YAZARLAR

Hamlet Büyükada’ya gelirse

Gain’in yöneticileri cesaretli olup da "Hamlet" gibi saygın projelere devam ederlerse pazar paylarını ve saygınlıklarını arttıracaklarına şüphe yok. Ancak önce kendi afişlerini sansürleyerek; eskiyen, son kozlarını oynayan bir zihniyete teslim olarak mı, yoksa yeni gelen özgürlük ruhuna dahil olarak mı toplum karşısına çıkacaklarına karar vermeleri gerekiyor.

Kaan Müjdeci’nin yazıp yönettiği "Hamlet" dizisi, dijitalde yayın yapan Gain platformunda 19 Ekim itibariyle yayımlandı. 8 bölümlük dizi, hem içeriğinin özgünlüğüyle hem de sokak afişlerinin otosansürle revize edilmeleriyle çokça haber oldu.

SİNEMAMIZIN SHAKESPEARE İLE İMTİHANI

Sinemanın en çok edebiyat uyarlaması yaptığı isimlerin başında geliyor Shakespeare; 400’den fazla uzun metraj sinema ve televizyon uyarlaması bulunuyor. Ancak bizde gerçek bir Shakespeare uyarlaması bulmak oldukça zor. 1963 tarihli "Hırçın Kız" oyunundan hareketle yapılan bir "Erkek Fatma Evleniyor" uyarlaması var. Ayrıca "Romeo ve Juliet"ten esinlenilmiş diyebileceğimiz Orhan Aksoy’un "Acı Hayat" (1973), Kartal Tibet’in "Cennetin Çocukları" (1977), Remzi Jöntürk’ün "Bir Pazar Günü" (1982) filmlerinden de bahsedebiliriz. Ulusal sinemamızın tek özgün Shakespeare uyarlaması Metin Erksan’ın 1976’da çektiği, Hamlet’i Fatma Girik’in oynadığı "İntikam Meleği" isimli film. Erksan bu filmiyle döneminin çok ilerisinde bir üslupla sinema kariyerini riske ederek, anlaşılmaz bulunan özgün bir Hamlet yaratmıştı.

KUROSAWA FİLMLERİNDE SHAKESPEARE

Sinemada Shakespeare demek benim için Akira Kurosawa demek. Japon usta, önce "Macbeth"i "Throne of Blood" (1957) filmine dönüştürmüştü. Daha sonra "Hamlet"i "The Bad Sleep Well" (1960) filminin ilham kaynağı yapmıştı. 1985’de benim en sevdiğim Kurosawa uyarlaması olan, Shakspeare’in "Kral Lear" oyunundan uyarladığı "Ran" filmini çekerek sinema tarihinin sayılı yönetmenlerinden biri olduğunu bir kez daha göstermişti. Batı klasiklerini, Japon tarihi ve kültürüyle harmanlayan yönetmen, epik şaheserler çıkarırken ülkesinde Japon kültürünün dışına çıktığına yönelik çok yoğun eleştiriler de alıyordu. Buna karşılık bir yönetmen olarak en önemli beslenme kaynağının her zaman dünya klasikleri olduğunu belirtir:

"İyi bir senaryo yazabilmek için büyük yazarların roman ve oyunlarını okumak gerekir. Bunların neden büyük olduklarını düşünmeniz senaryo yazmanızda yararlı olacaktır. Okurken duygularınız yoğunlaştığında durup bunun nedenini düşünmelisiniz. Boş bir bellekle hiçbir şey yapmak olası değildir. Bunun için çok genç yaşlarımdan itibaren okuduğum kitaplarla ilgili notlar aldığım bir defterim var."*

HAMLET BÜYÜKADA'YA GELİRSE

Kaan Müjdeci’nin "Hamlet" uyarlaması da övgüyü hak eden bir yapım olmuş. Klasik hikâyede; Hamlet’in babası Danimarka kralı, amcası Claudius tarafından öldürülür, amcası annesiyle evlenir ve tahta geçer. Babasının hayaleti de Hamlet’e ulaşır ve katilin, amcası Claudius olduğunu söyleyerek öcünü almasını ister. Bu uyarlamada ise Danimarka krallığı Büyükada’da bir fayton krallığına dönüştürülerek hem yerelleştirilir hem de güncel bir forma kavuşur. Hikâyenin içine yerleştirilen televizyonları adeta işgal etmiş olan gündüz kuşağının suçluları bulma programı, dizinin başarılı taraflarından biri. Hamlet’in, genel kabulün aksine erkek değil kadın olması da Metin Erksan’ın "Hamlet" uyarlamasına bir nazire sayılabilir. Erksan’ın sinemamız için erken sayılabilecek bu uyarlaması onun sinema salonlarıyla bağını koparmasının son taşlarını döşemişti. Ancak Kaan Müjdeci’nin uyarlaması artık özgün projeler için hazırbulunuşluk düzeyi yeterli olan yerli izleyici için karşılık bulacak bir proje olacağa benziyor.

HAYVANLARLA İÇ İÇE BİR SİNEMA DİLİ

Müjdeci’nin ilk filmi "Sivas"tan alışkın olduğumuz gibi "Hamlet" dizisinde de hayvanlar oldukça etkin. Yönetmenin bu konuya özel olarak ağırlık verdiği belli oluyor. İlk filminde bir kangal köpeğinin hikâyesini oldukça başarılı ve gerçekçi bir tablonun içinde görselliğe taşıyan yönetmen, bu dizisinde de hem atları hem köpekleri hem de yılanları hikâyenin merkezinde ve ustaca yöneterek kullanıyor.

SİNEMA ESTETİĞİNDE DİZİLER ÇOĞALIYOR

"Hamlet" dizisi, son dönemde dijital platformlar için yapılan ve dizi estetiğinden ziyade sinema estetiği taşıyan projelere yeni bir halka olarak eklendi. "Şahsiyet", "Bozkır" ve "Bir Başkadır" gibi "Hamlet" de; oyunculuk, sanat yönetimi, müzik, ışık, kamera yaklaşımı ve sinematografi açısından dizilerden ziyade sinema estetiğine yaslanıyor.

Gain’in yöneticileri cesaretli olup da "Hamlet" gibi saygın projelere devam ederlerse pazar paylarını ve saygınlıklarını arttıracaklarına şüphe yok. Bunun meyvelerini de almaya başladıkları görülüyor. "Hamlet", dünya prömiyerini Avrupa’nın en büyük televizyon içeriği festivali Series Mania’da yapıp dizilerin yarıştığı Uluslararası Yarışma bölümündeki 8 finalist arasında yer aldı. Ancak önce kendi afişlerini sansürleyerek; eskiyen, son kozlarını oynayan bir zihniyete teslim olarak mı, yoksa yeni gelen özgürlük ruhuna dahil olarak mı toplum karşısına çıkacaklarına karar vermeleri gerekiyor.

Alıntı

*Oylum Rıza, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, (2016 ) s.17, Seyyah Kitap, İstanbul


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.