Halkevciler yargılanıyor: Ablukaya alınan yaşam talebiydi

“Yaşamak İstiyoruz” kampanyası kapsamında İzmir'de bir basın açıklaması yapmak isteyen ve gözaltına alınan Halkevleri üyeleri hakkında, "Kanuna aykırı toplantı" ve “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlamalarıyla dava açıldı. Mahkemeye çıkacak olan Halkevleri üyeleri, “25 Ekim günü ablukaya alınan gençlerin, kadınların, yoksulların yaşama talebiydi” dedi.

Google Haberlere Abone ol

Cihan Başakçıoğlu

İZMİR - Halkevleri’nin ülke çapında yürüttüğü “Yaşamak İstiyoruz” kampanyası kapsamında İzmir Karşıyaka'da bir basın açıklaması yapmak isteyenler hakkında dava açıldı. 

25 Ekim 2020'de yapılmak istenen açıklamaya polis müdahale etmiş ve 17 Halkevleri üyesi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar hakkında Karşıyaka Adliyesi 6'ıncı Asliye Ceza Mahkemesi'nce “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet” suçlamasıyla dava açıldı.

'PROVOKE EDİLME RİSKİ YÜKSEKMİŞ'

Açılan davanın iddianamesinde, yapılmak istenen basın açıklamasına ilişkin Halkevleri tarafından sosyal medya üzerinden çağrı yapıldığı belirtilerek, “Halkevleri tarafından yapılacak eylem/etkinliklerin provoke edilerek toplumsal olaylara dönüşme riskinin yüksek olduğundan dolayı kollukça etkinlik ile ilgili 25.10.2020 günü Karşıyaka ilçesi Karşıyaka Vapur İskelesi karşısında (Kemalpaşa Caddesi) önünde ve çevresinde kollukça gerekli emniyet tedbirlerinin alındığı” ifadelerine yer verildi.

Açıklamanın ardından grubun yürüyüşe geçmek istediği ifade edilen iddianamede, polisin üç kez uyarıda bulunduktan sonra müdahale ettiği ve 17 kişiyi gözaltına aldığı belirtildi. Gözaltına alınanların emniyette susma haklarını kullandıkları da belirtilen iddianamede, şüphelilerin söz konusu suçlardan ayrı ayrı cezalandırılmaları istendi.

'O GÜN ABLUKAYA ALINAN YAŞAMA TALEBİYDİ'

Olay günü gözaltına alınan ve haklarında dava açılan Halkevleri üyelerinden Uğur Demir, iktidarın Covid-19'u bir işçi sınıfı hastalığı haline getirdiğini ve salgından en çok yoksul emekçilerin etkilendiğini belirterek, “Önlem adı altında kafe-bar çalışanları yoksulluğa itilirken bizler her gün tıklım tıklım otobüslere, metrolara biniyor hiçbir önlem alınmayan fabrikalarda çalışmaya devam ediyoruz” dedi. “İktidarın derdi işçileri, işçi ailelerini ya da Türkiye halkını korumak değil; patronları ve onların kârını, yağmaladıkları vergileri korumak” diyen Demir, işçilere kısa çalışma ödeneğinin bile çok görüldüğünü ve sadaka ücretleri dayatıldığını kaydetti.

Ölmemek; ailelerini, dostlarını, iş arkadaşlarını Covid-19 salgınıyla baş başa bırakmamak için, "Güvenceli çalışmak insanca yaşamak istiyoruz" talebini ülkenin dört bir yanında dile getirmek istediklerini söyleyen Demir, “25 Ekim günü ablukaya alınan gençlerin, kadınların, yoksulların yaşama talebiydi. Bizi ablukaya alanlar nefesimizi kesmek isteyenlerdi. Bu sokaklarda 'yaşamak istiyoruz' çığlığını yükseltenlerin sesini kesemezsiniz” diye konuştu.

'DARP EDİLDİK'

Olay gününü anlatan Halkevleri üyesi Emine Akbaba ise ağır şekilde darp edildiklerini söyledi. Akbaba şunları kaydetti: “Gözaltına alınırken hepimize ters kelepçe yapıldı. Ben ve iki arkadaşım da ters kelepçeli olarak yüz üstü yerde yatırıldık. Daha sonra üçümüzü ayrı bir araca aldılar. Hastanede doktor muayenesine girene kadar ters kelepçelerimiz sökülmedi. Arkadaşlarımızın getirdiği suları bize verdiler ancak su içmemiz için bile kelepçeler sökülmedi. Hatta güvenlik şubeden kadın bir polis 'Bırakın kelepçeli içsinler suları bakalım içebiliyorlar mı?' dedi. Çiğli Devlet Hastanesi'nde muayeneye gitmek için araçtan indirildim. Hastanede yine etrafım polis tarafından çember altına alındı. Doktorun kapısının önünde durduğum an yüzümü duvara dönmemi istediler. Kabul etmediğimde de hastane içerisinde darp edildim. Kafamı ve çenemi duvara vurdular.”

Akbaba, daha sonra muayene için doktorun odasına fırlatılarak atıldığını ve doktorun bunu görmüş olmasına rağmen rapora tüm bulguları geçirmediğini kaydetti.

'ANAYASA'DAKİ TOPLANTI VE GÖSTERİ HAKKI GÖRMEZDEN GELİNİYOR'

"İnsanca yaşamak istiyoruz diyen milyonların talebi bugün yargılanıyor, polis tutanaklarından kopyala-yapıştır iddianameler ile suç yaratılmaya çalışılıyor” diyen Akbaba, Anayasa ile güvence altına alınan toplantı ve gösteri yapma hakkının görmezden gelindiğini ifade etti.

İddianamede geçen, "yürüyüş güzergahı olmadığı" ibaresine dikkat çeken Akbaba, “Karşıya çarşısı yayaların kullandığı, araç trafiğinin olmadığı bir alandır. Bizim yapmak istediğimiz yürüyüşün keyfe göre engellendiği çok açıktır. Nefes almak isteyen, güvenceli iş ve insanca yaşam isteyen bu ülkenin gençlerini, kadınlarını, yoksulların talebini yargılayamazsınız. Nefesimizi kesemezsiniz. Bu talep artık ölmek istemiyoruz diyenlerin talebidir” dedi.