Gezi duruşmasından notlar: Savaş suçluları yargılanıyormuş gibi bir vaziyet

Salonun genişliği, tavan yüksekliği, bir uçtan uça yüzlerin seçilemiyor oluşu yani genel olarak ortamın atmosferinden kaynaklı savaş suçluları yargılanacakmış gibi bir vaziyet var. T.C. hükümetini devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla yargılananların karşısında iki dev T.C. bayrağı var. Bu iki bayrağın ortasında “Adalet Mülkün Temelidir” yazıyor. Malum memlekette yaşananlardan mütevellit, adliye mesailerinde son bir kaç yıldır en ürkütücü gördüğüm karelerden biri bu.

Google Haberlere Abone ol

Bundan altı yıl önce, şehrin ortasında ütopyaya yakın bir yer yaratılmıştı. Aralı aralı gaz tüfekleri, plastik mermiyle, tazyikli suyla bu küçücük alana saldıran polis vardı bir de. Kim neyin nöbetini tutuyordu? Tutuluyorsa bu nöbete niye saldırılıyordu? Mesele ağaçlar mıydı sadece? Evet, kesinlikle. Sonrasında ise söz söylemek için imkan arayıp da bulamayanın koşup geldiği yerdi Gezi. Kısa hikaye sanırım böyle.

Silivri’deyiz. Oturduğum yerden ne heyetin ne de savunmaları yapan insanların yüzünü görmem mümkün değil. Salonun genişliği, tavan yüksekliği, bir uçtan uça yüzlerin seçilemiyor oluşu yani genel olarak ortamın atmosferinden kaynaklı savaş suçluları yargılanacakmış gibi bir vaziyet var. T.C. hükümetini devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla yargılananların karşısında iki dev T.C. bayrağı var. Bu iki bayrağın ortasında “Adalet Mülkün Temelidir” yazıyor. Malum memlekette yaşananlardan mütevellit, adliye mesailerinde son bir kaç yıldır gördüğüm en ürkütücü karelerden biri bu.

80’e yakın jandarma 16 sanığı çevrelemiş ki ilerleyen saatlerde uzun süren savunmalar sebebiyle uyuyorlar. Dışarıda bir o kadar daha kolluk var. İddianameyi okuyanlar için bu ciddiyete itibar etmek bir hayli zor.

'BUNLAR HAYSİYET KIRICI İDDİALAR'

20 aydır tutuklu olan Osman Kavala getiriliyor. Uzakta olan yakınlarını, arkadaşlarını, biz izleyenleri selamlıyor. Alkışlarla yanıt veriliyor kendisine. Savunmasını oldukça sakin okuyor. Mahkeme salonunda olduğumu bilmesem ders notlarını öğrencileriyle paylaşan bir hoca gibi diyeceğim. Türkiye’nin yakın tarihi, bu yakın tarihte nerede durduğu, Ortadoğu’daki sokak hareketleri ve müşterek mekanların önemini anlattığı savunmasına başlamadan önce tutukluluk nedeni olarak iddia edilen bir dizi fantastik kurgu silsilesini haysiyet kırıcı olarak nitelendiriyor:

“İddianamede ‘Gizli silahların hazırda beklendiği anlaşılmıştır gibi ifadeler yer alıyor bunlar haysiyet kırıcı iddialar. 12 Eylül 1980 darbesinde askeri işkence ve baskıyı unutmak mümkün değil. Hayatımın hiçbir aşamasında, özgür seçimler dışında hükmet değişimine taraf olmadım.”

Kent merkezlerindeki parkların farklı sınıflar, meslekler, kuşaklardan insanların, para ödemeden dinlenip konuşabilecekleri mekanlar olduğunu söylüyor. “Gezi Parkı'nın da üniversiteli gencin, esnafın, emekli memurun, sokakta çalışan çocuğun, Suriyeli göçmenin, kent merkezinin telaşından bunalan insanların faydalandığı çok değerli bir mekandır” diyor.

'GÖRÜŞTÜĞÜM YETKİLİLER BU DAVADA KARŞIMA MAĞDUR OLARAK ÇIKTI'

Yıllarca sosyal kalkınma ve sivil toplumun geliştirilmesi alanında çalışan Aksakoğlu’nun akademik ve gönüllü çalışmaların iddianamede yer bulmasını anlattığı bölüm ibretlik. Bu çalışmaları esnasında görüştüğü hükümet yetkililerinin iddianamede mağdur olarak karşısına çıktığını anlatıyor:

“2014 yılının Eylül ayında Bernard van Leer Vakfı’nın Türkiye Temsilcisi olarak çalışmaya başladım. Vakıf olarak Türkiye’de 0-3 yaş arası çocukların gelişimini desteklemek üzere İstanbul’daki ilçe belediyeleriyle bir çalışma başlattık. Çalışmaya bugüne kadar AK Partili Beyoğlu ve Sultanbeyli belediyeleri ve CHP’li Maltepe ve Sarıyer belediyeleri katıldı. Kasım 2018’de, yani tutuklanmadan birkaç hafta önce Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin de bu programdan yararlanması ve hizmet geliştirmesi için Belediye Başkanı Fatma Şahin’le bizzat görüştük ve prensipte işbirliği yapma kararı aldık. Fatma Şahin bu davada 7 numaralı mağdurdur.”

Aksakoğlu, zorunlu askerlik sırasında yaşanan çeşitli hak ihlallerini raporlayan asker hakları oluşumunda da yer aldığını, bu çalışmalar kapsamında dönemin TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Ayhan Sefer Üstün’le birçok kez, Naci Bostancı’yla ve dönemin Savunma Bakanı Sayın İsmet Yılmaz’la da görüştüğünü anlatıyor ve “Sayın Yılmaz bu davadaki 22 numaralı mağdurdur” diyor.

‘YAŞAMLARINI YİTİREN GENÇLERİMİZİN ANISI ÖNÜNDE SAYGI İLE EĞİLİYORUM’

Mücella Yapıcı aynı suçtan ikinci kez yargılanıyor. 1 Haziran 2015’te beraati kesinleşen Yapıcı, aynı savunmayı yaptığını söylüyor. “Olmadı, bir daha” şeklinde İstanbul seçimlerine benzettiği hukuk imtihanı yine beş yıl sonra tekrarlanırsa, aynı savunmaları yapacağını söylüyor. Doğru değişmiyor.

Yapıcı, "Yaşamlarını yitiren tüm gençlerimizin anısı önünde saygı ile eğiliyorum” diyerek bitiriyor sözlerini.

Dönüş yolunda Artı Gerçek’ten muhabir arkadaşım Rıfat Doğan anlatıyor. Silivri’ye gidecek araçlardan birinin kalkış saatleri hakkında bilgi almak isteyen insanlara kendisinin telefon numarası verilmiş. İstanbul seçimleri sonuçlanmadan 5 kişi aradığını söylüyor. Haliyle ertesi günkü duruşmanın kalabalık olmayacağını düşünmüş Rıfat. Seçim sonuçlandıktan sonra ise 25 kişi aramış. Ancak hüsrana uğramayınca yola düşülüyor ki en ihtiyaç duyulacağı zamanda yola düşülmez mi? Üstelik, bu coğrafyaya has “İki elim kanda olsa gelirim” diye abartılı ifadelerimiz de var. Kısa hikaye memleket insanın özelliği hakkında yeterince ipucu veriyor.

Bugün Silivri’de devam edecek duruşma. Tahliye haberi vermek umuduyla.