Seylan çayının tadı acılaşıyor

Büyük bir bölümü Tamillerden oluşan Sri Lanka çay plantasyon işçilerinin sorunları, Seylan çayının tadını acılaştıracak kadar çok ve çeşitli.

Google Haberlere Abone ol

KANDY - Bugün 1 milyondan fazla kişinin geçimini çaydan sağladığı Sri Lanka’da, çayın tadı acılaşıyor. İşçiler akıl almaz derece düşük ücretlerle, mesai saatleri boyunca ara vermeksizin çalışıyor. Ülkenin eski başkenti Kandy’de bulunan bir çay plantasyonunda çalışan Strawathi, karın tokluğuna çalışmak deyimini bile haksız çıkaracak uygulamalarla karşı karşıya kaldıklarına işaret ediyor ve “Çaydan kazandığımız gıda masraflarına bile yetmiyor” diyor.

foto-1-cay

Kandy’nin çay plantasyonlarına, bize mihmandarlık eden eski radyo program yapımcısı Sunil ile gidiyoruz. Sunil, ana dili Sinhalanın yanı sıra plantasyon işçilerinin dili Tamilceyi de konuşabiliyor. Uzun yıllar UNESCO için çalışmış ve az gelişmiş Asya ülkelerini dolaşarak bu bölgeleri radyo ile tanıştırmış. Aynı proje kapsamında 7 ay Londra’da BBC’de görev yapmış. Biraz da mesleği sebebiyle çeyrek asır süren iç savaşla ilgili pek çok tanıklığa sahip. Son yıllarda savaş bitmiş, barış ortamına erişilmiş gibi görünse de aslında savaş ortamının bu denli çabuk terk edilemediğini ve gündelik hayata önemli yansımaları olduğunu söylüyor. Bunun en belirgin örneklerinden biri de büyük bir bölümü Tamillerden oluşan çay plantasyon işçilerinin çalışma koşulları.

Plantasyon işçilerinin yaşadıkları bölgelerde sağlık personelleri ne yeterli sayıda ne de yeterli donanımda… Eğitim çağındaki çocuklar, öğretmen sayısının yetersiz olduğu okullarda en çok 8. sınıfa kadar okuyabiliyor ve okula ulaşabilmek için uzun mesafeleri yürüyerek kat ediyor. İçme suyu yetersiz. Plantasyonlara ulaşım sınırlı ve zor. Çok düşük ücretlere çalışan işçiler, yol parasından tasarruf etmek için işe yürüyerek gidip geliyorlar.

GÜNDE 22 KİLO ÇAY TOPLUYOR

foto-2-cay

Kandy’de bir çay plantasyonunda çalışan Saraswathi 55 yaşında. Kendini bildi bileli bu işi yapıyor. Bir günde 22 kilo çay topluyor. Mesaisi sabah 7’de başlayıp 16.30’da bitiyor. Kilo başına 25 rupi kazanıyor. 4 çocuğu var. İkisi okul çağında, ikisi işsiz… İş bulma umutları ise şimdilik yok. Ara sıra buldukları geçici işlerle aileye katkı sağlamaya çalışıyorlar. Saraswathi’nin çaydan kazandığı para geçimini sağlamaya yetmiyor. “Bu parayla gıda masrafımızı bile karşılamıyoruz.” diyor.

MOLA VERMEK YASAK 

Plantasyonlarda, işçilerden ara vermeksizin çalışmaları bekleniyor. Verilen en küçük bir molaya bile tahammül yok. Sabah 7’de başlayan mesai saati yalnızca öğle yemeği ile bölünüyor. Birçok işçi plantasyona uzak olduğu için öğle yemeğinde evine gidemiyor, dışarıdan yeme ihtimalleriyse zaten yok. İşçiler öğle yemeğini, yanlarında taşıyabildikleri hafif şeylerle geçiştirmek zorunda kalıyorlar.

foto-3-cay

Aynı plantasyonda çalışan 27 yaşındaki Mayhdili, okula birkaç yıl gidebilmiş. Okuyup yazıyor ve kendini ifade edecek kadar İngilizce konuşuyor. 2 yıldır burada çalışıyor. Şu anda herhangi bir problemin olmadığını ve işinden memnun olduğunu söylüyor. Mayhdili, bir gününü nasıl geçirdiğini anlatırken patronun sesi yükseliyor. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmayı bırakıp işine dönüyor.

BİR İMAJ OLARAK 'ADİL TİCARET'

Koşulları ve ücretleri iyileştirmek için özellikle seçim dönemlerinde birçok kez söz verilmiş. Fakat verilen sözler tutulmamış. Aldıkları ücretle temel masraflarını bile karşılayamayan işçiler, daha yüksek ücret talep ediyor. Kendi karlarını arttırmanın peşine düşen plantasyon şirketlerinin “adil ticaret” sözü çoğu zaman bir imaj olmaktan öteye gidemiyor. Bu durum işçiler arasındaki huzursuzluğu iyice tırmandırıyor.

İŞÇİNİN SUYU ÇAYDAN KESİLİYOR

Neredeyse tamamı kadın olan çay plantasyon işçileri 12 yaşından itibaren, plantasyonlarda çalışmaya başlıyor. Birçok kadın, hakkı olan doğum yardımlarını ya alamıyor ya da çok geç alıyor. Yetişen çayın miktarına bakılmaksızın daha fazla çay toplamaya zorlanan işçiler, uygulamanın afakî olduğunu vurguluyor. Çay hasadı bazı dönemlerde 20 kiloyu aşarken bazı dönemlerde 10 kilonun altında kalıyor. Fakat bu durumun faturası hasadın durumu gözetilmeksizin işçilere kesiliyor ve işçilere sadece topladıkları kilo başına ücret ödeniyor. Hasadın az olduğu dönemlerde zaten çok düşük olan ücretler, böylelikle dibi görüyor. Üstelik toplanan çayın en az iki kilosu su ve aidat gibi sebeplerle kesiliyor. Yani bir işçi 16 kilo çay toplamışsa, kesinti sonucu topladığı miktardan en az 2 kilo düşülüyor ve 14 kilo toplamış sayılıyor.

Sorunların çözümü için önderlik eden siyasi partiler ve işçi örgütleri tarafından yapılan baskı sonucu, bir günlük ücretin 1000 rupiye yükselmesi için şirketlere hükümet tarafından kredi verilmesi gündeme gelmiş. Fakat bununla ilgili henüz bir sonuç alınamamış.

BAĞIMSIZLIK SONRASI KARŞITLIK ARTTI

Meselenin bu denli çözümsüz kalmasının en büyük sebebi, çay işçilerinin Tamil toplumuna mensup olması. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Tamiller, ülkenin ikinci büyük etnik grubu. Çok büyük bir kısmı, 1920’lerde çay tarlalarında çalıştırılmak için Hindistan’ın güneyinden getirilmiş. Bir kısmı ise zaten Sri Lanka’da yerleşikmiş. İki toplum arasındaki ayrılığı körükleyen yakın geçmişteki en önemli gelişme, İngiliz sömürüsünün son bulduğu ve bağımsızlığın kazanıldığı 1948’den sonra, Tamillerin yurttaşlık haklarından men edilmesi olmuş. Bunu Tamilcenin yok sayılıp ülkede en çok konuşulan Sinhalanın resmi dil ilan edilmesi izlemiş. Devlet kurumlarında geçerli olan tek dil Sinhala olunca, resmi kurumların kapısı Tamillerin yüzüne kapanmış. Şu anda ülkenin iki resmi dili var: Sinhala ve Tamilce. Adı sıkça duyulan Tamil Kaplanları örgütü bu gelişmelerin yol açtığı bir zeminde 1976’da kurulmuş.

Sri Lanka hükümeti ve Tamil Kaplanları arasında 26 yıl boyunca süren iç iş savaşta yüz binden fazla insan öldürüldü. Çatışmaların son yılı 2009’da en az 40 bin sivil hayatını kaybetti ve 200 binden fazla insan yerinden edildi. BBC’nin ulaştığı belgelere göre BM (Birleşmiş Milletler), kayıpları engellemek için yeterince çaba gösteremedi. Bu durum BM’nin iç raporlarında önemli bir yer tuttu.

İHLALLERİ ANLATAN GAZETECİLER CEZALANDIRILDI

Sosyal alandaki etkisini hala azımsanamayacak kadar hissettiren iç savaş boyunca, pek az medya kuruluşu Tamil şehirlerinde yaşanan hak ihlallerine yer verdi. Süreç boyunca basın kuruluşları yoğun bir baskıya maruz kaldı. Tamil şehirlerinde yaşananları duyuran basın mensupları tehdit edildi, işten atıldı, kaçırıldı ve zorla kaybedildi. Çatışmaların şiddetlendiği 2005'ten sonra 44 gazeteci öldürüldü.

Sri Lanka’nın şu anki Devlet Başkanı Maithripala Sirisena, önceki yöneticilere göre daha ılımlı görünse de Tamillerin sorunlarını çözmek için henüz bir adım atmış değil. (DUVAR)