'Kokuşmuş şeyleri ön plana çıkartıyorlar’

Oyuncu Onur Saylak, karakterin nasıl işlendiğinin önemli olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Buna dikkat etmezseniz böyle garip, maço, tuhaf, astığım astık, kestiğim kestik erkek tipolojilerini -bunlar karakter olmuyor maalesef- hep beraber izlemeye devam ederiz.” Oyuncu Bülent Emrah Parlak, “Diziler haftalık çekiliyor. Bir anda oynadığınız karakter bir kadına vurabilir. Ben oynadığım işlerde bunlara itiraz ettim” diyor. Oyuncu Şevket Çoruh ise “Kadına şiddetin ne denli vahim olduğunu anlatamadığınız, öğretemediğiniz bir toplumda, tüm gün insanlara pembe panter izletseniz de kadına şiddeti durduramazsınız” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sorular aşağı yukarı şöyle olacaktı: Erkek oyuncular şiddet sahnelerinin çekildiği anlarda “Rol gereği de olsa kadına tokat atmak istemiyorum” gibi inisiyatif kullanabiliyor mu? Toplumsal cinsiyet rolleri bakımından dizilerdeki erkek karakterleri nasıl buluyorlar?

Aradığım bir oyuncu konu hakkında yorum yapabilmesi için yapım şirketine sorması gerektiğini söyledi: “Kişisel olarak benim için sorun değil ama maalesef bir sözleşme metni var elimde, buna uymak durumunayım.” Sonrasında dönüş olmadı. Diğer iki oyuncu özür dileyerek konu hakkında konuşmayacağını söyledi. Bir diğer oyuncu ise yine makul bir ses tonuyla “Daha sonra konuşabileceğini” söyledi.

Aslına bakılırsa haberin kendisi tek başına oyuncuların konuşmaması ya da konuşamaması diyebilirim.

‘MAÇO, ASTIĞIM ASTIK, KESTİĞİM KESTİK ERKEK TİPOLOJİLERİ VAR’

Oyuncu Onur Saylak’a “Dizilerdeki erkek karakterler ataerkil özelliklere sahipler mi?” diye sorduğumda “Buradan reyting yükseleceği, bu tip karakterlerin daha çok sevileceği düşünüldüğü için cevabı; evet” diyor. Saylak, “İstenilen erkek figüründe bir problem var” diyor ve yanlışın zaman içinde kabullenildiğini anlatıyor:

“Yanlış yapıla yapıla büyür ve doğru kabul edilmeye başlanır ya... Artık bu işin bütün unsurları yapımcısından, oyuncusundan, yazarından, yönetmeninden hemen herkesin kabullendiği, kanıksadığı ve bunun da televizyonda bir karşılığı olduğu düşünülen tipoloji haline geldi. O yüzden her dizide, her televizyon işinde böyle karakterler görmek mümkün.”

“Bu karakteri nasıl işlediğiniz önemli?” diyor Saylak ve ekliyor: “Buna dikkat etmezseniz böyle garip, maço, tuhaf, astığım astık, kestiğim kestik erkek tipolojilerini -bunlar karakter olmuyor maalesef- hep beraber izlemeye devam ederiz.”

Saylak, “Sokakta karşılığının olduğunu düşünüyor musunuz?” soruma şöyle yanıt veriyor: “Ülkede televizyon izlenme oranları o kadar yüksek ki… İster istemez bir karşılığı vardır diye düşünüyorum. Süper Baba, Bizim Evin Halleri, Yeditepe İstanbul, Şaşıfelek Çıkmazı, İkinci Bahar. Ne şanslıymışız… Biz ne güzel dizilerle büyüdük. Bütün bu diziler gitti. Maalesef elinde silahlı adamların olduğu, garip diziler türedi. Şu anda hemen hemen bütün dizilerin içinde de maalesef var. Şurdan çok tehlikeli: Bir silah algısı oluştu. Normalleşti. Elbette bu tehlikeli.”

‘7 GÜN 24 SAAT AYNI DİZİLER, ELBETTE DAVRANIŞLARA SİRAYET EDEBİLİR’

Saylak, dünyada da şiddetin yer aldığı pek çok dizi olduğunu hatırlatıyor. Fakat ücret verilerek sunulan platformda olduklarının altını çizerek “Alternatifleri var” diyor ve Türkiye’deki durumu anlatıyor: “Şimdi siz 7 gün 24 saat aynı diziyle bir hafta geçirirseniz elbette ki davranışlarınıza bir şeyler sirayet edebilir.”

Saylak, “İnsanlar akşam işten döndükten sonra sosyalleşebilseler, başka şeyler yapabilseler -ki bunun ekonomik bir karşılığı var- o zaman televizyona mecbur kalmak zorunda olmayacak kimse” diyor. Saylak, tüm bunlara rağmen meselenin ticari yanına dikkat çekerek “Niye bu diziler yapılıyor diye kimse suçlanamaz” diyor. “Tamamen ticari. Bu kadar basit. Neden bu kadar dizi vardan önce, neden bu kadar televizyon izleniyor sorusu bence asıl düşünülmesi gereken.”

Saylak son olarak benzer dizilere bir nebze olsun alternatif yaratılabileceğini ifade ediyor: “İşte mesela yeni ‘Mucize Doktor’ diye bir dizi başladı. Ne kadar incelikli bir drama. İlla ki tek tip bir üretim yapmak zorunda değil kimse. Bir ara ağa dizileri vardı, sonra aşk dizileri sonra dönem dizileri... Bu bile ticari bir yanının olduğunun göstergesi.”

‘TOPLUMUN DURUMU TELEVİZYONLARDAN VAHİM’

Oyuncu Bülent Emrah Parlak, öncelikle “Geçmişte bu kadar fazla dizi yoktu” diyor. Kadına şiddetin bu derece yüksek olduğu bir ülkede dizilerde kullanılan dile, çekilen sahnelere dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.

Parlak, “Bunu aklamak için söylemiyorum ama diziler toplumdan etkileniyor” diyor ve şöyle açıklıyor: “Yemek programları, dedikodu, evlendirme, kayıp akrabalarını bulma ve evlendirme programları... Hepsinde toplumun en dibinde olan şiddet, kötü meseleler ekrana getiriliyor. Hamlet de diyor ya, ‘Kokuşmuş bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda.’ Kokuşmuş şeyleri ön plana çıkartıyorlar. Televizyon insanların bilinçlenme sürecinde etkin bir araç olarak kullanılmalıydı. Toplumdaki meselelerin aynasıymış gibi kullanıldığında bunun faydası yok. Toplumun durumu televizyonlardan çok daha vahim.”

‘OYNADIĞIM ROLLERDE İTİRAZ ETTİM’

Parlak’a oyuncuların sahnelere müdahalesi olup olmadığını sorduğumda şöyle yanıtlıyor: “Diziler haftalık çekiliyor. Oynadığınız karakter bir kadına bir anda vurabilir. Açık konuşmak gerekiyor. Oyuncunun gücüyle, popülerliğiyle doğru orantılı. Ben oynadığım işlerde bunlara itiraz ettim. Gücüm oranında kullandım ama yapamayan arkadaşlar var. Evet, anlıyorum ama ‘Anlayışla karşılıyorum’ diyemem.”

‘DİZİLERDEN ÖNCE VAAZ VERENLERE BAKMAK LAZIM’

Oyuncu Şevket Çoruh, “Diziler insanları eğitmez. Siz kadına şiddetin ne denli vahim olduğunu anlatamadığınız, öğretemediğiniz bir toplumda, tüm gün insanlara ‘Pembe Panter’ izletseniz de kadına şiddeti durduramazsınız” diyor.

Çoruh, tek başına oyuncuların “Ben bu sahnede, dizide oynamıyorum” demesiyle bir şeylerin değişmeyeceğini söylüyor ve ekliyor: “ ‘Bu sahnede oynamıyorum’ demem bir şeyleri değiştirecek olsa elbette hayır derim.”

“Her gün ülkenin dört bir yanında kendini alim ilan etmiş bir takım meczupların kadını değersizleştirdiği, kadına şiddet uygulamanın doğru olduğunu söylediği bir toplumda dizilerden önce vaaz verenlere bakmak lazım.”