Eski Beşiktaşlı futbolcu, şimdi tekelci...

6 yılı A Takım olmak üzere 10 yıl Beşiktaş'ta top koşturan Serdar Bayer, şimdilerde Nevizade'de bir tekel bayii işletiyor. Futbol aşkı, Beşiktaş'a ilk adım atması ve yeşil sahalara vedası oldukça renkli ve bir o kadar da derslerle dolu Serdar'ın yaşamı...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Beyoğlu Nevizade’de 'Yok Yok Tekel' adlı dükkânın sahibinin eski bir futbolcu, üstelik Beşiktaş’ta oynamış bir futbolcu olduğunu kimse bilmiyormuş. “Buradaki garsonlarla samimiyim. İçlerinde ‘Levent’ diye bir çocuk vardı. Bir gün otururken ‘Abi,’ dedi ‘yarın akşam top oynayacağız, sen de gelsene...’ Tamam geleyim ama ben futboldan hiç anlamam. Ne yapacaksın beni? ‘Olsun abi, gelir kalede durursun en kötü, ne olacak...’ Ertesi akşam gittik sahaya, baktım, herkes kafası kesik tavuk gibi etrafta koşuyor. Ben top gelince alıyorum, geçiyorum, vuruyorum; gol. Bir, iki derken ‘Abi sen ne yapıyorsun?’ filan diye sormaya başladılar. Ertesi gün geldim dükkâna Beşiktaş’ta oynadığım zamanlardaki resimlerimi astım. Tabii fotoğrafları görünce ‘Ne dalga geçtin bizle abi’ dediler. Ondan sonra anladılar futbolcu olduğumu.”

Evdeki halıdan saha

O futbolcu Serdar Bayer. 1967, Üsküdar doğumlu. İlkokul çağlarında başlamış top sevdası. “Sekiz, dokuz yaşlarında okuldan gelir, yemeğimi yer ve hemen dışarı çıkardım. Asfalt bir basketbol sahasında minyatür kale maç yapardık. Orası küçük bir saha olduğu için çabukluğum, tekniğim, oyun görüşüm, karar verme hızım gelişti. Bir süre sonra mahalleden de fark edilmeye başlandım. O zamanlar mahalle takımları vardı. Şemsipaşa, Selamsız, Salacak, Sultantepe, Alemdağ gibi takımlar vardı. Bizim sahamız yoktu; onların sahasına gidip maç yapardık” diye anlatıyor Serdar Bayer. “İlk kez halı sahada 15 yaşında oynadım” diyor ve ekliyor: “Haliç’te Dinarsu’nun halı fabrikası vardı. Orada Dinarsu bildiğin halıdan, altıya altı maç yapılabilecek bir saha yaptı. Şimdiki suni çim değil, bildiğin halı. Ama öyle talep vardı ki, bir ay önceden gece 3’te ancak yer bulduk oynamak için.”

Gazete Kupüründen Beşiktaş’ta futbolcuğa

"Annem eskiden çok kızardı bana top oynuyorum diye. Üstüm başım çamurlu şekilde eve gelince kızardı. Bir gün okuldan geldiğimde bir gazete kupürü kesmiş. Bana verdi ‘Yarın Beşiktaş’ın seçmeleri var’ diye. O zaman 15 yaşındaydım. Şeref Stadı’na gittim. Yanımda eniştem de var” diye anlatan Serdar Bayer'in böylece Beşiktaş macerası da başlamış: "Bir baktık bin kişi gelmiş. Girdim seçmeye, bir on beş dakika maç yaptırdılar. Sonra Beşiktaş’ın efsane futbolcularından rahmetli Yusuf Tunaoğlu geldi ve ‘Yarın başlamak üzere’ dedi. Tabii ben acayip seviniyorum, havalarda uçuyorum. Eniştemle sarıldık, ‘Beşiktaş’a seçildim’ diye zıplıyorum filan. Eve gelince annem de çok sevindi. Ertesi gün gittik, bir bin kişi daha var! Meğerse bir hafta sürüyormuş seçmeler. Bir hafta boyunca her gün gittim. Kala kala beş, altı kişi kaldık.”

serdar3

Üniversiteli futbolcu

Sonrasında Beşiktaş’ın 14-16 yaş takımına başlamış; “Başımızda Serpil Hamdi Tüzün var. Kendisi ‘altyapı’ demez, diyene kızar. ‘Öz kaynak düzeni’ diye tarif eder. Şartlar öyle kötüydü ki, bütün hafta aynı kıyafetlerle antrenman yapmak zorundaydık. Temizliği de bizim üzerimizdeydi. Her gün yıkanması gerek ama anneme götüremiyordum. Islak halde asıp ertesi gün gelip tekrar giyerdim. Düşün, Beşiktaş kulübü burası. Malzemeciden bir tane çorap alabilmek için taklalar atıyorduk...”

Genç takımda oynarken İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünü kazanmış. “Genç takımda olduğum için hoca izin veriyordu okula gitmeme” diyen Serdar Bayer, 1987 yılında A takımına çıkınca okula devam edemez olmuş; “Sadece kayıt yenilemek üzere gidiyordum. Benim için okumak üniversite mezunu olmak demek değil, üniversite hayatını yaşamak. Önemli olan oradan aldığın vizyon, sana kattığı bakış açısı.”

Ailesi hiç maçını izlememiş

Ailesi futbola uzak değilmiş. “Beşiktaş genç takımlarında oynarken hep şampiyonluklar kazanıyorduk, Türkiye’yi gezip finaller oynuyorduk” diyor Bayer ve devam ediyor anlatmaya: "Ama ailemden hiç kimse profesyonel olana kadar bir maçımı bile izlemeye gelmedi. Öyle futbola uzak filan da değillerdi. Çok enteresandır. Ama sonra Edirne’ye, Ankara’ya bile geldiler izlemeye.”

Toplam 10 yılını Beşiktaş’ta geçirmiş. 4 yıl genç takımlar, 6 yıl da A takım. Bu altı yılın ilk üç yılı sürekli kadroda yer almış. “Ama takım o kadar iyiydi ve antrenörümüz Gordon Milne de beni o kadar seviyordu(!) ki hep kulübede yanında oturdum. Hiç resmi maçlarda oynamadım. Öyle ki, o zaman çok farklı önde olduğumuz iç saha maçlarında dahi bize şans vermek adına sahaya sürmedi. Çok başarılı ama bir o kadar da tutucu bir antrenördü” diyor.

Futbolu bırakma

Sonra Serdar Bayer gibi yetenekli ama forma şansı bulamayan oyuncuları, maç yapabilsinler diye ikişerli olarak kiralık göndermeye başlamışlar. “Edirne’ye gittim. İlk kez orada bir kırılma yaşadım ‘acaba iyi mi yapıyorum’ diye. Çünkü okulu tamamen bıraktım, annem okumamı istiyordu; onun için üzüldüm. İlk kez aileden ayrıldım filan” diyen Bayer, 1993’te Beşiktaş’tan resmen ayrılmış. “Bandırma’ya gittim. Oradan Düzcespor’a geçtim. O dönem Aziz Yıldırım Düzce’nin ‘de facto’ başkanıydı. Kağıt üzerinde başka bir isim görünüyordu ama kulübü o yönetiyordu. 3 yıl orada oynadım. Sonra Ankara PTT’ye geldim. Sonradan Telekom oldu. Hatta orada evlendim, çocuğum da oldu. 5 yıl da orada kaldım ve 34 yaşımda futbolu bıraktım.”

Eskiden futbolcular sigara içerdi’

“Eskiden maçların tamamı televizyondan verilmezdi. Hele ikinci liglerdeki maçlar neredeyse hiç verilmezdi. Kameraların olduğu maçlarla, olmadığı maçlar arasında muazzam fark vardı. Diyelim rakip takım düşmemeye oynuyor ve onun sahasına gidiyorsun. Daha otobüsten iner inmez saldırıya uğrardın. Bir deplasmanda ısınmak için sahaya bile çıkarmadılar, koridorda ısınmak zorunda kaldık. Ama koridora da mazot dökmüşler. Nefes alamıyorduk içeride” sözleriyle dönemin şartlarının ağırlığını anlatan Bayer, her şeye rağmen günümüzde futbolcu olma şansının olmasını çok istermiş. “Geçmişte yaptığım hataları yapmazdım” diyor ve ekliyor: “Kendime çok iyi bakardım. Çünkü futbolda üst seviyede 10 yılda kazanacağın parayla sülaleni geçindirebilirsin. Bu konuda bir arkadaşım şöyle der: 10 yıl boyunca rahibe gibi yaşa, sonrasında ömür boyu rahat et. O dönemlerde çok hata yaptım. Arkadaşlarla halı saha maçına gittim, sakatladım. Düşünebiliyor musun? Beşiktaş’ta kadroya giriyorsun ve bunu yapıyorsun. Artı, o dönemde futbolcuların yüzde sekseni sigara içiyordu; ben de dahil. Şimdi hiçbiri içmiyor.”

Her futbolcu zengin değildir

Futbolcu aileleri orta ya da alt gelir düzeyinden geldikleri için sanıyorlar ki çocuğum profesyonel olunca dünyası kurtulacak, herkes onun peşinde koşacak” diyen Serdar, futbolculukla ilgili genel kabul gören zenginlik için de şöyle diyor: “Herkes en üst seviyede oynama şansı bulamıyor; bunun ikinci, üçüncü ligi var. Oradaki paralar belli. Üstelik bu parayı da alamıyor çoğu futbolcu. Bizim zamanımızda boş mukaveleye imza atılırdı. Federasyona gönderilirken vergi az olsun diye kulüp işine geldiği gibi doldururdu. Mesela, 20 liraya anlaştın, 5 lira yazıyorlardı. Hele bir de takım kötü gitsin, kimse para vermez. Diyelim o zamana kadar 10 liranı aldın, kalanını vermezlerdi. Mukavelede 5 lira yazdığı için hakkını da savunamazdın.”

Yok Yok Tekel

Futbolu bırakınca 2001’de yeniden İstanbul’a dönmüş ve sonrasında hayatı şöyle şekillenmiş: “Dönünce abimin yanında çalışmaya başladım. Abim, İstanbul çapında, özelleştirilmeden önce Tekel şaraplarının dağıtımını yapardı. Tekel özelleşince özel rakı firmalarına izin verildi. Üretim olunca bunun dağıtılması da gerek. Bizdeki dağıtım ağı duruyordu. Bu firmalardan biri bize dağıtım için teklifte bulundu. Ama yeni bir isimle rakı piyasasına girmek zor. O dönem satılık olan bir tekel bayiinden bahsedildi. 'Dediler ki, Nevizade’de bir tekel bayi satılıyor.' Beyoğlu’nun kalbinde. Biz burayı alıp bir ‘showroom’a dönüştürdük. Vitrinler, stantlar, rakılar... Ama o firmanın işleri kötü gitti ve yolları ayırdık. Tekel bayi oradan kaldı bize. İsmi ‘Yok Yok Tekel’; Bize eski sahibi Salim Amca’dan kaldı. Salim Amca don lastiğine kadar her şeyi satarmış bu dükkânda, o yüzden ismi ‘yok yok’.”

Yaşamak zor

2002 yılından beri UEFA A lisansı ve antrenörlük diploması olan Serdar Bayer “Şu an hocalık yapmıyorum ama her seminere gidiyorum. İnşallah bir gün antrenörlük yapacağım. Hiçbir şey yapamazsam emeklilik sonrası bir mahalle takımı kurup çocukları çalıştıracağım” diyor ve şöyle bağlıyor konuşmasını: “Hayat aslında öyle zor ki, futbolcu olmak büyük bir nimet. Hani Maradona demiş ya 'Biz futbolcular, sürekli üzerimizde çok baskı olduğundan yakınırız. Baskı, ancak evlerine beş peso getirip çocuklarını geçindiremeyen insanların üzerinde olur. Binlerce dolar alıp, sahaya çıkıp oynuyoruz ve ağzımızı açınca stresten bahsediyoruz. Stres bu ülkede, sabahın 6’sında kalkanlar içindir' diye, tam da öyle..."