YAZARLAR

#HADİ: Hak, Adalet, Demokrasi için….

Sanırım hatamız, karşımızda bu talepleri işitip anlayacak, kamu yararı adına hareket geçecek bir güç varsayıyor olmamız. Oysa artık o gücün yeri boş, bomboş.

Bir aya yakındır yazamadım. Bu arada akla zarar ne çok şey yaşadık yine. Sedat Peker videolarıyla sarsıldık. Bir şeylerin yolunda gitmediğini, diz boyu yolsuzluğa, arsızlığa, pisliğe batmış olduğumuzu biliyor olsak da bunları bir kez de faillerden birinden dinlemek alt üst ediyor. Videoları izlerken kullanılan dil, seçilen simgeler, anlatıcının beden dili tüylerimi ürpertiyor. Duyduğum her yeni ayrıntıyla en tepesinden başlayarak bütün sistemi ele geçiren, tepeden tırnağa yeniden yapılandırdıkları devleti neredeyse bir suç örgütüne dönüştürmüş bu şebekeden hemen şimdi kurtulmak için harekete geçmemiz gerektiğine inancım pekişiyor. Yoksa hep birlikte enkaz altında kalacağız.

Hangisi daha vahim? Türkiye’nin altına konulan dinamitin fitilinin çoktan yakılmış olduğunun farkına varabilmemiz için bir suç örgütü liderinin ortaklarına sinirlenip köprüleri atmaya karar vermesini beklemiş olmamız mı? Yoksa ifşalarla ortaya dökülen kirli ilişkilerin doğrudan devletin sağladığı imkanlarla derinleştiğini apaçık görmemiz mi? Yoksullaşmış insanlar olarak elden ele geçen çantalar dolusu paraların, gözümüzün içine bakarak söylenen yalanların, sırtımızdan yasadışı yollarla edinilen hayal bile edemeyeceğimiz büyüklükteki servetlerin böyle pervasızca anlatılmasıyla biraz daha aşağılanmamız mı? Yönetim erkini oylarımızla teslim ettiğimiz politikacılar, iktidarın kendilerine sağladığı olanakları, çıkarlarını temsil ettikleri varsayılan halkın yararına kullanmak yerine, kendilerinin, ailelerinin, yakın çevrelerinin zenginleşmesinin aracına dönüştürmüş. Bununla yetinmeyip bu çıkar ilişkilerini, edindikleri serveti ve gücü kalıcı kılmak, sürekliliğini sağlamak üzere bir hukuk da yaratmış durumdalar. Tek adamı merkeze alan otoriterliğin hukuku, bu merkez etrafında örülen bütün ilişkileri sağlamlaştırmak, korumak, sürekliliğini güvenceye almak için fazlasıyla elverişli görünüyor.

Yalnızca hukuk değil. İdeolojik bir kılıf da hazırda hemen el altında. Ağır Türkçülüğün keskinleştirdiği bütün farklar, toplumsal ilişkilerin kırılganlığını artırıyor. Milliyetçilik, muhafazakarlık, dincilik, Turancılık, Türkçülük zemininde inşa edilen ideolojik bağlam, birbirine düşmanlaşmaya hazır, kışkırtılmış, diken üstünde, her an parçalanabilecek bir toplumdan başka bir şey vaat etmiyor. Her yolsuzluk, her hukuksuzluk, her haksızlık, her adaletsizlik, her eşitsizlik, bu ideolojik bağlam içinde boğuluyor; hak, adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi taleplerini ne kadar yüksek sesle dile getirsek de sesimiz işitilmiyor. Sanırım hatamız, karşımızda bu talepleri işitip anlayacak, kamu yararı adına hareket geçecek bir güç varsayıyor olmamız. Oysa artık o gücün yeri boş, bomboş. İktidar olduğunu varsaydıklarımız iktidarın yerini çoktan boşaltıp gitmişler. Başka bir yerdeler, bize bakmıyorlar, bize kulak vermiyorlar. Şimdi bu taleplerimizi bizzat kendi gücümüzle gerçekleştirmenin zamanı. O yok-güce seslenerek işitilmeye çalışmak artık anlamsız. Kendi sesimizi şimdi ancak biz işitebiliriz. Taleplerimizi gerçekleştirmek için yeni bir hukuk, yeni bir sözleşme, yeni bir toplum kurmalıyız. Elele, hep birlikte… Başka yolu yok!

#Hadi.

Hak, adalet, demokrasi için…


Nur Betül Çelik Kimdir?

Ankara’da doğdu ve yetişti. 1978’de Cebeci Kampüslü oldu, 1986 yılında asistan olarak girdiği Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinden Barış Akademisyeni olduğu için 7 Şubat 2017 tarihli 686 no.lu KHK ile haksızca ihraç edilişine kadar da öyle kaldı. Yükseköğretim Kurulu bursuyla gittiği İngiltere Essex Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden, 1996 yılında, “Kemalist Hegemony: From Its Constitution to Its Dissolution” başlıklı teziyle doktora derecesini aldı. Kemalizm, hegemonya, söylem kuramları, politik ontoloji alanlarında makaleleri, İdeolojinin Soykütüğü I: Marx ve İdeoloji başlıklı bir kitabı var. Ayrıca Ernesto Laclau’nun Popülist Akıl Üzerine başlıklı kitabını çevirdi. Metodoloji, bilim felsefesi, postyapısalcılık, ideoloji kuramları, söylem kuramları, siyasal düşünce alanlarında çok sayıda ders verdi. İhraç sonrasında ADA (Ankara Dayanışma Akademisi) Kitaplığı bünyesinde iki arkadaşıyla birlikte Türkiye Siyasetinde Popülizmin İzini Sürmek başlıklı bir kitap çalışmasının hazırlıklarını sürdürüyor.