CNN savaş muhabiri Joe Duran: En büyük şoku İstanbul'da yaşadım

CNN INT. için savaş muhabiri/kameraman/yapımcı olarak sürdürdüğü kariyeri boyunca pek çok savaş bölgesinde çekim yapan Joe Duran, ölümle yaşam arasındaki hikayelerini anlattı. Duran, Atatürk Havalimanı'ndaki bombalı saldırıyı anlatırken, "Korkunç bir görüntüydü. Beni çok fena etkiledi" diyor...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 5 yıl evvel tanıştığımızda yine bir savaş bölgesine gitmek için yola çıkmak üzereydi Joe Duran. Yanından ayırmadığı kamerasıyla söyleşi verdi. Yıllardır sırtında taşıdığı onlarca kiloluk ekipman yüzünden sırt ve bel problemi yaşadığı için iki yıl evvel emekli olduğunu anlatıyor. 3 yıl evvel İstanbul’dan İspanya’ya taşınan Duran, video gazeteci olarak hala belgesel türünde insan hikayeleri yapmaya devam ediyor.

İstanbul’a neden ve nasıl geldiniz?

Yıllarca CNN’de çalıştım ve geçen yıl sırt problemim yüzünden emekli oldum. Türkiye’ye de CNN bana İstanbul’da kameraman/yapımcılık önerdiği için 2009 yılında geldim.

Kameraman/yapımcı ne yapar?

Biz CNN kameramanlarının çoğu video gazeteciyiz, yani kendi hikayelerimizi çeker düzenleriz. Sadece kameraman olarak çalışmayız, yapımcı olarak içerik ve lojistiğe de müdahale ederiz. CNN sadece video çekip montaj yapan kişilerle değil, sürecin her aşamasına dahil olan kişilerle çalışır.

Neden seçtiniz bu mesleği?

17 yaşındayken liseden mezun olunca, Teksas’ta Meksika sınırına yakın ufak bir şehirdeki TV kanallarından birinde çalışmaya başladım. Kanal henüz yeni çekim tekniğini değiştirmiş, filmden videoya geçmişti. Yerel haberler yapmaya başladım. Aslında planım üniversitede tarih okumak ve sonra da avukat olmaktı. Gazetecilik yapmaya başlamamla hayattaki hedeflerim de değişti.

'İSTANBUL'A AYAK BASTIĞIM AN...'

İstanbul’a ilk geldiğinizdeki izlenimleriniz nasıldı?

İstanbul’a ilk kez 19 yıl evvel CNN adına Habitat II BM İnsan Yerleşimleri Zirvesi’ni izlemek için gelmiştim. O zamanlar hiçbir ihtimal olmamasına rağmen, bir gün İstanbul’da yaşayacağımı daha ülkeye ayak bastığım an biliyordum.

ara Joe Duran, İstanbul'da usta fotoğrafçı Ara Güler'le

Tarih sevdiğinizi söylediniz; buraya gelmeden Türkiye tarihi hakkında bir bilginiz var mıydı?

Dediğim gibi, gazeteciliğe başlamadan evvel tarih okuyordum ve Osmanlı tarihi beni çok cezbediyordu. Şehirde de resmen bu tarihi görüyor ve yaşıyorsunuz. İstanbul, -kim gelirse gelsin- herkesin beğeneceği harika bir şehir.

İsyan sırasında Mısır’daydınız, orada nelere tanık oldunuz?

Olaylar başladıktan birkaç gün sonra geçmiştik Kahire’ye. Daha evvel orada yaşadığım için isyan başladığında orada bulunmayı çok istemiştim. Tahir Meydanı’ndan birkaç sokak öteye yermleşmiştik. Tam meydana bakan bir balkon bulmuştum. Mübarek yanlıları ve karşıtları arasındaki çatışmalar tam önümde gerçekleşmişti, saniye saniye yaşanılan her şeyi çektim. Orada yaptığımız şey, gazetecilik adına inanılmaz bir başarıydı, çünkü hikaye olağanüstüydü. Bir saniyesini bile kaçıramazdım.

Başka hangi çatışma bölgelerinde bulundunuz?

İlk gittiğim savaş Bosna’daydı. Sonra Hırvatistan, Ruanda, Çeçenya, İsrail, Afganistan… Irak’taki çatışmalar, Kongo’daki iç savaş…

'AFRİKA'DA ARKADAŞIMI KAYBETTİM'

Gördüklerinize dayanabilmek kolay olmamalı. Onca tecrübeden sonra insan kendine yabancılaşıyor mu? Yoksa savaşa alıştınız mı?

Savaşa asla alışamazsınız. Her savaşın farklı hikayesi vardır ve her savaş aşırı derecede acı vericidir. Suriye’deki siviller her gün savaşla içiçeler, buna alıştıklarını düşünebilir misiniz? Afrika’da yakın arkadaşım olan gazeteci Miguel Gil Moreno de Mora’yı kaybettim. Nasıl alışabilirsiniz ki bu kayıplara? Örneğin, 5 yıl evvel Libya’ya gitmiştik, götürüldüğümüz köydeki bir eve bombalar düştü ve sivilleri öldürdü. Cenazeyi çektik, orada mahvolmuş genç bir adam vardı. Ona ve acısına odaklandık. O savaşın gerçek hikayesini ve Libyalıların yaşadıklarını anlattı bize. Anlattıkları korkunçtu. Hayır, buna asla alışamazsınız.

joeic

Gördükleriniz sizi ve akıl sağlığınızı nasıl etkiledi peki?

Çatışmalara gidip de etkilenmeyecek kimse yoktur şu hayatta. İnsanlar belki çatışmanın gerçek halini görseler, savaştan vazgeçerler. Savaştan uzak olanların savaş istemesi çok kolay ama savaşı yaşasalar… Bizler de haliyle bu durumdan fazlasıyla etkileniyorduk. Bu yüzden arada bienal gibi kültür ve sanat hikayeleri de çekmeye çalışıyordum. Bir çatışmanın içerisindeyseniz, akıl sağlığınızı korumak için bu hikayelere ihtiyacınız var.

'SALDIRILAN YER EVİNİZ OLUNCA OLAY KİŞİSELLEŞİYOR'

En son ne zaman İstanbul’daydınız?

Havaalanı saldırısı olduğunda İstanbul’daydım. Çalışmadığım halde, orada bulunduğum için CNN beni görevlendirdi. O sırada Kuruçeşme’de bir yemekteydim, telefon geldi ve ben hemen taksiye atlayıp havaalanına gittim. Oraya gittiğimde beni çok etkileyen çok acayip şeyler gördüm. İnsanlar kaçışıyordu, yerler parçalanmış cesetlerle doluydu. Korkunç bir görüntüydü. Beni çok fena etkiledi.

O kadar savaş bölgesinde gittiniz, eminim o ilk saldırı tecrübeniz ya da ceset görüşünüz değildi. Neydi sizi bu kadar etkileyen?

Daha evvel bu tip olaylar için hep başka ülkelere gitmiştim, dışarıdan izlemiştim. Bu defa ilk kez olay benim şehrime ve benim evim dediğim yerde gerçekleşmişti. Bu yüzden benim için fazla duygusal bir andı. Defalarca gittiğim havaalanında böyle bir şeye şahit olduğuma inanamamıştım. Benim için çok zordu, çünkü bildiğim tanıdığım ve evim saydığım yere saldırı olmuştu. Şahit olduğum şeylerden daha öteydi benim için bu, gerçek anlamda bir şok yaşadım. Saldırılan yer eviniz olunca bu daha kişisel bir hale bürünüyor.

Ne hissediyorsunuz şu an Türkiye’ye bakınca?

Pek çok insan şu an İstanbul’dan, Türkiye’den vazgeçmiş ve umudunu kesmiş durumda ama ben öyle değilim. Bir sürü insan ülkeyi terk ediyor ve ben buna çok üzülüyorum. Mesela gazeteci olmadığı halde olaylardan çok etkilenen Türk akademisyen bir arkadaşım, bana ‘ben ülkemden kovulmayı reddediyorum’ dediğinde onun bu düşüncesine, cesaretine ve ülkesine olan sevgisine hayran kaldım. Çünkü istese istediği yerde yeni bir hayat kurabilirdi ama o kalmayı tercih etti.

'EŞİM GEZİ'DE TRAVMA YAŞADI'

Siz neden gittiniz o zaman?

Ben vazgeçtiğim için gitmedim ki! Gezi zamanı Cihangir’de yaşıyordum eşimle. Her gün evimize gelirken travma yaşadı. Her gün yediği gazdan boğulmak üzereydi; bir gün de ayağı kesildi çok fena. Bayağı bir travma yaşadı. Ben de, olayların ne kadar kötüleşebileceği hakkında bir fikrim olmadığı için onu ülkeden dışarı çıkarmak zorunda kaldım ve İspanya hikayemiz böylece başlamış oldu.

İstanbul’da en severek yaptığınız hikaye hangisi?

Pera Palas’ın hikayesini yapmıştık, onu çok sevmiştim ama en son Beyoğlu sokaklarında flüt çalan Suriyeli bir çocuk hakkında kısa bir hikayemiz oldu. CNN’de çalıştığım yıllarda en severek yaptığım hikaye oydu çünkü çocuktan çok etkilendim. Bir yabancının verdiği portakalı benimle paylaşacak kadar cömertti. Gerçek anlamda cömertliğin ne olduğunu ondan öğrendim. Fakat insanlardaki hoşgörüsüzlük beni çok düşündürdü. O çocuğu şikayet eden bir kadın yüzünden, zabıta elindeki flütü alıp gitti. Kazandığı paranın yarısını tek bir flüt almaya harcamak zorunda kaldı. İnsanların sığınmacılara hele çocuklara bu kadar sert davranması inanılmaz.

Çalışıyor olsaydınız, eminim şu an Halep’te de olurdunuz...

Bunun için CNN’de çalışmama gerek yok ki! Bunu ‘freelance’ olarak her kanal için yapabilirim. CNN ve Al Jazeera benim için öncelikli! Ben yine gideceğim oralara. Emekli olmadım tam, sadece yavaşladım o kadar. Bizler günde 16 saat durmadan çalışan ve canlı yayın yapan insanlarız. Bunun için gerekli olan ekipmanların hepsini taşımak zorundayız ve sırtımı işim yüzünden incittim. Bu yüzden o kadar malzeme taşımadan gitmeyi düşünüyorum. Yapmak istediğim bir nevi hikaye anlatıcılığı… İstanbul’a da birkaç hikaye çekmek için gelmek istiyorum.

Size göre en güzel başarı hikayeniz hangisi?

Kosova’daydık. Ahmet isminde, 9 yaşında bir çocuk vardı. Nato tarafından kazara bombalanan sivil bir konvoydaymış ve yüzünün yarısını kaybetmiş. Başka bir hikaye için gittiğim hastanede tanıdım onu. Yüzünde sargılarla dolaşıyor, çekim yaparken beni takip ediyordu. Annesi ve kız kardeşi ölmüştü ama daha ona söylememişlerdi. Bu harika çocuğun haberini yapmak istedim. İngilizce bilmemesine rağmen çok iyi anlaşmıştık. Ellerimle sorular sordum, nasıl yemek yiyebildiğini gösterdi. Çok güzel bir haber oldu ve tüm dünyadan çok güzel tepkiler aldık. İnsanlar Ahmet’e yardım etmek için CNN’e yazmaya başladı ve ilgi o kadar büyüdü ki, çocuk sonunda Amerika’ya götürüldü. Los Angeles’ın meşhur plastik cerrahlarından biri ücretsiz olarak yüzünün ameliyatını yaptı. Sanırım, en sevdiğim hikayem bu!

Ahmet nerede şu an?

Uzun zamandır Ahmet’i arıyorum aslında ama izini kaybettim maalesef. Hatta onu ameliyat doktor Porto Riko’da öldürüldü, beni ona bağlayan kimse kalmadı. Sosyal medya aracılığıyla deneyebileceğim her tür yöntemi denedim ama başarılı olamadım. Çünkü aynı isimden binlerce kişi var.