‘Düştüğümüz meydandan kalkarız bir gün’

Ankara Katliamı'nda işitme ve sağ gözünde görme yetisi zayıflayan Cafer Altun, sağ bacağını kaybetti. Altun, "Suruç Katliamı'na ses çıkarsaydık bugün Türkiye bu durumda olmazdı" diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Birçok insan elini, kolunu, bacağını bombalı saldırılarda kaybetti. Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde yapılan bombalı saldırıda 34 kişi hayatını kaybetmiş 100'den fazla kişi yaralanmıştı. 5 Haziran'da Halkların Demokratik Partisi'nin Diyarbakır'daki seçim mitinginde yapılan bombalı saldırıda 5 kişi yaşamını yitirdi 400'ün üzerinde insan yaralandı. 10 Ekim'de Türk Tabipler Birliği, KESK, DİSK, TMMOB, HDP ve birçok sivil toplum örgütlerinin katılımıyla Ankara Garı'nda Barış Mitingi düzenlenmişti. Mitinge yapılan bombalı saldırıda 101 kişi hayatını kaybetmiş yaklaşık 300 insanda yaralanmıştı.

Peki bu saldırılardan yaralı olarak kurtulanlar şu an hayatlarına nasıl devam ediyorlar? Senarist-Yönetmen Okşan Dede bu konuyla ilgili incelemeler yaparak, katliamlarda sağ kalmayı başaranlar ile dayanışma içerisinde oldu. Kendisiyle görüşmem sonucunda bana bu konuyla ilgili bir belgesel hazırlayacağını ve belgeselin ismini, müzisyen Barış Yıldırım’ın ve M. Sait Aydın’a ait olan ‘Düştüğümüz meydandan kalkarız bir gün’ adlı şarkıdan esinlenerek belgeselin çalışmalarına en kısa zamanda başlayacağını söyledi.

Ayrıca bu katliamlarda sağ kalmayı başarmış insanların patlamalardan sonraki hayatlarında ne gibi değişiklikler olduğu, her şeye rağmen hayatta kalmayı başarmış insanların neler yaşadıklarını kaleme alacak bir gazeteciyle çalışmak istediğini söylemesi üzerine kendisiyle görüştük. İlk olarak 10 Ekim Ankara Katliamı'nda sağ bacağını kaybeden Cafer Altun ile konuştuk.

İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü mezunu Cafer Altun 25 yaşında. 10 Ekim Ankara Katliamı’nda bir bacağını kaybetti. İstanbul Avcılar’da yaşıyor. Kendisiyle görüşmek için randevu saati ayarladıktan sonra seve seve konuşmak istediğini söyledi.

Avcılar’a gitmeden önce Altun'a sormak istediğim o kadar çok soru vardı ki hepsini not almıştım. Patlamadan sonra acaba ne düşünüyordu, hayatına nasıl devam ediyordu? İnsanlara, tepkili miydi? Biz toplum olarak onları unutmuş muyduk ?

Cafer, bizi bir kafede masanın etrafında toplanmış birkaç arkadaşı ile birlikte bekliyordu. Arkadaşlarının enerjik olması bizi de sevindiriyordu. Cafer'in Murat, Baran ve Yunus ismindeki arkadaşları kendisini yalnız bırakmıyor. Baran sık sık bizleri güldürmek için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Biraz sohbet ettikten sonra konu patlamalara geliyor. Cafer Altun ve birçok katliam mağduru, diğer patlamalarda yaralanan insanlarla dostluk kurmuşlar. Birbirlerini tanımamalarına rağmen sanki kaç yıllık dostluk yapmış gibi samimi duygularından, birbirlerine destek olduklarını anlatmaya başlıyor...

'ÖLDÜĞÜMÜ DÜŞÜNDÜLER'

Altun, Yılmaz Erdoğan'ın Ankara şiirinden etkilendiğini ve Ankara'ya karşı hep bir sempati duyduğunu anlatıyor. Kendisine "Ankara'ya gittiğine pişman oldun mu?" sorusunu sorduğumda bana şu cevabı veriyor: “Eğer o gün ben orada olmasaydım başkası olurdu. Pişman değilim. Sadece toplumun duyarsızlığı ve aidiyet duygularımı kaybettiğimi bildiğim için üzgünüm.”

Ankara Katliamı’nda önce öldü sanılan, ardından hayata döndürülen Cafer, protez bacak takabilmek için 9 ay boyunca mücadele etmiş. Çaldığı kapıların, karşısında adete duvar olup kapandığını anlatıyor: “Patlamadan sonra Ankara Numune Hastanesi’ne kaldırıldım. Arkadaşlarımın anlattıklarına göre patlamada yaralanan o kadar çok insan var ki herkesi buraya getiriyorlar. Yerlerde yaralı olarak yatanlar vardı. Benim de nabzım atmadığı için öldüğümü düşündüler. Ama daha sonra nabzımın tekrar attığının farkına varıyorlar. Bunun üzerine babam ve hastane yönetimi arasında tartışmalar yaşandı. Herkes telaş içerisindeydi. Bilincim gidip geliyordu. Doktorun bana şunu dediğini hatırlıyorum: Bana yardım et seni sedyeye alıyım. Ben de sol ayağımla kendimi sedyeye attım. Ondan sonrası bilincimi kaybettim. Gerisini hatırlayamıyorum.”

'MEDYAYA ÇIKMASAM PROTEZİM OLMAYACAKTI'

Bir süre sonra Ankara'dan İstanbul'a gelen Altun, tedavisine burada devam ediyor. Altun'un yanında oturanlardan biri de üniversiteden arkadaşı Murat. Murat Cafer'i görmek için  her gün Gaziosmanpaşa'dan Avcılar'a geliyor. Diğer arkadaşları da Yunus ve Baran... Oyuncu olmak isteyen Baran bir ara bize def de çalıyor. Güzel de çalıyor, Okşan onu bir sinema filminde oynatabileceğini söylemesi üzerine mutluluktan gözlerinin içi gülüyor. Cafer Baran'ı uyarıyor, “Aman, insanları rahatsız etme...”

Ankara'dan İstanbul'a geldiğinde psikolojik durumunun iyi olmadığını anlatan Altun, 10 Ekim Dayanışması ve patlamada yaralanan insanlarla tanışmış. “Acılarımız aynı olduğu içindir belki bilinmez ama birbirimizi sanki yıllardır tanıyormuşuz gibiydik" diyen Altun, kurdukları bir WhatsApp grubu aracılığıyla iletişim halinde olduklarını aktarıyor.

Cafer Altun'a gerekli olan protez için yardım kampanyası başlatılmış. Valiliğe yaptıkları başvuruya karşın protezi SGK'nin karşılamadığı belirten Altun, "Medyatik olmam proteze kavuşmamda büyük etken oldu. Yoksa belki de hiçbir zaman protezim olmayacaktı" diyor.

Annesi ve patlamada yaralanan arkadaşlarının kendisine yardımcı olduğunu aktaran Altun şöyle devam ediyor: "Ardından psikolojik tedaviye başladım. Doktorum telefon numaramı alarak bana mesajlar atıyordu. Psikoloğa gideceğim günleri unutmamam için doktorum bana; 'Yarın geliyor musun güzel insan?' şeklinde mesajlar atıyordu. Ama 9 ay boyunca bu mücadeleyi yürüttüm. 8 katlı merdivenleri çıkıyordum. Şu an patlamalarda yaralanan hiçbir arkadaşımız sivil gazi tanımına girmiyor. Üstelik devlet tazminata 'haksız zenginlik' diye cevap veriyor. Bu ne kadar da komik bir durum aslında.”

'AYAĞA İLK KALKTIĞIMDA ÖFKELİYDİM'

Yoğun ve zorlu bir tedavinin ardından ayağa kalkmayı başaran Cafer Altun, bundaki en büyük etkenin ailesi, dostları ve bu saldırılarda yaralanan insanlarla iletişimde olmasına bağlıyor. Altun, ayağa kalktığı ilk zamanlarda öfkeli olduğunu anlatıyor. Patlamadan sonra faillere ulaşılamadığını belirten Altun, devletin yaralılara sahip çıkmadığını dile getirdi.

Altun, “Birçok arkadaşımız hayata küstü. Ayrıca hepimizin sonradan duyduğu istihbarat zaafiyeti tam bir can yakıcı durum. Bütün bunlar bir insanın öfkelenmesine sebebiyet veriyor" dedi.

Katliamın kadere bağlanamayacağını kaydeden Altun, yaşananların Ahmet Davutoğlu döneminde yapılan yanlış politikalar sonucunda olduğunu kaydetti. Altun, "Bu cümleyi ben söylemiyorum, bunu başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş da söylüyor. Eğer o dönem de bu katliamlara karşı güçlü bir ses çıkarılsaydı Gaziantep, Ankara ve Diyarbakır katliamları da olmayacaktı” şeklinde konuştu.

cafer-altun-1 Yoğun ve zorlu bir tedavinin ardından ayağa kalkmayı başaran Cafer Altun, bundaki en büyük etkenin ailesi, dostları ve bu saldırılarda yaralanan insanlarla iletişim kurmasının olduğunu söylüyor.

YARDIM EDEN ÖĞRETMEN AÇIĞA ALINDI

Anlattığına göre Cafer Altun, eskiden halı sahalarda çok iyi top oynuyormuş. 10 Ekim'den sonra da spora ara vermemiş. Eğitim-Senli bir hocanın tavsiyesi ile engelliler basketboluna kayıt yaptırdığını söyleyen Altun, kendisine kayıt yapması için destek olan öğretmenin de açığa alındığını ifade ediyor. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavına giren Altun, şöyle devam ediyor: “Sınavda 77 puan aldım. Ama atamamı bile gerçekleştirmediler. Onlar bütün kapıları kaparken biz yeni kapılar açmaya çalıştık.”

Bu süreçte kendini hiç yalnız hissetin mi sorusuna Altun şu cevabı veriyor: "İlk başlarda kendimi yalnız hissetmedim. Ama aidiyet konusunda kendimi yalnız hissettim. Cumhurbaşkanı sanki bizim cumhurbaşkanımız değildi. Devlet kurumları bir protezimi bile karşılamadı. Aidiyet duygularım zedelendi."

Bu sohbetlerin ardından biraz da özel hayata ilişkin konuşmak istiyoruz. Kendisine 10 Ekim'den önce yapmak istediği fakat 10 Ekim'den sonra yapamadığı bir şey var mı sorusunu soruyorum.

En küçük bir olayda bile kırılganlık yaşayabildiğini aktaran Altun, “Örneğin küçük bir aşk acısı bile olabiliyor. Bunlara bile ayıracak vaktimin olmadığını düşünüyorum. Ama bu bir aşk yaşamayacağım, evlilik yaşayamayacağım anlamına gelmiyor. Eskiden lavaboya gittiğim zaman kapıyı ayağımla açmaya çalışırdım. Geçenlerde lavaboya gittiğimde sağ ayağımla kapıyı açmaya çalıştım. Ama sonradan ayağımın olmadığını fark ettim. Uykudan uyanınca da bazen ayağımın olmadığını fark ediyorum. Başarılı oldum da sayılır mesela 1 yıl içerisinde sadece bir kere düştüm” şeklinde cevap veriyor.

'HAYALİME KAVUŞTUM'

Hayallerinin de hep bir kafe açmak istediğini söyleyen Cafer Altun, meğerse oturduğumuz kafeyi 1 hafta önce açmış ama eksikliklerini tamamlayamadıkları için açılışını gerçekleştirmemiş. Kafenin açılışını 10 Ekim'de Ankara'ya gidip geldikten sonra yapacağını söylüyor. Kafe Avcılar’da bulunan Merkez mahallesinde. Kafenin alt katı bitmiş.

Arkadaşlarımızın yardımıyla 3-4 gün içinde karar verip kafeyi açtıklarını dile getiren Altun şunları söylüyor: "Kollektif bir dayanışma içerisinde hayalime kavuştum. Şarlo ismini de Charlie Chaplin'den esinledik. Chaplin'in yarattığı modern palyaço 'Şarlo' ile dünya üzerinde filmlerinin gösterildiği her ülkede insanların hayranlığını toplamasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlığını reddetmesi nedeniyle bu ülkede kendisine yönelik başlatılan karalama kampanyası sırf kapitalizmi eleştirmesinden dolayı sürgüne maruz kaldığını biliyoruz. Bizi her şeye rağmen güldüren güldürürken düşündüren bir karakter. Biz de kafeye Şarlo ismini verdik. Biz de gülelim aynı zamanda gülerken de düşünelim. Mesela bize şöyle bir soruyu da sorabilirler: Siz kapitalizmi eleştiriyorsunuz neden kafe açıp para kazanıyorsunuz? Bu soruya da cevap vermeyelim ne olacak sanki.”

cafer-altun-3 Cafer Altun, arkadaşlarının yardımıyla hayal ettiği kafeyi kurdu. Kafenin açılışını ise, Ankara Katliamı'nın yıl dönümünden sonra yapacak.

'UMUTSUZLUĞA YER YOK'

Eskiden Mardin'e taşınmak istediğini anlatan Altun, sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Mardin'in taş evlerinde yaşamak belki de her insanın hayalidir. Mardin kurak gibi görünüyor ama öyle değildir. Mardin'de güneş battığı zaman hep toprak kokusu yayılır etrafa. Ama artık hayal edemiyorum. Şu an tercihlerimi erteledim aşkı ertelediğim gibi. Ama her şeye rağmen umutsuzluğa yer yok bu hayatta.”

Ankara Katliamı'nın yıl dönümü olan 10 Ekim'de Ankara'ya gideceğini belirten Altun, dönüşünde Şarlo Kafe'nin açılışını yapacaklarını ve herkesi davet ettiğini söylüyor.