı hala net olmayan çok sayıda sivil hayatını kaybetti, Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamları gerçekleşti, Çözüm Süreci sonlandırıldı.

BİR YANDA ÇÖZÜM SÜRECİ BİR YANDA HDP’NİN YÜKSELİŞİ

Çözüm sürecinin başladığı 2013 yılından sürecin sonlandırılmasına kadar HDP, Türkiye toplumunda çok hızlı bir kabul gördü. Devam eden çözüm sürecinde önemli bir rol üstlenen daha sonra HDP’ye geçen BDP’li isimler, İmralı, Kandil, Hükümet arasındaki görüşmelerde kritik pozisyonda yer alırken bir yandan da parti büyütülmeye çalışıldı. 2015 seçimine doğru HDP’nin Türkiyelileşme iddiası toplumda güçlü bir karşılık buldu.

‘7 HAZİRAN 2015 HAFIZALARA KAZINDI’

7 Haziran 2015 seçimi öncesinde televizyon kanalları dahil bugün kapalı olan tüm kapılar HDP’li adaylara, siyasetçilere açıktı. HDP’nin mitingleri Türkiye’nin doğusunda olduğu kadar batısında da tarihi kalabalıklara ev sahipliği yapıyor, HDP’nin baraj altı kalmaması için kampanyalar örgütleniyordu. Sosyal medyanın, medyanın en çok konuşulan partisi HDP olmuştu. HDP’ye olan ilgi büyüyor, sosyal medyada video editleri, HDP için yapılan şarkılar, çekilen klipler kendiliğinden yayılıyordu.

HDP’nin bu hızlı kabullenilişi, 7 Haziran 2015 seçiminde somutlaştı ve HDP, yüzde 13,12 oy alarak 80 milletvekili ile Meclis’e girdi. 7 Haziran 2015, Türkiye’deki pek çok kesim için unutulmaz bir gün olarak hafızalara kazındı, kimilerine göre de bir milat oldu.

HDP’YE YÖNELİK ARTAN İLGİ VE BUZDAĞININ DİĞER YÜZÜ

Bütün bu pozitif tablo buzdağının görünen yüzüydü. Bir yanda böylesi pozitif bir hava varken eşzamanlı olarak siyasi hattını değiştiren bir iktidar partisi ve giderek gerilen bir siyasi atmosfer hakimdi. Çözüm Süreci pek çok olumsuz gelişmeye rağmen devam ediyordu. Çözüm sürecini olumsuz etkileyen gelişmelerden belki de en önemlisi IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları ve sonrasında başlayan Kobanê protestoları oldu.

HDP’NİN KOBANE TWİTİ VE YILLAR SONRA AÇILAN DAVA

Eylül-Ekim 2014'te IŞİD'in Kobanê bölgesine saldırılarını yoğunlaştırması üzerine Türkiye'nin farklı şehirlerinde Kobanê’ye destek eylemleri başladı. 6 Ekim 2014'te HDP Genel Merkezi, bu eylemlere barışçıl bir biçimde destek verilmesi çağrısı yaptı. Ancak eylemlerde şiddet olayları bir anda artmaya başladı. Protestolar sırasında onlarca sivil hayatını kaybetti. İki yıl sonra HDP’nin MYK’sı bu çağrı nedeniyle tutuklanacaktı.

SÜREÇ YARA ALDI AMA DEVAM ETTİ: DOLMABAHÇE MUTABAKATI

Çözüm Süreci Kobanê protestoları ile ciddi bir yara aldı ama sonlanmadı. 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Sarayı’nda ortak bir mutabakata imza atıldı. Öcalan’ın PKK’ye silahsızlanma kongresi yapması çağrısını da içeren 10 maddelik metin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal ile İmralı Heyeti üyeleri HDP’li Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ve Pervin Buldan’ın hazır bulunduğu bir toplantıda imzalandı, canlı yayında kamuoyuna okundu. Başbakan Erdoğan, aynı gün yaptığı açıklamada mutabakatı olumlu karşıladığını ifade etti, PKK lideri Abdullah Öcalan da bir ay sonra gerçekleşen Diyarbakır Newroz’una mesaj göndererek PKK’ye belirli şartların olgunlaşmasının ardından silahsızlanma kongresi düzenleme çağrısı yaptı.

7 HAZİRAN’A GİDEN SANCILI SÜREÇ

Ancak bu çağrıdan 7 Haziran 2015 seçimlerine giden birkaç ay HDP için oldukça sancılı geçti. Bir yanda ilginin giderek arttığı bir HDP, diğer yanda da hızla kan kaybeden bir çözüm süreci vardı. Çözüm sürecine zarar veren, kimin yaptığına dair hala bir belirsizliğin hakim olduğu Ceylanpınar’da iki polisin hayatını kaybettiği saldırı ve benzeri saldırılar artmaya başladı. Süreç iyice pamuk ipliğine bağlı hale geldi. 

‘SÜRECİN REDDİ, ‘SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ’ ÇIKIŞI’

Seçimlere kısa bir süre kala çözüm süreci kapsamında karşılıklı olarak dillendirilen sözlerin bir türlü hayata geçmemesi, çözüm sürecini bitirme noktasına getiren saldırıların artışı gerilimi iyice tırmandırdı. Seçim yaklaştıkça söylemler de sertleşmeye başladı. Erdoğan, daha önce “Hasretle beklediğimiz bir açıklama” dediği Dolmabahçe Mutabakatını bu kez çeşitli aralıklarla yaptığı konuşmalarda reddetti, onaylamadığını söyledi, HDP’yi hedef aldı. HDP’nin o dönemki eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın, seçim yaklaşırken yaptığı grup konuşmasında kullandığı “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesi de çok tartışıldı. Öte yandan HDP binalarına ardı ardına saldırılar düzenlenmeye başlandı, seçimlerden bir gün önce HDP’nin Diyarbakır mitingine bombalı saldırı düzenlendi. 

ÇÖZÜM SÜRECİ BİTTİ, HDP HEDEFE KONULDU

Nihayetinde 7 Haziran 2015 seçimleri gerçekleşti, HDP 80 milletvekiliyle Meclis’e girdi, AK Parti ilk kez tek başına iktidar olma şansını kaybetti. HDP’ye dönük pozitif rüzgar artık tamamen tersine dönmüştü. Çözüm süreci beraberinde oluşan olumlu atmosfer birden karanlığa dönüştü, dönüştürüldü. Erdoğan seçimlerden kısa süre sonra, temmuz ayında, çözüm sürecini bitiren en net açıklamasını yaptı. HDP’yi de işaret ederek "Milli birliğimize ve kardeşliğimize kast edenlerle çözüm sürecini devam ettirmek mümkün değil" dedi. O açıklamadan sonra HDP’nin ve HDP’lilerin hedefte olmadığı bir gün dahi olmadı.

7 HAZİRAN – 1 KASIM ARASI: KATLİAMLAR, SALDIRILAR, SİVİL ÖLÜMLERİ VE YENİDEN SEÇİM 

Sonrası Türkiye için tabiri caizse tam bir tufandı. Suruç Katliamı ve 10 Ekim Ankara Katliamında onlarca kişi hayatını kaybetti. HDP binalarına sayısız saldırı düzenlendi, HDP Genel Merkezi yakıldı. “Özyönetim direnişleri” adı altında gerçekleşen eylemlerde onlarca Kürt ilinde sayısız çatışma yaşandı, günlerce uygulanan sokağa çıkma yasakları ilan edildi, siviller çatışmalar sebebiyle evlerinden çıkamadı, çok sayıda sivil hayatını kaybetti. İlerleyen aylarda HDP, bu süreci iyi yönetememekle, inisiyatif alamamakla eleştirildi. 

Aynı dönemde devam eden hükümet kurma çalışmaları da sonuç vermedi. Koalisyon hükümeti kurulamayınca 1 Kasım’da yeniden seçime gitme kararı alındı. HDP Meclis’e girmeyi bir kez daha başardı ama 80 olan milletvekili sayısı 59’a düştü.

DOKUNULMAZLIKLAR KALDIRILDI

HDP, iktidarın tüm oklarının hedefindeydi. Erdoğan’ın düğmeye basmasıyla dokunulmazlıkların kaldırılması tartışılmaya başlandı. 20 Mayıs 2016’da AK Parti, MHP ve bazı CHP milletvekillerinin oylarıyla tarihte görülmemiş biçimde o tarihe kadar haklarında fezleke bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını öngören Anayasa değişikliği kabul edildi.

DEMİRTAŞ, YÜKSEKDAĞ VE MİLLETVEKİLLERİ TUTUKLANDI

Anayasa değişikliğinden 5 ay sonra 4 Kasım 2016’da HDP’li milletvekillerine yönelik operasyon düzenlendi. Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 12 milletvekili gözaltına alındı. HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken HDP Genel Merkezi’ne düzenlenen baskınla gözaltına alındı. Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, İdris Baluken, Abdullah Zeydan, Ferhat Encü, Gülser Yıldırım, Leyla Birlik, Nihat Akdoğan, Nursel Aydoğan, Selma Irmak tutuklandı. İlerleyen günlerde tutuklanan milletvekillerine yenileri de eklendi. Milletvekillerine yönelik hamleler bunlarla sınırlı kalmadı. Dokunulmazlıkları kaldırılan 7 ismin milletvekillikleri düşürüldü. HDP’nin Meclis’teki milletvekili sayısı 52’ye düştü.

HDP’LİLER SEÇİM MEYDANLARINDA HEDEF GÖSTERİLDİ

Sonrasında HDP ve HDP’li siyasetçiler için bitmeyen yargılamalar başladı. Yıllar süren hukuk mücadelesinde tutuklu HDP’liler pek çok tartışmalı uygulama ile karşılaştı. Bunlardan en çok dikkat çekeni HDP’li isimlerin tutuklanmasına gerekçe olan Kobanê davasının tutuklamalardan 6 yıl sonra açılmasıydı. O süreçte ve sonrasında yapılan tüm seçimlerde bu dava iktidar kanadından isimlerin seçim konuşmalarına konu oldu. Tüm HDP’liler meydanlarda hedef gösterildi, protestolarda hayatını kaybeden herkesin ‘katili’ ilan edildi. Tutuklamaların ardından gerçekleşen kongrelerle farklı dönemlerde göreve gelen HDP’nin eş genel başkanları Serpil Kemalbay, Sezai Temelli, Pervin Buldan, Mithat Sancar ve HDP’nin tüm seçilmişleri de hedefteydi.

ERDOĞAN: AİHM KARARI BİZİ BAĞLAMAZ

Bu sürecin en çok tartışılan konularından biri de AİHM kararının uygulanmayışıydı. AİHM’in ‘HDP’nin 6-8 Ekim’e ilişkin tweetinin şiddet çağrısı olarak yorumlanamayacağı ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiği’ yönündeki kararına rağmen Demirtaş, Yüksekdağ ve diğer tutuklular tahliye edilmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “AİHM'in verdiği karar bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” açıklaması yaptı. Bahsedilen karşı hamle gerçekleşti ve Demirtaş ve Yüksekdağ’ın tutuklu bulunduğu başka bir dava karara bağlandı, iki ismin tahliyelerinin önü kesilmiş oldu.

YEREL SEÇİMLER VE KAYYIM ATAMALARI

Yerel seçimlerse HDP için bambaşka bir hikayeyi başlattı. 2014 yerel seçimleri sonrasında seçilen DBP’li belediyelere 2016’da, çözüm sürecinin de bitmesiyle kayyım atandı. 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasına denk gelen bu dönem aynı zamanda Türkiye’nin KHK’larla yönetildiği, milyonlarca insanı olumsuz etkileyen dönemin de başlangıcıydı. “FETÖ terör örgütü” mensuplarına yönelik pek çok KHK’dan HDP/DBP’li siyasetçiler, barış savunucusu akademisyenler, kamu emekçileri, Kürt kurumları da nasibini alıyordu. Kayyım hukuksuzluğunu kabul etmediğini ifade eden HDP, 2019 yerel seçimlerine “Belediyelerimizi geri alacağız” şiarıyla girdi ve büyük bir seçim başarısıyla kayyım atanan belediyelerin tamamına yakınını geri aldı. Yönetime gelir gelmez de kayyımların usulsüzlüklerini ifşa etti. Ancak kısa süre sonra HDP’nin tüm belediyelerine yeniden kayyım atandı, belediye çalışanları işten çıkarıldı, seçilmiş belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri tutuklandı. 

BEŞTEPE’DE ‘DEMİRTAŞ İDAM’ SLOGANLARI

İktidarın HDP’ye ve HDP’li siyasetçilere dönük öfkesi, yıllar içinde azalmadı. MHP lideri Devlet Bahçeli ve partisinin HDP’nin kapatılması gerektiği yönündeki çağrıları 2021 yılında karşılık buldu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP’ye yönelik kapatma davası açtı. Kapatma davası sözlü savunma aşamasına gelmişken HDP siyasi bir hamle yaparak 2023 seçimlerine bileşeni Yeşil Sol Parti çatısı altında girdi. Bu seçimlerin propaganda sürecinde de HDP hep hedefteydi. İktidarın propagandası öyle etkili oldu ki seçim gecesi zaferini kutlayan AK Parti seçmeni, Beştepe’de Demirtaş için idam sloganları attı.

PARTİ İÇİ TARTIŞMALAR, SAVRULMALAR

Tutuklamalar, dokunulmazlıkların kaldırılması, milletvekilliklerinin düşürülmesine rağmen HDP, siyaset ısrarını sürdürdü. Partiye yönelik baskılar partinin dönem dönem savrulmasına, parti içi tartışmaların çoğalmasına sebep oldu. Tutuklu siyasetçilerle genel merkez arasındaki iletişim kopukluğu, tutuklu siyasetçilerin görüşlerinin yeterince dikkate alınmaması, yıllar içinde yapılan seçimlerde belirlenen stratejilerde ortaklaşmama gibi eleştiriler kısmen kamuoyuna da yansıdı.

DEMİRTAŞ’TAN SEÇİM SONRASI SERT ELEŞTİRİLER

Bu tartışmalar en çok 2023 seçimleri sonrasında görünür oldu. 7 yıldır tutuklu bulunan Demirtaş’ın CHP’nin cumhurbaşkanı adayına verdiği açık ve güçlü destek, bir kesim tarafından eleştiri konusu oldu. Demirtaş’ın, açıklamalarıyla partinin önüne geçtiği yorumları yapıldı. Demirtaş’ın seçimden sonra son derece sert ve açık bir dille kaleme aldığı ve HDP yönetimini tutuklu siyasetçileri yalnızlaştırmakla eleştirdiği yazı da uzun süre tartışıldı.

HDP’NİN YÜZLEŞME SÜRECİ

Dışarıdan gelen baskılar, devam eden yargı süreçleri ve parti içi kimi tartışmalara rağmen HDP, 2023 seçimleri hariç girdiği seçimlerde barajın altına hiç düşmedi. Türkiye’deki iki kutuplu siyasetin ve ittifak sisteminin doğurduğu zorunluluk gereği son seçimlerde “iktidara kaybettirmek, muhalefete kazandırmak ve kilit parti olmak” gibi bir stratejiyi benimseyen HDP’nin bu stratejisi 31 Mart 2019 yerel seçimlerde başarılı olsa da 14-28 Mayıs genel seçimlerinden sonra eleştirilerin odağı haline geldi. Bu stratejinin aslında HDP’ye kaybettirdiği, HDP fikriyatını görünmez kıldığı bugün daha yüksek sesle dillendiriliyor.

Seçim sonrası kapsamlı bir eleştiri - özeleştiri süreci başlatan HDP, paradigmasından uzaklaşması, il ve ilçe örgütlerinden kopukluk, aday belirleme dahil tüm karar alma süreçlerindeki merkezileşme, ittifak süreçlerinin sağlıklı yürütülememesi, bileşen yapısının işlevsizleşmesi, cezaevlerindeki HDP’lilerle yeteri düzeyde ortaklaşmama gibi eleştirilerin öne çıktığı çokça tartışma başlığını yaz boyunca gündemine aldı. “Kürtler Türk solunu daha ne kadar sırtında taşıyacak” eleştirisi ile “HDP Türkiyelileşme iddiasını kaybetti ve bir Kürt partisine dönüştü” eleştirisini aynı anda duyarak süreci ilerletti.

‘HDP TAŞINIYOR’

HDP, bugün kapatılma riskiyle karşı karşıya bir siyasi parti olarak “beklemeye” alınacak. HDP’nin Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü’nün ifade ettiği gibi HDP, siyasi çocukluğunun geçtiği mahalleden taşınacak ve fikrini, siyasetini yeni evinde devam ettirecek.