'Gerçek katillerin peşinde 3 yıl'

Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk, 11 Eylül 2016’da Derik Belediyesi’ne kayyım olarak atandı. Safitürk, 10 Kasım 2016’da makamına konulan bombanın patlaması sonucu vefat etti. Saldırıdan sonra 71 kişi gözaltına alındı, 15 kişi tutuklandı ve daha sonra serbest bırakıldılar. Bir kişi hariç: Kaymakamlıkta Yazı İşleri Şefi olarak görev yapan Şerif Mesutoğlu. Eşinin suçsuz olduğuna inandığını vurgulayan iki çocuk annesi Saime Ateş Mesutoğlu “Gerçek katiller ortaya çıkıncaya kadar mücadele edeceğiz” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - “Gerçek katillerin ortaya çıkarılmasını istiyorum. Bunun için sonuna kadar mücadele edeceğim.”

Böyle diyor Saime Ateş Mesutoğlu ve benim aklımdan Türkiye’de yıllardır binlerce insanın aynı kararlılıkla, aynı cümleleri kullandığı geçiyor. Bu cümleler, genellikle yakınları faile meçhul cinayete kurban gitmiş insanlar tarafından kullanılıyor ve ne yazık ki pek çoğunun failleri hâlâ bulunabilmiş değil. Ancak Mesutoğlu, cinayet sanığı olarak 3 yıldır hapiste olan eşi Şerif Mesutoğlu’nun serbest bırakılması için söylüyor bunları.

Mardin Derikli olan eşiyle Dicle Üniversitesi’nde okurken tanışmış Diyarbakırlı Saime. Üniversiteden sonra evlenmişler. Eşi Derik Kaymakamlığı’nda Yazı İşleri Şefi olarak çalışırken Saime de İŞKUR üzerinden Kaymakamlıkta geçici işçi statüsünde işe alınıyor. Eşinin cezaevine girdiği tarihte biri 4, diğeri 1 yaşında 2 çocukları vardır.

Eşinin kaymakamlıkta yaptığı işlerden övgüyle söz ediyor ve “Derik halkına yardımcı olmak için elinden geleni yapıyordu” diyor Saime. Eşinin hazırladığı kimi sosyal projelerin hayata geçtiğine değinerek, “Eğer cezaevine girmeseydi daha çok iş yapacaktı” diye hayıflanıyor.

Saime Ateş Mesutoğlu, kocasının neden cezaevinde olduğunu anlatmak istiyor ve suçsuzluğunu en azından bana kanıtlamak için sabırsızlanıyor. Oysa eşi Şerif’in neden cezaevinde olduğunu biliyorum. Günlerce gazete manşetlerinde kalmıştı olay.

TUTUKLU TEK SANIK

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) belediye başkanlarının yönettiği 98 belediyeye kayyım atandı. Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk de İçişleri Bakanlığı tarafından 11 Eylül 2016’da Derik Belediyesi’ne kayyım olarak atandı. Safitürk, 10 Kasım 2016’da, saat 12.07’de makamına konulan bombanın patlaması sonucu yaralandıktan sonra önce Kızıltepe Devlet Hastanesi’ne, ardından kaldırıldığı Gaziantep Ersin Arslan Araştırma ve Uygulama Hastanesi’e kaldırıldı ve bir gün sonra yaşamını yitirdi. Safitürk’ün yaşamını yitirmesiyle ilgili soruşturma çerçevesinde 71 kişi gözaltına alındı ve bunlardan 15’i tutuklandı.

Gözaltına alındıktan sonra tutuklananlar arasında Saime ve eşi Şerif Mesutoğlu da vardı. Saime, yaklaşık 4 ay tutuklu kaldıktan sonra mahkemeye çıkarılmadan serbest bırakıldı. Daha sonra tutuklu yargılanan diğer sanıklar da serbest bırakıldı ancak eşi Şerif ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Gaziantep İstinaf Mahkemesi de cezasını onadı ve dava dosyası şimdi Yargıtay’da.

YARGILAMA SÜRECİNE YÖNELİK KUŞKU

Saime, yargılama sürecinden kuşku duyduğunu belirterek, “Yargıtay dosyayı açıp bakarsa Şerif’in suçsuz olduğunu görecek. İstinaf Mahkemesi dosyadaki çelişkileri görmek için hassasiyet göstermedi, Yargıtay bu hassasiyeti göstersin istiyoruz. Eğer dosyayı okurlarsa Şerif’in suçsuz yere cezaevinde olduğunu ve kaymakam beyin katillerinin dışarıda olduğunu görecekler” şeklinde konuşuyor.

Yargıtay’ın kararını bekliyor Saime ama eşinin suçsuz olduğuna o kadar inanıyor ki, “Yargıtay’dan olumsuz bir karar çıkarsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Şerif’in suçsuz olduğu ortaya çıkacaktır” diyor.

ELDİVENDE BULUNAN KIL

Yargılama sürecine dair kuşkularında haksız olmadığını söyleyen Saime, “Bir defa soruşturma sürecinde bütün deliller ortadan kaldırıldı” iddiasında bulunuyor. Olay yerindeki delillerin yok edildiğini ileri süren Saime, “Gözümüzün önünde yıkıntılar, eşyalar traktörle Derik çöplüğüne götürüldü. Daha sonra Mardin’den gelen olay yeri inceleme ekibi molozların getirilmesini istedi. Getirdiler ama ne getirdiler, hangi deliller çöplükte kayboldu kim bilir” diyor.

Şerif Mesutoğlu

Şerif Mesutoğlu’nun ceza almasına neden en güçlü delillerden biri, olaydan sonra tuvaletin penceresinden atıldığı iddia edilen bir eldiven. Eldivende Mesutoğlu’na ait kıl bulunmuş çünkü. Saime, “Patlamadan 10 saniye sonra eldivenin tuvalet penceresinden dışarıya atıldığı söyleniyor. Patlamada yaralanan bir insan 10 saniye sonra bunu nasıl yapabilir?” diye soruyor.

Şerif de savunmasında olaydan sonra yapılan ilk iki olay yeri incelemesinde eldivenin neden bulunmadığını sorarak, “Çünkü o eldivene kıllarımın yerleştirilmesi zaman aldı da ondan bulunmadı” iddiasında bulunuyor. Olay günü hastanede kendisine iki adet serum yapıldığını, emniyete götürüldüğünde elinde plaster bant ile tutturulmuş serum iğne aparatı bulunduğunu, polislerin isteği üzerine bu aparatı çıkarıp sehpada duran boş pet bardağa koyduğunu, buna tanıklık eden insanların bulunduğunu ve aparatı çıkardıktan hemen sonra kelepçelenerek Mardin Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünü ifade eden Mesutoğlu, “İğne aparatını tutan plaster banttaki kıllarım kullanılarak eldiven sahte delili üretilmiştir” iddiasında bulunuyor.

BİR DEDEKTİF GİBİ

Şerif Mesutoğlu’nun plaster banttaki kılların eldivene yerleştirildiği yönündeki iddiası, Amerikan polisiye filmlerini aratmıyor aslında. Ama savunmasından öyle anlaşılıyor ki büyük bir kumpasla karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Buna rağmen, cezaevi koşullarında bir dedektif titizliği ile kendisine yönelik suçlamaları bertaraf edecek kanıtlar sunmaya çalışıyor.

Bütün taleplerinin reddedildiğini dile getiren Mesutoğlu, savunmasında yargı sürecinde yaşadıklarını şöyle özetliyor: “Savunma hakkım kısıtlandı, engellendi, tüm araştırma taleplerim gerekçesiz reddedildi. Deliller tartışılmadı. Kollukta yapılan işkence görmezden gelindi. Soruşturma ve kovuşturma bilinçli bir şekilde sulandırıldı. Adil yargılanmadım.”

FETÖ/PDY VURGUSU

Gerekçeli kararda Şerif Mesutoğlu’nun Kaymakam Safitürk’e yönelik bombalı saldırıyı kayyım olarak atandığı için gerçekleştirdiği belirtiliyor.

Mesutoğlu, kendisinin de Derik Belediyesi’ne kayyım olarak görevlendirildiğini, Derik Belediyesi Meclis Üyesi olduğunu, memur encümen ve Mali Hizmetler Müdür Vekili olduğunu hatırlatıyor. Mesutoğlu, bütün para çıkışlarının kendisinin ve Kaymakam Safitürk imzasıyla gerçekleştiğine dikkat çekerek, “En son sorumluluğumda olan paranın miktarı 4 buçuk milyon Türk lirasıydı” ifadesini kullanıyor.

Mesutoğlu’nun savunmasında dikkat çeken konulardan biri de Kaymakam Safitürk ile birlikte FETÖ’ye karşı yürüttükleri mücadeleye yaptığı vurgu oluşturuyor. İlçe OHAL Bürosu’nda görevli olduğunu belirten Mesutoğlu, FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle 3 kamu görevlisini görevden uzaklaştırdıklarını ifade ediyor.

Mesutoğlu, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Derik İlçe Emniyet ve Derik İlçe Jandarma Komutanlığı içerisindeki yapılanmaya müdahaleye hazırlanıyorduk. Kaymakam Bey, Başbakan başkanlığındaki toplantıdan dönüşte işlem başlatacaktık. Dönüşünün üzerinden 2 saat geçmemişti ki menfur saldırıya maruz kaldık.”

DAVADAKİ BİRKAÇ ÇELİŞKİ

Önemli delillerden bir de tuvalette bulunduğu iddia edilen uzaktan kumanda aracı oldu. Kumanda olaydan 29 saat sonra kaymakamlık katındaki bir tuvalette çalışır vaziyette bulundu. Oysa suda 29 saat duran bir cihazın bozulacağı ihtimali üzerinde durulmadı. Kumandanın rengi ile ilgili de bir belirsizlik var. Raporların kiminde beyaz kiminde ise krem olarak tarif ediliyor. Ayrıca kumandanın kriminale gönderildiğinde parçalanmasının nedeni üzerinde de durulmadı.

Davanın en önemli tanığı olarak gösterilen Mehmet Ali Gezginci’nin engelli ve Türkçe bilmediği ortaya çıktı. Kaymakam Safitürk’ü korumakla görevli polisler de ifadelerinde Gezginci’nin engelli olduğuna dikkat çekiyorlar. Mahkeme de kararında Gezginci’nin tanıklığına itibar edilemeyeceğine yer verdi.

Saime Ateş Mesutoğlu

Mesutoğlu, dosyanın tanıkları arasında gösterilen Kaymakam Safitürk’ün koruma polisi Mehmet Kahraman’ın da sorgulanmadığına işaret ediyor. Mahkeme, Kahraman’ın gerçekleri sakladığını telefon görüşme kayıtlarıyla tespit etti. Buna göre koruma polisi Kahraman, sanıklardan Vedat Erol’un kendisini olay günü arayıp aramadığı sorusuna “Aramadı” şeklinde cevap verirken, telefon görüşme kayıtlarında Kahraman ile Erol arasında 30 saniyelik görüşmenin olduğu tespit edildi. Kahraman hakkında “yalan beyanda bulunmak ve delilleri gizlemek” suçlamasıyla yapılan suç duyurusu ise, Cumhuriyet Savcılığı tarafından henüz işleme alınmadı.

Bunun üzerine Safitürk’ün ağabeyi Ali Haydar Safitürk, her duruşmada Kahraman hakkında şikayetçi olduğunu dile getirdi. Ağabey Safitürk, yanına gittiği dosya savcısının da kendisine, “Suyu bulandırıyorsun” sözleriyle karşılık verdiğini mahkemede dile getirmişti.

Önemli olduğu iddia edilen delillerden biri de PKK sığınağında ele geçirildiği ve Şerif Mesutoğlu’na ait olduğu iddia edilen el yazısıyla yazılmış olan not. Orijinali bulunmayan ve kriminal incelemesinin de fotokopi olduğu kaydedilen not kağıdı, Mesutoğlu’nun olayın faili olarak gösterilmesine delil olarak gösterildi.

Safitürk’e ait cep telefonunun içindeki bilgilere ise telefon tahrip olduğu için ulaşılamadığı ileri sürüldü. Ancak ağabey Safitürk’ün, telefonun olaydan sonra tahrip edildiği yönünde iddiaları oldu. Sıvı ile temas ettiği için kullanılamaz hale getirildiği ileri sürülen telefonla ilgili Mesutoğlu da ifadesinde, HTS kayıtlarına göre telefonun 21:45’e kadar açık ve çalışır durumda olduğunu belirterek, “Nasıl oldu da sıvı ile temas ettirildi? Kim ya da kimler telefonu sıvı ile temas ettirdi?” diye sordu.

Davada yargılanan Devran Aslan’ın savcılık ifadesinin görüntüleri de ortaya çıktı. Savcının, elinde kanlı peçeteyle ifade veren Aslan’a sık sık müdahale ettiği görüntüyle tespit edildi. Mesutoğlu ise Aslan’ın emniyette işkence gördüğünü, korkutulduğunu ve sıvı sabun içerek intihara teşebbüs ettiğini vurgulayarak, bu konunun mahkemede değerlendirilmediğini ifade ediyor. Devran Aslan’ın Mesutoğlu hakkında emniyette verdiği ifade mahkemede dikkate alınmadı.

GİZLİ BİR SORUŞTURMA MI YÜRÜTÜLÜYOR?

Muhammed Fatih Safitürk’ün makamına konulan bomba sonucu hayatını kaybetmesinin üzerinden 3 yıl geçtikten sonra Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ayrı bir soruşturma açıldığı basına yansıdı. 2017/2209 esas numarası ile “gizli” yürütülen soruşturmanın dönemin emniyet amiri, koruma polisleri, Derik Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bazı polisler ve devlet yetkilileri hakkında açıldığı ve halen devam ettiği öğrenildi.

Soruşturma kapsamında 14 kişiyle birlikte yargılandığı davada beraat eden ve sonrasında yeniden yargılanmasına karar verilen Tahsin Erdaş’ın tanık olarak ifadesinin alındığı öğrenildi.

Davada müebbet hapis cezasına çarptırılan Şerif Mesutoğlu’ndan ise soruşturma kapsamında el yazısı istendi. Saime Mesutoğlu, eşinin Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebiyle istenilen el yazısını gönderdiğini söyledi. Eşinin el yazısının kendisinden istenmesinin gerekçesini mahkemeden talep ettiğini belirten Saime, mahkemenin “sehven istendi” şeklinde cevap verdiğini vurguladı. Saime, eşinden istenen el yazısının Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında istendiğini ileri sürdü.

'SONUNA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ'

Şerif Mesutoğlu, SEGBİS’le bağlandığı 16 Nisan’daki duruşmada kendisini ateşe vermişti. Mesutoğlu, kendisini yakmadan önce, “Türkiye’de adalet kalmamıştır, ben bu adaletsizliğe baş eğmiyorum” diye seslenmişti mahkeme heyetine.

Saime ise duruşma salonunda eşinin kendisini yakmasını izlemişti. “Bu olayı asla unutmayacağım” diyor Saime ve şöyle devam ediyor: “Suçlu bir insan ‘Adalet kalmamıştır’ diyerek kendisini yakar mı? Böyle bir cinayet işleyecek insan evlenip iki çocuk yapar mı? Turizm ve Otel İşletmeciliği önlisans, İşletme lisans ve Yerel Yönetimler Yüksek lisans bitirdi eşim ve halen Adalet önlisans programına devam ediyor. Cinayet işleyecek adam neden bu kadar okusun? Bu olayı güçlü insanlar yaptı ve eşimin üstüne yıktılar. Hiçbir talebi kabul edilmedi, duruşma salonuna bile getirilmedi. Deliller ürettiler onu suçlamak için. Mahkeme delillerdeki ya da tanık ifadelerindeki çelişkileri görmek istemedi. Bütün siyasi partilere gittik ama hiçbiri ilgilenmedi. Sadece bir iki siyasetçi konuyu gündeme getirdi o kadar. Eşim iki defa ölüm orucuna girdi. Birinde Urfa Barosu aracı oldu ölüm orucundan vazgeçti. Bir defa da çocukları ikna etti onu. Şimdi de açlık grevinde. Tek talebi var, o da soruşturmanın yeniden ve sağlıklı bir şekilde yapılması, gerçek katillerin ortaya çıkarılması.”

Eşinin dosyası Yargıtay’da ama Saime, eşinin suçsuzluğunun ortaya çıkacağına dair umudunu koruyor: “Mutlaka gerçek katiller çıkacaktır ortaya, buna inanıyorum. Ama bu çabuk olsun istiyorum. Eşimin, benim ve büyük çocuğumun psikolojisi bozuldu. Çocuklarım babasız büyümesin, bir insan işlemediği suç yüzünden hapis yatmasın. Gerçek katillerin ortaya çıkarılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.”