'Gelecek hedefim para kazanıp borç ödemek'

Üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğu KYK’nın verdiği 500 TL krediyle geçiniyor. Bir de mezun olduktan sonra ödemek üzere devlete borçlanıyor. Şimdiden kiminin 13 bin TL, kiminin 28 bin TL borcu var. Okuldan sonra borcu ödemek, eğitim sürecinde geçinmek için çalışmak zorundalar. Çalışan bir öğrenci, “İş sürekli, eğitim part-time haline geliyor. Okul uzuyor” derken, bir diğeri, “Eskiden ‘oku kendini kurtar’ derlerdi, şimdi okumak lüks haline geldi” diyor. Öğrencilerin kariyer hedefi, hayaller değil para kazanmak üzerine kurulu, ortak hedef ise yurtdışına gitmek.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi 20 yaşındaki Sibel Ünli’nin sosyal medyada "Yemekhane kartımda para kalmamış, sadece bir liram var" paylaşımının ardından cansız bedeninin Samatya Sahili’nden çıkarılması gözleri üniversite öğrencilerinin yaşam koşullarına çevirdi. İşsizliğin, derinleşen yoksulluğun buna paralel olarak yaşanan umutsuzluğun ve çaresizliğin gelecek endişesine yol açtığı öğrenciler, eğitim süreçleri boyunca karşılaştıkları ekonomik sorunları, mezun olduktan sonra yaşadıkları iş kaygılarını anlattı.

KARŞILIKSIZ BURS MİLLİ PİYANGO TUTTURMAK GİBİ

Ailesinden farklı bir kentte üniversite okuyan öğrencilerin büyük çoğunluğu ihtiyaçlarını Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) tarafından ödenen aylık 500 TL tutarındaki krediyle karşılıyor. Geri ödemesiz burs çıkmasını ‘milli piyango tutturmak’ olarak nitelendiren öğrenciler, daha mezun olup iş hayatına adım atmadan borçlanıyor. Ellerindeki cüzi miktar ile ay sonunu getirmeye çalışan öğrenciler, hayatlarını idame ettirebilmek için kendi stratejilerini oluşturmuş. Öncelikle marketlerin indirim dönemleri takip edilerek alışveriş günleri belirleniyor. Pazar alışverişi ise, tezgahlarda kalan son ürünlerin toplanmaya başlandığı, fiyatların düştüğü akşam saatleri olarak seçiliyor.

TİYATRO, KONSER GİBİ ETKİNLİKLER LÜKS

Eğer öğrenci evinde kalınıyorsa ‘birkaç’ ev aynı wifi’yi kullanıyor ki fiyat bölünsün. Yakınlarda yüksek hızda interneti olan bir kafe de varsa kendilerini şanslı hissediyorlar. Ankara gibi kültür sanatın yoğun olduğu bir ilde tiyatro, konser ve benzeri etkinliklere katılmak ise öğrenciler için bir lüks. “Bazen pazar alışverişinden, bazen de özel ihtiyaçlarımızdan kısıyoruz” diyen öğrenciler ağırlıklı olarak belediyelerin ücretsiz etkinliklerini takip ediyor. Bir nevi sosyal aktivitelerden, kişisel gelişim alanlarından ‘tasarruf’ ediyorlar.

'MEZUN OLMADAN 28 BİN TL BORÇLANDIM'

Mezun olup iş hayatına adım atmadan gelecek endişesi yaşayan gençlerden biri Ankara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Endüstri İlişkileri bölümü öğrencisi Leyla Mavili. Kredi ve Yurtlar Kurumu'nda kalan, aylık 800 TL ile geçinmeye çalışan genç öğrenci, daha üniversiteye adım atar atmaz devlete 28 bin TL borçlandı. Burs çıkmasını milli piyango tutturmak gibi gören Leyla Mavili, “Biz dört kardeşiz. Bir kardeşim daha üniversite okuyor. Annem babam ayrı. Yani dezavantajlı bir birey sayılırım. Ona rağmen burs çıkmadı. Mezun olup iş bulmadan 28 bin TL borçlandım. Gelecek hedefim para kazanıp, borç ödemek üzerine şekilleniyor ister istemez" dedi.

'BANA KALAN 50 TL'

Üniversite öğrencisi Leyla Mavili, aylık bütçesini ve bütçe planlamasını yemek, barınma ve ulaşım gibi temel ihtiyaçları üzerine kuruyor. KYK’dan aldığı 500 TL haricinde özel bir kurumdan da 300 liralık burs alarak ay sonunu getirebildiğini söyleyen genç öğrenci, "Elime 800 TL para geçiyor. 200 TL’sini yurda veriyorum. Orada da geçen sene 8 kişilik odada, bu yıl 4 kişilik odada kalıyorum. Üniversite yemekhanesinde 3 buçuk lira karşılığında tek öğün yemek veriliyor. Okulda bulunduğum süreçte oradan yiyorum. Üniversitedeki indirimli yemekler gerçekten hayat kurtarıyor. Her gün simit, tost yesek dahi aylık yemek masrafım 350 civarında. Ulaşımı da işin içine kattığımızda aylık temel ihtiyaçlarım minimum düzeyde kullansam bile 750 TL. Bana kalan 50 TL. Çoğu zaman da bu bile kalmayabiliyor. Bu parayı hocaların verdiği kitaplar için mi kullanayım, sosyal faaliyetlerime mi ayırayım, yoksa kişisel ihtiyaçlarıma mı? Kısacası sadece hayatta kalıyoruz" diye konuştu.

GEÇİM SIKINTISI ‘SINAV’ KAYGISININ ÖNÜNE GEÇTİ

Ailesine yük olmak istemeyen, hayatını idame ettirmek için çalışmak zorunda kalan öğrenci sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Türkiye’deki ekonomik şartlar da göz önüne alındığında öğrenciler için geçim sıkıntısı ‘sınav’ kaygısının önüne geçmiş gözüküyor. Nitekim, öğrencilerin birçoğu haftada 20 saatin üzerinde bir işte güvencesiz çalışıyor. Bu da iş yüzünden derslerini kaçırmalarına, dolayısıyla da okulun uzamasına kadar birçok sorun teşkil ediyor.

İŞ SÜREKLİ, EĞİTİM PART-TİME HALİNE GELDİ

Deniz Parlak

Hem okuyup hem de çalışmak zorunda kalan öğrencilerden biri de Gazi Üniversitesi’nde İşletme bölümü dördüncü sınıf öğrencisi Deniz Parlak. Üniversiteye başladığında aldığı KYK bursu, 2015 yılında yaşanan Ankara Garı patlaması sonrası gerçekleştirilen 10 Ekim anmalarına katılması nedeniyle krediye dönüşmüş. Bir süre sonra da tamamen kesilmiş. “Daha mezun olmadan 13 bin lira borçlandım” diyen Parlak, öğrencilik sürecinde geçimini sağlayabilmek için hem okuyup hem çalışanlardan. Ankara’da annesi ile birlikte yaşadığını, annesinin sağlık sorunları nedeniyle çalışamadığını ifade eden Parlak, hayatlarını idame ettirebilmek ve eğitimini sürdürebilmek için çalışmak zorunda olduğunu anlattı. Parlak, okuldan arta kalan zamanlarında ‘garson’ olarak gittiği işin, bir süre sonra işten arta kalan zamanlarda okula gitmek olarak dönüştüğünü söyleyerek, "Hayatımı idame ettirmek zorundayım. Giderler o kadar artı ki daha çok kazanmak gerekiyor. Masrafları yetiştireceğim derken de okul 2 yıl uzadı. Yani okumak bir lüks oldu, iş sürekli, eğitim part-time haline geldi” ifadelerini kullandı.

Üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğu kariyer hedeflerini mezun oldukları ya da olacakları bölüm üzerinden kurmuyor. Türkiye’deki ekonomik şartlar, liyakate olan güven, genç işsizlik gibi sorunları heybelerine koyan öğrenciler, meslek seçimlerini hayallerine göre değil, para kazanmaya endeksli yapıyor. Parlak, “Eskiden ‘oku kendini kurtar’ derlerdi, şimdi okuyunca kendimizi kurtaramıyoruz. Aksine borçlanarak mezun olduğumuz için 1-0 da geriden başlıyoruz hayata. Bir hocam, "Kafanızda alternatif para kazanabileceğiniz bir meslek varsa okulu bırakıp onu yapın. Zaman kaybetmeyin" diyor. Böyle bir ortamda ve Türkiye’deki ekonomik şartlara bakıldığında hedeflerimiz ile mezun olduktan sonra yapacağımız işler paralel değil" diyor.

TÜRKİYE’DE KALMAK İSTEMİYOR

Parlak, mezun olduktan sonra Türkiye’de kalmayı tercih etmediğini söylüyor. "Önümü göremiyorum" diyen Parlak, "Genç işsizliğin sorunu yine genç işsizlik bizim ülkemizde. 'Bu kadar mezun olmasa bu kadar genç işsiz de olmazdı' mantığı yaygın. Böyle bir algı ile mücadele ederek çözüme kavuşamayacağımızı anladım” diye konuştu.

DİL ÖĞRENMEK İÇİN ÜNİVERSİTE KAZANDI

Mülkiye’ye girmeyi lisede kendine hedef olarak koyan “Burası benim hayalim” diyen Cansu Tan, birincilik ile girdiği okuldan bu yıl mezun oldu. KPSS’ye girdi atanamadı, iş görüşmelerinden eli boş döndü. Aynı okulun Yönetim Bilimleri bölümünde yüksek lisans yapmaya karar verdi, kazandı. Ekonomik koşulları dil kursuna gitmeyi karşılamayınca da Hacettepe Üniversitesi’nde Alman Dili ve Edebiyat bölümünü kazanarak lisan sorununu çözdü. Üniversitenin ilk yıllarında maddi durumu öğrenci bursu ile geçinmeye yetiyordu. Zamanla alım gücü düştü, KYK’dan da çıkmak zorunda kalınca ‘geçim derdi’ ile yüzleşti.

'PDF'YE DÜŞTÜK, FOTOKOPİ DAHİ ÇEKTİREMİYORUZ'

Öğrencilik yıllarının son dönemlerini, “Hocaların verdiği bütün kitapları satın alabildiğim günleri hatırlıyorum. Şimdi PDF’ye düştük. Fotokopi dahi çektiremiyoruz” sözleri ile anlatan Tan şunları anlattı:

“Şu an Hacettepe’de okuyorum. Yemek bursuna başvurdum çıktı. Yemek bursu gerçekten hayat kurtarıyor. Üniversitenin son iki senesinde geçinebilmek için çalışmaya başladım. Benim gibi hem okuyup hem çalışan çok arkadaşım var. Bundan 3-4 sene önce arkadaşlarımın 5’te 1’i çalışıyordu, şimdi ise 5’te 4’ü çalışıyor. Üniversite performansımızı olumsuz etkiliyor.”

Cansu Tan, Türkiye’nin gençlere gelecek vaat etmediğini, mezun olduktan sonra yurt dışı tercihini değerlendireceğini söyledi ve şöyle konuştu: "Türkiye’de yaşanacak bir durum olsaydı burada kalmayı tercih ederdim. Ama bu noktada gitmek zorunda kalabiliriz. İş bulsak bile kendi uzmanlık alanlarımız ile bağlantılı olmayacak herhalde. Yine garsonluk yapacağız gibi gözüküyor. Biz çocukken geleceğin mesleği yapay mühendisliği diyorlardı; geleceğin mesleği fenomenlik, youtuber olmakmış. 10 yıla kadar okumak bir yük haline gelecek. Maddi durumu iyi olan, kendisini geliştirmek isteyenler tercihen okula gidecek gibi geliyor."