‘Ben olsam dışarı çıkmam ama geliyorlar’

“Salgının Türkiye’de Farklı Kategorilere Etkileri Raporu”na göre en yüksek negatif etkilenen kategorilerin başında yabancı pazaryerleri, kozmetik, otomobil, mücevher ve takı geliyor. Bir kişisel bakım marketi zincirinin mağaza çalışanı kapıdaki kuyruğu göstererek “İlk bir ay çalışmadık ama sonra hep böyleydi” diyor. Nişantaşı’nda bir bilgisayar ve cep telefonu markası mağaza zincirinin çalışanı ise “Ekonomideki kötüye gidiş 20 bin lira para verip telefon alan insanları çok etkileyen bir durum değil. Şu andaki yoğunluk pandemi öncesindeki döneme göre kat kat daha fazla” diye konuşuyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İhtiyaçlar hakkında her söylem nahif bir antropolojiye dayanır: mutluluğa duyulan doğal eğilim antropolojisi. En basit Kanarya Adaları ya da banyo tozları reklamının arkasında parlak harflerle yazılı olan mutluluk, tüketim toplumunun mutlak göndergesidir. Tam olarak kurtuluşun eşdeğerlisidir. Ama böylesi bir ideolojik güçle modern uygarlığın yakasına yapışan bu mutluluk nedir?

Jean Baudrillard- Tüketim Toplumu

Mirgün Cabas’ın hazırlayıp sunduğu “Nasıl Gidiyor Karantina?” podcast yayınının bir konuğu Serdar Kuzuluoğlu’ydu. Sohbetlerinin bir yerinde şöyle dedi Kuzuluoğlu: “Şu dönemde neyi anladık? Tuvalet kağıdı bahar kokulu olmayabilir ama olması iyi bir detay. Olsun da bahar kokulu olmasın…”

Salgının ilk günlerinde İngiltere’de tuvalet kağıdı stoğu yapmak için hani neredeyse birbirini ezecek insanlar bu dönemi anlatan bir belgeselin ilk sahneleri olabilir. Torunlara anlatacaklar için ise ilk burdan başlanabilir ya da emin değilim. Çok daha trajikomik şeyler de geliyor aklıma.

Salgının öğreteceği şeyler olacağı düşünülüyor ve tabii önceliklerin değişeceği tahmin ediliyor. Tarih dediğin tekrarlardan ibaret, ne zaman ders çıkarılmış oysa ki. Covid-19’la can derdine düşmüş insanlık için bir üst model cep telefonunun gerçekten artık bir ehemmiyeti kalmayabilir mi? Tüketici alışkanlıkları değişir mi?

‘ÖRNEĞİN BİR OTOMOBİL FİRMASININ 50 ÇEŞİT MODELİ OLMAYABİLİR’

Deloitte Danışmanlık ekibi tarafından hazırlanan “Küresel Covid-19 Salgını’nın Türkiye’de Farklı Kategorilere Etkileri Raporu”na göre en yüksek negatif etkilenen kategorilerin başında yabancı pazar yerleri, kozmetik, otomobil, mücevher ve takı, ev hizmetleri geliyor.

Teknoloji ve inovasyon gurusu Guy Kawasaki ise MessHorizon canlı yayınında şirketlerin sadeleşeceğini şu sözlerle anlatıyor: “Çok katmanlı bir dağıtım zinciri modeli değişebilir. Aracılar azalabilir. Ürün çeşitliliği azalabilir. Örneğin bir otomobil firmasının 50 çeşit modeli olmayabilir. Aynı şey telefonlar için de geçerli…”

‘BEN OLSAM DIŞARI ÇIKMAM AMA GELİYORLAR’

Yaz ayı ama hava aksi gibi soğuk. Üstümdeki ince bluzla kuyrukta bekleyenler arasındayım. 15 dakika kadar sonra içerdeyim. Kilometrelerce uzaktan poşetinden tanıdığımız bir kişisel bakım marketi zincirinin mağaza çalışanı kapıdaki kuyruğu göstererek “İlk günden beri böyle” diyor. “İlk bir ay çalışmadık ama sonra hep böyleydi. Kimse gelmez sanıyordum ama müşteri azalmadı.”

Bir diğer çalışan ise hüzünlü ama bir o kadar donuk bir yüzle dışarıdaki kuyruğa bakarak “Ben olsam dışarı çıkmam ama geliyorlar” diyor. Konuştuğun insanın mimiklerine uyum sağlama gayretinden ben de benzer bir yüzle dışarıdaki insanlara bakıyorum. Elimde sepet. “Evet, geliyorlar.”

Mağaza içindeki bir müşteri ise acil ihtiyaçtan dolayı orada olduğunu söylüyor ve “ama” diyerek ekliyor: “Ama gelmişken alıyor insan.”

‘GELMESİ GEREKEN ARAÇLAR GELMEDİ ZATEN’

Etiler’de bir oto galeri sahibi ise şunları söylüyor: “Bütün sektörlerde olduğu gibi bizde de yavaşlama oldu. İnsanlar koronodan önceki gibi değil. Alacağı şeyleri ertelemeye başladı. Önünü göremediği için böyle bir durum var. Gelmesi gereken yeni araçlar gelmedi zaten.”

‘TELEFONA 20 BİN LİRA VEREN İNSANLARI EKONOMİDEKİ KÖTÜ GİDİŞ ETKİLEMEZ’

Teşvikiye’de ünlü bir markanın bilgisayar ve cep telefonu mağazasında çalışan kişi yoğunluğun pandemi öncesinden katbekat daha fazla olduğunu hatta ellerinde ürün kalmadığını paylaşıyor:

“Nişantaşı, İstinye Park, Kanyon gibi burjuva sınıfının daha ağırlıkta yaşadığı yerleşim yerlerinde lüks tüketimde çok ciddi bir düşüş olmadı. Anadolu’da ise uzun süre hiç satış yapamadan kapatan mağazalarımız oldu. Şu anda mağazaya belirli bir sayı müşteri kabul edebiliyoruz. Kuyruk oluyor mesela. Birçok ürün elimizde kalmadı. Ekonomideki kötüye gidiş 20 bin lira para verip telefon alan insanları çok etkileyen bir durum değil zaten. Şöyle söyleyeyim: Şu andaki yoğunluk pandemi öncesindeki döneme göre kat kat daha fazla.”

Konuştuğum kişi Gazete Duvar okuyucusu olduğunu da söylüyor. “Burjuvazi” sözcüğünden anlamışsınızdır. Kim olduğunu, sınıfını belli eden sözcükler…

‘TERCİHLER DEĞİŞTİ, TAKI, MÜCEVHER EN SONUNDA GELİYOR’

Kapalı Çarşı esnafından Fatih Pehlivan hem imalat hem satış yapan bir firmanın sahibi. Atölyesinde mücevher tasarımı yapılıyor. Nasıl etkilendiniz sorusuna “Yüzde 100 düşüş var. İş yok. Sıfır” diyerek yanıt veriyor.

“Rica minnet iş yapabiliyoruz. Birisine bir şey lazım olduğunda koca atölyeden bir kişi geliyor. Yapıyor, dönüyor. Önce can sonra canan derler ya… Tercihler değişti. İlk hedef gıda yani beslenme. Öncelikle insan ekmek bulma derdinde. Takı, mücevher en sonunda geliyor. Nükleer saldırı olur, salgın olur zurnanın son deliği böyle şeyler. Firma olarak yurt dışına da satış yapıyorum. Böyle bir şey vuku bulunca gümrükler de kapatıldı. Ne bir talep var ne bir şey. Herkes iş olacak gibi bekleyişte ama ne kadar iyi olacak zaman gösterecek.”