Zehirsiz sofra hayal değil

Üreticilerin tarımda kullandığı çeşitli ilaçlar ürünlerde kalıntı bırakıyor. Bu ilaçlar kısa ve uzun vadede hep çiftçiler hem de tüketiciler açısından büyük riskler doğuruyor. Sofralarımıza AB ülkelerinde yasak olan tam otuz iki  tarım ilacı serbestçe giriyor. Bir avuç çiftçi ise toprağı zehirlemeden sağlıklı ürün elde etmek için çabalıyor. Bu çabalarında başarılı da olan çiftçiler ürünlerini tüketiciyle buluşturmak için destek istiyor.

Google Haberlere Abone ol

BURSA - İhraç ettiğimiz tarım ürünlerinin AB ülkelerinden ya da Rusya’dan üzerinde zararlı ilaç kalıntısı olduğu gerekçesiyle geri gönderilme haberleri artık sıradanlaşmış durumda. Domates, portakal ya da çilek gibi ürünler sık sık sınır kapılarından Türkiye’ye geri gönderiliyor. Sonra mahalle aralarında bir anda çilek, portakal gibi ürünler piyasa fiyatının altında satılmaya başlanıyor.

Peki bu ilaçlar neler hangi zararlara yol açıyor? Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Avrupa Pestisit Eylem Ağı, yüzü aşkın sivil toplum kuruluşu ile birlikte bir araya gelerek 'Zehirsiz Sofralar' adlı bir proje başlatmıştı. Proje kapsamında Türkiye’de kademeli olarak tarımsal ürünlerdeki bu ilaç kalıntılarının yani pestisitlerin yasaklanması ve doğa dostu yöntemlerin yaygınlaştırılması amaçlanıyor.

41 TARIM İLACI YASAKLANMALI 

Projenin danışmanlarından olan ve daha önce gıdalardaki ilaç kalıntıları ile ilgili pek çok araştırması bulunan Dr. Bülent Şık, bu proje için yaptığı araştırmayla tam 41 etken maddenin hem bu ürünleri tüketen insanlar hem de doğadaki diğer canlılar için büyük tehlike yarattığını ortaya çıkarmış. Bu zararlardan bazılarını bile aktarmak tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Tarım Bakanlığı'nın listesinde bulunan ve çiftçiler tarafından yoğun olarak kullanılan bu 41 maddeden sekizi solunduğunda direkt ölümcül etki gösteriyor. Bu maddelerden 12'si ise solunduğunda, ağız yoluyla alındığında veya deriye nüfuz ettiğinde kanser oluşumuna neden olabiliyor.

Yalnızca ölümcül değil bu maddeler. Aynı zamanda çocuklarda hormonal sistemleri bozuyorlar. Hatta kalp damar hastalıklarından, zihin ve davranış bozukluklarına kadar giden sorunlara yol açıyorlar. Ama asıl tehlikeye maruz kalanlar ise hamile kadınlar ve bebekleri. Liste burada aktaramayacağımız kadar uzun. Eko sisteme verdikleri zarar, kuşlara, suda yaşayan canlılara olan etkileri saymakla bitmiyor. Üstelik bu tarım ilaçları doğada uzun yıllar varlıklarını sürdürüyorlar. Özellikle son yıllardaki arı ölümlerinin en büyük sebebinin bu tarım ilaçları olduğu ispatlanmış durumda. Bu ise zincirleme şekilde aslında tarımsal ürünlerin de azalmasına yol açıyor.

Fakat bu konuda bitmeyen bir tartışma var. Dünya nüfusunun geldiği nokta, ihtiyaçlar nedeni ile ilaçlama yapmadan büyük miktarlarda tarımsal ürünlerin üretilmesinin imkansız olduğu da savunuluyor. Buğday Derneği Zehirsiz Sofralar projesi kapsamında Bursa’nın Karacabey ilçesinde organik tarım yapan çiftçi Şaban Burhan’ın çiftliğine bir ziyaret gerçekleştirdik. Buğday Derneği'nden Oya Ayman söylenenin tersine ilaç kullanımının artması ile ürün artışının paralel olmadığını savunuyor. Onun verdiği verilere göre 2014-18 yılları arasında tarımda kullanılan ilaçların oranı yüzde 51 oranında arttı. Ancak tarımsal ürünlerdeki artış bu ilaç kullanımına paralel olmadı. Buna göre  buğdayda yüzde 14.7, sebzede, yüzde 7.8, ayçiceğinde yüzde 6.4 artış olurken mercimekte yüzde 3’lük kayıp oldu. Üstelik ilaç kullanımı ile böceklerde kullanılan zehirlere karşı direnç oluştu. Bu da daha etkili zehirlerin kullanımının yolunu açtı.

.

Bu ilaçlar yüzünden zararlı olarak tabir edilen böceklerin yanı sıra doğaya yararlı böcekler de ortadan kalktı. Yani zararlı böcekleri yok eden yararlı böcekler de ilaçların etkisine maruz kaldı. Bu da özellikle arı çeşitlerinin yaptığı tozlaşmanın yok olmasına meyve ve sebzede ürün azalmasına neden oldu.

Üstelik Türkiye’de kullanılan bazı ilaçlar AB ülkelerinde tamamen yasaklanmış durumda. Oya Ayman bu konuda şunları söylüyor: “Bakanlığın listesinde yer alan 41 pestisitten 32'sine Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kullanım izni verilmiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın AB'de onay verilmeyen bu pestisitlerin ülkemizde neden kullanıldığına ilişkin bir açıklama getirmesi gerekiyor.”

ZEHİRSİZ SOFRALAR AĞI'NIN TALEPLERİ

Zehirsiz Sofralar Ağı'nın Tarım Bakanlığı'ndan talepleri şunlar:

1- Dünya Sağlık Örgütü tarafından “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli”, “muhtemel kanserojen” olarak belirlenen ve tarımda kullanılan 13 etken madde (Difenacoum, ethoprophos, cyfluthrin, beta-cyfluthrin, zeta-cypermethrin, fenamiphos, formetanate X formetanate hydrochloride, methiocarb, methomyl, tefluthrin, zinc phosphide, glyphosate, malathion) öncelikle ve acilen yasaklansın.

2- Pestisitlerin tamamının 2030 yılına kadar yasaklanması, doğa dostu, zehirsiz yöntemlerle tarımsal üretim yapılması için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından gerekli adımlar atılsın; doğa dostu tarım yöntemleri ve bu yöntemlerle tarım yapan küçük üreticiler desteklensin; üreticileri doğa dostu, zehirsiz yöntemler kullanmaya teşvik edecek politikalar uygulansın.

3- Türkiye’de tarım ve gıda ürünlerinde kullanılan pestisitlerle ilgili denetimler artırılsın, elde edilen denetim sonuçlarıyla ilgili şeffaflık sağlansın.

.

DOĞAL TARIM MÜMKÜN MÜ?

Türkiye’de tarım ilacı kullanmadan üretim yapan çiftçilerin sayısı son yıllarda artmaya başladı. Bunlardan birisi olan Şaban Burhan, Bursa Karacabey’de 300 dönümlük bir arazide üretim yapıyor. Daha önce İstanbul’da perakendecilik ve toptancılık yapan Şaban Burhan kendi köyü olan Karacabey Kıranlar’a gelerek önce 13 dönümlük bir arazi satın aldı. Daha sonra bu tarlanın çevresinde bulunan arazileri de alarak toprağını büyüttü. Köye dönme kararında İstanbul’da katıldığı bir fuarda Türkiye’de tüketilen organik ürünlerin neredeyse tamamının yurt dışından geldiğini öğrenmesinin etkili olduğunu söylüyor. Ona bu toprakları satanlar etrafı ormanla çevrili, elli yıldan beri tarım yapılmayan kıraç araziyi niye aldığını anlamamışlar: “En azından çocuklarım sağlıklı beslensin diye önce küçük bir bahçe aldım. Sonra bana bugün sahip olduğum araziyi gösterdiler. O zaman tarımın t’sinden anlamıyordum. Bana buraları satıp arkamdan güldüler, ‘Bu adam bu işten anlamıyor, mezbelelik yerleri sattık, para kazandık’ dediler. Onlar benden aldıkları parayı 6 ay-1 yılda tükettiler, benim ise böyle verimli bir arazim oldu”

.

TOPRAK TEMİZ VE ZEHİRSİZ

Şaban Burhan'ın aldığı araziler daha önce üzerinde hiç tarım yapılmadığı için temiz ve zehirsizdi. Üstelik çevresindeki orman yüzünden ilaç kullanılan arazilere de uzaktı. Yani çevresindeki tarım arazilerinden buraya ilaç ulaşması imkansızdı. Bu da organik bir tarım için önemli bir avantajdı.

Önce ailesi için ardından satış için organik tarım yapmaya başlayan Şaban Burhan’ın işi elbette çok kolay olmamış; “Toplumda da bu konuda bilinç yoktu. Ürünlerimizi satacak yer bulmakta zorlanıyorduk. Bu konuda özellikle Buğday Derneği ve Şişli Belediye Başkanlığı'nın büyük desteği oldu. Şimdi ürünlerimizi satabileceğimiz pazarlar var. Açıkçası biz burada üç-dört yıldır para kazanmaya başladık” diyor.

Burhan arazisinde 85 çeşit ürün yetiştiriyor. Arazisinde çok sayıda badem, kiraz, elma, armut ve incir gibi meyve ağaçları bulunuyor. Peki, tarım zararlıları ile mücadeleyi nasıl gerçekleştiriyor?:

“Her ürünün organik sertifikası ayrı. Tabi mücadele yöntemleri de farklı. Toprağı beslemek için hayvan gübresi, pancar melası ve zararlılar için arap sabunu kullanıyoruz. Bunlar potas zengini atıl ürünler. Hem bu atıl ürünleri ekonomiye kazandırıp hem de katma değer sağlayabiliyoruz.”

TOPRAĞA KARIŞMAYAN DOĞAL YÖNTEMLER

Ayrıca zararlılarla mücadele için kesinlikle toprağa karışmayan çeşitli şişelere konan böcekleri çeken kokular, renkleri de kullanıyorlar. Böceklerin üreme dönemlerinde kullanılan bu yöntemler zararlıların sayısının artmasını engelliyor; Burhan, "Bizim kullandığımız bu yöntemlerle sadece zararlı böcekleri yok ediyoruz. Dolayısıyla bu böcekler ile mücadele eden dost dediğimiz böceklerin sayısı arttığı için ayrıca mücadele etmiş oluyoruz” diyor.

Şaban Burhan kendisi gibi üreticilerin sayısının artması için bazı öneriler de getiriyor;” Özellikle belediyeler bize destek verebilir. Bu üreticilerin ürünlerinin satıldığı pazarlar çoğalmalı. Bazı ürünlerde alım garantisi olabilir. Bu yıl Bursa Belediyesi siyez buğdayı için bize alım garantisi verdi. Bizde siyez buğdayı ektik” diyor. Elbette tarım zararlıları ile organik mücadelenin büyük zorlukları da var. Burhan “Tarım zehri en kestirme yol”diyor. Tarım ilaçları ile bir günde geniş bir alanın ilaçlanarak yabani otların yok edilebileceğini ancak kendisinin çift traktörle aynı işi bir ayda yaptığını belirtiyor. Fakat sonuçta ortaya hem sağlıklı ürünler çıkıyor hem de toprak ve doğa kirlenmiyor.