Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın: Barış ısrarla talep edilmeli

2020-2021 adli yılı açılışı nedeniyle Diyarbakır Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Baro Başkanı Cihan Aydın, Tahir Elçi davasının 21 Ekim'de yapılacak ilk duruşmasına çağrı yaptı. Aydın, "Türkiye, geçmişte denediği, başarıya ulaşmasa da önemli birikim ve kazanımlar elde ettiği barış arayışlarına acilen geri dönmelidir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - 2020-2021 adli yılı açılışı dolayısıyla Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması düzenlendi. Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, soysal hukuk devleti ilkesinden gittikçe uzaklaşıldığının altını çizdi.

Aydın, “2020-2021 adli yılı bugün itibariyle COVİD-19 salgının etkisiyle başladı. Bu salgın adli, idari ve hukuksal alanda birçok krizi de beraberinde getirdi. Yoksullukla mücadele eden milyonlarca insan, artık açlıkla karşı karşıya. Sosyal devlet ve hukuk devleti ilkesinden ne kadar uzaklaştığımızı da bir kez daha gözler önüne serdi” ifadelerini kullandı.

ELÇİ DAVASINDA CEZASIZLIK ENDİŞESİ

Konuşmasında Tahir Elçi cinayeti soruşturmasına değinen Aydın, hazırlanan iddianamenin, davanın cezasızlık ile sonuçlandırılabileceğine ilişkin derin bir endişe uyandırdığını ifade etti. Aydın, şunlar söyledi:

"Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olaydan 4 yıl 4 ay sonra hazırlanan iddianamede, 3 polis memuru ve bir örgüt üyesi hakkında iddianame düzenlenmiştir. Ağır ceza mahkemesine sunulan ve mahkemece kabul edilen iddianame hukuk tekniği açısından son derece sorunludur. Nitekim olay sırasında mahallinde bulunan ve Tahir Elçi’nin öldürüldüğü yere göre en net atış açısına sahip olan polis memurları şüpheli olarak belirtilmiş, aynı şekilde olay sırasında iki polis memurunu öldürdükten sonra olay mahallinden koşarak geçen ve Elçi’nin öldürüldüğü yere doğru herhangi bir atışları tespit edilemeyen örgüt mensubu da bu cinayetten sorumlu tutulmaktadır. Bu iki farklı olayın tek bir iddianame üzerinden hazırlanılması Tahir Elçi’nin faillerini aklama niyeti taşıdığını, Tahir Elçi cinayetinin üstünün örtülmeye çalışıldığını ve davanın cezasızlık ile sonuçlandırılabileceğine ilişkin bizlerde derin bir endişe uyandırmıştır. Diyarbakır Barosu, yargı mercilerinin tutumu her ne olursa olsun, Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması ve faillerin cezalandırılması için mücadelesini aynı kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir. Bu vesile ile tüm dostlarımızı ve meslektaşlarımızı bu davanın 21 Ekim 2020 tarihinde yapılacak olan ilk duruşmasına çağırıyoruz.”

‘AYTAÇ ÜNSAL TAHLİYE EDİLMELİ’

Geçtiğimiz günlerde adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunda vefat eden ÇHD üyesi avukat Ebru Timtik’e ilişkin değerlendirmelerde bulunan Aydın, halen ölüm orucunda olan avukat Aytaç Ünsal’ın tahliye edilmesini istedi. Aydın, “Adli Tıp Kurumu’nun cezaevinde kalmasının hayati tehlike arzedeciği yönündeki raporuna rağmen Ebru Timtik, tahliye edilmemiş, bir hastanenin mahpus koğuşunda yaşamını yitirmiştir. Buradan bir kez daha sesleniyoruz; Ebru’yu kaybettik ama aynı taleple ölüm orucunda olan Av. Aytaç Ünsal yaşamalıdır. Bizler baro olarak Ebru ve Aytaç’ın yargılama süreçlerindeki onlarca hukuksuzluğa tanıklık ettik. Bu hukuka aykırılıkların giderilmesi için elimizden gelen çabayı gösterdik, göstermeye devam edeceğiz. Bu nedenle Meslektaşımız Aytaç’ı kendisini ölüme götürecek bu eylemini sonlandırmaya, başta Yargıtay olmak üzere tüm yetkilileri de meslektaşımızın adil yargılama yönündeki talebini karşılaya ve Aytaç’ın derhal tahliyesine karar vermeye çağırıyoruz” şeklinde konuştu.

DEMİRTAŞ VE KAVALA SİYASİ AMAÇLA TUTUKLU

“Türkiye yargısı son birkaç yıllık pratiği ile tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş, keyfi ve adil olmayan yargılama sistemi, savunma hakkının kısıtlandığı, yargının kendisinin bir kriz haline geldiğini göstermektedir” diye devam eden Aydın, Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını talep etti.

“Doğal yargıç güvencesi ve hukuki güvenlik hakkı tümden ortadan kalkmış, toplumun muhalif kesimleri bizzat yargı eliyle evrensel hukuk ilkelerine aykırı yol ve yöntemlerle soruşturma ve kovuşturmaya uğramakta, hapsedilmektedir” diyen Aydın, şunları söyledi: “Yargılamalar, suç ve delil kavramından öte, siyasal gündem ve iktidar erkinin etki ve baskısıyla şekillenen, asıl amacı suçla mücadele değil, siyasal ikbali korumak olan kaotik bir duruma tekabül etmektedir. Temel hak ve hürriyetlerin ihlali, kesinleşmiş yargı kararlarına karşın iç hukuk pratiğinde giderilmemekte, aksi yöndeki keyfi uygulamalarda ısrar edilmektedir. AİHM,  aynı zamanda Baromuz üyesi olan meslektaşımız Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında, tutukluluk halinin siyasi amaçlarla verildiği ve sürdürüldüğünü belirtmesine rağmen her ikisinin de tutukluluk hali iktidarın müdahaleleriyle devam ettirilmektedir. Bu hukuksuzluğa son verilmeli, Demirtaş ve Kavala derhal serbest bırakılmalıdır.”

PANDEMİ SÜRECİ AVUKATLARI DA ETKİLEDİ

Pandemi sürecine de değinen Aydın, “Dünya genelinde yaşanan COVİD-19 pandemisi nedeniyle, yargı süreçleri uzun süre durdurulmuş, meslektaşlarımızın avukatlık faaliyetleri ciddi oranda sınırlanmıştır. Meslektaşlarımız gerek pandemi gerekse de işsizlik nedeniyle ekonomik krizden ciddi oranda etkilenmiş, büro giderleri, SGK primleri, vergilerin ödenmesinde ciddi sıkıntılar yaşamışlardır. Avukatlar için kamu bankaları başta olmak üzere bankların pandemi sonrasına ötelenmiş, düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkanları tanınması, SGK ve vergi borçlarının pandemi etkisinin devam ettiği sürece ertelenmesi hususlarında tedbirler alınmalıdır. Angarya niteliğinde olan CMK ödemeleri en azından asgari ücret tarifesi düzeyine çıkarılmalıdır” dedi.

AVUKAT SAYISINDA ORANTISIZ ARTIŞ VAR

Avukatların yaşadıkları mesleki sorunları hakkında da konuşan Aydın, “Meslek sorunlarımızın ana kaynağını oluşturan bir diğer problem de avukat sayısında her geçen gün, orantısız bir artış yaşanmasıdır. Zira Türkiye'de 87’si devlet ve 45’i vakıf üniversitesi olmak üzere, toplamda 132 hukuk fakültesi bulunmaktadır. Türkiye’nin ekonomisiyle ters orantılı bu artış sonucunda genç meslektaşlarımız ofis açamamakta, işçi avukatların sayısı artmakta, birçok meslektaşımız asgari ücretin de altında ücretlerle çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu kriz sarmalından çıkmanın tek yolu hukuk fakültelerinin sayısı hızla azaltılması ve kontenjanların da düşürülmesidir" dedi.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ UYGULAYIN’

Aydın, kadına karşı şiddeti önleme konusunda büyük bir öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi’nden, gerçeklikten uzak manipülatif gerekçelerle çıkma tartışmalarının yapıldığını belirtti.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında, temel hak ve özgürlükler konusunda yaşanan kısıtlamalara da işaret eden Aydın, "Hukuka aykırı bir şekilde tutuklanan belediye başkanları derhal serbest bırakılmalı ve görevlerine iade edilmelidir" dedi.

‘BARIŞ ISRARLA TALEP EDİLMELİDİR’

Aydın konuşmasının sonunda Kürt sorununa ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu ve şunları söyledi:

“Ülkemizin asırlık sorunu olan ve bir türlü çözme noktasında irade ortaya konulamayan ve can yakmaya devam eden Kürt Meselesindeki çözümsüzlük ve güvenlikçi bakış açısının üretmiş olduğu şiddet, toplumsal alana da taşımıştır. Bu güvenlikçi paradigma, şiddeti kutsamakta ve çözümsüzlüğü tek yol olarak ortaya koyarak, barış içinde bir arada yaşama fikrinden her geçen gün daha da uzaklaşmamıza neden olmaktadır. Yıllardır binlerce insanımızın ölümüne ve ekonomik kayıplara neden olan, temel hak ve özgürlüklerin askıya alınmasına gerekçe gösterilen bu çatışmaya son verilmelidir. Geçen yıl yine bu alanda, adli yıl açılışında söylediğimizi bir kez daha yineliyoruz. Türkiye, geçmişte denediği, başarıya ulaşmasa da önemli birikim ve kazanımlar elde ettiği barış arayışlarına acilen geri dönmelidir. Bu dönemin en önemli kazanımlarından biri, hiç şüphesiz Kürt Meselesinin şiddet dışı araçlarla çözümü konusunda toplumda yarattığı umuttur. Küllenmiş bu umudu yeniden canlandırmak için çözümün tarafları, Kürtlerle, yaşadığı coğrafyaya bakılmaksızın eşitlikçi ve özgürlükçü bir yöntemle birlikte yaşamanın koşullarını yaratmalıdır. Silahsızlanma da dahil tüm şiddet araçlarını dışarıda tutan bu paradigma, yaşamın her alanını esir alan bu şiddet, kriz ve kaos halinden kurtulmanın yegane yoludur. Temel amaç toplumsal barıştır. Barış, ısrarla ve inatla talep edilmelidir.” (DUVAR)