Adnan Oktar: Ben cezaevine girince dolar ve euro fırladı

Adnan Oktar’ın aralarında bulunduğu 238 sanığın örgüt üyesi olma, casusluk, cinsel istismar gibi birçok suçtan yargılandığı dava dün Silivri’de başladı. 45 gün sürmesi planlanan ilk duruşmanın dünkü oturumunda örgüt lideri olmakla suçlanan Adnan Oktar ve örgütün ikinci ismi olduğu belirtilen Ulviye Didem Ürer’in sorgusu yapıldı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Davanın ilk duruşması için saat 9.00’da Silivri Cezaevi yerleşkesindeydik. Cezaevinin girişindeki otoparkta yer alan, Son Çare Büfe’nin masaları giyimi kuşamı yerinde, çoğu slim-fit takım elbise giymiş, saçı ve sakalının kesimi Adnan Oktar’a benzeyen erkekler, çoğu sarı saçlı ve yüksek topuklu ayakkabılı kadınlarla doluydu.

Saat 9.30 civarı duruşma salonunun bulunduğu binanın önüne doğru hareketlendiler. Binanın bittiği yere bir bariyer konulmuş, başında da bir jandarma görevlendirilmişti. Görevli jandarma, kısa bir süre sonra geçişe izin verdi ve bekleyenler bariyerlerden oluşturulmuş koridordan geçerek binaya girdi.

Duruşma, binanın girişindeki salonda yapılacaktı. Jandarmalar, oralarda görmeye pek alışık olmadığı afili erkek ve kadınları izliyordu. Kadınlara “kedicik” diyorlardı, erkeklere ne dendiği ile pek ilgilenmiyorlardı.

Saat 10.00’a doğru duruşma salonuna alındık. Salonda üç jandarma timi görevliydi. Kalkanlı ve coplu jandarmalardı bunlar. Sivil giyimli birinin salondan sorumlu komutanla konuşmasından Jandarma İstihbarat'a bağlı kişilerin de salonda görevlendirildiğini duydum. Biraz önce dışarıda gördüğümüz giyimi kuşamı yerinde kişiler de tutuksuz sanıklara ayrılan sıralarda oturuyordu.

Salonda yüze yakın sanık avukatı vardı. Davada 238 sanık yargılandığından izleyici sıralarının da kalabalık olacağı beklentisi vardı ancak sıralardaki izleyici sayısı 50’yi geçmiyordu. İzleyici sıralarında saçı ve sakalı Adnan Oktar’ınkine benzeyen iki kişi oturuyordu. Onları görenler Adnan Oktar’a ne kadar benzediklerini konuşuyordu.

Yaklaşık 40 dakika boyunca jandarmaların salonda oturacağı yerler ayarlandı. Sanık sıralarının etrafındaki tahta bariyerlere beşer metre aralıklarla oturmalarını istiyordu komutanları. Olmuyor, baştan hiza alınıyordu.

ADNAN OKTAR SALONA GİRİYOR

Saat 10.40’ı gösterdiğinde alt kattan sanıkların oturduğu kısma çıkan merdivenlerden 10’ar kişilik gruplar halinde erkek sanıklar gelmeye başladı. Her birinin koluna bir jandarma girmişti. Jandarmalar onlara oturacağı yeri gösteriyordu. Hepsine ayrılan bir yer olduğu anlaşılıyordu. Peşi sıra altı yedi grup getirildiğinden ve yerlerine oturmaları zaman aldığından tahta bariyerin içi sanık ve jandarma kaynıyordu. Bir ara adım atacak yer kalmadığı için sanığını bırakan jandarmaların merdivenlerden aşağı inmesi beklendi. Geçit töreninin 20’nci dakikasında, saatler 11.00’i gösterirken aynı merdivenlerden davanın en popüleri, herkesin merak ettiği Adnan Oktar getirildi. Beraberinde örgüt yöneticiliği ile suçlanan Tarkan Yavaş ve Oktar Babuna da getirilmişti. Bu üç kişinin diğer sanıklardan farklı olarak her iki kolundan da jandarmalar tutuyordu. Herkes Adnan Oktar’ı görmeye çalışırken jandarmalar onları hızlı hızlı sanık sıralarının en önüne, mahkeme heyetinin tam karşısına götürdü.

Erkek sanıkların hemen hemen hepsinin üstünde bedenlerine oturmuş takım elbise vardı. Onlar yerine oturtulduktan sonra kadın sanıklar getirilmeye başlandı. Pek çoğunun üstünde beyaz, şık takım elbiseler vardı. Basın mensuplarına ayrılan yerden bakınca sanki bir davete katılmak üzere orada bulunan yüzlerce insan vardı salonda.

Salona yeni getirilen sanıklar yerlerine oturmaya çalışırken, yerini bulmuş sanıklar da izleyici ve tutuksuz sanık sıralarındaki yakınlarını selamlıyordu. Kimi el sallayarak, kimi öpücük yollayarak, kimi de parmaklarıyla kalp işareti yaparak...

DURUŞMA BAŞLIYOR

Uzun zamandır o salonlarda ya darbe davası ya da muhalif kişilerin yargılandığını gören jandarmalar şaşkın bir şekilde izliyordu salonda olanları. Not alırken bir jandarma yaklaşıp önce hangi kurumda çalıştığımı sordu, ardından sanıkları kastederek “değişikler” dedi.

Basın mensuplarına ayrılan kısmın yan bloğunda müştekiler oturuyordu. Bazıları etkin pişmanlıktan yararlanmış kişiler, bazıları da yapılanmadan kopmuş kişilerdi. Aralarında yürümekte güçlük çeken yaşlı kadın ve erkekler de vardı. Bu sıralardaki görüntü de farklı değildi. Bakımlı erkekler, stilettolu, peruklu, şık giyimli kadınlar...

Salondaki yerleşme sürerken sanıkların kimlik tespiti de başlamıştı. Sanık kürsüsüne jandarma refakatinde tek tek giderek kimliklerini tespit ettiriyorlardı. Bu işlem saat 12.00 civarı bitti ve mahkeme heyeti yerini aldı. Heyetin arkasında yüzden fazla dava dosyası istiflenmişti.

Mahkeme başkanı Galip Mehmet Perk, duruşmayı başlatmadan önce salondakileri ses ve görüntü kaydı almamaları konusunda uyardı, aksi taktirde tutuklama kararı verilebilirdi dediğine göre. Bu yüzden başka duruşmalarda böyle bir engelleme olmamasına karşın gazetecilerin salona bilgisayar getirmeleri yasaktı. Başkan Perk, sorgunun örgüt yöneticisi olmakla suçlanan Adnan Oktar ile başlayacağını söyledi ve onu sanık kürsüsüne çağırdı. Salona girerken kimse yüzünü göremediği için şimdi salonun her iki yanındaki büyük ekranlara Adnan Oktar’ın görüntüsü yansıtılıyordu. Üzerinde beyaz bir ceket, beyaz gömlek ve siyah pantolon vardı. A9 TV kanalındaki görüntüsünden pek farklı görünmüyordu, yalnızca biraz kilo verdiği anlaşılıyordu.

Herkes merakla ona bakarken avukatlar, Başkan Perk’e itiraz ediyordu. Oktar, kürsüde beklerken Perk, avukatlara söz hakkı verdi. Avukatlar, iddianamede yapılanmanın merkezinin İstanbul’un Anadolu yakasında olduğunu belirterek, mahkemenin yetkisiz olduğunu söyledi. Bazı avukatlar da Adnan Oktar’a FETÖ suçlamasıyla açılan soruşturmaların üçünde takipsizlik kararı verildiğini vurgulayarak, yargılama yapılabilmesi için öncelikle bu kararlarının kaldırılması gerektiğini belirtti. Mahkeme başkanı, taleplerle ilgili duruşma savcısı Caner Babaloğlu’na görüşünü sorduktan sonra heyetiyle kısa bir süre müzakere etti ve tüm talepleri reddetti.

CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNU DETAYLI BİR ŞEKİLDE ANLATTI

Bunun ardından avukatlar iddianamenin okunmamasına itiraz etti. Perk, bunun üzerine 3 bin sayfadan fazla olan iddianameyi özetlemeye başladı. Oktar’a yöneltilen suçları tek tek okuyan Perk, özellikle cinsel istismar suçlamasını oldukça detaylı anlattı. Diğer suçlamalarla ilgili bu kadar detaya girmezken, Oktar’ın cinsel istismar suçunu ne şekilde işlediğiyle ilgili bu detaylı anlatımı salondaki birçok kadını rahatsız etti. Ardından söz hakkı Adnan Oktar’a geçti.

Oktar, sözlerine “İngiliz derin devletinin kendisine karşı bir psikolojik savaş verdiğini, kendisi tutuklandıktan sonra hükümetin kaybettiğini” söyleyerek başladı. Bu sözler üzerine müşteki sıralarında oturan yapılanmanın eski üyeleri alaycı bir şekilde gülüştü. “Yerli ve milli bir insan olduğunu, Türk milliyetçisi olduğunu” söyleyen Oktar, el yükseltiyor “İngiliz derin devleti mahkemenizi ve savcılığı kullanıyor. Ben cezaevine girdikten sonra dolar ve euro fırladı” diyordu. Bu defa yan bloktan daha belirgin gülüşmeler yükseliyordu. Oktar, kendini ölçüsüzce övdüğü için Başkan Perk, “Madem böyle birisiniz neden size böyle suçlar atıldı?” diye sordu. Oktar, şöyle yanıt verdi:

OKTAR’IN MİSAFİRLERİ

“320 kitabım var. Tayyip Bey bizim evimize gelirdi. Tayyip Bey hakkında antipropaganda vardı. En az 100 basın mensubu çağırıp propagandasını yaptım. Tayyip Bey’in dünürü Sadık Albayrak da gelirdi. Meclis başkanıyken Mehmet Ali Şahin de geldi. Devlete sizin bilmediğiniz çok hizmetim var benim.”

Oktar, konuşurken yer yer kendince şaka yaparak gülüyordu. O güldüğünde sanık sıralarındakiler de gülüyordu. Bunları izlemek Oktar’ın A9 TV kanalındaki bir programını izlemek gibiydi.

Başkan Perk, Oktar’a “örgüt üyelerinin nüfuzlu kişilerle görüşmelerinin neden kaydedildiğini” sordu. Oktar, “Belki önemli bulmuştur, o yüzden kayda almıştır. Amacımız devlete ve hükümete yardımcı olmaktır. Hayır amaçlıysa makûl bir şey bu” diye yanıt verdi.

DURUŞMADA KISA SÜRELİ GERGİNLİK YAŞANDI

Tarkan Yavaş, duruşma savcısının, “Babanız sizi Adnan Oktar oluşumundan kurtarmaya çalıştı mı” sorusu üzerine, “Babam beni savunuyor, arkadaşlarımızı da savunuyor. Etkinliklerimize, konferanslarımıza, iftarlarımıza gelen bir insandır. Babam Adnan Bey’e olan sevgisinden dolayı buraya geldi. Moral vermek için. Avukat ama hukuki bir şeye ihtiyacımız yok. Ben tek başıma yeterim” dedi.

Adnan Oktar’ın Avukatı Enes Akbaş, duruşma savcısının iddianameyi hazırlayan savcılardan biri olduğunu hatırlatarak, "İddianame ile duygusal bağ kurmuştur, tarafsızlığını yitirmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda savcının reddi olmasa da kendisini davadan çekilmeye davet ediyoruz. Sanığa özel hayata ilişkin soruyor” dedi.

‘MİT MENSUPLARIYLA GÖRÜŞTÜK’

Oktar, konuşması sırasında FETÖ suçlamasıyla ilgili ilginç bir ayrıntıya yer verdi. Gülen cemaatinin kendisinden hoşlanmadığını söyleyen Oktar, kendisi hakkında Fethullahçıların açtığı soruşturmalardan kurtulmak için Hüseyin Gülerce’yi evine çağırdığını anlattı. Oktar, kendisiyle ilgili mehdilik iddiasına yönelik de şunları söyledi:

“Tayyip Bey siyaset mehdisidir. Fethullah Gülen’in derdi mehdinin gelişini engellemektir. Tayyip Bey’i yatımızla gezdirdik. Kendisi ve bakanlarıyla iç içeydik, görüşüyorduk. MİT mensuplarıyla da görüştük. Devlete hizmet ettim ben.”

Kendine yöneltilen tüm suçları dini açıklamalar getirerek reddeden Oktar’ın savunması yaklaşık bir saat sürdü. Oktar’dan sonra sıra örgütün ikinci ismi olduğu belirtilen Ulviye Didem Ürer’e geçti. Ürer, sorgusunun başında ağırlıklı olarak Oktar’a yöneltilen suçlamalara yanıt verdi. Mahkeme başkanı Ürer’e Oktar’ın avukatı olduğunu anımsatınca “Onun ahlakını anlatmadan kendimi anlatamam” diye yanıt verdi. Ürer, suçlamaları hadislerle, içinde “Allah sevgisi ve korkusu” olduğunu söyleyerek reddetti. Özgeçmişinden bahseden Ürer, Boğaziçi Üniversiseti Felsefe bölümünde eğitim gördüğünü, Oktar ile 1989’da mankenlik yaparken tanıştığını söyledi.

45 gün sürmesi planlanan ilk duruşma boyunca hukuk, emniyet, para, kız getirme ve kitap yazma ile ilgili yapılanma sorumlusu olduğu iddia edilen kişilerin sorgusunun yapılması bekleniyor.