Haiti’ye 'sessiz' ABD işgali: Halkın ‘kriz’ dediğine onlar ‘fırsat’ diyor

Haitili gazeteci Jackson Jean, ülkeye ABD askerinin çağırılmasıyla ilgili, "Haiti halkının mücadelesi, emperyalizmin küresel gündemine karşı bir mücadeledir, dayanışma gösterilmesi mecburidir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Karayipler’deki Haiti sık sık siyasal ve ekonomik kriz nedeniyle yaşanan ayaklanmalarla gündeme gelen bir ülke. Kaderi, aynı adayı paylaştığı komşusu Dominik Cumhuriyeti’nden oldukça farklı olagelmiş Haiti aynı zamanda dünyanın en yoksul ülkelerinden. Şimdi ise çete savaşlarını önleme gerekçesiyle ülkeye yabancı ülke askerlerinin çağırılmasına karşı halkın protestoları söz konusu.

Peki ama neden Haiti, Amerika kıtasının en bedbaht yeri olarak tanınıyor? Neden bu ülke sürekli yoksulluk, açlık, çete savaşları, göç, askeri müdahale, darbe, suikast, çevresel felaketler ve barınma sorunlarıyla gündeme geliyor? Başarılı bir köle isyanıyla bağımsızlığını Fransız Devrimi'nden hemen sonra kazanan bu ülkenin şahsına münhasır geçmişi, bugün yaşananlara dair pek çok şey anlatıyor.

FRANSA’YA KÖLELİK TAZMİNATI; ABD’NİN İŞGAL ROTASI

Eski bir Fransa sömürgesi olan Haiti, dönemin en zengin kolonilerden birisi. Köle ayaklanmasıyla birlikte bağımsızlığını kazanmış olsa da Haiti’nin kendi deneyimini kendi başına yaşaması pek mümkün olmaz. Çünkü Fransa, bağımsızlığın kelimenin tam anlamıyla bir faturasını çıkartır ve Haiti astronomik bir rakam ödeme durumunda kalır: Ticaret ambargosunun ardından Fransa’nın savaş gemileri 1825 yılında Haiti’ye doğru dümen kırar ve ‘köle kaybı ve köle kolonisinden dolayı yaşanan zararın tazminini’ bu yolla dayatır. Onlarca yıl süre boyunca Haiti yönetimi Fransa’ya ‘borç’ değil; ‘bağımsızlık bedeli’ öder. Bu rakam günümüzün hesabıyla yaklaşık 21 milyar dolara denktir. Ödemeleri ise uzun süreli bitek tükenmek bilmeyen ABD işgalleri ve darbeler izler…

Haiti’de seçimler uzun bir süredir erteleniyor. Ülkenin eski Cumhurbaşkanının suikast sonucu ölmesi nedeniyle ülkenin başına ‘geçici’ olarak geçen Ariel Henry, ABD ve müttefiklerinin desteğiyle keyfi olarak yabancı askeri güçleri Haiti’ye davet ediyor. Meşruluğu sorgulanan bir ismin çağrısı ise işgal olarak değerlendiriliyor.

KAOSTAN FAZLASI

Batı medyasının Haiti’de yaşananları basitçe ‘kaos’ olarak yansıtıyor. Çözüm ise askeri müdahale gibi lanse ediliyor. Haitililer ise çetelerin doğrudan ABD kaynaklı (1) sorunlarla ilişkili olduğunu, geçmişte olduğu gibi işgalin buna bir çözüm olmayacağını savunuyor. Oysa sorunun sosyoekonomik kökleri her zamankinden daha açık bir şekilde kendini gösteriyor. ABD, Henry yönetiminden, petrole devlet desteğini kesmesini talep ediyor.

İşte bu sessiz işgale kulak vermek için Haitili gazeteci Jackson Jean ile konuştuk. Jean, çetelerin barışçıl göstericilere karşı kullanılırken yabancı güçlerin aynı ‘hassasiyete’ sahip olmadığını söyledi “tamamen jeopolitik ve insancıl yaklaşımla hiçbir ilgisi yok” dedi.

‘BİZİM KRİZ DEDİĞİMİZ ŞEYE ONLAR FIRSAT DİYOR’

Haiti uzun bir süredir çeşitli krizlerle gündeme geliyor. Deprem ve sel gibi çevresel felaketlerin yarattığı yıkıma bir de darbeler, ayaklanmalar ve neredeyse ‘olağan’ hale gelmiş ekonomik kriz ekleniyor. Sizce bu bir ‘talihsizlik’ mi? Yoksa sorunun temeli, talihin ötesinde mi?

Dünyadaki her ülke gibi Haiti de doğal afetlerle ya da dönemsel krizlerle karşı karşıyadır. Sorun, krizlerin nedenleridir ya da neden kendimizi sürekli kriz sarmalının içerisinde bulduğumuzdur. Demokrasinin buradaki doğuşundan bu yana ülkede yaşanan siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerin hepsi, uluslararası müdahalenin, egemenlik ihlallerinin ve Haiti halkının kendi kaderini tayin hakkının ürünüdür.

Tekrar eden darbeler (Örneğin 1991, 2004 yıllarında yaşananlar), silahlı çetelere sağlanan finansman ve silahlandırılmaları, kamu şirketlerinin özelleştirilmesi… hepsi aslında ABD, Kanada ve Fransa tarafından yönetiliyor. Bu bilinen bir gerçek. Kolayca kanıt olarak sunabileceğimiz arşivler, tanıklıklar ve belgeler var.

Sözün özü, ülkede yaşanan krizlerin kısır döngüsünü kırabilmek için önce yabancı ülkeleri kendi toplumsal işleyişimizden soyutlamamız gerekiyor. Aksi takdirde daimi bir işkenceye uğrama riski bulunuyor. Çünkü bizim kriz dediğimiz şeyi, onlar fırsat olarak adlandırıyor.

Jackson Jean
‘ÇETE ENDİŞESİ JEOPOLİTİK, İNSANCIL DEĞİL’

Haiti’de çok uzun süredir devam eden bir sokak hareketine rastlıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan ayaklanmanın gelişmesini düşündüğümüzde tarihsel olarak göze almamız gereken hangi noktalar var? Ülkenin bağımsızlığını kazandığı ayaklanmadan bu günlere birbiriyle fazlasıyla ilişkili bir çizgiye rastlıyor muyuz?

Aslında bakarsanız Haiti’de yüzyıllardır gerçek anlamda bir ayaklanma yaşanmadı. Sadece uluslararası emperyalistler tarafından, Haiti topraklarındaki varlıklarını haklı çıkartmak için düzenlenen bazı senaryolardan bahsedebiliriz.

Yirminci Yüzyılın başlarında Amerikalıların Haiti’yi işgal etme gerekçelerinden bir tanesi ülkedeki iç savaştı. Piquets (Güneyli milisler) ve Cacos (Kuzeyli Milisler) arasındaki sözde savaş. Bugün baktığımızda 1910’larda ABD’de hâkim olan “Amerika, Amerikalılar içindir” sözüyle bilinen Monroe’nin emperyalist doktrinin gerçek neden olduğu konusunda hemfikir bir tarih okuması görüyoruz. ABD, 1910’lu yıllarda neredeyse tüm Latin Amerika ülkelerini işgal etti ve her işgale farklı bir bahane buldu.

Yine ABD’nin işgalleri üzerinden gidersek eğer 1991 döneminde Jean-Bertrand Aristide'nin ayrılmasıyla sona eren çatışmalar da bir senaryoydu. Pentagon'un gizliliği kaldırdığı belgelerden ABD'nin aynı anda iki tarafı da finanse ettiğini görüyoruz.

Bu gibi senaryolar hep ‘ilerici’ veya ‘solcu’ bir hükümetin varlık gösterdiği durumlarda ya da insanların bir şeyleri sarsmak üzere olduğu bağlamlarda ortaya çıkar. Mesela biraz daha eskiye gidelim... Dönemin Cumhurbaşkanı Nord Alexis [1902-1908] tarafından başlatılan “Birlik Süreci”nden birkaç yıl sonra ülkede ABD’lilerin başrolü oynadığı şiddetli bir siyasi istikrarsızlık yaşandı. Birlik Süreci’nde başlatılan davalarda, içlerinde yabancıların da olduğu pek çok oligark ve yozlaşmış siyasetçi yargı karşısına çıkartılmıştı ve borçların ödenememesi gündemdeydi. Beş yıl sonra ABD, ülkeyi işgal etti.

Daha sonra 1950'lerde, geçtiğimiz yüzyılın en ilerici Haiti Cumhurbaşkanı Dumarsais Estimé’ye karşı bir darbe düzenlendi. Birkaç yıl sonra, 1957'de ise ABD tarafından desteklenen ve 1986'da sona erecek olan bir François Duvalier diktatörlüğü başlamış oldu.

Ülkenin demokratikleşme sürecindeki ilk cumhurbaşkanı Aristide’ye karşı 1991’deki darbelerle birlikte 2002’ye kadar sürecek bir siyasi kriz doğmuş oldu. Aristide, emperyalist güçlerden sömürgeci tarihin tazminatını talep ettiği için 2004'te seçimle iktidara geldi ve 2004'te kendisine karşı bir darbe daha düzenlendi. O zamandan beri emperyalist güçleri arkasına almadan seçimleri kazanabilen bir cumhurbaşkanına sahip olmadık. Bu durum silahlı çetelerin şiddeti ve 2017’ye kadar devam eden Haiti’deki Birleşmiş Milletler askeri varlığı ile sadece daha kötüye gitti.

Bugün gözlemlediğimiz silahlı çeteler arasındaki çatışmalar dikkat dağıtıcıdır. Haiti’ye 90'lardan beri silah ambargosu uygulanıyor. Polis güçleri bile Kanada'nın izni olmadan küçük bir silah dahi satın alamaz. Öyleyse bu Amerikan marka savaş silahları nereden geliyor?

Haiti'deki çetelerin tarihi giderek daha açık hale geliyor. Haiti’deki askeri görevler ne zaman ki sona geliyor, o zaman güvenlik sorunu peyda oluyor. Amerikalıların yeri geldiğinde sosyal adalet, egemenlik ve ‘Haiti krizine Haitililerin iyiliği için Haitili bir çözüm’ talep eden barışçıl göstericilere karşı kullanmaktan geri durmadığı çeteler, yabancı askeri güçlerin bahane olarak gösterdiği çeteler birbirinin aynısı. Bu yabancı ‘endişenin’ tamamen jeopolitik olduğu ve insancıl yaklaşımla hiçbir ilgisinin olmadığı apaçık görülüyor.

‘AMAÇ HAİTİ’NİN RUSYA VE ÇİN’E YAKLAŞMASINI ENGELLEMEK’

Haiti'ye emperyalist müdahaleyi meşrulaştırmak için yoğun bir propaganda kampanyası yürütüldüğünü görüyoruz. ABD askeri uçaklarının Haiti'ye indiğini gördük. ABD ve Kanada Haiti'de ne yapmaya çalışıyor? Bugün nasıl bir çıkar söz konusu?

Haitililer için Haiti 2004’ten beri işgal altında, öyle ki bugün BM’nin askeri varlığı yok çünkü Hatililer tarafından sürüldüler. Bölgesel ve küresel bağlamda Haitililer, ilerici bir politikayı destekleyen siyasi süreci işletmek istiyorlar.

Rusya’ya uygulanan yaptırımlarla birlikte petrol fiyatları üçe katlandı. Haitililerin yüzde 60’ı işsiz (yurtdışındaki ailelerine bağımlılar) ve petrol de tüm ürünlerin fiyatlarındaki artışı ifade eden ve insanların satın alma gücünü azaltan bir kesişim noktası. Öte yandan ABD hükümeti Ariel Henry’den Haiti’nin tek gerçek devlet desteği olan petrol sübvansiyonlarına son vermesini istiyor. Ariel, 2010'dan beri BM güçleri tarafından emperyalistlerin çıkarlarını halkın aleyhine olacak şekilde korumak için yaratılan aşırı sağcı bir rejimin ürünüdür.

Latin Amerika halkları da bir bütün olarak aynı uygulamanın mağduru. Dolayısıyla tıpkı Latin Amerikalılar gibi Haitililer de solcu, ilerici ve sosyal adalet politikalarına başvurmayı tercih ediyor. Bu da geleneksel emperyalist güçler için bir tehlike demek. Bu yüzden yüzyıllardır empoze ettikleri sömürgeci modeli korumak ve ‘yeni sömürgeciliği’ empoze etmek için propaganda ve askeri güç de dahil olmak üzere tüm araçları kullanmaktan çekinmiyorlar. Amaç aynı zamanda Haiti’nin Rusya ve Çin ile işbirliğine yönelmesini engellemek.

Haiti’yi bu anlamda stratejik olarak önemli kılan nedir?

Haiti’nin yer altı zenginlikleri, ABD Hazine Bakanlığı’nın petrol ve maden rezervuarı gibi görülüyor. Haiti’ye bağlı Navasse Adası’nda bugün kanser tedavisinde kullanılan bir ürün olan ‘guano’ üretiyor. Ada, zaten ABD tarafından ele geçirildi.

Bilindiği üzere çağımızda lityum ve iridyum gibi altyapı zenginlikleri teknolojinin geleceği olarak görülüyor. Haiti bu madenler için bir hazinedir. Yani evet, mevcut saldırı jeopolitik temellidir ve doğal kaynaklarla ilişkilidir.

‘DİĞER EZİLEN HALKLARIN DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ VAR’

Şu anda birçok yerde ‘Haiti’den elinizi çekin’ kampanyası yürütülüyor. Haiti'deki eylemlerin ana dinamiklerinden biri ABD karşıtı duygular mı? Eylemlerden yansıyan görüntülerde pek çok Rusya bayrağına da rastladık. Haiti'deki sürecin nasıl gelişeceğini düşünüyorsunuz?

Rusya, Çin ve Haiti Devrimi’nin kızıl-kara bayrağının eylemlerdeki varlığı, bahsettiğiniz duygunun en güçlü sembolüdür. Anglosaksonların ve Batı’nın şu anki düşmanının Rusya ve Çin olduğunu bilen Haitililer kendilerini de bu cephede konumlandırıyor. ABD karşıtı söylem oldukça yaygın, zaten gösterilerin hedefinde de Fransa, ABD, Kanada büyükelçilikleri ile BM ofisleri vardı.

Bu durum ancak halk 1991’de olduğu gibi kendi liderlerini kendi seçebileceği zaman durabilecek bir süreç. O gün bugündür halk siyasetin dışına itildi. Irkçılığa ve Batı’ya karşı konumlanma ile tarih, halkın temel motivasyon kaynağıdır.

Eklemek istediğiniz başka bir nokta var mı?

Haiti halkının mücadelesi, emperyalizmin küresel gündemine karşı bir mücadeledir. Bu nedenle diğer ezilen halkların da Haiti halkıyla dayanışma göstermesi mecburidir. Herkesi kendi çıkarına göre kullanmak isteyen ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen bu yıkıcı sistemi ortadan kaldırmanın en kesin yolu budur.

1) Ülkenin sosyal ve siyasal yapısına ABD müdahalesini bir kenara bırakıp sadece çete gündemine yoğunlaşsak dahi oldukça ilginç bağlara rastlıyoruz. Ağustos ayında Bloomberg, Haiti’deki çetelerin silahları ABD’nin Florida eyaletinden edindiğine dair bir haber yayınladı. https://www.bloomberg.com/news/articles/2022-08-17/us-sees-surge-in-haitian-gangs-smuggling-guns-from-florida