Doktor Eren İlhan: Bombacı yaftası hayatıma kara bir perde gibi indi

Diş hekimi Eren İlhan, Beşiktaş'taki bombalı saldırı nedeniyle 22 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. İlhan yaşadıklarını anlatırken, "Bombacı olarak tutuklanmam hayatıma kara bir perde olarak indi" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi çene cerrahisi alanında hekimlik yapan Eren İlhan, İstanbul Beşiktaş'ta 10 Aralık 2016'daki bombalı saldırı nedeniyle 22 ay cezaevinde tutuklu kaldı. İlhan, geçen hafta çıkartıldığı mahkemede tahliye edildi.

İlhan tutuklanmadan önce hastanede uzman olabilmek için gün sayıyordu. Hayatından 22 ay alınan İlhan, cezaevinde geçirdiği günler için, "Kürt olduğum, öğrenciyken sendikal faaliyetler-halk sağlığı çalışmaları yürüttüğüm biliniyordu. Ama bombacı olarak tutuklanmam tüm hayatıma kara bir perde olarak indi bir anda" diyor.

'KÖTÜ SENARYOLU BİR KORKU FİLMİ GİBİYDİ' 

İlhan, Beşiktaş saldırısı nedeniyle tutuklanan sanıklardan biriyle Whatsapp’tan konuşması gerekçe gösterilerek tutuklanmıştı. Oysa ATK (Adli Tıp Kurumu) raporları, bu yazışmaların hasta ve hekim arasındaki yazışmalar olduğunu söylemiş, sanıkların üzerinden çıkan notların da İlhan’ın el yazısı olmadığı yönünde mahkemeye rapor göndermişti. Mahkeme ise 22 ay sonra İlhan'ın tahliyesine karar verdi.

Fakat İlhan tahliye olduktan sonra geçmişteki hayatının değiştiğinin farkına vardı. Çünkü birçok basın kuruluşunda ve sosyal medyada İlhan için 'Bombacı' nitelendirmeleri yapılıyordu. İlk gözaltına alındığında neyle suçlandığını bilmeyen İlhan yaşadıklarını şöyle anlattı: "13 günlük bir gözaltı süreci geçirdim. Çok kötü koşullarda yoğun baskı altında geçen 13 gün... Sorgu hakimliğinde öğrendim üzerime atılmaya çalışılan korkunç suçlamayı. İddianame elime ulaşana kadar da işin bu boyutta olabileceğini, bunca pervasız tutarsız bir senaryonun parçası yapılacağımı tahmin etmemiştim. Kötü senaryolu, bitmek bilmeyen bir korku filmi gibiydi."

'YALNIZLIĞI BU KADAR DERİN YAŞAMAMIŞTIM' 

İlhan aylar geçtikten sonra hakim karşısına çıkabildi. Fakat tahliye edilmeyişi İlhan için hayal kırıklığı olmuştu: "Hepimiz çocukluğumuzda uğradığımız haksızlık Karşısında hissettiğimiz çaresizlik anlarını hatırlıyoruzdur. Tutuklandığında aynı duyguyu hissettim. Hakim karşısına çıkana kadar inancım vardı fakat düş kırıklığına uğramıştım sonrasında acıyla yoğrulmuş bir öfke duydum. Korkunçtu. İlk günümü Metris Cezaevi'nde tek başıma bir hücrede geçirdim. Şimdi evet kesinlikle yazılması ve dile getirmesi kolay fakat kimse belirli bir zaman diliminin zamansızlık içerisinde ne kadar sürdüğünü anlatamaz, ölçemez. İnsan kendi kendisiyle, bedeniyle ve yatak dolap gibi dört beş dilsiz nesneyle umarsız bir şekilde yalnız kalıyor. Yapacak hiçbir şey yoktu. Duyacak hiçbir şey yoktu. Her yerde sürekli olarak insanın çevresinde hiçlik, zamandan mutlak anlamda yoksun bir boşluk vardı. Yalnızlığı bu kadar derin yaşamamıştım hiç. Bu günü unutmam mümkün değil sanırım."

'TOPRAĞI ÖZLEDİM...'

İlhan, Metris'te yer olmadığı için Silivri Cezaevi'ne götürüldü. Cezaevinde birçok mahpusla tanıştı. İçeride kendisi gibi birçok insan olduğunu söylerken şöyle devam ediyor: "Benim gibi şans eseri-şanssızlık eseri desem daha iyi olacak, cezaevinde olan, haksız yere suçlanan, sesini duyuramayan insanlarla da karşılaştım. Hemen aralarına aldılar, ilgilendiler. Uzun süre alışamadım, üzerimdeki şoku atlatamadım. Toprağı özledim, duvardan dönmeden yürümeyi özledim, yeğenlerimi özledim."

'BOMBACI OLARAK TUTUKLANMAM...' 

İlhan kendisi için üzücü olan bir durumu da şöyle anlatıyor: "Ankara Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktaydım, uzman olmama birkaç ay kalmıştı. Çalışma ortamında Kürt olduğum, öğrenciyken sendikal faaliyetler ve halk sağlığı çalışmaları yürüttüğüm biliniyordu. Ama bombacı olarak tutuklanmam tüm hayatıma kara bir perde olarak indi bir anda."

'TIMARHANE İLE HAPİSHANE ARASINA BİZİ SIKIŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR' 

İlhan, bir gün önceden ameliyathanedeyken diğer gün gözünü emniyette açtığını söylüyor ve ekliyor: "Gazetelerde haber sitelerinde ismim dolaşıma sokuldu. Bir gün öncesinde ameliyathanedeyken birden terörle mücadelede buldum kendimi. Meslek odaları, sendikalar, basın ve birkaç arkadaş hariç cüzzamlımıymışım gibi benden uzak durdular, görmezden geldiler. Çok yalnız bırakıldım o süreçte. Ailem perişan oldu hem çıkan haberler yüzünden hem hiçbir şey yapamıyor olmaktan. Ödemem gereken borçlar, krediler de onlara yük oldu. Eğitim hayatım yarıda kaldı. Bu sürecin benim açımdan çok daha ağır psikolojik bedelleri olacağını öngörebiliyorum.

Son birkaç yılda yaşananlar birkaç cümlelik haberler gibi olsa da milyonlarca insanın hayatı etkilendi, çok ağır toplumsal travmalar yaşatılıyor. Tımarhane ile hapishane arasına sıkıştırmaya çalışıyorlar bizi. Oysa ki ben hastanedeydim sadece."

İlhan son olarak şöyle devam ediyor: " Mesleğime çok severek başlamıştım. İddianamede 'şüphe çekmemek ve örgütü yönetebilmek için rutin bir işe yerleşti' denilen ben, çene cerrahisini kazanmak için 1 buçuk yıl boyunca çalıştım, mezun olduktan sonra nöbet tutup biriktirdiğim parayla dershaneye gittim. Sabah 8'den gece 11'e kadar Hacettepe'nin kütüphanesinde aylarca ders çalıştım. Mesleğime kavuşmak için bunca çabalarken aynı meslek bir günde kabusum oldu. Bundan sonrası nasıl olur bilmiyorum gerçekten, şu an düşünmek dahi istemiyorum bunları. Ben mesai usulü işine gidip gelen bir devlet memuru, bir sağlık çalışanı, hastalarını önemsediği için numarasını sakınmayan bir hekimdim. Yaşama nereden devam edeceğimi ben de kestiremiyorum şuan için."