Cumartesi Anneleri: Devletin bana bir gençlik borcu var

Galatasaray Meydanı'ndaki oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri 756'ncı haftada İHD önünde bir araya geldi. 1993'te gözaltında kaybedilen Abdülmecit Baskın'ın oğlu Eren Baskın, yıllardır sokaklarda mücadele ettiğini söyleyerek, "Bu devletin bana bir gençlik borcu var" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından Galatasaray Meydanı'ndaki oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri 756'ncı haftada bir araya geldi. İstanbul İHD Şubesi'nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak'ta bir araya gelen Cumartesi Anneleri gözaltında öldürülen Abdülmecit Baskın ve JİTEM davası için adalet talep etti.

'756 HAFTADIR GERÇEKLERİ HAYKIRIYORUZ'

Bu haftaki açıklamayı gözaltında kayıp yakını Sebla Arcan okudu. Arcan, "756 haftadır, bu topraklarda gözaltında kaybetmenin bir devlet politikası olarak uygulandığı, sivil yurttaşları hedef aldığı, sistematik ve yaygın olarak yürütüldüğü gerçeğini anlatıyoruz" dedi.

Arcan 756'ncı hafta açıklamasında şöyle konuştu: "756 haftadır, insanlığa karşı suç niteliği taşıyan gözaltında kaybetmelerin bir devlet politikası olarak cezasız bırakıldığı gerçeğini haykırıyoruz. 756 haftadır, devleti, zorla kaybetmeleri önlemek, sona erdirmek ve cezalandırmak için adli, idari, hukuki etkin önlemleri almaya çağırıyoruz. Devletin, bu suçun sorumlularını istisnasız biçimde soruşturnıa, yargılama ve yaptırıma tabi tutma yükümlülüğüne dikkat çekiyoruz. 756 haftadır haykırıyoruz; kayıplarımızla ilgili adalet arayışımızın siyasi irade tarafından engellendiği, yargı tarafından cevapsız bırakıldığı bir zulüm ikliminde yaşatılıyoruz."

'DAVA SÜRÜNCEMEDE BIRAKILDI'

Arcan, Abdülmecit Baskın davasıyla ilgili de şunları söyledi: "41 yaşında 3 çocuk babası olan Abdülmecit Baskın, Ankara Altındağ Nüfus Müdürü'ydü. 2 Kasım 1993 tarihinde iş yerindeki makamından çıktıktan sonra özel harekat polisleri tarafından gözaltına alındı. 4 Ekim 1993 tarihinde elleri arkadan bağlı, üç kurşunla öldürülmüş bedenini bir çiftçi Ankara Gölbaşı mevkiinde buldu. Bulunduğu yer Milli İstihbarat Teşkilatı Genel Koordine Merkezi'ne çok yakın metruk bir binanın arkasıydı. Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Abdülmecit Baskın'ın gözaltına alındığı inkar edildi. Tüm başvurular etkin bir soruşturma yapılmadan sonuçsuz bırakıldı.

26.03.2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadede; 1993 yılında Özel Harekât Daire Başkam İbrahim Şahin'in emriyle, Abdülmecit Baskın'ı gözaltına aldıklarını ve Baskın' ın Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Ayhan Çarkın'ın anlattıkları, olay yeri tutanakları ile karşılaştırıldı. İfadeler ile yer gösterme tutanaklarının 'örtüştüğü' savcılık dosyasına eklendi. 2011 yılında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan dava halen Ankara l . Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor. İçinde Abdülmecit Baskın'ın da bulunduğu 1993-96 yılları arasında gözaltında kaybedilen veya infaz edilen 19 kişiye ilişkin yürütülen Ankara JİTEM Davası'nın 22. duruşması dün gerçekleşti. Aile avukatlarının taleplerini geri çeviren mahkemeler 'cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek' suçlarından yargıladığı Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken ve diğer 16 kişiyi bırakın tutuklamayı duruşmalardan vareste tuttu, aile avukatlarının sanıklara soru sorma hakkı engellendi. Adil yargılama ilkesine uymayan mahkeme tarafsız bir yargılama yapılmadığı kuşkumuzu derinleştirdi. Artık yeter! Yargının asıl işlevi suç işleyenlerin yargılanıp, cezalandırılması ve adaletin yerine getirilmesidir. Ankara JİTEM Davası inkarın, sanıkları aklamanın, cezasızlığın bir parçası olmasın. Türkiye'nin yaşadığı hakikat ve adalet krizini sonlandırmanın başlangıcı olsun. Adaletin tecelli etmesi ve geçmişle hesaplaşma imkanı sunması talebimizi karşılasın! Abdülmecit Baskın için adalet istiyoruz. Ankara JİTEM Davası'nda adalet istiyoruz. Kayıplarımızdan ve 57 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz."

'EĞER SOKAKLARDA MÜCADELE EDİYORSAM...'

Abdülmecit Baskın'ın oğlu Eren Baskın da, devlete çağrıda bulunarak, "Bana bir gençlik borçlusunuz" dedi. Baskın şöyle devam etti: "Bu ülkedeki adaletten bahsedecek olursak sabaha kadar konuşabiliriz. Bu ülke bu adalet bana bir gençlik borçlu. Çocukluğumdan bugüne kadar eğer sokaklarda mücadele ediyorsam bu kendi istediğimden değil faillerin yakalanması için. Tek amacım babamın katillerinin düzgün şekilde yargılanması. Bunun için savaşıyoruz. Mücadele etmeye devam edeceğiz."

'YARGI ZİHNİYETİ BUDUR'

Davanın avukatlardan Sertaç Ekinci de davayla ilgili konuştu. Ekinci, şunları söyledi: "Beş yıldır yargılama devam ediyor. Yüzlerce cinayet işleniyor. Soruşturma aşamasında cinayetleri itiraf eden yüzlerce sanık var. Bu rapor alınmaya çalışıyorsa ya delidir ya yalan söylüyordur. Yargı zihniyeti budur. Bu mahkemelerden karar alınması mümkün değil. Mahkemelere gelmiyorlar. Bize 'Siz istediğiniz kadar gelin biz aklayacağız' demek istiyorlar. Çocukların geleceğine bu yaptığınızın faydası ne olacak? Sorunların bu şekilde halolmayacağı açık. İnsanları devlete yabancılaştırıyorsunuz. Kan akıtıyorsunuz. Aynı hatalar aynı sonuçları doğurur. Maalesef devlet bunu anlamıyor. Ama anlamaları gereken bir şey var bu insanlar buradan asla ayrılmayacak."

'ADALETİN BAĞIMSIZLIĞINDAN BAHSETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL'

Babası Adnan Yıldırım'ı kaybeden Leyla Yıldırım da bir eylemde konuşma yaptı. Yıldırım, "Sanıklardan Ayhan Çarkın'ın cinayetleri nasıl işlediklerine dair söylemlerine rağmen sanıklar dinlenmeyerek hukuka aykırı bir yargılama başladı. Maalesef bağımsız olması gereken yargı tek bir kişinin tekeli altında. Adaletin bağımsızlığından bahsetmemiz mümkün değil. Şu an yaşadıklarımızın 90'lardan pek bir farkı yoktur. Biz adalet istiyoruz. Sonuna kadar mücadelemize devam edeceğiz" diye konuştu.