İzmir Kent Konseyi Başkanı Işık mültecilerin sorunlarını anlattı: İlk sıradaki sorun 'kayıtsızlık'

İzmir Kent Konseyi Başkanı Seniye Nazik Işık’la çalışmalarını, mültecilerle ilgili hazırladıkları raporu, pandemi sürecinde yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk. Işık, mültecilerin sorunlarının başında 'kayıt' konusunun yer aldığına dikkat çekti: "Kayıtsızsanız, hiçbir resmi kurumdan yardım alamıyorsunuz. Hatta Covid-19 hastası bile olsanız sınır dışı edilme korkusuyla paranızla bile sağlık desteği almaktan kaçınıyorsunuz."

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - İzmir Kent Konseyi’nin seçimli genel kurulu 29 Şubat’ta yapıldı. Başkanlık yarışında 167 oy alan Seniye Nazik Işık, İzmir Kent Konseyi’nin ilk kadın başkanı oldu. Konseyi yeniden İzmir’in STK’ları ile buluşturan Işık, mültecilerin Covid-19 salgını karşısındaki ihtiyaçlarını ortaya koyarak, eksiklikleri gidermek üzere raporlandırılmasına da öncülük etti.

İzmir Kent Konseyi Başkanı Seniye Nazik Işık’la çalışmalarını, mültecilerle ilgili hazırladıkları raporu, pandemi sürecinde yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk.

'BİRLİKTE YÜRÜYEREK BÜYÜMEK VE BÜYÜTMEK İÇİN BURADAYIM'

Başkanlık görevinize başladıktan sonra yaptığınız çalışmalardan biraz bahseder misiniz? 

Pandemi resmi olarak 11 Mart’ta başladı. Bu nedenle biz, yürütmeye seçilen arkadaşlarla 6 Mart’ta dışarıya kapalı toplantı yaptık. Elbette benim de yapmak istediklerimin bir listesi var, ama adaylık konuşmamda da vurguladığım gibi, ben ortak akılla ve birlikte yürüyerek büyümek ve büyütmek için buradayım. Biz bu toplantıda 18 Mart’ta resmi ilk toplantımızı yaparak başlamaya karar verdik ve çalışmalara başladık ki… her şey beklemeye alındı.

Bu nedenle pandemi koşullarında ne yapabiliriz diye fikirler üretmeye başladık. Örneğin, Büyükşehir Belediyesi’nin dijital ekranlarından Covid-19’dan korunma için ne yapmak gerektiğine dair Tabip Odası ile birlikte hazırladığımız bilgilendirmeler dönmeye başladı. İzmir’in en geniş temsil kurumuyuz diye düşünerek valilik bünyesindeki İl Pandemi Kurulu’nda yer almak istedik ve resmi olarak başvurduk. Uzaktan eğitimdeki sıkıntıları Gençlik ve Çocuk Meclisleri'mizle özel bir oturumla görüşüp, çözüm önerileri ve talepleri belirledik.

Nezihe Işık

Bu sırada Büyükşehir Belediyesi Kriz Yönetimi Üst Kurulu kurdu ve bizi de bu davet etti. 6 Nisan’dan bu yana her pazartesi bu kurul teams üzerinden toplanıyor ve çalışıyor. Gerçek bir katılımcılık örneği olan bu kurula konsey olarak bize üyelerimizden, meclislerimizden, çalışma gruplarımızdan süzülüp gelen önerilerle katılıyoruz. Önerdiklerimizi takip ediyoruz. Bize düşen görevleri yerine getirmeye çalışıyoruz.

Örneğin Kırılgan Nüfus Araştırması ihtiyacına dikkat çektik. Tunç Soyer, çerçevesini hazırlamamızı talep etti, 3-4 ayrı toplantı ile akademisyenlerden de destekler alarak hazırlayarak sunduk. Sizin de bildiğiniz gibi, mevcut sosyal politikalarla erişilmesi mümkün olmayan pek çok kesim olduğunu bu dönemde açıkça görmüş durumdayız. Kadına yönelik ev içi şiddetle ilgili önerimiz oldu, Belediye bünyesinde iki özel çalışma toplantısı yaptık. Tunç Soyer, talebimizi olumlu karşılayarak, bütün merkezlerin açık olduğunu, şiddetle karşılaşanların yanında olmaya devam edildiğini vurgulayan bir açıklama yaptı. Bu süreçte evsizleşen kadınlar için de üç yeni barınma merkezi açma çalışmalarına bu sayede başlandı. Yerel bir ekonomik sosyal konsey kurma ve çalıştırma önerimiz de bir anlamda kabul gördü.

'MEVCUT POLİTİKALARLA BAZI KESİMLERE ULAŞMA İMKANIMIZ YOK'

Kent konseyi olarak İzmir’de yaşayan mültecilerin durumu ile ilgili bir rapor hazırladığınızı biliyoruz. Bu raporu hazırlama sürecinde nasıl bir yol izlediniz?

Salgın ihtiyaçların yapısını ve özelliklerini çok etkiledi. Mesela internet üzerinden iletişime erişmek artık bambaşka bir önem taşıyor. Belediyelerimize yansıyan ilk ihtiyaç patlaması hijyen ve gıda ihtiyacındaki artışlardı. Hepimiz salgına hazırlıksızdık ama günlük işlerle geçimini sağlayan ya da resmi kararlarla kapanan işyerlerinde çalışanların özellikle kayıtsız çalışanları ile küçük esnaf birden bire açlıkla karşı karşıya kaldı. Gördük ki mevcut sosyal politikalar ve sistemlerle istesek de bazı kesimlere yeterince ulaşma imkanımız yok. Romanlar, mülteciler ve göçmenler, yaşam şartları ve yaşam şekilleri ile ulaşılması güç kesimlerin başında geliyor. Kriz masası toplantılarında hepimiz mültecilerle ilgili ihtiyaçları parça bölük talepler olarak iletirken, biz de katılımcılığı simgeleyen bir ortak akıl kurumu olarak, konseyin bu konuyu ele alabileceğini fark ettik. Bu konuda çalışma kararı aldık ve başladık. Bizim bu alanda bir meclisimiz, bir çalışma grubumuz yoktu. Bu nedenle yürütme kurulu olarak sorumluluk üstlendik.

Bunun için önce mülteci ve göçmenlerin kendi örgütlerinden ve mülteci ve göçmenlerle çalışan örgütlerden temsilcilere çağrı yaptık. İhtiyaçlar, sorunlar ve çözüm önerilerini konuştuğumuz bir toplantı yaptık. İzmir’de uluslararası kuruluşların da yürüttüğü çalışmalar olduğundan, hemen ardından bu kuruluşların temsilcileri ile toplandık. Sonra bir taslak rapor hazırladık ve bu iki katılımcı grubu bir araya getirerek taslak raporu birlikte değerlendirdik. Bu arada, Kriz Üst Kurulu’na ihtiyaçlar ve çözüm önerilerini bir bilgi notu ile sunduk. Son olarak da rapor taslağımızı belediye ve merkezi idarenin yereldeki birimlerinden temsilcilerle değerlendirip sağlıklı ve doğru bilgilere dayanan bir ortaklaşma sağlamaya çalıştık. Haziran başında raporumuzu kamuoyuna sunduk. 20’den fazla kurum ve kuruluşun katıldığı bu süreç, gerçekten bizim için de çok anlamlı bir deneyim oldu. Bu çalışmayla konseyimizin kamu ve STK’lar arasında gerçekten sağlıklı bir ilişki ve işbirliği yaratabilecek potansiyele ve güce sahip olabildiğini de görmüş olduk. Yani bu deneyimle biz de güçlendik. Bünyemizde de bir çalışma grubu oluştu.

'KAYITSIZSANIZ HİÇBİR RESMİ KURUMDAN YARDIM ALAMIYORSUNUZ'

Hak ve hizmetlere erişimde mültecilerin yaşadığı en önemli sorunlar olarak neleri tespit ettiniz?

Raporumuzda sorunları dokuz başlık altında topladık. Ben bir önem sıralamasıyla kurumlar arası eşgüdümdeki eksiklerin ve mültecilerin kayıtlı olması-olmaması sorununun ilk sırada yer alması gereken sorunlar olduğu kanısındayım. Kayıtsızsanız, hiçbir resmi kurumdan yardım alamıyorsunuz. Hatta örneğin Covid-19 hastası bile olsanız sınır dışı edilme korkusuyla paranızla bile sağlık desteği almaktan kaçınıyorsunuz. Yani kayıt, hak ve hizmetlerin kapısını açan anahtar. Sahadan düzenli bilgi akımı ve bilgi paylaşımı ile hizmetleri düzenlemek elbette her zaman önemli. Sorunu file benzetirsek, koordinasyon olmadığında herkes tuttuğu yerini tarif ediyor, ama fil ortada kocaman cüssesiyle durmaya devam ediyor. Her zaman sorun olan pek çok şey salgınla birlikte çok daha ciddi sorunlara yol açtı. Mesela bilgiye ve hizmete erişimin önündeki en önemli engel bilgisizlik. Bilgiye neyle erişeceksiniz? Türkçe bilgileri okuyamıyorsanız işiniz zor. Kurumlar da salgınla birlikte evden çalışmaya geçerek ancak telefonla ulaşılabilir hale geldiyse işiniz daha da zor. O zaman bilgi kulaktan kulağa, yalan yanlış şeylerden oluşmaya başlıyor; mesela hastaneleri kapalı sanıyor ve gitmiyorsunuz. İnternetiniz ve akıllı telefonunuz olsa da, internetten gıda paketi için başvuru bile yapamıyorsunuz. Yani mülteciler ve göçmenlere hiç değilse Arapça, Farsça ve Kürtçe bilgi sunmak zorunlu.

Yapılan araştırmalar ve doğrudan bu alanda çalışılan kuruluşlardan alınan bilgiler gösteriyor ki mültecilerin çalıştıkları mobilyacılık, ayakkabıcılık ve tekstil gibi imalat işleri, inşaat ve gıda sektörü, atık toplama, tarım ve hayvancılık gibi sektörler pandemi krizinden en çok etkilenen alanlar. Yüzde 80’den fazla oranda kayıtsız çalışıyorlar. Bu ne demek? Salgınla birlikte işsiz ve gelirsiz kalma hali patlama yaptı. Buna karşılık kısa çalışma ve ücretsiz izne ayrılma desteklerinden yararlanma hakkı yok demek. Yani ciddi bir hızla artan işsizlik ve gelir yoksunluğu krizi demek. Ekmeğinizi alamamak, kiranızı ödeyememekle yüz yüze kaldığınız günler demek. Kiranızı ödeyememek evsiz kalmak ya da zaten kalabalık olan çok aileli evleri daha çok aileyle paylaşmaya başlamak demek.

İzmir’de 20 binden fazla mülteci ve göçmen çocuk Milli Eğitim’den yararlanıyor, yani okullu. EBA’ya ve uzaktan öğrenime geçişle birlikte, bu erişime imkan veren TV ve bilgisayarın olmaması, akıllı telefonun veya internetin yetersiz olması hatta olmaması, en önemlisi ebeveynlerin dil bilmemesi, sistem hakkında bilgi ve fikir sahibi olmaması, çocukların eğitimdeki değişiklikle ilişkilenememesi gibi nedenlerle eğitimi yarım kalan çocuk ne kadar, bilmiyoruz.

Ayrımcılık, nefret söylemi ve cinsiyete dayalı ev içi şiddet sorunları gibi sorunların genelde olduğu gibi mülteci ve göçmenler için de arttığını da dile getirmeliyim. Bir de mülteciler de yekpare bütün, birbirinin aynı insanlar değiller. Bu yüzden de, raporumuzda da belirttiğimiz gibi, özellikle sağlık riskleri açısından mevsimlik tarım işçisi mülteci ve göçmenlerle, Harmandalı Geri Gönderme Merkezi gibi özel şartları bulunan yerleşimlerdeki durum hakkında özel raporlar hazırlanmasına ihtiyaç var.

'YAŞAMA HAKKI GIDAYA ERİŞİMLE BAŞLAR HALE GELDİ'

Bütün bu sorunlar ve ihtiyaçlar karşısında sizin çözüm önerileriniz neler?

Bizim ilk önerimiz, mülteci ve göçmenlerin kendi kendilerini temsil eden bir katılımcılıktı. Kriz Üst Kurulu’na bir temsilcinin katılmasını bu nedenle önerdik. İletişim ve koordinasyonun güçlenmesi ikinci önerimiz oldu. Toplantılarda sağlanan anlaşma ile İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’na düzenli bilgi aktaran koordinasyon birimi olarak Sosyal Projeler Şube Müdürlüğü belirlendi. Müdürlüğün kendi içinde uyum çalışma grubunu tekrar topladığını, destek paketlerine –önerdiğimiz gibi- Arapça ve Farsça hastalıktan korunmaya dair broşürlerin eklenmeye başladığını biliyoruz. İl ve ilçelerdeki kamu koordinasyonunun Belediyeler ve STK’larla genişletilmesi için İl Göç İdaresi ile ayrıca çalışma yapılmasını da önerdik.

Bugün yaşama hakkı gıdaya erişimle başlar hale geldi. Mültecilerin destek paketlerinden yararlanmaları ise çok sınırlı kaldı. Yardımların artırılması, mevcut yardımlardan yararlanma şartlarının da biraz esnekleştirilmesi gerek. Kira yardımı gibi yeni destekler de dahil, ihtiyaçlar sadece STK’lar ve duyarlı insanlar eliyle karşılanamaz. Bu kapsamda, uluslararası kuruluşların acil yardım desteklerini artırmaları şart. Ayrıca, özel ihtiyaçları bulunan ve müdahalesi uzmanlık gerektiren engelliler, mevsimlik tarım işçileri, eğitim çağındaki öğrenciler, kadınlar, çocuklar ve Harmandalı GGM’ de bulunan mülteci, sığınmacı ve göçmenler gibi topluluklar için özel çalışma grupları oluşturulmasını da önerdik.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne HİM ve #Bizİzmir üzerinden yapılan destek başvuruları için ilgili web sayfaları ve uygulamalara en azından Arapça ve Farsça formların eklenmesi, telefonla yapılan başvurular için tercüman desteği sağlanması önerilerimizden biriydi. Mültecilerle Dayanışma Derneği başvuru sayfasının ve formların Arapça ve Farsçaya çevrilmesi için yardım sunmayı üstlendi.

Örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hassas durumu bulunan ihtiyaç sahibi mülteci gruplarının haritalandırılması ve acil eylem planı oluşturma çalışmalarını başlatmasını bekliyoruz. Bilgiye erişimi artırmak için kadına ve çocuğa yönelik ev içi şiddet hallerinde başvuru yapılabilecek hatlar ve merkezlere ilişkin bilgileri içeren broşürlerin de ayrıca hazırlanmasını istedik. Çocukların eğitimden uzak kalmaması için ailelerin bilgilendirilmesinden başlayan bir dizi önlemi de İl Pandemi Kurulu ile Milli Eğitim Müdürlüğü ve Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü’nün almasını istiyor ve bekliyoruz.

'MÜLTECİLERE KENDİLERİNİ TEMSİL İMKANI YARATMALIYIZ'

Kent konseyinin katılımcılık ilkesinden hareketle mültecilerin bulundukları şehirlerde hemşehrilik hukuku çerçevesinde karar alma süreçlerine katılımları hakkında düşünceleriniz neler? 

Öncelikle katılımlı kurullarda, karar alma ve uygulama mekanizmalarında kendilerini temsil imkanı yaratmalıyız. Biz bu çalışma sırasında yapılacak çalışmalar için bir ortak bilgi ve iletişim ağı oluşturmak ve birbirimizden öğrenme, birlikte çalışma fırsatını arttırmak üzere bir e-posta grubu kurduk. Düzenli toplantılar yapmaya da başlayacağız. Çünkü bir Mülteciler-Göçmenler Çalışma Grubu kuruyoruz. Ayrıca pandemi sürecinde faaliyetlerini sürdürebilmek ve olağanüstü şartlara uyum sağlamak için çaba harcayan STK’ların kapasite geliştirmelerine destek de önemli. Bir katkı olması için kendi Zoom online toplantı ve eğitim platformumuzu onların da kullanımına açtık.

'STK EVİ GİBİ ÇALIŞMAYI PLANLIYORUZ'

Son olarak önümüzdeki dönemde gerçekleştireceğiniz projelerden söz eder misiniz?

İzmir Kent Konseyi’nin son yıllarda yaşadığı sorunlar nedeniyle tanınırlığı düşmüş durumda. Bu nedenle, bilinirliğimizi, artırmak, STK’larla hemhal olmak, demokratik işleyişimizi güçlendirmek gibi bir dizi işimiz var. Bünyemizdeki kurum ve kuruluşlarla bir dizi toplantı için bir planlama yaptık, yeni çalışma planlarımızı bu toplantılarla geliştireceğiz. Yeni bir mekana taşınmak ve yeni bir kadro kurmak bizim için önem taşıyor. Yeni mekanımızda adeta bir STK evi gibi çalışmayı planlıyoruz.

Bu ay içinde şartları tam olarak bilememekle birlikte, yılın ikinci yarısı için gözden geçirme ve 2021 için hazırlama çerçevesinde iş planlarımızı ele aldık. 2021 büyükşehir ve ilçe belediyeleri açısından stratejik planların revize edilme kararlarının alınacağı yıl. Salgın, bütçeleri altüst etti, öncelikleri değiştirdi. O halde Stratejik Planların gözden geçirilmesi bir zorunluluk. Demek ki biz de buna ciddiyetle hazırlanmalıyız…

Kent Konseyi, İzmir’in ekonomisi dahil nasıl büyüyüp gelişeceğine dair ortak akıl üreten bir uzlaşma zemini olsun istiyoruz. Şehrimizin çok çeşitli sorunu var. Halihazırda kurulu olan çalışma gruplarımız ve meclislerimizle dernek gibi değil, konsey gibi çalışmaya doğru yeni adımlar atmak bu nedenle önemli. Gediz Havzası ile ilgili sorunları ele alacağımız bir çalışmaya başladık. Menderes Havzası, Yarımada ve Bakırçay için de çeşitli çalışmaları sırayla ele alacağız.

Biz yeni meclisler ve çalışma gruplarıyla temsil ve öneri gücümüzü artırmak istiyoruz. O halde ilçelerde kurulu kent konseylerimizle, muhtarlarımızla, kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarıyla, tek tek İzmirlilerle işbirliği ve dayanışma ile çalışmamız çok önemli. Belediye meclisini ve Valiliğin çalışmalarını izlemek, kararlara katılımda yeni yollar üretmek, kararların bilinirliğini ve bilgiye erişimi artırmak gibi çalışmalar yapmak için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Üniversitelerle ilişkimizi güçlendirmek, gençlerle yeni çalışmalar üretmek, dijital ortamda çalışabilmeyi ve katılımı artırmak için gençlerden öğrenmeyi çok önemsiyoruz.