'Mültecileri anlatırken mülteci oldum'

Türkiye'den yurt dışına göç eden, göç etmek zorunda kalanlarla konuştuk. Aralarında gazeteci, iş insanı, kepçe operatörü var. Eşiyle beraber İsveç’te yaşayan bir genç “Ankara’dan bakınca ‘İstanbul’da asla yaşayamam’ derken binlerce kilometre uzakta bir hayat kurmak zorunda kaldı. Yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını anlatan bir gazeteci, "Türkiye'de mülteci haberleri yaparken mülteci oldum" dedi. 

Google Haberlere Abone ol

Şaban Çoban

DUVAR - Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2018 göç istatistiği raporu, yurtdışına göçün yüzde 27,7 arttığını gösterdi. Yurt dışına göç edenlerin tek bir sebebi yok. Kimisi ekonomik sorunları, kimisi otoriterleşen yönetimi gerekçe gösteriyor. Plansız-programsız kent düzenlemelerinden şikayet eden de var laik eğitimin yok edildiğini düşünüp çocuklarının farklı bir çevrede yetişmesini isteyen de. Bugüne kadar farklı sebeplerden on binlerce insan göç etti, bir o kadar da yurt dışına gitmek için uğraşan ya da bunun hayalini kuran var.

BELKİ BİR GÜN DÖNERİM

Birbirinden farklı nedenlerle yurt dışına gitmiş insanlarla konuştuk. 28 yaşındaki Seyit Yılmaz onlardan biri. Türkiye’de bir inşaat şirketi sahibi iken bugün yurt dışında yaşamaya başlamış olan Yılmaz gidiş nedenini iktidar partisine yakın olmayanların iş dünyasında ayakta kalabilmesinin mümkün olmadığına bağlıyor. Yılmaz yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Küçük ölçekli bir inşaat şirketim vardı. Bakanlıklardan, belediyelerden iş alabilmeniz, piyasada ayakta kalabilmeniz tamamen siyasal iktidarla iyi ilişkiler kurmanızdan geçiyor. Ben de şirketi kapatmak zorunda kaldım. Eğitimime devam ederken staj sürecinde gördüğüm usulsüzlükler de Türkiye’de nasıl yaşayabileceğime dair endişelerimi arttırdı. Karar verme süreciyle gitmem arasındaki zamanda oluşan kur farkı bile bir an önce gitmem gerektiği hissine kaptırdı.”

Bugün Kanada’da yaşayan, bir otelde günde 9 saat çalışan ama mutlu olduğunu söyleyen Yılmaz, “Aile özlemim ve ülkemin içine düştüğü duruma duyduğum üzüntü dışında bir derdim yok. Düzenin değiştiğine dair kanaate varırsam dönmek isterim ülkeme ama bu şartlar altında zor. Buradan vatandaşlık almak, düzenli bir işe sahip olmak, çocuklarımın buradan eğitim almasını sağlamak istiyorum.”

AÇIK CEZAEVİNE DÖNEN ŞEHİRLERDE YAŞAR HALE GELDİK

Yurt dışına göç eden Duygu Erol da çeşitli gazete ve haber ajanslarında muhabirlik yaparken yaşadıklarından sonra bu kararı almış bir genç. Erol, Türkiye’de yaşanan otoriter sistemin yurtdışına çıkmak dışında alternatif bırakmadığını söylüyor. Erol yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Jinha, Gazete Sujin, Jinnews’de muhabirlik yapıyordum. Ülkeyi terketmeme sebep olan yargılamalar, soruşturmalar ve baskıların tümü gazetecilik faaliyetlerimle ilgiliydi. Bu faaliyetlerimden ötürü defalarca baskı, tehdit, gözaltı ve saldırıya maruz kaldım. Hükümetin politikaları sonucu binlerce siyasetçi, milletvekili, aydın, gazeteci ve öğrenci cezaevlerine gönderilmiş ve bizler de adete açık bir cezaevine dönüştürülen şehirlerde günümüzün büyük çoğunluğunu adliye, nezarethane ve karakollarda geçirir hale gelmiştik.”

Her gözaltına alındığında ajanlığa zorlandığını söyleyen Erol, yurt dışına çıkış kararı aldığı süreci ise şöyle anlatıyor:

“Türkiye’de sayıları gittikçe yükselen kadın cinayetlerini, taciz ve tecavüzleri, çocuk istismarlarını haberleştirmenin, cezaevlerinde kadınların yaşadığı hak ihlallerini duyurmanın bedelidir yaşadıklarım. Devlet herkesin yaşananlara kör, sağır, dilsiz olmasını istiyor. Bunun aksi davrananlara cezaevlerinin yolunu gösteriyor.”

MÜLTECİLERİ ANLATIRKEN BİR ANDA MÜLTECİ OLDUM

Ailesi, arkadaşları ve mesleğinden kopacağı için Türkiye’deki son günlerini çok zor geçirdiğini anlatan Erol yurt dışına çıkarken yaşadılarını da, “Yurtdışına çıkış yasağım olduğu için insan kaçakçılarıyla görüşmek zorunda kaldım. Yıllarca mültecilerin yol hikayelerini, kıyıya vurmuş mülteci çocukların bedenlerini, mülteci olmanın zorluklarını anlatırken bir anda kendim mülteci oldum’’ sözleriyle anlattı.

Yaklaşık 10 aydır Fransa’da olduğunu, 10 yıllık oturum izni aldığını ve şu an bir entegrasyon süreci yaşadığını belirten Erol, bir gün döneceğini söylüyor. “Mesleğime ve eğitimime devam etmek için Fransızca öğrenmeye çalışıyorum. Mülteci bir kadın olarak yaşadığım en büyük sorun işsizlik. Ailesine, çalışma arkadaşlarına ve mesleğine çok bağlı biriydim. Burada da dil öğrenip mücadelemi sürdürme arzusundayım. Evet, gerekli koşullar oluştuğunda ülkeye dönmek istiyorum. Neticede ben Avrupa’ya yeni bir hayat kurma arzusuyla değil, yaşadığım tehditlerden ötürü geldim. Doğduğum ve büyüdüğüm topraklarda yaşamak istiyorum” dedi.

TÜRKİYE’DE GELECEĞİM OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜM

Üniversiteyi bitirdikten sonra Türkiye’de bir geleceği olamayacağını düşününce yurt dışına gitmeye karar verdiğini anlatan Deniz Dalkılıç karar alma sürecini şöyle anlattı:

“Ülkenin genel ekonomik ve politik görünümü çok kötüydü. Bu sebeple yurt dışına çıkmaya karar verdim. Yurt dışına çıkma kararımda özellikle babam çok etkili oldu. Etrafımdaki insanların kimisi destekliyor, kimisi vazgeçmem gerektiğini söylüyordu. Annem de çok karşı çıktı ama ben Türkiye’deki belirsizliklerden dolayı çıkmaya karar verdim.”

Şu an Kanada’da yaşayan Dalkılıç yurt dışına gittikten sonra yaşadıklarını ise şöyle anlattı:

“Yeni gelenler için en önemli problem iş oluyor. Genelde geçici işlerde çalışıyorsunuz. İnşaatta, restoranda ya da bunun gibi yerlerde. Şu anda dil eğitimi alıyorum ve iş arıyorum. Geri dönme düşüncem var ama belli de olmaz. Eğer aklımdaki parayı biriktirebilirsem geri dönmeyi düşünüyorum.”

TEK GAYEM EŞİMLE GÜZEL BİR GELECEK

Almanya’ya yerleşen Adıyamanlı Aydın Kakız Türkiye’de 12 yıl kepçe operatörlüğü yapmış. Çalıştığı firma yurtdışında faaliyet gösterdiği için Senegal, Türkmenistan, Irak ve Rusya gibi farklı ülkelerde bulunmuş. Almanya’da bulunan bir yakınıyla evlilik kararı alması sonucu yurtdışına yerleşen Kakız bu süreci şöyle anlatıyor:

“Yurtdışına çok defa çıkmış olmama rağmen temelli yerleşme duygusu bambaşka bir şey. Stres, karmakarışık duygular dışında bir de dil testini atlatmak zorunda kaldım. Avrupa’da yaşam algısından ötürü daha ben çıkmadan Türkiye’den bazı yakınlarım bana gurbetçi muamelesi yapmaya, beni Euro olarak görmeye başladılar. Eşimle nikah kıyıp yerleştikten sonra dil kursuna yazıldım. Tabi buraya gelenlerin çoğunun ilk etapta kaderi olan dönercilik gibi işlerde çalışmaya başladım. Eşimin ailesi, yakınlarının neredeyse tamamı Almanya’da yaşadığı için adaptasyon sürecini kolay atlattım.”

Türkiye’ye dönme niyetinin olmadığını söyleyen Kakız, “Ben artık gelecekle ilgili karar alırken sadece kendimi değil, ailemi de dikkate almak zorundayım. Eşim burada yetişti, üniversiteyi burada okudu, tüm yakınları burada. Bunun dışında, Almanların çalışma hayatında size hakettiğinizi ödediklerini düşünüyorum. Bu birlikte inşa ettiğimiz gelecek için zorunlu, Türkiye’de böyle değil. Kaldı ki çalıştığım inşaat sektörünün Türkiye’deki hali malum. Dönmeyi düşünmüyorum ve tek gayem eşimle burada güzel bir gelecek inşa etmek.”

İSTANBUL’DA YAŞAYAMAM DERKEN...

Türkiye’den göç eden bir başka gazeteci ise adının yayınlanmasını istemedi. T.K., Türkiye’de yaşadıklarını ve yurt dışına çıkış kararı almasının nedenlerini şöyle anlattı:

“Üniversiteden mezun olmamla ülke dışına çıkmam arasında yaklaşık 1 yıl var. Bu süreçte bir Kürt haber sitesinde editörlük ve muhabirlik yaptım. Bir yerel gazetede de sigortam yatıyordu. Çalıştığım yer ekonomik nedenlerle kapanınca işsiz kaldım. Eşimle beraber politik davalarımız da olunca ülkeden ayrılma fikrine yoğunlaştık.”

Şu an eşiyle beraber İsveç’te yaşayan T.K. mesleğini yapmaya devam ediyor. T.K. yurt dışındaki yaşama deneyimini ise şöyle anlattı:

“Ankara’dan bakınca ‘İstanbul’da asla yaşayamam’ diyen biri, doğduğu topraklardan ve yaşadığı yerlerden binlerce kilometre uzakta bir hayata uzanıyor. Evet, çemberin içinde değilsin ama dışında da değilsin. Çemberin sınırını, kendi hayal dünyan oranında genişletip orada yaşamaya başlıyorsun. İltica ettiğin anda seni sarıp sarmalayan duygular ve düşünceler bu sınır bölgesinde sürüyor. Mehmed Uzun’un da ifade ettiği gibi ‘ Bir psikolojiye teslim olmaktan çok, hayatın bu kesitini bir deneyim alanı olarak görmeye çalışmak ve üretmeye devam etmek gerekiyor.’ Tarif ettiğim hisleri yaşamak kaçınılmaz. Devam eden yaşamı üreterek beslemek insanın elinde. Ben de büyük bir heyecanla seçtiğim mesleğimi, koşullar elverdiğince bulunduğum yerde sürdürmeye çabalıyorum.”