Mezopotamya'nın kayıp gülleri: Domlar

Dom Der Başkanı Mehmet Demir, Dom halkının hayatın her alanında ayrımcılığa uğradığına dikkat çekiyor. Demir, "İnsanlarımız bu yüzden işsiz, gençlerimiz bu yüzden hapiste" diyor.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Mehmet Demir’i ilk kez 2007 yılında tanımıştım. Diyarbakır Domlar ve Romanlar Kültür, Dayanışma, Folklor, Gençlik ve Spor Kulübü (DOM-DER) yeni kurulmuştu. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi derneğe, Ofis semtinde yer tutmuştu. Domların örgütlenip dernek kurması elbette haber konusuydu ve şahsen benim için merak konusuydu. Domların dernekleşme sürecini yakından takip eden gazeteci arkadaşımla, Mehmet Demir’i dernek binasında ziyaret etmiştik. Arkadaşım, derneğin mutfak ihtiyaçlarının bir kısmını gidermeye gönüllü olmuş, elimizde poşetlerle gitmiştik derneğe.

Mehmet Demir, 2017’de derneğin kurulmuş olmasından memnun, belediyenin masa sandalye gibi mobilyaları karşılamak konusunda ağır davranmasından şikayetçiydi. Ama elbette bir derneklerinin olmasından, bu dernek sayesinden pek çok sorunun üstesinden daha kolay gelebileceğini düşündüğünden dolayı heyecanlıydı da.

Yıllar sonra gördüğüm Mehmet Demir’i ise biraz daha yaşlanmış, biraz daha öfkeli ve sorunlarının çözümü konusunda biraz daha umutsuz gördüm. Konuşurken öfkelendi bazen, öfkelendikçe konuşmanın şehvetine kaptırdı kendini. Kısa sorularıma uzun, ayrıntılı, başından geçenlerden örnekler vererek cevaplar verdi.

DOM AŞİRETİ?

Önce Dom kime denir, Mehmet Demir’den dinlemekte yarar var: “Biz iki yüzyıl önce Mısır’dan gelmiş bir aşiretiz. Diyarbakır’da 15 bin Dom var ama bütün bölgede 100 bin civarında bir nüfusa sahibiz. Burada bize Dom ya da Roman diyorlar, Mardin’de Mıtrıp, Van’da başka bir şey diyorlar. Ama hepimiz bir aşiretteniz. Ben sadece buradaki Domları değil, bütün bölgedeki Domları tanıyorum. Çünkü bir aşiretiz, akrabayız hepimiz”

Kendi dilleri, kültürleri, yaşama biçimleri var. Ama hem Kürtçe hem de Türkçe biliyorlar ve günlük hayat içinde iletişim zorluğu çekmiyorlar. Dili konusunda tek meseleleri yazılı bir alfabelerinin, ellerinde bir metin olmaması. Diyarbakır’da Kürtçe ve Türkçe konuşulduğu için yeni nesil Domca'dan uzaklaşmış. Aslında Demir de hem eşiyle hem torunuyla Kürtçe konuşuyor. Bir gün bu dili kimsenin artık konuşamayacağı endişesini taşıyorlar. Derneğin kuruluş amaçlarından biri de Domca'yı diri tutmaktı.

‘BAHARIN GÜLLERİ GELDİ’

Demir’in dediğine göre 12 Eylül 1980 yılına kadar yarı yerleşik bir hayat yaşamış Diyarbakır’daki Domlar. Mart ayından itibaren Karacadağ’a çıkarak keklik avına çıkarlarmış. Kekliğin değerli bir kuş olduğunu anlatmak için, “Keklik Mem û Zîn’de de vardır” diyor Demir.

“Baharda köylere giderdik, insanlar bizi karşılamaya çıkarlardı. ‘Baharın gülleri geldi’ diyerek karşılarlardı bizi. Köylere sohbet, müzik, neşe götürürdük. Nerede taze bir meyve, sebze çıkmışsa biz bilirdik, oraya giderdik, ilk biz yerdik. Bak mesela Diyarbakır’ın karpuzu meşhurdur ya, ilk biz yerdik, köylüler verirdi bize. Sonra düğünlere giderdik. Düğünler için sıraya girerdi insanlar. Günlerce sürerdi düğünler, evimizi, çoluğumuzu çocuğumuzu özlerdik. O zamanlar çok sevgi, çok saygı görüyorduk.”

Geçmiş günleri böyle anlatıyor Demir. Şimdi ne değişti? “Şimdi bize ‘Çingene’ diyorlar. Bunu hakaret olarak söylüyorlar ve bunu kabul etmiyoruz. Şehre geliyoruz, devlet ‘terörist’ diyor, köylere gidiyoruz, ‘devletin ajanı’ diyorlar bize. Oysa biz hiçbiri değiliz, ne teröristiz ne de ajan. Biz buranın en eski halklarından birisiyiz.”

DOMLARIN DEĞİŞEN HAYATI

Demir ile bir odasını dernek binası olarak kullandığı evinde konuşuyoruz. Torunu Beritan kucağından inmiyor, dedesinin ilgisini çekmek için türlü girişimlerde bulunuyor. Domların Diyarbakır’da yaşadıkları sorunları anlatırken arada torununu gösteriyor, “Bu çocuk güzel büyüsün istiyorum” diyerek.

Yeniköy semtindeki mahalleye 22 yıl önce yerleşmiş Mehmet Demir. Artık baharla birlikte keklik avına, köylerde düğüne gidemiyor. “Şimdi bahar geliyor ya, içimde bir heyecan oluyor. Ama gidemeyeceğim yine.”

Demir’in sık sık dile getirdiği en büyük sıkıntısı ise ayrımcılık. Çocuklar okula gidiyor, ayrımcılık yapıyorlar. Oğlum 4 yıl üniversite okudu, iş aradı, Dom olduğunu öğrenince işe almadılar. Şimdi Dicle Üniversitesi’nde formasyon dersi alıyor ama o da boş, yine iş bulamayacak çünkü ayrımcılık var. İş-Kur’a gidiyorum, diyorum bizim insanları da alın işe. Tamam, diyorlar. 50 kişinin ismini yazıp veriyorum. İşe alınanların listesini asıyorlar, bin kişi almışlar ama bizden bir kişi bile yok. Bu ayrımcılık değil de nedir? Mesela eşim iki defa işe alındı, okullarda çalıştı, kimsenin de ondan bir şikayeti olmadı. Ama onu bir daha almadılar işe. Bunlar geçici işler, az para veriyorlar, bunla geçinmeye çalışıyoruz.”

İş-Kur’un bulduğu ya da belediyelerde taşeron işçi olarak çalışmaya razı olduklarını söyleyen Demir, buna rağmen iş bulmakta güçlük çektiklerini anlatıyor. Demir, “İş olmadığı için gençlerimiz hapiste, kötü işlere bulaşıyorlar” diyor.

MÜZİK DOMLARIN HER ŞEYİ

Domların neredeyse tek mesleği var, o da müzisyenlik. Demir de uzun yıllar halk oyunları  ekipleri çalıştırmış, Türkiye ve Avrupa’da çok sayıda ödül almış bir halk oyunları hocası. Klarnet, bağlama, davul, zurna ve daha pek çok müzik aletini aynı yetkinlikte kullanabildiğini söylüyor Demir. Müziğe duyduğu ilgiyi, “Gece uyanıp bir şeyler çalıyorum. Çünkü müzik benim için her şeydir. Allah yetenek vermiş, biz Domlar kekliğin, serçenin sesinden melodi çıkarıyoruz” dile getiriyor.

“Bizim mesleğimiz” dediği müziğin ellerinden alındığını ise şu sözlerle ifade ediyor: “Artık mahallerde düğünler yapılmıyor, yasak. Düğün salonlarına da bizi çağırmıyorlar, her salonun bir grubu var. Okullarda halk oyunları dersi vermek için başvurdum ama kimse çağırmadı. Neden? Çünkü ayrımcılık var. Halbuki Türkiye’de Diyarbakır’ı, Avrupa’da Türkiye’yi temsil etmişim, ödüller almışım. En başta beni çağırması lazım hoca olarak ama çağırmıyor. Çünkü ayrımcılık var, torpil var.”

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN PROJE DESTEĞİ

Dernek Avrupa Birliği destekli çeşitli projeler de hazırlıyor. Mehmet Demir, bir yıl süren proje çerçevesinde 150 kadına meslek eğitimi verildiğini ifade ediyor. Kadınlar bu proje sayesinde meslek sahibi olmuşlar, dokuma öğrenmişler, çantalar, süs eşyaları üretmişler. Ancak bir yılın sonunda 150 kadının neredeyse tamamı yine işsiz kalmış. Çünkü öğrendiklerini uygulayacak bir yerleri yokmuş.

Mehmet Demir, iki saate yakın sohbetin ardından “Biz esasında buradan destek görmek istiyoruz. Avrupa Birliği destek verdi, bitti. Kalıcı bir iş istiyoruz gençlerimiz için. Gençlerimiz insanca yaşasınlar, işleri güçleri olsun, hapislere düşmesinler istiyoruz. Ayrımcılık olmasın ne mahallede, ne okulda, ne de işte” diyor.

Mezopotamya’nın bahar gülleri Domlar, birçok nedenden dolayı “Mezopotamya’nın kayıp halkı” olarak anılır oldu. Durağa kadar geçiren Mehmet Demir, “Biz yetenekli bir halkız, cesuruz ama zaman değişti. Şimdi kim bize ne dese sesimizi çıkarmıyoruz” demişti. Güller, en çok duyarsızlık nedeniyle soluyor ya da kayboluyor.