Mısır'da gösteriler nereye gidiyor?

Mısır'da ordunun Sisi’yi hedef alan gösterilerin daha da büyüyüp iktidar değişikliği yaratacak boyuta ulaşması durumunda nasıl tavır alacağına dönecek olursak, bununla ilgili daha önceki deneyimlere bakmak gerekmektedir.

Google Haberlere Abone ol

Demir Çalışkan*

Mısır’da son günlerde yönetime karşı başlayan hareketlilik devam ediyor. Söz konusu hareketlilik çerçevesinde düzenlenen gösteriler ise cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’ye karşı “ilk” olması hasebiyle Sisi dönemi Mısır için “bir kırılma” olarak görülüyor. Tunus’ta başlayan ve daha sonra başka Arap devletlerine sıçrayan halk ayaklanmaları sürecinden kalma bir alışkanlık olarak, medyada (Türkiye medyasında da gösterilerle ilgili abartılı rakamlar verildi) Mısır’daki göstericilerle ilgili rakamlara odaklanıldı. Ancak bu gösterilerin önemi, Mısır’daki mevcut siyasi atmosfer ve baskıya rağmen direkt olarak Sisi yönetimini hedef alması ve “rejim değişikliği” istenmesinden kaynaklanmaktadır.

Gösteriler, Mısırlı genç bir müteahhit olan Muhammed Ali'nin, İspanya’dan sosyal medya aracılığıyla yaptığı çağrılardan sonra geldi. Aynı zamanda dizi ve film oyuncusu olan Muhammed Ali’nin paylaştığı videolarda, ülkede ordu ve bürokrasi ile ilgili birçok yolsuzluk iddiası yer alıyor. Muhammed Ali’nin ülkeyi terk ederek İspanya’ya yerleşmesi ve buradan yönetim aleyhine çalışmaya başlaması da bu yolsuzluk iddialarıyla ilgili.

Muhammed Ali, 15 yıldır orduyla alakalı projelerde müteahhit olarak yer almış ve kendi paylaştığı bilgilere göre ordu ve bürokrasideki yolsuzluklar silsilesi kendisini de vurmuş. Muhammed Ali’nin kısa bir süre zarfında bu kadar kişiyi etkileyebilmesi ve siyasi baskılara rağmen kitleyi harekete geçirebilmesi dikkat çekici bir tartışma konusu. Videolarında çok basit bir dil kullanan Muhammed Ali, slogan içerikli ağır siyasi söylemlerden de kaçınıyor ve genel “Fasih (Resmi) Arapça” yerine Mısır yerel lehçesini kullanıyor. (Mısır’ı bilenler, Mısırlılar’ın diğer Arap toplumlarına nazaran kendi lehçelerine verdikleri önemi bilirler.) Bu da, Muhammed Ali’nin halkı etkileyebilmesinin nedenleri arasında gösteriliyor. Ülkede değişim talep eden gösterilerin ve hareketliliğin “ana dinamiği” elbette söz konusu şahsın sosyal medya üzerinden yayınladığı videolar değil. Mısır’da “25 Ocak Tahrir Devrimi” olarak tabir edilen ve 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetimini sonlandıran süreci tetikleyen nedenler neyse, son gösterilerin temelinde de aynı ekonomik ve siyasi nedenler yatmaktadır.

Dolayısıyla Muhammed Ali’nin paylaştığı videoların ise bir “fitil” görevi gördüğünü söyleyebiliriz.

'PROTESTOLARIN NEDENİ: ARTAN SİYASİ BASKI VE EKONOMİK DURUM'

Abdülfettah Sisi, ülkede ilk defa seçimle iş başına gelmiş sivil cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi 3 Temmuz 2013’te askeri darbeyle devirdikten sonra 2014 yılında yapılan seçimlerle(?) cumhurbaşkanı oldu. 2018’deki tartışmalı seçimlerde yine cumhurbaşkanı seçildi(!). Geçtiğimiz aylarda da kendisine 2030 yılına kadar devletin başında kalabilmesinin önünü açan anayasal değişiklikler yapıldı.

Mısır ordusu, 3 Temmuz darbesinin 25 Ocak Devrimi’nde olduğu gibi askerin halktan yana tavır aldığı bir “devrim” olduğunu iddia ediyor. Ancak 25 Ocak Devrimi’nin bir uzantısı olarak lanse edilmeye çalışılan 3 Temmuz’dan sonra, halkın lehine hiçbir değişiklik olmadı. Hatta ülkedeki politik duruma bakıldığında Sisi’nin Hüsnü Mübarek dönemini arattığı da bir gerçek.

Bunu anlayabilmek için sadece seçimlere bakmak yeterli. 2018 yılındaki seçimlerde Sisi’nin karşısına aday olarak çıkmak isteyenlerin hepsi ya siyasi baskılar neticesinde adaylıktan çekildi ya da yargı eliyle önleri kesildi. Bir Ortadoğu klasiği olarak Sisi seçimleri yüzde 97’lik bir oy oranıyla kazandı.

25 Ocak Tahrir Devrimi’yle bir süre özgürlük havası yaşayan Mısır, Sisi dönemiyle beraber eski ayarlarına geri dönmeye başladı. Aykırı hiçbir sesin çıkmasına izin vermeyen Sisi yönetimi, bütün muhalifleri “İhvan-ı Müslimin” ve siyasal İslam kefesine koyarak baskı altına almaya başladı. 3 Temmuz’da İhvan’a karşı ordunun müdahalesini alkışlayan ve bu müdahaleyi halk devrimi olarak gören siyasi yapıların hepsi bu durumdan nasibini aldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2018 yılı insan hakları ihlalini konu alan raporuna göre, Temmuz 2013 ile Ağustos 2018 tarihleri arasında bin 530 kişinin gözaltına alındıktan sonra ortadan kaybolduğu tespit edildi. Raporda, seçimlerde muhaliflere yönelik baskılar, basın özgürlüğü, toplanma ve gösteri hakkı, hapishanedeki gazeteciler gibi birçok konuda Mısır devleti ve özellikle de güvenlik birimlerinin bozuk sicili açık bir şekilde yer almaktadır.

Ekonomik duruma gelecek olursak, burada da oldukça karanlık bir tablo var. 2011’de 25 Ocak Devrimi’nin baş sloganı “ekmek, özgürlük ve sosyal adalet”ti. Ancak sosyal adaletin sağlanması bir yana 2014’te ekmek sübvansiyonlarının kesilmesi gibi uygulamalar daha sonra da devam etti.

Artan hayat pahalılığı 2016 yılında dalgalı kur rejimine geçişle beraber tavan yaptı. Mısır para birimi Cüneyh, dolar karşısında yüzde 50 civarında değer kaybetti. Ülkedeki yoksulluk düzeyi

2018’de yüzde 32,5’e yükseldi.

DEVLETİN PROTESTOLAR KARŞISINDAKİ TUTUMU

Ülkede gündem yaratan müteahhit Muhammed Ali’nin ilk videolarına yanıt bizzat cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’den geldi. Sisi, hem kendisi hem de ordu hakkındaki yolsuzluk suçlamalarını reddetti. Ancak ülkede yeni cumhurbaşkanlığı sarayları inşa edildiğini kabul ederek bunların Mısır için inşa edildiğini ve buna devam edileceğini söyledi. Bu da Muhammed Ali’nin daha fazla sempati toplamasına yaradı.

Mısır yönetiminin gösteriler karşısında paniğe kapıldığına kuşku yok. Sisi’nin bizzat açıklama yapması ve -Arap gazetelerine yansıdığı kadarıyla- Birleşmiş Milletler oturumuna katılmak için ABD’ye uçmayı iptal etmeyi düşünmesi de buna işaret ediyor. Mısır medyası ise ilk başta gösterileri görmedi ancak daha sonra protesto görüntülerinin eski olduğunu ve bu görüntülerin bir spor karşılaşması sonrası sevinç gösterileri olduğunu iddia etti. Bir takım gazeteler ise yaşananları “dış komplo” olarak tanımladı.

Mısır devletinin gösteriler karşısındaki tutumu da medyayla paralel gitti. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükrü, gösterilerin, “Türk ve Katar medyasının tahrikleri” olduğunu iddia etti. Mısır

Dışişleri Bakanı'nın Türkiye ve Katar medyasını hedef alan bu açıklaması Mısır devletinin “dış mihrak” anlayışını ortaya koyması açısından önemli.

Mısır güvenlik güçlerinin ilk başta gösterilere sert müdahale etmemesi, protestoların rejim ve hatta bizzat ordu içindeki bazı gruplarca desteklendiği şeklinde yorumlandı. Ancak ilerleyen günlerde güvenlik güçlerinin daha sert davranması ve her gösteri çağrısından önce ülke genelinde geniş çaplı tutuklamaların yaşanması bu yorumların pek sağlam zeminde durmadığını gösterdi.

Peki gösterilerin ülke genelinde devam etmesi durumunda Mısır siyasetinin en belirleyici aktörü olan ordu nasıl bir tutum takınacak? En çok merak edilen hususlardan biri de bu

sorunun cevabı olsa gerek.

ORDU NASIL BİR YOL İZLEYECEK?

Ordu ve devlet bürokrasisi içerisinde mevcut yönetimden rahatsız kesimlerin olduğu ve bu kesimlerin özellikle Sisi’ye karşı olduğu yönündeki haberler yeni değil. 2018 seçimlerinde de bu konu sıkça tartışılmış ve eski genelkurmay başkanı Sami Anan’ın Sisi karşısında aday olması bu yöndeki söylentileri daha da güçlendirmişti. Keza rejim içerisinden gelen eski başbakan Ahmet Şefik’in adaylığı da aynı şekilde yorumlanmıştı.

Son gösterilerle beraber Mısır askeri bürokrasisi içindeki ayrılıkların tekrar dillendirilmesi daha önceki paragraflarda belirttiğim gibi, ilk başta güvenlik güçlerinin gösterilere çok sert müdahale etmemesine bağlandı. Daha sonra ise Muhammed Ali’nin de video kayıtlarında bu durumdan bahsetmesi ve hem ordu hem de devlet bürokrasisi içinden kendisine destek mesajları geldiğini söylemesi dikkat çekti. Hatta son videolarının birinde direk genelkurmay başkanı Muhammed Zeki’ye seslenerek, Sisi’yi azletmesi çağrısında bulundu.

Bir diğer konu önemli da, “Mısırlı Subaylar Cephesi” adlı bir sosyal medya hesabından gösterilere katılma çağrısı yapılması oldu. Söz konusu oluşumun eski genelkurmay başkanı Sami Anan’a yakın olan subaylar tarafından oluşturulduğuna dair haberler Arap medyasında yer aldı ancak Mısır basını, bu hesabın Fransa’dan yönetildiğini ve Mısırlı hacker'lar tarafından etkisiz hale getirildiğini yazdı.

Sami Anan’la ilgili biraz daha bilgi vermek faydalı olacaktır: Anan, Mübarek’in devrilmesinden sonra ülke yönetimini devralan Askeri Konsey’in Mareşal Hüseyin Tantavi’den sonraki ikinci adamıydı. Askeri Konsey döneminde karanlıkta kalan birçok katliam ve olaya rağmen Mareşal Hüseyin Tantavi ve Sami Anan devlet nişanıyla emekli edilmişlerdi. Bu durum o dönemlerde, Mursi tarafından “askere güvenli çıkış” olarak yorumlanmıştı.

Sami Anan ismi 2018 seçimlerinde tekrar gündeme geldi. Eski genelkurmay başkanının, Sisi’ye karşı adaylığını açıklayarak kampanyasını başlatmasıyla ipler iyice gerildi. Ancak süreç, Anan’ın cezaevine girmesiyle sonuçlandı. Sami Anan’ın hâlihazırda ordu içindeki desteğinin ne kadar olduğuyla veya ordu içinde buna benzer bir yapılanmanın olup olmadığıyla ilgili bir yargıya varmak neredeyse imkansız ancak Sisi’nin, özellikle de rejim içerisinden çıkabilecek bir muhalefete yönelik bu sert tavrı, rejim içinde ihtilafların olduğunu kanıtlamaktadır.

Ordunun Sisi’yi hedef alan gösterilerin daha da büyüyüp iktidar değişikliği yaratacak boyuta ulaşması durumunda nasıl tavır alacağına dönecek olursak, bununla ilgili daha önceki deneyimlere bakmak gerekmektedir.

Örneğin 25 Ocak Devrimi’nde Mübarek’in iktidardan düşmesinde ordunun devreye girmesinin payı büyüktür. Zaten Mübarek yönetimi ile bazı konularda ihtilaflı olan ordu, hem rejimi hem de kendi konumunu koruyabilmek için Mübarek’in görevi bırakmasından yana oldu. Kamuoyuna ise, “ordu diktatöre karşı halktan yana tavır aldı” mesajı verildi. Benzer durumlar yakın tarihte Cezayir de ve Sudan’da da yaşandı. Her iki ülkedeki rejim değişiklikleri ordunun müdahil olmasından sonra yaşandı.

Dolayısıyla Mısır’da rejimin ciddi bir şekilde tehlikeye girmesi durumunda ordunun rejimi ve kendi konumunu korumak için müdahalede bulunması yüksek bir ihtimal olarak karşımızda

durmaktadır. Ancak bunun için öncelikle mevcut protestoların nereye evrileceğini görmemiz gerekmektedir.

*Gazeteci