Şimdi çok geçtir: İklimsel kritik eşik ve değişim sorunu

Yeryüzü iklimi bir daha asla yaşadığımız ısınmadan önceki gibi olmayacak; ancak krizin yönetimi konusunda değişim ne toplumdan, ne de yöneticilerden gelmiyor. İstatistikler Batı'da insanların yüzde 50’den fazlasının iklim değişiminin insan kaynaklı küresel ısınma olduğuna inanmadığını gösteriyor. Siyasetçilerde mevcut ekonomik ve siyasi statükoyu değiştirme arzusu olmadığından meydan şirketler ve şirket yönelimli STK’lar ve medyaya kalıyor.

Google Haberlere Abone ol

Çevre ya da ekoloji dediğimizde bugün ne ekoloji hareketi, ne büyük türsel yok oluş geliyor. Çevre gazeteciliğinin tutku ile bağlandığı alan küresel ısınma. BM İklim Değişimi Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan rapor, sürekli ne büyük bir tehdit ile karşı karşıya kaldığımızı ifade eden uyarılar, medyaya tam istediği şeyi veriyor. Medya kadar ekolojik sosyalistler, sosyal ekolojistler ve ekoloji hareketi içinde yer alanların da yer aldığı bu felaketçi dil iki farklı potansiyel içeriyor. Bunlardan biri politikacılar ve topluma hâkim olan sinizm yani bir tür katalepsi ya da kımıldayamama hali. Diğeri ise risk toplumu teorisyeni Ulrich Beck’e ait olan özgürleştirici felaket olarak sosyal değişim talep edenlerin radikal felaketçilik söylemi. Onun ifadesi ile özgürleştici felaket “Özgürleştirici felaketçilik, üç kavramsal lens kullanılarak görülebilir ve analiz edilebilir: Birincisi, küresel felaketin beklentisi, insan varlığının ve uygarlığının normlarını ihlal eder. İkincisi, dolayısıyla antropolojik bir şoka ve üçüncü olarak da bir sosyal katarsise neden olur.”(1)

Bu anlamda sistem karşıtı figürler felaket halini kurulu sosyal ve siyasi düzeni aşmak noktasında özgürleştirici bir an ve bir fırsat olarak görüyorlar.

Beck’in kullandığı ikinci kavram ise başkalaşım olarak metamorfozdur. Bu kavrama yüklediği anlamı da şöyle izah eder.

“Metamorfoz, modern toplumun eski kesinliklerinin ortadan kalktığı ve yeni bir şeylerin ortaya çıktığı daha radikal bir dönüşüm anlamına gelir. Dünyadaki bu metamorfozu kavramak için, yeni başlangıçları araştırmak, eskiden ortaya çıkan şeylere odaklanmak ve bugünün kargaşasındaki gelecekteki yapıları ve normları kavramaya çalışmak gerekir. İklim değişikliğini ele alın: İklim değişikliği ile ilgili tartışmaların çoğu, gerçekten gerçekleşip gerçekleşmediğine ve eğer öyle ise, durdurmak veya durdurmak için neler yapabileceğimize odaklandı. Ancak bu çözümlere yapılan vurgu, bizi iklim değişikliğinin bir başkalaşım aracı olduğu gerçeğine kör ediyor. Dünyada yaşama biçimimizi dünyamızda değiştirmiş, dünyayı düşünmüş, eylemlerimizle ve politikamızla dünya üzerinde hareket etmeye çalışılmıştır. Yükselen deniz seviyeleri, ana çizgileri ulus devletler arasında geleneksel sınırlar olmaksızın deniz seviyesinden yüksek olan yeni dünya haritaları çizerek yeni bir eşitsizlik manzaraları yaratıyor. Dünyayı ve hayatta kalma şansımızı kavramsallaştırmanın tamamen farklı bir yolunu yaratıyor.”(2)

Benzer bir durum kriz kavramında da görülebilir. Yunanca krisis kavramı çift yönlüdür. Grekçe κρίνω krino, bir ayırma, ayırt etme gücü, karar/hüküm, yargı, dönüm noktası, seçenek, seçim, tartışma, ihtilaf gibi anlamları içerir.

Lenin’in devrim olgusuna hayli yakın olan bu iki kavram da onun özne yorumunu ihmal eder. Lenin bir devrim için (bunu radikal dönüşüm olarak anlayalım) üç şeyden söz eder. Yönetenler eskisi gibi yönetemezler, yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemezler bunlar onun deyimi ile devrimin objektif şartlarıdır. Ama yönetilme krizi ve radikal değişiklik talebinin bir devrime dönüşmesi için sübjektif şartlar da gereklidir. Bu şartlar devrimci öznedir. Bu talebi devrime dönüştürecek olan sübjektif unsurdur.

21'inci yy.'de yaşadığımız iklim krizi de bu tespitlere uygun düşecek şekilde ele alınabilir. Yeryüzü iklimi bir daha asla yaşadığımız ısınmadan önceki gibi olmayacak; ancak krizin yönetimi konusunda değişim ne toplumdan, ne de yöneticilerden gelmiyor. Yapılan istatistikler Batı'da insanların yüzde 50’den fazlasının iklim değişiminin insan kaynaklı küresel ısınma olduğuna inanmadığını gösteriyor. Siyasetçilerde mevcut ekonomik ve siyasi statükoyu değiştirme arzusu olmadığından meydan şirketler ve şirket yönelimli STK’lar ve medyaya kalıyor. Bu koşullar altında felaketi sosyal değişim için bir fırsat olarak gören toplumsal hareketler, aktivistler ve yazarlar ise ne yazık ki çok güçsüz olduğundan iklim krizi değişim için bir fırsata dönüşemiyor. İklim değişimi olgusunun sosyolojik ve siyasi yönü ne yazık ki farklı aktörler elinde farklı bir fırsat olarak görülüyor.

İKLİM KRİZİ VE TÜKETİM BAĞIMLILIĞI

BM Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli-IPCC tarafından yayınlanan son raporda 1.5 santigrat derecelik bir artışın önümüzdeki 12 yıl sonra (2030) gerçekleşeceği öngörülüyor. Bunun negatif sonuçlarının olacağına ise nerede ise kesin gözüyle bakılıyor. Dahası şu anda ani fren yapılarak bir kaza olsa bile iklim değişmeye devam edecek çünkü atmosferde biriken karbon gazı değişim için kritik eşiği aşmış durumda bile. Hâsılı iklim değişimini önlemek imkânsız olduğu için tartışma artışın 1,5 derece de dondurulup dondurulamayacağına dair. Ama bu ne Antarktika’daki şiddetli buzul erimesini, ne dağlarda daha az kar ve buz olmasından dolayı nehirlerin taşıdığı su miktarının azalmasından doğan su sıkıntısını, ne iklim değişiminden etkilendiği için yok olmakta olan canlı türlerini geriye döndürecek, ne buzul erimesinden doğan kıyı selleri ve buna bağlı erozyon ortadan kalkacak. Şu an tüm salımlar dursa bile atmosferin tekrar eski dengesine ulaşması çok uzun yılları alacak. Yani artık çok geç. Kaldı ki önümüzde kritik ısı eşiği için 12 yıl kaldıysa ve 12 yıl sonra da bu eşikte istense de istenmese de aşılacağı için iklim değişimini stabil tutmak gerçekçi değil. Şu anki ekonomik gelişme durmadığı sürece iklimi değiştirdiği söylenen karbon salımları sürecek. Hal bu olduğu için bir avuç aktivist hariç hiç kimse statükoyu değiştirmek isteğinde değil. Küresel ekonomi ekolojik gerçekliklere uyarlı değil. Hiç kimse mevcut refahını terk etmek istemiyor. Mevcut tüketim kalıpları özellikle de nüfusu 10 milyonun üzerindeki devasa kentler tam bir tüketim oburu ve tek başlarına iklim değişiminden önemli ölçüde sorumludurlar. Yapılan çalışmalara göre gelecekteki ısı artışının yüzde 25’inden devasa kentler sorumlu olacaklardır.(3) Yapılan bir başka çalışma ise ulaşım kaynaklı emisyonları/salımları azaltmak ve bisikletli ulaşımın payını arttırmak için bisiklet yollarının oranını çoğaltma konusunda, Karbon 40 anlaşması kapsamındaki şehirlerden sadece altı şehir taahhütte bulundu. Diğer 36 şehir ise bu yolu izleyeceklerini belirttiler. Sokak aydınlatmasında güneş enerjili LED aydınlatma için sadece çoğu Batılı 52 şehir girişimde bulunsa da bunlar henüz beklentileri karşılayacak konumda değil.(4)

Kısacası mevcut gerçeklerle bakıldığında gezegenin yüzeysel sıcaklığındaki artışı 1.5 derece ile sınırlandırmak mevcut küresel kalkınma gerçekliği ve insan nüfusunun kentsel nüfus büyümesi, orman kaybı vb. etkenler nedeni ile sınırlamak olanaklı değil.

İklim sistemi karmaşık bir sistem olduğundan küçük çaplı değişikliklerin ne tür değişimleri tetiklediği konusundaki bilgilerimiz önemli ölçüde gelişmiş olsa bile hâlâ tam olarak ölçülebilir değil.

Nitekim Siyaset Bilimci Karen Litfin'in belirttiği gibi, “Belirsizlikler iklim değişikliğinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği değil, zamanlama ve beklenen iklimin derecesi etrafında değişiyor” diyerek iklim değişiminin sonuçları hakkında ortaya konulan tahminlerin kesinlik arz etmediğini belirtiyor.

Bütün bu gerçekler bize iklim değişiminin olası olumsuz etkilerini azaltabilmek ya da sınırlı tutmak için bile bir devrim gerektiğini ortaya koyuyor. Ama bunun ne nesnel ne de öznel koşulları yok. Dolayısıyla bizim için bu durum da ancak “iyimser olmayan bir umut” söz konusu olabilir.

(1) Ulrich Beck Emancipatory Catastrophism: What Does İt Mean To Climate Change And Risk Society? https://www.researchgate.net/publication/281606360_Emancipatory_catastrophism_What_does_it_mean_to_climate_change_and_risk_society

(2) Ulrich Beck, The Metamorphosis of the World: How Climate Change is Transforming Our Concept of the World, Polity Press, 2017-Cambridge, s:35

(3) Megacities And Climate Change – A Brief Overview https://www.c40.org/researches/climate-action-in-megacities-2-0-executive-summary https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0269749114003844?

(4) Climate Action In Megacities 2-0 Executive Summary