Virüs Türkiye'de diğer ülkelerden daha hızlı yayılıyor

Türkiye'de korona virüsüne karşı alınan önlemlerin yeterli olmadığını söyleyen CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "Salgının henüz başındayız. Türkiye'de salgın diğer ülkelere göre daha hızlı yayılıyor. İktidar işin ciddiyetinin hâlâ farkında değil. İstanbul'da mevcut yoğun bakım ünitelerinde doluluk oranının yüzde 70'lere ulaştı. Bu durumda, en azından İstanbul'da, sokağa çıkmayı engellemek için neden bekleniyor? Herkes sizin gibi kendini saraylarda, köşklerde koruma altına alamıyor, saraydakiler her dört günde bir kendilerine test yaptırırken, saray beslemeleri test kitleriyle sosyal medyada şov yaparken, sağlık çalışanlarımız, milletimiz test yaptırmak için kit bekliyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, "Biz iyilikte yarış olsun diyoruz ama iktidar, belediyelerimizin çalışmalarına taş koymak için elinden geleni ardına koymuyor" dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında telekonferans aracılığıyla gerçekleştirildi. Toplantı sürerken açıklamada bulunan Öztrak, toplantıda yeni tip korona virüsü salgınının seyrini, ülkede alınan ve alınması gereken tedbirleri, salgının ekonomi üzerindeki etkilerini ele aldıklarını belirtti.

Öztrak, bu tür salgınlarda en kritik göstergenin salgının bulaşma hızı olduğunu, Türkiye'de salgının diğer ülkelere göre daha hızlı yayıldığını ifade etti. İstanbul ve İzmir başta olmak üzere hastalığın hızla yayıldığı şehirlerde büyükşehir belediye başkanlarının, sokağa çıkmanın kısıtlanması için iktidara çağrıda bulunduğunu dile getiren Öztrak, iktidarın parça parça ve gecikmeli tedbirlerle hastalığın yayılma hızını kontrol altına alabileceğini düşündüğünü savundu.

Öztrak, 27 gün sonra 30 büyükşehirde ve Zonguldak'da şehre giriş çıkışların durdurulduğunu, 65 yaş ve üzeri vatandaşlara ilave olarak 20 yaşından küçüklerin de sokağa çıkmasının yasaklandığını, market ve pazar yeri gibi kalabalık yerlerde maske kullanımının zorunlu hale getirildiğini söyledi. Öztrak bu tedbirlerin gerekli olduğunu ancak yeterli olmadığını söyledi.

Öztrak'ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

İŞÇİ TAŞIYAN OTOBÜSLER HALA ÇALIŞIYOR: İktidar sorunun önünden gitmek ve sorunu çözmek yerine sorunları geriden takip etmeyi tercih ediyor. Şehirler arası hareketliliğin kesilmesi doğru mu? Doğru. Ancak bir yandan şehirler arası trafiği keserken diğer yandan İstanbul'dan Çerkezköy'e, Çorlu'ya, Kocaeli'ne işçi taşıyan servis otobüsleri hâlâ çalışıyor. Bu da yetmez İstanbul gibi bir metropolde, ilçeler arasında hareketlilik yoğun şekilde sürüyor. İstanbul 15,5 milyonluk dev bir şehir. Bu şehirde kilometrekare başına 2 bin 842 kişi yaşıyor. Dolayısıyla ilçeler arasındaki hareketliliği yavaşlatmadan veya durdurmadan bu devasa şehirde salgınla mücadele etmek mümkün değil.

SARAYDAKİLER 4 GÜNDE BİR TEST YAPTIRIYOR: Salgının henüz başındayız. İstanbul'da mevcut yoğun bakım ünitelerinde doluluk oranının yüzde 70'lere ulaştı. İtalya için Lombardiya neyse, Türkiye için de İstanbul odur. Bu durumda, en azından İstanbul'da, sokağa çıkmayı engellemek için neden bekleniyor? Milletimize 'sen evde otur, iyi olmaya bak, aşın, işin, maaşın benim devletin garantisi altında' dememenin bahanesi ne olabilir Sayın Erdoğan? Herkes sizin gibi kendini saraylarda, köşklerde koruma altına alamıyor, saraydakiler her dört günde bir kendilerine test yaptırırken, saray beslemeleri test kitleriyle sosyal medyada şov yaparken, sağlık çalışanlarımız, milletimiz test yaptırmak için kit bekliyor. Bir kez daha, 'Yanılmışım. Allah ve milletim beni affetsin' dememeniz için bu uyarıları yapıyoruz.

KIRK KATIR MI KIRK SATIR MI SİYASETİ: Sokağa çıkması yasaklanan ancak sigortası olmadan çalışan gençler ne olacak? Onların evine kim ekmek götürecek? 470 bin sigortalı gence, 'sağlığını düşünme, çalış' diyeceksiniz, ailelerinin iaşe ve ibatesini karşılamaktan kurtulacaksınız, sigortası olmadan çalışan 915 bin genci ne yapacaksınız? Tam 'bir kırk katır mı, kırk satır mı' siyaseti. Bu insanlar bugünlerde ne yiyip, ne içecek? Bu insanlara kim sahip çıkacak? Bazı ülkeler işini kaybeden, işletmesi kapanan, sosyal güvencesi olmayanlara nakit desteği, işsiz kalınmayacağı garantisi gibi destekler veriyor. Türkiye'de ise elektrik ve doğal gaz faturalarının evlere gönderilmeye devam edildiği söyleniyor. Bir de gönderilen IBAN numarası var. Bu pandemi sürecinde milletine IBAN numarası gönderip bağış isteyen bir başka Cumhurbaşkanı var mı? Hiç sanmıyorum. Saray vatandaşını borçlandırıyor.

DEVLETİN İÇİNE NİFAK SOKUYORLAR: Biz iyilikte yarış olsun diyoruz ama iktidar belediyelerimizin çalışmalarına taş koymak için elinden geleni ardına koymuyor. AK Parti'nin siyasi çizgisindeyken 25 yıl boyunca bağış toplayan belediyelerin, yönetim bize geçtikten sonra bağış toplamalarına yasak getiriliyor. Hem de kanunsuz bir şekilde. Oysa aynı belediyeler AK Parti'de iken Gazze için, Suriyeliler için pek çok bağış kampanyası düzenledi. Geçmişte, 'yağan yağmurlarda beraberce ıslandıkları' koalisyon ortakları, rahat bağış toplasın da paralel devlet kursun diye kaldırdıkları yasakları, bugün devletin meşru organı olan belediyeleri engellemek için hem de yasaları çiğneyerek yeniden getirmeye kalkıyorlar. Vatandaşın belediyelere yaptığı bağışın yerinde kullanılıp kullanılmadığını Sayıştay zaten denetleyecek yani iddia edildiği gibi 'devlet içinde devlet olma' durumu söz konusu bile değil. Devlet içinde devlet oluyor diyenler, devletin içine nifak sokuyorlar. Belediyelerimizin bağış kampanyalarının Erdoğan tarafından neden yasaklandığını milletimiz çok iyi biliyor. Erdoğan 31 Mart ve 23 Haziran seçim sonuçlarını halen hazmedemedi, her fırsatta mızıkçılık yapmaya devam ediyor.

LÜZUMSUZ HARCAMALARI KESİN: İktidar açıkladığı tedbirlerin üzerine, adı var kendi yok bir 100 milyar lira yazdı. Bu yapılanın işin ciddiyetinin hala farkında olunmadığını gösteriyor. İktidarın bütçede manevra alanı bırakmadığını artık sağır sultan biliyor. Dolayısıyla hem salgınla hem de salgının ekonomi üzerindeki olumsuz etkileriyle mücadelenin finansmanı meselesi önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Harcamalar arasında bir öncelik sıralaması yapıp lüzumsuz harcamaları kesmek önemli. Biz bu konuda pek çok öneride bulunduk. Para basılırsa, mutlaka salgınla ilgili tedbirler için harcanmalı. Bunun enflasyon üzerinde kalıcı etki yaratmaması için de parasal genişlemeden çıkış stratejisinin mutlaka ortaya konması gerekiyor. Tüm bunlar dört başı mamur orta vadeli yeni bir programla yapılabilir. Türkiye'nin teknik olarak güçlü, dört başı mamur bir ekonomik programa acilen ihtiyacı var. Bunun hızla hazırlanması gerekiyor. Tabii bu programın başarılı olabilmesi için de program üzerinde toplumun tüm kesimlerinin geniş mutabakatının sağlanması şart. Bu nedenle Ekonomik ve Sosyal Konseyin de derhal toplanması gerekiyor.

'GİDERLERİ BAKKAL DEFTERİNE YAZILIYOR'

Öte yandan Denizli'nin Çal ilçesi Denizler Mahallesi'nde karantina başlatıldığına işaret eden Öztrak, burada vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanıp sonra ödenmek üzere bakkal defterine yazıldığını ileri sürdü. Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nun 83. maddesinde "karantinaya alınan kişilerin ve ailelerinin giderleri, devlet tarafından karşılanmalıdır" ifadesinin yer aldığını söyleyen Öztrak, "Yasa 'karantinaya alınanların giderini karşılayın' diyor, siz bakkalın borç defterine giderleri yazdırıyorsunuz" dedi. (AA)