‘Müzik Kürtçe kokmalı’

İzmir’de yaşayan Xecê’nin hikayesi, Türkiye’de Kürt, kadın ve sanatçı olarak yaşamakta ısrar etmenin ne denli güç olduğunu gösterir nitelikte.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Xecê, 7 yaşına kadar doğru dürüst Kürtçe bilmediğini söylediğinde şaşırdım. Çünkü Kürtler, genellikle 7 yaşına kadar Kürtçe dışında başka bir dil bilmez. Ancak 7 yaşına gelip okul denilen kurumun kapısından geçtikten sonra Türkçe ile tanışır.

Konser için geldiği Diyarbakır’da bir kafede oturup sohbet ediyoruz Xecê ile. Bu sırada anlatıyor Kürtçe ile ilişkisini, müzik tutkusunu, Mezopotamya Kültüre Merkezi’nde (MKM) geçirdiği yılları.

Xecê sakin bir şekilde anlatıyor hikayesini. Ancak Türkiye’de Kürt olmak, Kürt kadını olmak, müzisyen bir Kürt kadını olmak ve böyle yaşamaya devam etmek için ısrarcı olmak ne kadar zor bir şey diye düşünüyorum.

CİZRE’NİN KÖYÜNDEN KUŞADASI’NA

Xecê, Cudi dağının eteğindeki Cizre’nin Hisar köyünde, 8 kardeşin en küçüğü olarak dünyaya gelmiş. Babasının bağı, bahçesi, hayvanları varmış ve hayatlarını bu şeklide idame ediyorlarmış. Ancak çocuklar büyüyüp ihtiyaçları da buna göre şekillenmeye başlayınca, ekonomik olarak geçinebilmek için başka işlere ihtiyaç duyulmaya başlanmış. İzmir Narlıdere’de askerlik yapan ağabeyi, teskeresini alıp köye döndüğünde kararını vermiştir. Köyde durmanın bir anlamı kalmamıştır, ayakları üzerinde duracaklarsa, büyük şehre, çok sevdiği İzmir’e gitmeleri gerektiği konusunda ailesini ikna eder.

Önce İzmir’in Torbalı ilçesine, sonra birkaç yıl yaşayacakları Aydın’ın Kuşadası ilçesine taşınırlar. En son Aydın’ın Ortaklar ilçesine taşınırlar. Ailesi Cizre’den ayrıldığında Xecê henüz bir aylıktır. Yaklaşık 7 yıl yaşadıkları Kuşadası’nda yengesi ilgilenir onunla. Evde Kürtçe konuşuluyordur, ancak yengesi Xecê’yi nedense Türkçe büyütür. Belki kendisi de küçükken Cizre’den Aydın’a taşınmış bir aileye sahip olduğu içindir. Belki yaşadığı dil problemini Xecê yaşamasın istediği içindir.

Xecê, Kürtçe'yi nasıl öğrendiğini şöyle anlattı: “Ortaklar’a taşındığımızda 6 yaşındaydım ve Kürtçe'yi çat pat biliyordum. Ama taşındığımız mahalledeki komşularımız hep Kürt’tü. İlkokula başladım. Burada da en yakın arkadaşlarım Kürt oldu. Bu sayede Kürtçe'yi yeniden öğrendim.”

KIZLAR OKUYUP DA NE OLACAK?

İlkokulu bitirdiğinde, “Tamam” demiş ailesi, “Okuma yazma öğrendin, yeter. Daha fazla okuyup da ne olacak?”

Xecê, “Ben ilkokulu da aileyi zorlayarak okudum. Yoksa hiç okula göndermeyeceklerdi” diyor. Kızların okumasına babasının karşı çıkmış olabileceği geliyor aklıma. “Yok” diyor Xecê, “Evde otorite olan annemdi. O istemedi okumamı.”

Sonradan annesinin değiştiğini anlatıyor Xecê, ama tabi iş işten geçmiştir artık. Xecê, “Yine de kız kardeşler arasında en şanslı olan bendim, çünkü ilkokula gidebildim. Diğer kardeşlerim okula hiç gidemedi” diyor.

ÖYLE BİR RASTLANTI Kİ

16-17 yaşındayken talipleri gidip gelmeye başlamış. O günleri şöyle anlatıyor Xecê: “15 yaşındaki çocuk evlenmediyse, evde kalmış gözüyle bakıyorlardı. Şehre taşınmıştık ama ailede gelenekler henüz değişmemişti. Annem evlenmemi istiyordu, ben hayır diyordum. Bu yüzden çok kavga ettik.”

İşte bu günlerde Xecê’nin hayatını değiştiren bir rastlantı yaşanıyor. Bir akrabalarının düğününe katılmışlardır. Düğünün müzisyenleri ise İzmir MKM’den bir gruptur. Akrabaları, sesinin güzel olduğunu bildikleri Xecê’ye emrivaki yapıp sahneye çıkarıyorlar. Xecê bir tane şarkı söylüyor düğünde. Şivan Perwer’in en popüler şarkılardan bir olan Yarê’yi söyleyip yerine oturuyor.

İzmir MKM’de çalışmalarını sürdüren Koma Zozan’ın elemanları yanına gelir ve ona, “Bizimle çalışmak ister misin?” diye sorarlar. Sesini çok beğenmişlerdir. Önce şaşırır Xecê, sonra, neden olmasın, diye düşünür. Çünkü müzik hayatında çok önemli bir yer tutuyordur. Arkadaşlarıyla birlikteyken, düğünlerde, etkinliklerde çıkıp amatörce şarkı söylüyordur zaten.

MKM ise hayalini kurduğu ama ulaşılmaz diye düşündüğü bir yerdir onun için.

xece-iç

CEZAEVİNDEKİ AĞABEY OLMASA…

Bu teklif, henüz 17 yaşında olan herkesi heyecanlandırır elbette. Xecê de heyecanlanır. Ama nasıl olacak, hayallerine nasıl ulaşabilecek? Onu bir an önce evlendirmek isteyen otoriter annesi müzisyen olmasına izin verir mi?

Ortaklar’da oturan aile, buna şiddetle karşı çıkar. Xecê, o günlerde ailesiyle yaşadığı gerilimi şöyle dile getiriyor: “Ailem değişmişti biraz. Benim müzisyen olmama karşı çıkmıyorlardı. Ancak İzmir’de yaşayacak olmam onları rahatsız ediyordu. Bir de Leyla Zana, Orhan Doğan ve diğer Kürt milletvekilleri yeni tutuklanmıştı. Annem, ‘Bak nasıl aldılar Leyla’yı, seni de alırlar’ diyordu. Hem İzmir’de yaşamamdan hem de MKM’de çalıştığım için başıma bir şey gelmesinden korkuyorlardı.”

Xecê’nin en büyük ağabeyi siyasi bir davadan hapistedir. Aile onu sever sayar. Söylediklerine kulak verilir her zaman. Xecê’nin hayallerine kavuşması için ağabeyinin “Olur” demesi yeterlidir.

Bir görüş gününde müzik hayalini, MKM’nin teklifini, ailenin tutumunu ağabeyine anlatır. Ağabey, Xecê’nin yanında yer alır: “Xecê müzik yapacak, hem de MKM’de. Kötü bir şey değildir bu, rahat bırakın Xecê’yi.”

Annenin içi rahat değildir, ama ağabeyin istediği iki edilmez. Xecê soluğu İzmir’de, MKM’de alır.

YOĞUN TEMPO, YIPRANAN SES

Merkezi İstanbul’da olan MKM, bir süre sonra İzmir dahil birçok ilde şubeler açar. Kürtçe, müzik, tiyatro, sinema, resim kursları MKM’nin ilgilendiği alanlardır. Çok sayıda Kürt genci burada aldığı dersler sayesinde sinema, tiyatro, müzik gibi alanlarda ses getiren çalışmalara imza attı.

Xecê İzmir’e geldiğinde MKM yeni açılmıştır. Herkes amatör bir ruhla çalışmaktadır. “Akademik ders veren kimse yoktu henüz. Bu yüzden müzisyenler olarak birbirimizden çok şey öğrendik. Herkes bildiğini paylaşıyordu ve daha iyi neler yapabiliriz diye kafa yoruyorduk.”

MKM’de önce Koma Zozan ile çalışır Xecê. Grup dağılınca, Koma Şengal ile çalışır. Bir süre sonra 5 kadın bir araya gelerek Koma Avzem’i kurarlar. Koma Avzem albüm hazırlığı yapar, ancak bir türlü gerçekleşmez bu albüm. “Kendi aramızda merkezi İstanbul’da olan kurumun bize ihmal ettiğini konuşurduk” diye anlatıyor Xecê.

Bir de o yıllarda çok yoğun çalıştıklarını hatırlıyor. “Konserler yoğundu. Bir de düğünlere giderdik. Bazen günler iki düğüne katılıyorduk. Birinden çıkıp diğerine gidiyorduk hiç dinlenmeden. Yani saatlerce şarkı okuyordum. Bir ara sesimi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldım. Ses tellerim yıpranmıştı. Sesimi kaybedersem ne yaparım, müzikten nasıl uzak kalırım, diye çok korktum. Bunu ses eğitimi alarak atlattım.”

MKM’NİN ÖĞRETTİKLERİ VE İLK ALBÜM

1996 yılında adım attığı MKM’den 2003 yılında ayrıldı Xecê. Bu ayrılığa yorgunluğu gerekçe gösteriyor. Ama yıllarını verdiği MKM’den ayrılmak yine de hiç kolay olmamış elbette. “Çok gençken MKM’de çalışmaya başladım. Kişiliğimin şekillenmesinde çok katkısı oldu. Orada müzik yapıyorduk elbette ama aynı zamanda Kürt kültürüne de sahip çıkıyorduk. MKM bir mücadele alanıydı yani. Ayrılınca bir boşluk yaşadım. Sonra bu boşluğu yine müzik doldurdu. Müzikten hiç kopmadım, kopamadım. Müzik, kendimi bulduğum, kendimi ifade edebildiğim bir alan oldu her zaman.”

MKM’den ayrıldıktan sonra da müzik yapmaya devam eden Xecê, bu arada profesyonellerden dersler de almaya başlar. 2008 yılında 11 şarkının yer aldığı “Dem” adlı albümü Ses Plak’tan çıktı. “O dönem bazı sıkıntılar oldu, albümün tanıtımı yeterince yapılmadı. Buna rağmen dinleyiciye ulaştı Dem. Sonra zaten müzik piyasası değişti ve kimse albüm çıkaramaz oldu.”

Yine de gerekli koşullar oluştuğunda yeni bir albüm yapmanın hayalini kuruyor Xecê.

Sohbetin sonuna geldiğimizde Xecê en çok klasikleşmiş Kürtçe şarkıları seslendirmekten, dinlemekten büyük haz aldığını söylüyor. Bir gün bu tür şarkıların ağırlıklı yer aldığı bir albüm yapmak istediğini de ekleyerek, “Kürt sanatçıların yaptığı müzik, Kürtçe kokmalı” diyor. Bu cümleyi, müziğe yeni başlayan gençlere bir öneri olarak da dile getiriyor.

Olağanüstü Hal koşullarında konser tekliflerinin azaldığına da dikkat çekiyor Xecê. “Bu koşullarda açık alanda Kürtçe konser vermek imkansız. Salon konserleri de zor koşullarda yapılıyor. İzin almak büyük problem, kimse izin almak derdiyle uğraşmak istemiyor. Prensip olarak içkili yerlerde şarkı söylemiyorum. Kafe gibi mekanlardan konser davetleri alıyorum. Dinleyici ile ancak buralarda buluşabiliyoruz.”