Kayıp ve Mücadele paneli: Kendimi eşit hissettiğim tek yer babası öldürülenlerin yanı

Ankara'da karar duruşması görülecek JİTEM davası öncesi “Kayıp ve Mücadele” paneli düzenlendi. Sivas katliamında babasını kaybeden Zeynep Altıok, Türkiye'de kendini eşit hissettiği tek yerin babası öldürülenlerin yanı olduğunu söyledi. Yıllar süren adalet mücadelesini anlatan gazeteci Musa Anter'in kızı Rahşan Anter, "Babamın dosyası devletin derin dehlizlerinde yok edilmek isteniyor" derken, yayıncı İlhan Erdost'un kızı Alaz Erdost, "Babamın kokusunu bilmiyorum, adaletsizliği biliyorum" dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Ankara ve çevre kentlerinde 1993-1996 yılları arasında 19 kişinin öldürülmesine ilişkin açılan ve kamuoyunda “Ankara JİTEM Davası” olarak bilinen davada karar duruşması yarın yapılacak.

JİTEM davası öncesi Hafıza Merkezi ve Cezasızlıkla Mücadele Güç Birliği tarafından “Kayıp ve Mücadele: Adaleti Aramak” konulu panel düzenlendi. Mülkiyeler Birliği’nde düzenlenen ve iki oturumdan oluşan panele konuşmacı olarak yıllardır adalet mücadelelerini sürdüren Rahşan Anter, Eren Aysan, Alaz Erdost, Zeynep Altıok'un yanı sıra Begüm Erdoğan ve Leyla Yıldırım katıldı. Programın moderatörlüğünü Gazete Duvar muhabiri Filiz Gazi ve Ayça Söylemez yaptı.

'BABAMI ÖLDÜREN ÜST AKIL DOSYASINI KAYBETMEK İSTİYOR'

Diyarbakır'ın Seyrantepe Mahallesi'nde 20 Eylül 1992'de uğradığı silahlı saldırıda öldürülen gazeteci Musa Anter'in kızı Rahşan Anter, babasız geçen 27 yılı geride bıraktıklarını söyledi. Musa Anter öldürüldüğünde 45 yaşında olduğunu belirten Rahşan Anter, "Şimdi 72 yaşımdayım. Şu an terazi mağdur ve haklı için basmıyor. Çocukluğuma denk gelen 11 yıl, babamın sorguları ve sürgünleri ile geçti. Kürtlerin kuyruklu olduğuna inanan cehalet dolu yıllar geçirdik. Babamın 'Kürtçülükten' tutuklandığı yıllardı" dedi.

Dava dosyasının kapatılmak istendiğini söyleyen Anter, "1970'lere geldiğimizde bütün aile dağılmıştık. Çocuk gibi olamadık, aile gibi de kalmadık. Babamı öldüren üst akıl şimdi de dosyasını devletin derin dehlizlerinde yok etmek istiyor. Babam silahla öldürüldü, tek parçaydı diye buna bile dua ediyorsunuz bazen. Ama ben yine de adaletin bir gün yerini bulacağını düşünüyorum" diye konuştu.

'KEŞKE SİZE BABAMIN KOKUSUNU ANLATABİLSEYDİM AMA BİLMİYORUM'

12 Eylül 1980 darbesinin ardından gözaltına alındıktan sonra dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost, babasını hiç göremediğini dile getirdi. Erdost, şunları söyledi:

"Babam 1980 yılında öldürüldü. Babası öldürülen insanın kaç yaşında olduğu hiçbir şey değiştirmiyor. Benim babamla ilgili bir tane bile anım yok. Keşke size babamın kokusunu anlatabilseydim; ama onu dahi bilmiyorum. Ben 39 yıldır babamın adaletsizliğini anlatıyorum. Ve anlatırken hep biz utanıyoruz; ama utanması gereken bize bunu yaşatanlar. 2010 yılında referandumla geçici 15'inci madde kaldırıldı. Dönemin kuvvet komutanlarına dava açılması için adım attık ve davaya müdahil olduk. Ailenin ihmali yüzünden dava zaman aşımına uğramış dediler; çünkü 30 yıl geçmişti."

'KENAN EVREN İLE İKİ KEZ KARŞILAŞTIM'

12 Eylül darbesi davasında, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya'yı iki kez gördüğünü belirten Erdost, "Dava şu an Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde. Kenan Evren'i iki kez gördüm. Barkovizyondan izledik onları" dedi.

Davada yaşananları aktaran Erdost, "Ağır Ceza Mahkemesi'nde klima yoktu ve hepimiz sıcaktan bunalmışken Tahsin Şahinkaya, kahvesini içiyordu, Evren de dava başlamasından iki dakika sonra ilacını almak için salondan ayrılmıştı. O sırada çocuğunu kaybeden annelerden biri 'Anaların gözyaşlarını içiyorsun, zıkkım iç' diye bağırdı. Onlar benim gözümde insan değil. O yüzden onlara karşı bir şey hissetmiyorum. Sonuna kadar davanın peşinden gideceğiz. Çünkü biz hukuktan başka bir yol bilmiyoruz. Çocukların babaları ayraç olmasın diye biz hep yan yana olacağız" ifadelerini kullandı.

'KENDİMİ EŞİT HİSSETTİĞİM TEK YER BABASI ÖLDÜRÜLENLERİN YANI'

Sivas katliamında öldürülen şair ve ressam Metin Altıok'un kızı eski CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok ise söyle konuştu:

"Ben babamı kaybettiğimde 23 yaşındaydım. Eşitlik ve hak mücadelesi içerisinde kendimi eşit hissettiğim tek yer babası öldürülenlerin arası. Konuşmadan anlaştığımız tek yer orası. Yaşamımın yarısı aynı şeyleri anlatarak geçti. Her yıl 2 Temmuz'a birkaç gün kala birileri arar ve ben aynı şeyi nasıl farklı anlatacağım diye düşünürüm. Babam, ben 11 yaşındayken 10 yıl sürgün kaldığı Bingöl'deki evinden bana yazdığı mektupta Cavit Orhan Tütengil'in nasıl öldürüldüğünü yazdı. 11 yaşındaki bir çocuğa bir cinayet nasıl yazılır diyebilirsiniz ama yazılır. Roboski, Gezi olayları davaları zaman aşımına uğramasın diye mücadele ediyoruz. Çocuklarına Cavit Orhan Tütengil'i anlatan babaların mirasını biz de onları anlatarak gelecek kuşaklara aktarımını yapıyoruz."

'KİMLİK, VATANDAŞLIK BELGESİ İSE BABAMIN YANMIŞ KİMLİĞİ MASASINDA DURUYOR'

Sivas katliamında hayatını kaybeden doktor ve şair Behçet Aysan'ın kızı Eren Aysan da "Bu ülkede maalesef hepimizin öyküsü aynı. Aileler yakınlarını unutturmamaya çalışsa da geniş kitleye ulaşamıyoruz. Adaletin sağlandığı ülkelerde ne faili meçhul cinayetler ne de yaraların sarıldığı platformlar vardır" dedi.

Yıllardır sağduyuyu kaybetmemeye çalıştığını dile getiren Aysan, şunları söyledi:

"Yarınki duruşma üzerinden şunları söyleyebilirim: Her birimiz kendi hikayemiz içinden başka hikayelere dokunuyoruz. Babam, kendi ülkesini şiirde temsil eden bir şair, aynı zamanda doktordu. Kısacık yaşamına sayısız ödül sığdırmıştı. Bugün ülkemizde mumla aranan aydınlardandı. Onu diri diri ateşe verenler onun şiirinin bir dörtlüğünü okusalar boynuna sarılırlardı. Yıllarca mezarında ağlarken babamın öğrettiği sağduyuyu kaybetmemeye çalıştım. Ben çocuğuma senin deden doktor ve şairdi; ama yakılarak öldürüldü diyemeyecek olmanın acısını yaşıyorum. Eğer bir kimlik vatandaşlık belgesi ise babamın yanmış kimliği hala çalışma masasında duruyor.”

'BABAMIN MEZARINA BAKAMIYORUM, ÇÜNKÜ KANI YERDE KALDI'

Babasını 1994 yılında kaybettiğini ve 25 yıldır mahkeme kapılarında adalet aradığı ifade eden Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan'ın kızı Begüm Erdoğan ise, "Babamı yaşayamadık biz. 25 yıldır hâlâ mahkeme kapılarında adalet arıyoruz. Bundan sonra da adaletin tecelli edeceğini düşünmüyoruz ama davamızdan da vazgeçmiyoruz. Ben babamın mezarına gidince mezar taşına bakamıyorum; çünkü kanı yerde. Hiçbir şey yapamıyoruz" diye konuştu.