Laikçi teyzeler haklı çıktı!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Koca koca bilim adamları, liberaller yanıldı, çöktü. Bugün onlar da görüyor ki 'laikçi teyzeler' haklı çıktı. Değişen sadece sistem değil amaçları Cumhuriyetin temel niteliklerini yok etmek” dedi.

Google Haberlere Abone ol

24 Haziran seçimlerinin ardından yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde 5 ay geride kaldı. Devlet organları yeni sisteme göre yapılandırılırken bir yandan da mart sonunda yapılacak yerel seçimin hazırlıkları başladı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’ya göre 5 ayda değişen en önemli şey Meclis’in işlevinin ortadan kalkması oldu. Türkiye’nin “AKP Akraba Cumhuriyeti”ne dönüştüğünü söyleyen Ağbaba’ya göre sistem değil rejim değişikliği yaşanıyor. “Laikçi teyzeler haklı çıktı. Değişen sadece sistem değil amaçları Cumhuriyetin temel niteliklerini yok etmek” diyen Ağbaba ile yeni sistemin kuruluş sürecini, yerel seçimde ittifak arayışlarını ve son günlerde yeniden tartışma konusu olan Gezi eylemlerini konuştuk.

'KARŞIMIZDA MEMURLAR KABİNESİ VAR'

“Tek adam rejimi” olarak tanımladığınız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde 5 ay geride kaldı. Yeni sistem ne yarattı?

5 ayda değişen en önemli şey artık Meclis’in hiçbir işlevinin kalmaması. Öyle ki daha önce ful çalışan Meclis artık haftanın 2 günü çalışır hale geldi. Yeni sistemde Meclis’te soru sorup denetleyebildiğiniz bir bakan yok. Karşınızda bir “memurlar kabinesi”, “atanmışlar kabinesi” var. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un deyimiyle teknokrat, teknisyenler var. Yeni sistemde her türlü yetkiyi elde toplayan, devletin tüm yapılanmasını sağlayan tek bir adamla karşı karşıyayız. AKP’nin en başarılı olduğu alan söyledikleriyle yaptıklarının 180 derece zıt olması. “Güçlü Meclis” dedi, “Baskıların değil özgürlüklerin konuşulduğu bir dönem” dedi. Hepsinin tersi yaşanıyor. Bu Goebbels (Hitler’in Propaganda Bakanı) sistemi. Yalan ne kadar büyük olur ve tekrarlarsanız kabul görür anlayışı.

'TÜRKİYE AKP AKRABA CUMHURİYETİNE DÖNÜŞTÜ'

Şimdi devlet Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine göre yeniden yapılanıyor. Sizce bu yapılanmadaki sıkıntılar neler?

Burada gördüğümüz şey Türkiye bir “Akraba Cumhuriyeti”ne dönüştü. “AKP Akraba Cumhuriyeti”. Valilere bakıyorsunuz ya milletvekili eşi ya da yakını. Rektörlere bakıyorsunuz AKP milletvekilleri ve yakınları. Adeta devlet AKP’nin eski vekillerinin iş bulma alanlarına dönüştü. Devlet de AKP’liler için İş Kur’a dönüştü. Eski AKP milletvekillerinin büyük kısmı ya danışman ya da devletin üst kademelerinde, çeşitli yönetim kurullarında, bakan yardımcılıklarında, politika kurullarında maaşa bağlandı. Bu süreçte AKP değirmenine su taşıyan toplumda kim varsa, sanatçısından bürokratına onlar için de iş alanı oldu. Oluşturulan politika kurullarına yapılan atamalara bakın. Ülke yoksullaşırken AKP’li, CHP’li, HDP’li, MHP’li ayırmıyor ama zenginleşirken ayırıyor. Sadece AKP’nin değirmenine su taşıyan insanlar iş buluyor, devletin kademelerine yerleşiyor. Tam bir akraba cumhuriyeti ile karşı karşıyayız. Devlette liyakat kalmadı. Sadece bürokraside değil artık kamuya alımda da bunu yaşıyoruz. “15 Temmuz, Reis üzerine sorular bunların örnekleri. Liyakat kalmadı, devlet organizasyonu bir siyasi parti organizasyonuna dönüştü. Devlet AKP’nin yönettiği bir devlete dönüştü.

.

'LAİKÇİ TEYZELER HAKLI ÇIKTI'

Sisteme dair eleştirileriniz de “haklı mı çıktık” diyorsunuz?

Değişen sadece sistem değil. AKP sadece bir siyasi parti değil. Bu anlayışın yazarı, sanatçısı, sendikası, tarihçisi var. Gazetesi, gazetecisi var. Merkez medya kalmadı. Medyanın özgür olmadığı, 18 gazetenin tek başlığı attığı bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Bir organizasyon var, bu organizasyonun tek amacı da hep beraber görmeliyiz ki 1923’te kurulan Cumhuriyetin rövanşını almak. 2002 yılında “laikçi teyze” diye birçok kişinin dalga geçtiği teyzelerin söyledikleri doğru çıktı. Koca koca bilim adamları, liberaller yanıldı çöktü. Bugün onlar da görüyor artık. Laikçi teyzeler haklı çıktı. Değişen sadece sistem değil amaçları Cumhuriyetin temel niteliklerini yok etmek.

Bunları sübyan mekteplerinde görüyoruz. Milli eğitim müdürlerinin 24 Kasım’da camilerde hatim indirmesinden görüyoruz. Cumhuriyete küfredenlerin devlette yükselmesinden görüyoruz. Atatürk’e küfredenlerin laik, demokratik cumhuriyete karşı çıkanların Saray sofrasında ağırlanıp önemli makamlara gelmesinden görüyoruz. Tüm bu yaşananlar karşısında laik, demokratik cumhuriyetin, parlamenter demokrasinin ne kadar önemli olduğunu daha iyi görüyoruz. Her şeye rağmen kadın erkeğin bir arada yaşayabildiği, çoğulculuğun ekilen tohumlarının hala kurumadığı bir dönemdeyiz. O nedenle herkesin cumhuriyete sahip çıkması gerekiyor.

'OKUNAN OKULA GÖRE TOPLUM İKİYE BÖLÜNÜYOR'

“Laikçi teyzeler haklı çıktı” dediniz ama iktidar “bu 16 yılda kimin hayatına karıştık, yaşam tarzına müdahale ettik?” diyor.

Bütün yaşama müdahale ettiler. Özellikle Anadolu’da insanların ailesi ile oturup bira içeceği yer kalmadı. Meclis’e bakın. 2011’de alkollü tek restoranı kapattılar. Eşi türbanlı olmayan birinin bürokraside yükselme şansı, imam hatip mezunu olmayan birinin devlette yer bulma şansı kalmadı. AKP Genel Başkanı her konuşmasında imam hatip mezunlarını övüyor, dolayısıyla diğerlerini yeriyor. Bunu söylerken Sivas katliamını kim yaptı, Hrant Dink’i kim katletti, Suruç’taki, 10 Ekim’deki insanları kim katletti bunları düşünmüyor. Karaman’daki çocuklara kim tecavüz etti, düşünmüyor. Cumhurbaşkanı, AKP Genel başkanının kafasında neredeyse okunan okulla ilgili tamamen ikiye bölünmüş bir ülke var. Daha neyimize karışacak. Kadıköy’de vapurdan inen kızlı erkekli gençlere bakıp dikizcilik yapıyor. AKP herkesi birbirine benzetmeye çalışıyor. AKP sadece cumhuriyete değil, bu topraklarda yetişen kültüre de düşman. Bakın Yunus Emre’yi, Mevlana’yı, Hacı Bektaş Veli’yi anan bir AKP’li belediye bulamazsınız. Namık Kemal, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet’i anan bulamazsınız. Bunların yapmak istediği Ortadoğu, Arap kültürünü Türkiye’ye dayatmak. Türkiye kendi dilinden, anlayışından utanan bir ülke haline getirildi. "Cumhuriyet kimi yetiştirdi" diyor. Cumhuriyet Yaşar Kemal’i, Nobel ödüllü Orhan Pamuk’u, Aziz Sancar’ı, Fazıl Say'ı, İdil Biret’i, Leyla Gencer, Suna Kan’ı daha nice insanı yetiştirdi. Bunların kutsadığı anlayış "deve sidiği şifadır" diyen, "kadın eli sıkmak ateş tutmakla eşdeğerdir" diyen, "kadına hiçbir şekilde oy vermem" diyeni dekan atayan anlayıştır. Bu anlayış kutsanıyor, onlar büyüyor şu anda.

'EN YAŞANABİLİR 10 BELEDİYE CHP’Lİ BELEDİYE'

Çizdiğiniz bu olumsuz tablodan nasıl çıkılacağını düşünüyorsunuz?

Gelecek seçim Türkiye için önemli bir çıkış. Yakın zamanda yayınlanan bir araştırmaya göre Türkiye’nin en yaşanabilir 10 belediyesinin tamamı CHP belediyesi. Türkiye’nin hiçbir değeri kutlanmaz hale geldi. 19 Mayıs, 30 Ağustos, 23 Nisan’a alternatif gün yaratılmaya çalışılıyor. 19 Mayıs’ı Samsun Büyükşehir Belediyesi kutlamıyor ama İstanbul Bakırköy Belediyesi kutluyor. 23 Nisan’ı Ankara Büyükşehir Belediyesi kutlamıyor, İzmir Karşıyaka Belediyesi kutluyor. Anadolu’nun kültürünü, değerini var etmeye çalışıyoruz. Kemal Sunal’ı günah görüyorlar biz adını Çankaya’da parka veriyoruz. Yerel seçimler herkesin tek tipleştirildiği, herkesin bir kalıba sokulmaya çalışıldığı, 5 yaşındaki çocuğa şekil verilmeye çalışıldığı bir dönemde genel seçimlerden daha önemli konuma geldi. Türkiye’nin dünyaya birden büyük olduğunu göstermek için fırsat.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba

Ama seçmeninizin kırgınlığından, sandığa gitmeme eğiliminden bahsediliyor.

Evet, oy kullanıp kullanmama tartışılıyor. Ama oy kullanırken sadece CHP Belediye Başkanı seçilmiyor. Oy kullanırken tek adamlığa karşı çoğulculuğu, kadın erkek eşitliğini, Anadolu kültürünün, Cumhuriyetin değerlerinin yaşatılmasının seçimi yapılıyor. Bu anlamda önemli seçimde oy kullanmak. Her şeyi bilen bir adam var. Dünyanın en büyük mimarı. Dünyanın en büyük jinekoloğu. Kimin kaç çocuk yapacağını, nasıl doğuracağını, doğrulan çocuğa nasıl bakacağını söyleyen bir anlayış. Dünyanın en büyük medya patronu. Dünyanın en büyük genel yayın yönetmeni. Dünyanın en büyük sağlık bakanı, şehir plancısı. Böyle bir anlayışla karşı karşıyayız. Böyle bir anlayışa karşı bir ses yükseltilmesi zorunlu.

'GEZİ, AKP'NİN FAÇASINI BOZDU'

Son günlerde yeniden bir Gezi tartışması yaşanıyor. Siz de Gezi’de yer alan bir siyasetçiydiniz. Gezi ne anlam taşıyor?

Gezi isyanında evet, mesele sadece ağaç değildi. Alkol yasası ile herkesin özel hayatına karışmaya çalışıldı. Kadıköy vapur dikizlendi. Aynı evde kızlı erkekli kalınamaz, denildi. Herkesin birbirine benzeştirilmeye çalışıldığı bir dönemdi. İmam hatiplilerin ellerinde kalem bilgisayar varmış, diğer liselileri bitirenlerin elinde kılıç varmış, millete içip saldırıyormuş. Gezi bu anlayışa karşı başladı. Ben de Gezi’ye katıldım. Gezi’den nefret etmesinin, Gezi’yi FETÖ, PKK ile eş değer görmesinin bir sebebi var. İlk kez o dönem Avrupa’nın bunlara açtığı kredi bitti, çünkü AKP’nin gerçek yüzünü gördüler. Gezi, AKP’nin façasını, kimyasını bozdu. İlk o dönem liberallerle arası açıldı, kopuş yaşadı. Gezi’de insanlar eşitlik istedi, "özel hayatıma karışma" dedi. "Benim liseme, hangi üniversiteyi bitirdiğime" karışma dedi. O anlayışa karşı bir isyandı. Kabataş, cami yalanları ile kirletmeye çalıştı hala da kirletmek için uğraşıyor. Gezi bu ülkenin belki de son 50-60 yılda Türkiye’nin onurunu kurtaran en önemli eylemdir. Çünkü herkes gördü ki Türkiye’de demokrasiyi savunan milyonlarca insan var. Gezi dünyaya kolkola, omuz omuza, kadın-erkek yürüyen milyonları gösterdi. Ortadoğu, Vahabi anlayışın Türkiye’de hakim olmadığını gösterdi. Onun için Gezi’den nefret ediyor. Gezi kendisinin façasını bozdu.

16 NİSAN RUHUNU YAŞATMAYA ÇALIŞIYORUZ

Yerel seçim öncesi iş birliği arayışı var. Bu arayış ne anlama geliyor?

Bizim yaşatmaya çalıştığımız ruh 16 Nisan’da, Adalet Yürüyüşü’nde yakaladığımız ruh. Biz kimseyi kendimize benzetmeye çalışmıyoruz. Muhafazakarı, milliyetçisi, cumhuriyetçisi, solcusu, sosyalisti ile birlikte herkes kendi görüşünü ifade edip kendi varlığını koruyarak hep beraber kol kola, omuz omuza tek adamlığa karşı parlamenter demokrasiyi, cumhuriyeti, demokrasi, laikliği savunuyoruz.

Teknik olarak nasıl bir iş birliği olacak?

Biz AKP’nin de MHP’nin de tabanından, yani herkesin tabanından oy alacak bir siyasi anlayış ortaya koyacağız. Bu 16 Nisan ruhudur, adalet yürüyüşü ruhudur. Adaylarımızı ona göre belirleyeceğiz. Türkiye’nin her yanında, kimseyi ötekileştirmeyen, kimsenin kılığına kıyafetine, etnik kökeni, dini mezhebine bakmayan arkadaşlarla siyaset anlayışımızı ortaya koyacağız. Tabanda herkesten oy isteyeceğiz.

'AİHM KARARI TÜRKİYE’Yİ BAĞLAR'

Bu arada AİHM’in Demirtaş’ın bırakılması yönünde bir kararı var. Cumhurbaşkanı bu karar için “Bizi bağlamaz” dedi. Bağlamaz mı?

Geçmiş açıklamaları ile tamamen çelişen bir açıklama. AİHM kararları Türkiye’yi bağlar. Ya Avrupa Konseyini bırakacağız ya da AİHM kararlarına uyacağız. O da bağladığını biliyor ama iç siyaset malzemesi olarak kullanıyor. Kendisi de kaç kez gitti. O zaman neden gitti.