Kitapçı Ali Açıkgöz: Kitapçılar edebi muhitlerdir

İş Kültür Yayınları’nın Diyarbakır kitapçısı 8 yıl önce açıldı. Ali Açıkgöz, o günden bugüne kitapçının tek çalışanı. İki üniversite bitiren Açıkgöz, “İnşaattan daha çok para kazanmak mümkün ama ben sevdiğim işi yapıyorum ve memnunum” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Ofis, Diyarbakır’ın en kalabalık semtlerinden biridir. Gazi Caddesi gibi eski, Dicle Kent gibi yeni semtlerin arasında bulunuyor. İş çevreleri mekan değiştirmiş olsa da buluşma yeri olması özelliğini koruyor. Alışveriş için tercih edilen bir semt ve ayrıca Sanat Sokağı’ndaki kafelere gençler rağbet ediyor. Olağanüstü Hal’in ilanından sonra basın açıklamaları kapalı mekânlarda oluyor ama daha önce basın açıklamalarının yüzde 90’ı da burada yapılıyordu.

İş Kültür Yayınları’nın Diyarbakır Şubesi işte bu hareketli yerde bulunuyor. Küçük, mütevazı bir kitapçı dükkânı. Ali Açıkgöz rafları kitaplarla tıkış tıkış bu dükkânda tek başına çalışıyor. Kitaplar ve yazarlar hakkında bilgi veriyor, yeri gelince kitap tavsiye ediyor müşterilerine. Hem dükkân hem Ali Açıkgöz, İstanbul’daki Semerkant Kitabevi’nin sahibi Kemal’i hatırlatıyor bana.

Böyle kitapçılar pek kalmadı ne yazık ki. Özellikle büyük kitapçılarda çalışanların kitaplara ilgisizliği çok can sıkıcı. Genellikle ne yeni çıkan kitapları takip ediyorlar ne de kitapçıdaki kitaplar hakkında bir bilgileri oluyor. Kitap ya da yazar sorduğunuzda hemen bilgisayara koşturuyorlar.

Ali Açıkgöz öyle değil. Sorduğunuz kitabın hangi rafta olduğunu hemen gösteriyor ve ihtiyaç duyarsanız yazarın diğer kitapları hakkında da bilgi veriyor. Yine ihtiyaç duyarsanız, eğer raflarda varsa, benzer kitaplar da öneriyor.

Ali Açıkgöz Diyarbakır Dicleli. İnşaat işi yapan babası iflas edince Adana’ya taşınmış. Liseyi burada bitiren Açıkgöz, daha sonra kitapçılıkla hiç ilgisi olmayan iki üniversite bitirmiş. Önce Osmaniye’de Çevre Koruma bölümünü, ardından Bartın’da peyzaj okumuş. Okuldan sonra farklı işlerde çalışmış. Okuduğu alanlarda da çalışmış ancak sonunda İş Kültür Yayınları’nın düzenlediği mülakata katılarak şimdiki kitapçılık mesleğini yapmakta karar kılmış.

Açıkgöz, İş Kültür Yayınları’nda çalışmaya başladığı tarihi çok net hatırlıyor. “Burası benimle açıldı, 18 Mayıs 2010’da. TÜYAP Kitap Fuarı’nın Diyarbakır’da ilk açıldığı yıl. Mülakatla işe alındım ve 8 yıldır burada çalışıyorum.”

Kitaba ilgisi ve kitapçılıkla ilgili bilgisi ise lise yıllarına dayanıyor. Açıkgöz, “Yaz tatillerinde kitapçılarda çalışırdım. O zaman fark etmiştim, insan kitaplardan çok şey öğreniyor ama kitap okuyan insanlardan da çok öğrenebiliyor. Böyle bir iş olanağı olunca başvurdum ve iyi ki kazanmışım” diyor.

Aslında baba mesleği inşaatçılıktan daha çok para kazanma imkânı varken burada işçi maaşıyla geçinmeye razı olmasını da “İnşaatçılıkta dalavere çok. Burada sevdiğim işi yapıyorum, bu nedenle hiç şikâyetçi değilim” şeklinde açıklıyor.

Yukarıda, birçok eylemin, basın açıklamasının burada gerçekleştiğine değinmiştim. Açıkgöz, “Eylemler kapının önünde oluyor. Bu sırada kapıyı kapatıp gitmiyorum ve polis müdahale edince ben de gazdan etkileniyorum. 6-8 Ekim olayları sırasında banka yakıldı, o zaman da açıktı. Bir gün sonra gelemedim, çünkü sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.”

KİTAP OKURU KİTAPÇI

Ali Açıkgöz sevdiği işi yapıyorsa o halde iyi bir kitap okurudur. “Doğrudur” diyor, “Ama şimdi 3 yaşında olan ikinci çocuğum doğduktan sonra okumaya daha az zaman ayırabiliyorum. Çünkü ne zaman elime kitap alsam, kendisi mırıldayarak kitap okuma taklidi yapıyor bana.”

İlgi alanı geniş olsa da daha çok öykü okumayı seviyor Açıkgöz. Sevdiği yazarları da şöyle sıralıyor: “Klasikleri okumayı seviyorum, mesela Balzac’a hayranım. Sonra Stefan Zweig. Yazdıkları kadar hayatı da etkilemiştir beni. En çok sattığımız kitap Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e yazdığı mektupları bir araya getiren Leylim Ley'dir. Ama bu mektuplar yayımlanmadan önce, TÜYAP Kitap Fuarı’na Leyla Erbil’in de getirilmesini çok istemiştim çünkü hayrandım kitaplarına. Selçuk Altun’un kitapları daha önce Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkıyordu. O zamandan okuyordum onun romanlarını. Sonra tabii Sait Faik’in öykülerini hep okuyorum.”

Edebiyata bu denli düşkün birinin bir şeyler karalaması da beklenir, değil mi? Ali Açıkgöz “Yok” diyor, “Ben sadece iyi bir okur olmaya çalışıyorum. Üniversitede okurken bir-iki şey karalamıştım, baktım olmuyor, bıraktım. Kitapçıya gelenler hakkında da yazmak istedim ama baktım komik oldu, uğraşmadım. Yazmak başka bir meziyet, başka bir yetenek istiyor. Bende bu yeteneğin olmadığını çabuk gördüm.”

Ali Açıkgöz: “Bence kitapçılar edebi muhitlerdir. Kitap karıştırmak dışında edebiyat sohbetlerinin de yapıldığı yerlerdir. En azından öyle olmalıdır.”

KİTAPÇIYA KİMLER GELMİYOR Kİ!

Ali Açıkgöz, İş Kültür Yayınları’nın her türden kitaplar yayımladığına dikkat çekerek, müşterilerinin her kesimden olduğunu vurguluyor: “Buradan geçen herkes uğruyor aslında. Düzenli olarak gelen müşteri de var, geçerken uğrayanlar da oluyor. Çocuk kitaplarından tarih kitaplarına, edebiyattan felsefeye kadar birçok alanda kitap yayımlandığı için belli bir okuyucu profili veremiyorum. Bir dönem subaylar çok geliyordu mesela, çünkü yayınevi asker anılarını da yayınlıyor. Çocukları için kitap almaya gelenler de az değil.”

Kitapçıya gelen ilginç okurdan söz ediyor Ali Açıkgöz. Bunlardan biri Antalya’da yaşayan bir Diyarbakırlı. Diyarbakır’a geldiğinde uğruyormuş Açıkgöz’e. “25 bin kitabı var” diyor Açıkgöz. Ama anlaşılan o ki sadece bu kadar kitaba sahip olmasıyla değil, aynı zamanda muhabbetiyle de ilgisini çekiyor Açıkgöz’ün. Bir diğer müşterisi ve dostu ise İstanbul’da yaşayan emekli bir öğretmen. Açıkgöz, “Birkaç ayda bir Diyarbakır’a geliyor, eşinin mezarına giderek ona kitaplar okuyor, Divan şiirinden şiirler okuyor, böyle müthiş bir adam” sözleriyle tanıtıyor müşterisi ve dostunu.

Kitap çalanlar ya da ‘kamulaştıranlarla’ ilgili ise şunları söylüyor Ali Açıkgöz: “Bazen öğrenciler geliyor, paraları çıkışmayınca yardımcı oluyorum onlara. Ama buradan çalıp başka yerde satanlar hırsızdır. Bu doğru bir şey de değildir, bugün kitap çalanlar yarın başka bir şey de çalabilir.”

Ali Açıkgöz, son olarak kitapçılıkla ilgili şunları söyledi: “Bence kitapçılar edebi muhitlerdir. Kitap karıştırmak dışında edebiyat sohbetlerinin de yapıldığı yerlerdir. En azından öyle olmalıdır.”