Hayattan gelip sokağa karışan şiir
Arkadaşına gösterdi birgün duvardaki şiiri. Otobüsle okula gidiyorlardı. “Baksana” dedi, “Adam ne kadar emek vermiş duvara”. Genç kız “iyi de” dedi “şiire pek emek vermemiş galiba, çok klişe.” Genç adamın canı sıkıldı bu yoruma. “Adam kendi şiirini yazmış” dedi. “Zaten şu duvarın fotoğrafını çeksek, başlı başına bir şiir”
Küçük, tepe ampulünün sarı ışığında hafif loş ve tiner kokulu bir ayakkabı tamir dükkanıydı. Orta yaşlı ayakkabıcı, dükkan kapısında beliren genç kıza gözlüklerinin üzerinden baktı, “yeni bir model mi?” dedi.
Genç kız, kendi diktiği bez babet ayakkabıya taban yapıştırması için üçüncü kez geliyordu buraya. Aldığı ayakkabı eskiyince üst kısmını sökmüş ve kalıp çıkartmıştı. Değişik kumaşlardan yeni bir üst dikip altını yapıştırması için ayakkabıcıya getiriyordu. Adam bu tasarım işini sevmişti sanki. Sonuncu çiçekli kumaşa gülümseyerek baktı, “modacı mı olmak istiyorsunuz” dedi. “Gazeteci olmak istiyorum” dedi kız. “Bir dergide çalışıyorum şimdilik.” Adam ayakkabıyı elinde evirip çevirirken, “Aaa ne güzel ben de şiir yazıyorum” dedi. Sonra şiir üzerine bir sohbet başladı. Küçük bir kitap olacak kadar şiir yazmıştı ve kendi olanakları ile bastırmak üzereydi ayakkabıcı.
“Basılınca imzalı bir tane almak isterim” dedi genç kız. “Tabii çok sevinirim” dedi ayakkabıcı. “Umarım beğenirsiniz, insanlar bir ayakkabıcının yazdığı şiirden çok şey beklemiyorlar genelde”
***
Nişan fotoğrafı siyah beyaz olduğu için kadının sade elbisesinin pembe rengi ve yüzüklerin bağlandığı kurdelenin kırmızısı görünmüyordu ama kadının kuzguni siyah saçları tam da fotoğraftaki gibi koyu ve parlaktı. Adamın Deniz Gezmiş ile benzerliği de siyah beyaz fotoğrafta daha vurgulu görünüyordu. Hemen hemen aynı yaştaydılar, yolda, dolmuşta karıştıranlar oluyordu.
Denizler asıldıktan birkaç yıl sonra, nişan fotoğrafının üzerinden bir yıl geçmemişti ki, adam bir kaza yaptı. Uzun süren iyileşme sürecinden sonra artık Deniz Gezmiş’e benzemiyordu. Yüzüyle birlikte hayatı da değişmişti. Nişan fotoğrafları albümlerden çıkartıldı, eski nişanlının başka biriyle evlendiği haberi adamdan saklandı. Başlangıçta içkide teselli aradığı sanılıyordu ama sonra hayatında kalıcı olanın alkol olacağı anlaşıldı.
Ankara’nın en iyi oto tamircisi, evlilik ve iki çocuğa rağmen giderek çöktü ve hayata tutunamadı. Tamirhanenin eski ve artık paslanmaya yüz tutmuş çekmecelerinden birinden el yazısıyla yazılmış şiirler çıktı. Devrim, aşk, hüzün üzerine yazılmış naif şiirler dedi kardeşi. Yeğenlerine emanet etti sararmış sayfaları.
***
Ahşap evlerin yıkılmaya yüz tuttuğu, tek katlı köhne evlerin çoğunlukta olduğu, insanların kapı önlerinde yaşadığı “çingene mahalleleri”nden birinden geçiyordu belediye otobüsü.
Genç adamın gözü, tek oda üzerine iki kat çıkılmış, alt katı tekel bayii olan küçük bir binaya takılıyordu gelip geçerken. Üst katın yola bakan penceresi yoktu. Evin sahibi ön cepheyi beyaza boyamış ve süslü harflerle duvara bir şiir yazmıştı. Tekel bayii tabelasının üzerinde gece de ışıkta okunabilen şiir 7-8 satırdan oluşuyordu ve şöyle başlıyordu: “Hayat ne güzel ölüm olmasa/ insan ne güzel kötülük olmasa/ cennet ne güzel cehennem olmasa/ yaşamak ne güzel yoksulluk olmasa…”
Arkadaşına gösterdi birgün duvardaki şiiri. Otobüsle okula gidiyorlardı. “Baksana” dedi, “Adam ne kadar emek vermiş duvara”. Genç kız “iyi de” dedi “şiire pek emek vermemiş galiba, çok klişe.”
Genç adamın canı sıkıldı bu yoruma. “Adam kendi şiirini yazmış” dedi. “Zaten şu duvarın fotoğrafını çeksek, başlı başına bir şiir”
Bir başka yolculukta kulak misafiri oldu, Tekel bayii kapanmıştı. Dükkanın önünde çıkan bir kavgada arada kalan adam bıçaklanmış ve kurtarılamamıştı. Lafa karıştı genç adam, dükkan sahibinin adını sordu: “Hamdi Herkesecan’dı adı” dedi mahalleli çocuk.
Kadın durup dururken temizlik hastası olmadı değil mi? 23 Şubat 2025
Küfür etmemeyi öğrenebilirsiniz, bunun için de bir uzvunuz var! 16 Şubat 2025
Sizin hiç engeliniz oldu mu? 09 Şubat 2025
Cüneyt Arkın sıkılmıştı, ya son jönlerimizin gerekçesi ne? 02 Şubat 2025 YAZARIN TÜM YAZILARI