İlker Küçükparlak: 12 Eylül'de de komünistler tedavi edilmiyordu

Psikiyatrist İlker Küçükparlak, "Kriz psikolojik" söylemlerini 12 Eylül darbesindeki, "Komünistler tedavi edilemez" argümanlarına benzetti. Küçükparlak, "Bu söylem 38 yıllık reklam arasının ardından devam ediyor" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Ekonomik krizle ilgili açıklamalarda bulunan psikiyatrist İlker Küçükparlak, ‘Kriz psikolojik, şov yapıyorlar’ türü söylemleri olayın gerçek nedenlerini örten hamleler olarak değerlendirdi. Küçükparlak, geçim sıkıntıları nedeniyle intihar ettikleri iddia edilen bireylerin ölümlerinin, 12 Eylül'deki söylemler gibi dile geldiğini belirtti.

Birgün'den Can Uğur'a konuşan Küçükparlak, ‘Kriz psikolojik’ söylemlerini de yorumladı. Küçükparlak, "Orada da şöyle bir atıf var galiba. Bireyin psikolojisi bozuk bizimle, iktidarımızla ilgili bir durum yok bu onun kişisel meselesi. Böyle bir anlam çıkartılıyor sanırım. Benim daha çok kulağıma gıda zehirlenmeleri meselesinde çalınıyor bu söylem. Yani zehirlenme yok, psikolojik bir durum var gibi bir anlama sahip" dedi.

Bakış açısının yanlış olduğunu belirten Küçükparlak, bununla çözüm üretilemeyeceğini söyledi. 'Yaşanan her sorunu ya da ekonomik hadiseyi psikolojik diye tanımlarsanız bu akabinde bir ciddi bir çözümsüzlüğü de getirir' diyen Küçükparlak şunları söyledi, "Tüm bu yaşananlara kör kalma sıkıntısını doğurabilir bu bakış açısı. Ortada bir dram varsa katlanarak artar. Daha derinde olanı ise birinin tepki ya da intiharını ‘şov’ diye nitelendirmeniz. İktidara yakın kalemlerden okuduk, konuşanlardan duyduk. Bunun şov için yapıldığını açık açık yazabiliyorlar."

'80 DARBESİ'NDE DE KOMÜNİSTLERİN PSİKOLOJİLERİ BOZUK DENİYORDU'

'Pazardaki insanların fiyatlardan şikayet etmesini dahi iktidara karşı gelmek' görüldüğünü belirten, Küçükparlak, "Sadece örgütlü yapılandırılmış eylemler, protestolar değil örneğin pazarda fiyattan şikâyet eden insanların çıkışları bile iktidara karşı bir kötüleme hamlesi olarak kodlanabiliyor. Ya da politik bir amacı olmaksızın yaşadığı ekonomik sıkıntılardan kaynaklı intihar edenlere bu söylem uygun görülüyor.  Teodise ve sosyodise kavramları bu süreci anlamlandırmak için oldukça kullanışlılar. Teodise şu demek kısaca, Tanrı varsa niye bu kadar kötülük ve acı var. Çocukların bile açlıktan öldüğü dünyada adalet nasıl mümkün oluyor. Leibniz’in ürettiği bir kavram bu. Böyle bir tablo için var olan dünyaların en iyisinin içinde yaşadığımız olduğu söyleniyor.

Daha sonra bu kavram sosyodiseye dönüşüyor. Sosyodisede ise yoksulluk neden var sorusuna yoksul olanlar varlıklı olabilecek kapasitede olmadıkları için yoksul kalıyorlar bakışı hâkim oluyor. Şimdi bugüne geldiğimizde iktidar ve yandaşların kullandığı argümanlara baktığımızda onların psikolojisi de tam bu sosyodisenin üzerine oturuyor. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında da gördük bunu. Psikiyatri alanından bir sürü isim o günlerde 'anarşistler ve komünistler tedavi edilemez, psikolojileri bozuktur' türünden argümanları savundu. 12 Eylül söyleminin ve politikalarının moda tabirle '38 yıllık reklam arasının ardından' devam ettiğini söyleyebiliriz" dedi. (Kaynak)