Diyarbakır’da 2019’dan kalanlar

Diyarbakır 2019’a açlık grevleriyle girdi. Ardından kayyımlar, Barış Pınarı Harekatı, siyaset alanının operasyonlarla iyice daraltılması geldi. Daha 2015’te yaşanan çatışmaların travmasını üstünden atamayan şehir, bütün bunlara rağmen umudunu koruyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - "Tecrit bir insanlık suçudur. Ben de bu halkın bir parçası olarak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlıyorum. Bundan sonra mahkemeye hiçbir savunma yapmayacağım. Yargı hukuksuz kararlarına son verene kadar ve tecrit kaldırılana kadar eylemime devam edeceğim. Gerekirse eylemimi ölüm orucuna da dönüştüreceğim."

Yukarıdaki sözler Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’e ait. Türkiye’nin Afrin’e yönelik operasyonu sırasında yaptığı açıklamalar nedeniyle tutuklu yargılanan Güven, 7 Kasım 2018’de SEGBİS’le katıldığı duruşmada kamuoyuyla paylaşmıştı aldığı kararı.

Çözüm süreci buzdolabına kaldırılmış, 15 Temmuz darbe girişimin ardından kırsalda askeri, şehirlerde HDP’ye yönelik operasyonlar hız kesmeden devam ediyordu. PKK lideri Abdullah Öcalan aylardır hiç kimseyle görüştürülmüyordu.

Açlık grevleri ile ilgili ciddi bir birikime sahipti Türkiye. Esasında diyaloğa açık siyasi bir protesto biçimi olan açlık grevinin nerede biteceğini, kaç cana mal olacağını önceden kestirmek mümkün değildi.

“Leyla Güven’in talebi talebimizdir” diyerek açlık grevine başlayan mahpusların sayısı giderek arttı ve bir kısmı daha sonra ölüm orucuna başladı. Değişik cezaevlerinde 7 mahpus tecridi protesto etmek, açlık grevine destek olmak için hayatına son verdi. Çocukları açlık grevinde olan anneler, Türkiye’nin birçok yerinde eylem yaptılar.

Güven ve diğer açlık grevi eylemcileri, eylemin üstünden 200 gün geçtikten sonra, avukatların İmralı’dan getirdiği mektup sayesinde eylemlerini bitirdiler.

ÖFKE SESSİZ AMA BAKİYDİ

Diyarbakır, 2018’den devraldığı bu gerilimle girdi 2019 yılına.

31 Mart’ta ise yerel seçimler vardı. HDP’nin önceki seçimde kazandığı bütün belediyelere kayyım atanmıştı. Seçilmiş belediye başkanlarının bir kısmı ya cezaevindeydi ya da yurtdışına çıkmak zorunda kalmıştı. Binlerce HDP’li cezaevindeydi. Dışarıda olanların evleri periyodik olarak basılıyor, gözaltına alınıyor ve kısa süreliğine de olsa tutuklu yargılanıyorlardı.

HDP, doğru dürüst seçim çalışması yapamadan seçime girdi. Seçmen, “HDP’li başkanların yerine yeniden kayyım atanır” hissiyatıyla sandığa gitti. Bu koşullarda seçime giren HDP, küçümsenmeyecek bir başarı elde etti.

Yeni seçilen belediye başkanları kayyımların yaptığı harcamaları ifşa ettiler. Diyarbakır, günlerce kayyımların yediği kadayıfları ve şatafatlı banyolarını konuştu.

Yaklaşık 4 ay sonra, 19 Ağustos’ta Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine kayyım atandı. Belediyelere yeniden kayyım atanabileceği hissi büsbütün dağılmamıştı ve bu nedenle kimse şaşkınlık yaşamadı. İrade gasbına yönelik kayyım uygulamasına duyulan öfke sessiz ama bakiydi.

BARIŞ PINARI HAREKATI

Federe Kürdistan’da yapılan Bağımsızlık Referandumu’na karşı Türkiye’nin diplomatik müdahalesi sonuç vermiş, ekonomik ve askeri müdahaleye gerek kalmadan referandumdan çıkan bağımsızlık tercihi hayata geçmemişti.

Zeytin Dalı operasyonuyla Afrin’de yaşayanlar yerinden edilmiş, yerlerine cihatçılar yerleştirilmişti.

Türkiye’nin adına Barış Pınarı Harekatı dediği Kuzey Suriye’ye yönelik operasyon, birçok yönüyle tartışıldı. Türkiye, Kürtler dünyanın hiçbir yerinde hiçbir statü elde etmesini istemiyor. Diyarbakır’da harekat bu şekilde yorumlandı.

KADINLAR DAHA ÖRGÜTLÜ AMA…

Amed Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağı, kadına yönelik şiddet ile kadın cinayetlerine etkili bir şekilde müdahil oldu. Sadece Diyarbakır’da gerçekleşen şiddet eylemleri değil çevre illerden de birçok başvuru yapıldı Kadına Yönelik Şiddet Ağı’na.

Ancak bunun yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Erkekler kadınlara her türden şiddet uygulamaktan ve cinayet işlemekten geri durmadılar. Diyarbakır’da bir yıl içinde 13 kadın öldürüldü, 3 kadının intiharı ise şüpheli bulundu. Yıl biterken Bingöl’de iki genç kadının bir gün arayla intihar ettiği öğrenildi. Kadınların biri ölürken diğeri ağır yaralandı ve bu iki olay da şüpheli bulundu.

EKONOMİK KRİZ YOK, İŞSİZLİK VAR

Hükümetin yetkili ve etkili şahsiyetleri ülkede ekonomik krizin olmadığını söyleyedursunlar…

50 kişinin işe alınacağını duyan binlerce kişi kurumların önünde kuyruk oluşturdu.

Eski AK Partili Abdurrahman Kurt’un "İnsanlar rüşvet vererek işe girebiliyor" açıklaması gündeme bomba gibi düşmedi. Çünkü Diyarbakır’da herkes işe girebilmek için rüşvet vermek gerektiğini konuşuyor. AK Parti İl Başkanı’nın “Yok böyle bir şey” demesi de etkili olmadı elbette.

Kayyımların atandığı belediyelerde iş bulabilmek için aranan kriterlerin başında AK Parti ile bir dirsek teması gerektiğinden ise herkes emin zaten.

Pazar yerlerinde tezgahlar açılıp kapandı ama ne satıcılar ne de alıcılar memnun ayrıldı pazar yerinden.

BAZI GÜZEL ŞEYLER

Belediyelere ilk kayyım atandığı 2016 yılında sanat çevreleri epey bocaladı. Ne sahne, ne sergi salonu kalmıştı. En hızlı toparlanan, Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu oyuncuları oldu. İşten uzaklaştırılmışlardı ve hemen Amed Şehir Tiyatrosu’nu kurdular. Amed Şehir Tiyatrosu’nun perdeleri hâlâ açık. Yanı sıra Loading, A4, Mordem Sanat gibi kurumlar, kültür sanat alanını boş bırakmadılar.

Tahir Elçi Vakfı nisan ayında açıldı. Vakıf, “Kırık Saat” adlı bir derginin yayınına başladı. Tahir Elçi’nin hayallerinden biri olan “Kürtçe Hukuk Terimleri Sözlüğü”nü yılın son ayında yayımladı.

TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarı belediyelere kayyım atanmasının yarattığı gergin atmosferde gerçekleşti. Rekor düzeyde kişi ziyaret etti fuarı ve etkinliklere katılım oranı yüksekti. Fuara katılan yayıncı ve yazarlar, Lise Caddesi’nde gerçekleşen kayyım karşıtı eyleme katıldılar. Şair Hicri İzgören önümüzdeki TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarı’nın Onur Konuğu olacak. Onur konuğunun bu kadar erken bir tarihte belirlenmesi TÜYAP için bir ilk oldu.

BİRKAÇ İYİ KİTAP

Fuar demişken, yıl içinde yetersiz olduğunu düşünsem de epey kitap okudum. Bunlardan biri Zaven Biberyan’ın “Karıncaların Günbatımı”ydı (Aras Yay). Romanı yıllar önce “Babam Aşkale’ye Gitmedi” adıyla yayımlandığında okumuştum. Yeni edisyonu elime aldığımda bırakamadım, bir daha okudum. Bir dönemin İstanbul’u, Varlık Vergisi nedeniyle yoksullaşmış bir Ermeni aileyi, Baret’i, Baret’in çelişkilerini kuşkularını, Lula ile yaşadıklarını, bir dönemin İstanbul’unu, çalışma koşullarını anlatıyor. Roman 500 sayfa ama Zaven psikolojik çözümlemeleri bile diyaloglarla yapabilme maharetine sahip olduğundan, derler ya hani, su gibi okunuyor.

Milenko Yergoviç’in “Saray Bosna Marlborosu” (Kutu Yay.) adıyla yayımlanan öyküleri savaşın sıradan insanları, ilişkileri ve aslında her şeyi nasıl altüst ettiğini çok yalın bir dille anlatıyor. Gazeteci ve şair olan Yergoviç, bu iki disiplini harmanlamış, savaşın vahşetini dramatize ederek anlatmak yerine olduğu gibi göstermeyi tercih etmiş. Sur’daki çatışmaların insanların günlük hayatına etkisine tanıklık etmeseydim yine böyle burkulur muydu içim, bilemiyorum?

Ayşegül Devecioğlu’nun yeni romanı “Güzel Ölümün Öyküsü” (Metis Yay.) hakkında Duvar’da yazmıştım. Sokakta yaşayan çocukları konu edinen roman, edebiyatın dışına çıkmadan bir sistem eleştirisi olarak da okunabilir.

Murat Özyaşar’ın “Aslı Gibidir-Diyarbakır Hikâyeleri” (Doğan Yay.) ile ilgili de yazmıştım. “Aslı Gibidir”, edebiyatın lezzetiyle Diyarbakır ve Diyarbakırlı olmak üzerine yazılmış iyi kitaplardan biri olarak raflardaki yerini aldı.

Arjen Arî’nin “Hemû Helbest” (Bütün Şiirleri, Sor Yay.) yılın iyi çalışmalarından biri oldu. Arjen Arî’nin erken ölümü, Kürtçe şiir için büyük bir kayıp oldu. Bütün şiirlerinin yayımlanmış olması, Kürtçe şiir için önemli bir çalışmaydı.

Murathan Mungan’ın “Çağ Geçitleri” (Metis Yay.) için “yaşlılık şiirleri” diyenler oldu. Bu tanımlamada bir eleştiriden ziyade, Mungan’ın şiirinin geldiği yere bir işaret koyma niyeti vardı. Mungan, hâlâ genç bir şiir yazıyor, bana kalırsa. Uzatmadan, şöyle de denilebilir belki: Yılların birikimiyle şiirine yeni geçitler arıyor ve okuru katındaki yerini her yeni kitabıyla pekiştiriyor.

HAL BÖYLE OLUNCA

İç ve dış siyasette, ekonomide işler yolunda gitmeyebilir. Yeni yılın hemen başında Türkiye Libya’ya asker gönderebilir. Avrupa ile ipler iyice gerilebilir. Kürt meselesi giderek içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Kayyımlar sadece belediyeleri değil, her kurumu yönetebilir. 2020, kim bilir, belki 2019’u aratacaktır herkese. Ama sık sık Çetin Altan’ın sözünü hatırlamaktan, hatırlamaktan vazgeçmeyelim. “Enseyi karartmayalım.”

Diyarbakır’da kimden yeni yılla ilgili bir dilek sorsanız, en önce “barış” diyecektir. O halde 2020 barışın, eşitliğin, demokrasinin inşa edildiği bir yıl olsun.