İklim Zirvesi'nin başkanı ada devleti

İklim Zirvesi ilk defa bir ada devleti başkanlığında toplanıyor. Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelesinin finansmanında nihayet umut ışığı var. Avrupalı STK'lar kömüre savaş açtı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 6 Kasım'da Almanya'nın  Bonn kentinde başlamış olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP 23) 17 Ekim Cuma Günü'ne kadar devam edecek. Fiji başkanlığında toplanan 197 ülkenin temsilcileri, Paris Anlaşması’nın uygulanmasına dair adımları tartışıyor.

İLKLERİN ZİRVESİ

Bu yıl 23'üncüsü düzenlenen iklim müzakerelerine ilk defa bir ada devleti başkanlık ediyor. İklim değişikliği karşısında en kırılgan ülkelerden biri ve ilk küçük ada ülkesi olarak Fiji’nin bu yılki müzakerelere başkanlık edecek olması bu gelişmelerin ışığında çok daha anlam kazanıyor.

Zirvede, bu yüzden, iklim risklerini azaltacak politikalarda ilerleme kaydedilmesi bekleniyor. Paris Anlaşması’nın tüm dayanışma unsurlarına (adaptasyon, finansman, kayıp ve zarar, kapasite geliştirme) değinilecek, ama özellikle kapasite geliştirme, adaptasyon fonu, kayıp ve zararlarla birlikte kırılgan toplumların güçlendirilmesine konularına odaklanılması bekleniyor.Başkanlık kırılgan toplumların güçlendirilmesi konusunu  zirvenin öncelikli başlıklarından biri olarak tanımladı ve COP 23’ün aynı zamanda cinsiyet eylem planını kabul etmesi ve yerli haklar platformunun da faaliyete başlamasını hedefliyor.

COP 23, aynı zamanda aşırı hava olaylarının tüm dünyayı etkilediği tarihi bir yılın ardından yapılan ilk iklim zirvesi. 2017’de Harvey ve Irma kasırgaları ABD’de 200 milyar dolarlık yıkım yaratırken, Hindistan’da, Bangladeş’te 1.200 insan sellerden dolayı yaşamını yitirdi, binlercesi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Türkiye de ani yağışlar ve seller görüldü, Temmuz ayında İstanbul’da gerçekleşen sel felaketi 200 milyar TL’sına mal oldu.

Zirve, aynı zamanda Trump’ın Paris anlaşmasından çekilme kararı sonrasında yapılan ilk iklim zirvesi. Anlaşmayı en son imzalayan ülkelerden biri de Suriye oldu. COP 23 ’te bir araya gelecek ülkeler, Paris Anlaşması’nı imzalayan 191 ülke ve anlaşmayı imzalamamış olmasına rağmen büyük bir delegasyonla katılan ABD’den oluşuyor.

KURAL KİTABI İÇİN HAZIRLIKLAR BAŞLADI

Bonn’da başlayan zirvenin en önemli gündemi ise, Paris Anlaşması’nı uygulamaya geçirmek için nasıl bir işbirliği yapacakları ve harekete geçeceklerini belirleyecek olan kural kitabı. Anlaşmanın kararlı bir şekilde uygulanabilmesi için güçlü bir kural kitabına ihtiyaç var. Bu yüzden en kritik gündem de kural kitabının nasıl şekillendirileceği olacak.

Paris Anlaşması iklim değişikliği mücadelesinde önemli bir mihenk taşı oldu, anlaşmanın nasıl uygulanacağının esaslarını içerecek olan kural kitabının 2018 yılında yapılacak olan zirvede tamamlanması bekleniyor. Bu yüzden de COP23’de, ülkeler kural kitabı konusunda somut ilerleme kaydetmeyi ve 2018 yılında başlayacak olan “kolaylaştırıcı diyalog” un esaslarının ortaya koymayı amaçlıyor.

REEL EKONOMİDE ADIMLAR

Politika görüşmelerinin yanı sıra dünyanın dört bir yanında ekonomileri değiştiren gerçek iklim eylemleri de ağrılık verilecek konulardan biri olacak. Önümüzdeki yıl görmeyi beklediğimiz açıklamalar ve girişimler, kural kitabına olan güvenin 2018’nde önce kurulması ve 2020 yılına kadar iddiaların arttırılmasının temelini oluşturacak.

2017 yılında özellikle otomotiv sektöründe önemli adımlar atıldı. Aralarında Volvo, Renault, Toyota, Hyundai, Honda, Tesla ve Nissan’ın da bulunduğu büyük üreticiler hidrojenli ya da elektrikli araçları üretimlerini arttırdı. Bu ve benzinli ve dizel motorlu araçlardan kademeli olarak vazgeçmeye başlayan ve sayıları gün geçtikçe artan ülkelerin açıklamaları, içten yanmalı motorlu araçların sonunun olarak memnuniyetle karşılandı. Bu sırada, 40 Katolik kurumun da fosil yakıtlara yaptıkları yatırımları sona erdirecekleri açıklaması da yenilenebilir enerjiye geçiş sürecine ruhani bir ilham verdi. İklim değişikliğinin finansal riskleri hakkında bu gelişen farkındalık, ExxonMobil hissedarlarından iklim riskleri açıklaması öncülüğünü yapan G7’ye kadar, tüm finans sektöründe artarak belirginleşiyor.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇEVRE PROGRAMI: EMİSYON AÇIĞI

Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Paris İklim Anlaşması’nın hedeflerine ulaşılması için ülkelerin ve diğer üçüncü tarafların var olan mevcut iklim değişikliği planlarını inceledi. Rapora göre, eğer şimdiki hedefler yükseltilmez ise, küresel ısınma 3 derece sınırını geçebilir.

Raporda Paris Anlaşması iklim değişikliğin en kötü etkilerini önlemek için gerekenin sadece üçte birini taahhüt ettiği vurgulanıyor Kilit sektörlerde ton başına 100 ABD dolarından daha düşük yatırımlar yaparak yeni teknolojilerin uygulanmaya başlanmasıyla, 2030 yılına kadar 36 gigatonluk emisyon azaltımı gerçekleştirilebilir ve bu miktar emisyon farkını kapatmak için fazlasıyla yeterli.

PARİS ANLAŞMASI VE TÜRKİYE

2015 yılında kabul edilen Paris Anlaşması Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 197 ülke tarafından imzalandı ve Nisan 2016 ayında yürürlüğe girdi. Türkiye, henüz anlaşmayı mecliste onaylamadı.

İklim değişikliği sebebiyle artan küresel sıcaklık Paris Anlaşması ile 2°C’nin altında (ve mümkünse 1.5°C’de) dizginlenmeye çalışılacak. Bu hedefe ulaşılabilmesi için ulusal katkılar (Nationally Determined Contribution, NDC) küresel mücadelenin etkin kılınması için önemli. Yani doğal süreçlere insan müdahalesini sıfıra indirmek amaçlanıyor.

İklim finansmanı konusunda hedeflenen meblağ 2020 itibari ile yılda 100 milyar dolar. Bu finansman Yeşil İklim Fonu (Green Climate Fund, GCF) aracılığı ile dağıtılacak. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere finansal desteğinin 2020’den itibaren somut ihtiyaç değerlendirmeleri üzerinden artarak devam etmesi planlanıyor.


Türkiye'nin iklim finansmanı için umut ışığı

Bonn İklim değişikliğiyle mücadele için  Paris Anlaşması’nı imzalayan ama iklim finansmanı ve teknoloji transferi mekanizmalarına erişemediği için onaylamayan Türkiye’nin sorunlarını çözmek için önemli adımlar atıldı. Müzakerelerin ilk gününde Türkiye’nin talebi üzerine, Fiji Başkanlığı, Türkiye’nin “özel koşullarını” gündeme aldı.

ALMANYA ARABULUCULUK YAPACAK

Alınan karara göre, Almanya İklim Baş Müzakerecisi Jochen Flasbarth Bonn’da düzenlenen COP23’de Türkiye ve Birleşmiş Milletler arasında arabuluculuk görevini üstlenecek. Almanya Delegasyon Başkanı Flasbarth, Türkiye ile UNFCCC’deki (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi) statüsü ve özellikle iklim finansmanı almaya uygunluğu konusunda görüşmelerde bulunacak.

Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasındaki iklim düğümü 25 yıldır devam ediyor. 1992 yılında Batılı müttefikleriyle birlikte hareket eden Türkiye, tüm OECD ülkeleri gibi Sözleşme’de hem Ek I hem de Ek II ülkesi olarak yer almıştı. Türkiye’nin bu durumu, iklim değişikliğiyle mücadele yolunda önlemler alması ve gelişmekte olan ülkelere finansman sağlaması gerektiği anlamına geliyordu. 2001 Fas’ta yapılan toplantıda, Türkiye’nin kendi başvurusu üzerine geçiş ülkesi sayılarak Ek II’den çıkarılmış ve diğer Ek I ülkelerinden farklılaştırılmasını sağlayan “özel koşullar” ibaresi eklenmişti.

Türkiye’nin mevcut iklim rejiminde, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ndeki yükümlülükler sebebiyle Paris Anlaşması’nın en önemli mekanizmalarından biri olan Yeşil İklim Fonu’na erişimi bulunmuyor. Ancak Türkiye gelişmekte olan bir ülke olduğu gerekçesi ile Yeşil İklim Fonu ve benzeri iklim finansmanı mekanizmalarına ulaşmak istiyor.

2010’da Global Environmental Facility’den (Küresel Çevre Fonu -GEF) finansman alma hakkı elde eden Türkiye, Paris Anlaşması’nın finansman mekanizması olan Green Climate Fund’dan (Yeşil İklim Fonu) da ekonomik destek talep ediyor.

FRANSIZLAR 2015’TE SÖZ VERDİ

2015’te Fransa Başkanlığında yürütülen Paris Anlaşması müzakereleri sırasında, Başkanlık ileride Türkiye’nin “özel koşulları” ve iklim finansmanı ihtiyacının tanınacağına dair söz verdi ve Türkiye’yi Paris Anlaşması’nı kabul etmeye ikna etti.

Bonn’da ilk gün gerçekleşen müzakerelerin ardından yaşanan bu önemli gelişmeyle, uzun yıllardır devam eden bu tartışmalı konuda ilk defa somut gelişmeler yaşandı. Bu gelişme, Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasında tıkanan ve uzun yıllardır ilerleme kaydedilemeyen iklim müzakereleri açısından son derece önemli. Finansman konusunda bir mutabakata varılabilirse, Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı yürürlüğe koyacağı ve iklim değişikliğine karşı yapılan küresel mücadeleye katılacağına dair bir ümit bulunuyor.


Avrupa STK'larından kömür karşıtı kampanya

Kısa bir süre önce İngiltere, Hollanda ve İtalya’nın da arasına katıldığı birçok Avrupa hükümeti şimdiden önümüzdeki on yıl içinde kömürü kademeli olarak terk edeceklerini açıklarken, İklim Değiişikliği Taraflar Konferansı'na (COP 23) eknik anlamdaki ev sahibi Almanya hala AB’deki en büyük kömür tüketicisi konumunda. Sivil toplum örgütleri, kömürü sonlandırma açıklamalarının sözle kalmayıp, eyleme dönüşmesi ve hala kömürü terk etme taahhüdünde bulunmayan hükümetlerin tarihin yanlış tarafında bulunduklarını idrak etmeleri gerektiğini savunuyor.

Kampanyanın ortaya koyduğu yeni sağlık etkileri verileri, acilen yenilebilir enerjiye geçiş yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. STK'ların verilerine göre 2015 yılında Avrupa Birliği’ndeki kömürlü termik santraller yaklaşık 19 bin500 erken ölüm vakasına neden oldu. Sadece Almanya’daki kömürlü termik santraller 3 bin 850 erken ölüme yol açtı). Bu hava kirliliğinin Avrupa’da neden olduğu erken ölüm vakaları ve diğer sayısız hastalığın maliyeti ise takriben 29-54 milyar Euro.

Kampanya, güncellenmiş verilerin yanı sıra Avrupa’nın tüm (28 Avrupa Birliği ülkesi, Batı Balkanlar ve Türkiye dahil) kömürlü termik santrallerini içeren en kapsamlı ve güncel verilerin bulunabileceği bir online interaktif araç da sunuyor. Bu açık kaynaklı veri aracı hem gazeteci hem de siyasetçi ve yatırımcılara Avrupa’daki mevcut, emekliye ayrılmış ve planlama aşamasındaki kömür termik santralleri, karbon dioksit emisyonları, sağlık etkileri, ülkelerin hava kirliliği etkileri ve kömürü sonlandırma planları gibi bilgilere erişmenizi sağlıyor. Bu online haritaya buradan erişilebiliyor.

Kömürün Ötesinde Avrupa Kampanyası, Avrupa’nın geri kalan 293 kömürlü termik santralinin kapatılması ve kömürden temiz, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine yapılacak adil bir geçişin hızlandırılmasını hedefliyor. ABD'nin en büyük çevre kulübü Sierra Club’ın birkaç yıldan beri sürdürdüğü benzer bir kardeş kampanyanın etkisiyle 263 adet (ABD’deki toplam kömürlü termik santral sayısının yarısından fazlası) kömürlü termik santralin kapatılacağı belirtildi.