Üsküdar Belediye Başkan aday adayı Cingil: Üsküdar AKP için çantada keklik değil

CHP'de belediye başkanlıkları için adaylık yarışı devam ediyor. '89’dan sonra kaybettiğimiz Üsküdar’ı 2019’da geri alacağız' sözleriyle adaylığını açıklayan Onur Cingil, Üsküdar'ın 33 mahallesini ezbere bildiğini söylüyor. Cingil'e göre, 'AKP kalesi gibi algılanan Üsküdar çantada keklik değil. Bu seçimde her şey değişebilir.'

Google Haberlere Abone ol

Yüksel Özbek

DUVAR - Adı Onur Cingil. Avukatlık yapıyor. 10 Ekim 1987 Bursa Yenişehir doğumlu. Babası Yenişehir’in yerlilerinden annesi Makedonya’nın Manastır şehrinin göçmenlerinden. Onur’un yaşı daha 31 ve İstanbul’un en kadim ilçesi Üsküdar’a CHP’den belediye başkanı aday adayı. 2005 yılında İstanbul’a okumaya gelmiş. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiyken Üsküdar’ın Selimiye Mahallesi’nde bir apartmanın bodrum katında arkadaşlarıyla tuttukları bir dairede yaşamış. Okulu bitirince evlenmiş. Kiracı olarak oturduğu daireyi hâlâ ödemeye devam ettiği banka kredisiyle almış. Bir erkek çocuğu var. Adı Deniz Ata. Oğlunun Deniz’i Deniz Gezmiş’ten, Ata’sı ise Atatürk’ten mülhem. İki isim de farklı dünyaları, farklı ideolojileri olan devrimciden alınma.

Babası da CHP’li olan Onur Cingil SHP-SODEP dönemindeki seçim konvoylarının çocuğu olarak siyasete tanıklık etmiş. Üniversitede öğrenci derneğiyle siyasete ısınmış. 28 Ekim 2010’da  Üsküdar CHP ilçesinde partili olmuş. O günden bugüne ilçenin gençlik kollarında, yönetim kurulunda aktif olarak görev almasının yanında sosyal siyasetçi olarak da sivil toplum kuruluşlarında çalışıyor. Koşuyolu’ndaki koruyu talana karşı koruma eyleminde bulunurken Kirazlıtepe’te evleri ve camileri yıkılan insanların yanında olmuş. Üsküdar’da belediye veya devlet tarafından mağdur edilenlerin savunmalarını avukat olarak bilâ ücret yapan sosyal bir siyasetçi. Cingil Üsküdar’ın, belki de İstanbul’un en genç belediye başkan aday adaylarından.

2019 Mart’ında yerel seçimler var. Halk yerel yöneticilerini seçmek için sandığa gidecek. Acaba kaçta kaçımız yerel yönetici aday adaylarını tanıyoruz? Küçük yerlerde, taşrada tanınırlar da büyük kentlerde, Üsküdar gibi ilçelerde tanınmaları hayli güç. 33 mahalleli Üsküdar’ın  586 bin nüfusa karşılık 408 bin de seçmeni bulunuyor.

'ÜSKÜDAR DIŞARIDAN GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ DEĞİL'

Üsküdar dindar, mütedeyyin insanların oturduğu bir ilçe olarak bilinir. AKP’nin kalesi gibi algılanır. 1990’ların ortalarına kadar Üsküdar’da belediye başkanlığı seçimini CHP adayları kazanırdı. Sandık oyunlarının ayyuka çıktığı son yerel seçimde AKP ile CHP adayı arasındaki oy farkı 7-8 bin düzeyindeydi. Bu seçimde ne olur… ‘Atı alan Üsküdar’ı geçer mi’ yoksa geçemez mi?

Yavuztürk Mahallesi’nde 2004 yerel seçiminde AKP adayları ‘imar vereceğiz’ diyerek oy almışlar, 2009’da bu kez, 5 kat sınırı olmasına karşın, iyice şirazeden çıkarak ‘8 kat imar vereceğiz’ diyerek yine oyları almışlar. Ben buralarda, insanların haklarını savunmak için, hem sivil toplumcu avukat olarak hem siyasetçi olarak çok yoğun çalıştım. ‘Tutulmayan sözlere karşın niye bunları seçiyorsuz’ soruma ‘sözlerinde duracaklarına inandık’ cevabını verdiler. Rant iştahlı imar umudunu kullanıyorlar. Şu andaki AKP yerel yöneticilerinin yaşanabilir, nefes alınabilir kent yönetimi umurlarında değil. Varsa yoksa hafriyat ve beton belediyeciliği. İmarlı konut rantıyla zenginleşip sınıf atlama hayalindeki Üsküdar’ın yeni sakinlerinde AKP bu umudu diri tutuyor.

'SİZ KAT PEŞİNDE KOŞMAYIN'

İlçe belediyesine, büyükşehir belediyesine giden hemşehrilerimize şunu diyoruz; ‘Siz kat peşinde koşmayın. Poliklinik kaç tane olacak, sağlık hizmetleri nasıl artırılacak, okul olacak mı, kreş olacak mı, kaç tane park yapılacak, futbol sahası yapılacak mı?’

Geçende bir polis arkadaşım anlattı. Onu, o yoğun nüfuslu mahallelerden birinde gece bekçilerinin başına koymuşlar. ‘Kaç gece bekçisi var?’ diye sordum. Sayılarının 96 olduğunu söyledi. ‘Az değil mi’ dedim. ‘Yetiyor’ dedi. ‘Nasıl yetiyor’ dedim. ‘Ya… Aslında bekçileri çektim’ dedi. ‘Oralarda uyuşturucu satışı ve kullanımının yoğun olduğunu herhalde biliyorsunuz’ soruma cevabı ‘bekçilerimin de can güvenliğini düşünmem lazım’ şeklinde oldu. O mahallerinin durumu bu. Hem emniyet hem merkezi hem de yerel idare bunu ciddi olarak mesele edinmesi lazım. Biz o mahallelerdeki gençlerin kötü değil iyi alışkanlıklarının olmasını istiyoruz. Kötünün yerine iyiyi koyacağız. Tüm mahalleli elini taşın altına sokacak. Spor, müzik, sanat, iş ve çalışma imkanları... Gençlerin, çocukların gelecek hayalleri kararmış. Onların erişebilecekleri, gerçekleştirebilecekleri gelecek hayallerini oluşturmak gerekiyor.

'ÜSKÜDAR, AKP İÇİN ÇANTADA KEKLİK DEĞİL'

Üsküdar’ın 586 bin nüfusu, 404 veya 408 bin de seçmeni var.  Son yerel seçimde AKP 157 bine yakın oy aldı. CHP ise 148 küsur bin oy aldı. Arada 8 bin oy farkı var. Genel seçimde durum farklılaşıyor. Orada da makas öyle çok açık değil. Son seçimde AKP’nin oyu 123 bin civarı, CHP’nin ise 103 bindi. Devlet gücü, sandık başı oyunları, sahtekârlık şaibelerini sıraladığımızda, dışarıdan AKP kalesi gibi algılanan Üsküdar çantada keklik değil. Bu seçimde her şey değişebilir.

'TARİH BETONA GÖMÜLMEZ'

Üsküdar meydanı deniz, yani Boğaz tırtıklanarak genişletildi. Mimar Sinan’ın o güzelim Kuşkonmaz Camii’nin önü ve duvarları, yol genişletilecek diye, kazık çakma işlemi sırasında çatlatıldı. Meydan betonlaştırıldı. Rivayet olunur ki; o Sinan şaheseri camiyi kirletmemek için kubbesine konmayan kuşlar, çığlıklarıyla insanları uyarmak için gökte çırpınmışlar. Ekolojik değişim nedeniyle yağan yarı tropik şiddetli yağmurlar sele neden oluyor, meydan ile Boğaz birleşiyor. Üsküdar’ın yamaçlarından büyük bir hızla gelen suyu denetim altına almak için İSKİ meydan ve yola geniş künkler yerleştirmeye çalışırken ilk Osmanlı mahallesinin kalıntıları ile karşılaştı Üsküdarlılar. Oradan çıkan toprak elendi. Sanki arkeolojik çalışma varmış gibi bir hal oldu. Bir sabah o kalıntıların üstünün betonlaştığına tanık olundu. Kuvvetli yağış olduğunda hem meydan hem de caddeler göle dönüyor. Siz olsaydınız sorunu nasıl çözerdiniz?

Orada tarih çıktıysa, tüm Üsküdar’a, tüm İstanbul’a, tüm Türkiye’ye, tüm dünyaya anlatılacak ve gösterilecek ne varsa onları yapmak bizim görevimizdir. Tarih, kültür ve turizm kenti olmasını da istiyorsak şehrimizin, onun gereklerini yerine getirmemiz lazım. AKP’lilerin anlayışı, ‘işler çabuk olsun’ şeklinde. Mazeretleri bu. Akıl hocaları da ‘Reis’leri. O İstanbul Belediye Başkanı olduğunda anlayışı, toprağın altından çıkan tarihin üstünü kapatmaktı.  Aynı anlayış devam ediyor. Üsküdar’da çıkan ilk Osmanlı şehri kalıntıları bir gecede betona gömüldü.

‘Geniş su kanalları yolun diğer tarafında yapılsaydı bu olmayacaktı’ deniliyordu. Çözüm için imkanlar her zaman vardır.  Şehir plancıları, arkeoloji dernekleri, İSKİ mühendisleri, üniversitelerin bu alandaki uzmanları biraraya getirilseydi sorun çözülürdü. Öyle yapmadılar. Çözüm beton oldu.

'SİVİL TOPLUM MECLİSLİ DEMOKRATİK BELEDİYECİLİK'

Üsküdar, sakinlerinin katılımıyla yönetilmiyor ve denetlenmiyor.  Seçimle gelen başkan ve belediye meclisi ile işler yapılıyor. Belediye meclisine çoğunluk iktidar partisindeyse muhalefetin önerileri hiç önemsenmiyor. Yönetimde çoğunluk diktası hakim oluyor, Üsküdar da aynı Türkiye gibi yönetiliyor. 2000 öncesi SHP (Sosyaldemokrat Halkçı Parti)-SODEP (Sosyal Demokrat Parti) belediyelerinde, hatta Necmettin Erbakan dönemindeki belediyelerde mahalle meclisleri vardı. Demokratik ve şeffaf yönetimin örneği Üsküdar’da tekrar kurulabilir mi?

Niye olmasın. Örnekleri vardı. Dediğiniz gibi Ankara’da Murat Karayalçın dönemi önemlidir. Biz mahalle meclislerinin getirilmesini savunuyoruz. Projeler, faaliyetler mahallelinin katılımıyla hayata geçecek. Dünyadaki demokratik ülkelerde uygulaması çok. Türkiye insanının neyi eksik. Bazıları ‘böyle yönetilemez’ diyor. Hayır böyle daha kolay yönetilir. Tabii ki her sorunun çözümünde yüzde yüz memnuniyet olmaz ama ortak akıl bulunduğunda rahatlama olur. Belediyenin sürekli dava açılan bir kurum olmaktan kurtulması gerekiyor.

Mimari bir projede taraflardan biri niye Mimarlar Odası olmasın. Masaya o da çağrılsın. Çözümdeki bir ayak da o olsun. Tabii ki okul meclisleri, gençlik meclisleri, çocuk meclisleri, kadın meclisleri ve emekliler meclisleri niye olmasın. Bu kesimlerin sorunlarının ve isteklerinin çözümüne onlar da aktif olarak katılsınlar. Ama bizim kısa vadede devreye aktif olarak katacaklarımız mahalle meclisleri, muhtarlar ve kent konseyleridir. Mahalle meclislerinin dışında bunlar kurum olarak var. Kent Konseyi tabii ki etkinleştirilecek. Bu kurumun adı var ama kendisi yok.

Türkiye’de STK’lar sadece hukuki statüsü olan derneklerden ibaret değil. Sivil toplum hareketleri, platformları, inisiyatifler, meclisler önemli işler yapıyor. Dolayısıyla bunları gözardı ederek geleceğin siyaseti ve yerel yönetimleri kurgulanamaz. Bu tip STK’ların lokalleri ve toplantı yapacak yerleri yok. Mekan sorunları ve tabii parasal sıkıntıları var. Bir yerel yönetici yerelde yenilik, katılım ve kalkınma istiyorsa, bunları destekleyen bir noktada olmalıdır. Belediyecilik anlayışı olarak zabıta ile esnafın; halk ile zabıtanın karşı karşıya gelmiş olmasını anlayabilmiş değilim. Örneğin ben Üsküdar Çarşısı’nda yediğim dönerin etinin sağlıklı olmasını isterim. Zabıtanın en başta gelen görevi gıda güvenliğidir; meydanlarda simitçi kovalamak değildir. Zabıta gıda güvenliğinin dışında her şeyi yapıyor.

'KREŞLERİN ÇOĞALTILMASI GEREKLİ'

Öğrenciler yanında çocuklar ve yaşlılar ve hastalarla ilgili nasıl belediyecilik yapacaksınız?

Evvela, annelerle çocukları birarada düşündük. Üsküdar’da kreş olayı dar gelirli ailelerde büyük ihtiyaç. Var olan kreşlerin çoğaltılması görevimiz.  Bu aynı zamanda kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımına imkan sağlayacak. Bu hizmetlerin çoğu ücretsiz olacak. Olsa bile sembolik ücretlerle bu hizmetler verilecek. Çok önemli; çocuklar artık sokaklara çıkamıyor. Yaşım 31. Ben bile sokaklarda oyun oynamanın zevkini tattım. Kısa zamanda öyle bir göç ve öyle bir araç furyası yaşandı ki; sokaklar araçlara teslim edildi. Sokak sakinleriyle konuşarak, anlaşarak, park sorunlarını çözerek  ‘araçsız sokak’ projesini yaygınlaştırarak hayata geçirmeyi planlıyoruz. Mazereti olamaz, parkların sayısını arttıracağız. Şu anda Üsküdar’da kişi başına düşen yeşil alan 4 metrekare civarında. Hedefimiz önce 10 metrekare ve giderek üstüne çıkmak olacak. Hukukçu olduğum için sivil toplum derneklerinde, okullarda çocuklara, çocuk hakları konusunda konuşmalar yaptım. Onlara iyi bir gelecek bırakmak bizim asli görevimiz.

'TÜM CANLILAR İÇİN YAŞAM İNŞA EDECEĞİZ'

Terkedilmişlik duygusu yaşayan ihtiyarlar, yalnızlaşmış emeklilerin durumları vahim. Bunlar dışarı da çıkamıyor. Dertlerini anlatamıyorlar. Gerçi belediyeler bu konuda daha duyarlı. Bakım ve temizlik hizmetleri veriliyor. Bunlara nasıl ulaşmaya çalışacaksınız?

586 bin nüfusu, 408 bin seçmeni var Üsküdar’ın. Genelde nüfusun yarısı oranında olur seçmen sayısı. 18 yaş üstü nüfusun çok olduğunu görüyoruz Üsküdar’da. Genç nüfusa karşın yaşlı nüfus bayağı fazla. Nüfusun çoğunluğu seçmen ve 18 yaş altı nüfus az. Bulunduğumuz yer olan Selimiye’de yaşlı nüfus çok fazla. Bunun yanında 1970-1980 yıllarında göçle büyüyen mahallelerde ise genç nüfus fazla. Buralar AKP’nin oy depoları. Yani bölge bölge, mahalle mahalle değişiyor. Dolayısıyla bizim yaşlı nüfusun olduğu yerlerde yaşlılara yönelik çalışma yapmamız gerekiyor. Evlerinden dışarı çıkıp ulaşabildikleri açık ve kapalı alanlar oluşturmak, ulaşım imkanları sağlamak, sağlıklı geziler düzenlemek, dışarıya çıkamayanlara özel hizmet ve bakım olmazsa olmazımız olacak. Bizi onlar sevgi ile büyüttü, bize onlar baktı. Kahrımızı çektiler, o sabırlı ulu çınarlara sevgiyle, kaliteli ve temiz hizmet verme sırası bizde. Sosyaldemokrat belediyecilik diyorsak, onların da yönetime katılmalarını sağlamak görevimiz. Önce Üsküdar’ı tüm renkleri ile kucaklamak diyorduk, şimdi ise, tüm sakinleriyle diyerek çerçeveyi genişlettik. Bu sadece insan bazlı bir siyaset değil, bu tüm canlılar üzerine; hayvanlar, bitkiler, kuşlar, börtü böcek; tüm hayat üzerine inşa edilecek bir anlayışı kurgulamaya çalışıyoruz, çalışacağız. Tabii engellileri unutursak yaşamak bize haram olsun. Engelliler engellenmezlerse her şeyi yapabilirler. Dünya engelliler gününde bir video çekmiştik. Üsküdar Meydanı ile Kaymakamlık arası 1 kilometre değildir. Çektiğimiz videoda, engelli olarak Kaymakamlığa gitmenin ne kadar zor olduğunu anlatmaya çalıştık. Ne kaldırımlar onlara uygun ne yollar, ne trafik sistemi onlara uygun. Onların çektikleri zahmetleri görmezsek gözlerimiz kör olsun, unların sorunlarını konuşmazsak dillerimiz lâl olsun, sorunlarını çözmezsek kahrolalım.

Üsküdar 1980 başlarına kadar Salacak Plajı ile denizle barışık bir ilçeydi. Üsküdar İstanbul’un uzun sahil şeridine sahip olmasına karşın ne bir kürek takımı ne bir deniz sporları takımına sahip. Yeni nesil Üsküdarlılar denizi sırtlarıyla seyredenlerden oluşuyor sanki. Üsküdarlıları deniz ile barıştırmak gibi derdiniz var mı?

Birkaç ay önce, yine bir yağmur sonrası çekilen fotoğraflar yayınlanmıştı. Kuzguncuk dahil tüm Üsküdar sahili çamurlaşmıştı. O kirlilik neydi biliyor musunuz? Kirazlıtepe’de belediyenin yıktığı evlerin molozlarının çamur olarak Boğaz’a akışıydı. O molozların arasında lağım suları, asbest artıkları dahil her türlü zehir ve pislik vardı. Üsküdar artık denizle böyle buluşuyor. Üsküdar’ın merkezinin kıyısı betonlaştı. Sürekli tırtıklayarak Boğaz’ı betonlaştırdılar. Yazın o cehennemi sıcaklarda o beton bir fırın işlevi görüyor. O beton ve hafriyat aşkıyla Mimar Sinan’ın bir biblo gibi sahile oturttuğu Kuşkonmaz Caminin temellerini ve duvarlarını çatlattılar. Genişleterek betonlaştırılan alanı bir şekilde yeşilleştireceğiz.  Kız Kulesi’nin seyredildiği sahili teraslandırarak insanların denizle barışmasını sağlamaya çalışacağız. Evet, deniz sporlarını başlatılabiliriz. Bunda bir sorun yok, fakat Üsküdar’ın göçle şişen mahallelerinde denizle ilgili projeleri anlattığımızla tepkiler, ‘bizim denizle ne işimiz olur ki’ şeklinde. Onların sorunları deniz falan değil. Oturdukları mahalleler Boğaz’ı yukarıdan gören yerler ama denizle alakaları yok. Zamanla İstanbullulaşmakla, denizle barışık bir hayat da oluşacak. Biz bunun teşvikçisi olacağız. Yeni toplum dokusuyla yeni sakinleriyle yeniden bir Üsküdar oluşuyor. Üsküdar transit geçilen bir ilçe gibi. Akşam saat 9’dan sonra bir taşra kenti gibi. Hayat duruyor. Kadıköy gibi neden cıvıl cıvıl olmasın. Eskisini yok etmeden yeni bir Üsküdar’ı insanca inşa etmek mümkün.